Başarı, Bedel, Muhâtara
Rasim Özdenören
TDK’nın sözlüğünde, başarı: “Kişinin yetenek ve yetişmeye bağlı olarak gösterdiği ansal (zihinsel) ya da eylemsel etkinliklerinin olumlu ürünü” olarak tanımlanıyor. Zihinsel bağlamda bir eser meydana getirmek veya eylemsel bir etkinliğin sonucu olarak savaşta bir zafer kazanmak, öğrenci için sınıf geçmek, spor müsâbakasında gâlip gelmek başarı örnekleri olarak gösterilebilir. Başarı için besbelli ki sâdece eylem, hareket ve tasarlama yetmez. Bunlar gereklidir fakat yeterli değildir. Hayâl kurma, bir hedefi nişan alma ve onu gerçekleştirecek irâde ve inanç da gereklidir. Bu bakış açısına göre başarı her durumda, sonuçlarıyla berâber istenen bir olgu olarak kabûl ediliyor. Fakat acaba her zaman böyle midir? Öyle başarılar vardır ki, sâhibini şereften mahrum bırakır. Uzun uğraşılar sonunda bir soygunu, bir sahtekârlığı başarmak böyledir. Veya öyle başarılar vardır ki, sâhibini hüsrâna uğratabilir. Örneğin Pirus zaferi. Kral Pirus, Roma’ya açtığı savaşı kazanır. Ancak Roma ordusunun filleri de onbin kişilik Pirus ordusunu mahveder. Koca ordudan geriye beş altı perişan nefer kalmıştır. Pirus, bu başarısını târihe mâl olmuş şu sözleriyle dile getirir: “Tanrım, bir daha böyle bir zafer verme!” İşte hüsranla sonuçlanan bir başarı: Pirus zaferi! Bir de karınca meselini anımsayalım: Karınca Kâbe’ye doğru yola çıkmış. Görenler onun nereye gittiğini öğrenince: “Bu yürüyüşle oraya zor varırsın” demişler. Karınca da onlara: “Biliyorum” demiş, “ama oraya ulaşamasam da yolunda ölürüm ya...” Burada da gayretin ve emeğin sonuçsuz da kalsa o uğurdaki çabanın yerine getirilmesi öngörülüyor. Eskilerin duâ mesâbesindeki şu dilekleri tam da bu durumu ifâde ediyor: “Gayret bizden tevfik (yardım) Allah’tandır” İmdi, şu iki örneği gözden geçirelim:- Başkan Abraham Lincoln Amerikan iç savaşı sırasında, bir muharebe esnâsında çekilmekte olan Lee’nin ordularına son ve kesin bir darbe indirerek bu savaşı bitirmek istiyordu. Başkomutan sıfatıyla General Meade’e tâlimâtını verdi ve çekilmekte olan kuvvetleri tâkip etmesini emretti. Tâlimatnâmesine bir de dostluk mesajı ekledi. Bu mesajda şunları söylüyordu: “Gönderdiğim mesaj bir vesika değerinde değildir. Teşebbüsünüzü başarırsanız, bunu ifşâ etmenize gerek yoktur. Fakat başarısızlıkla karşılaşırsanız ondan yararlanabilirsiniz. Demek ki, başarı gösterirseniz bu işin şerefi size âit olacaktır. Aksi takdirde bütün mesûliyeti ben üstleniyorum.”
- Tiryaki Hasan Paşa’nın Kanije savunması... Hasan Paşa bu küçük kaleyi 6 ay boyunca savunur. Muhasara güçleri 6 ayın sonlarına doğru moral bozukluğu yaşarken Tiryaki Hasan Paşa, -o da lojistik destekten mahrum olmasına rağmen- bir gece baskınıyla düşmanın kendisinden kat kat üstün ordusunu bozguna uğratır. Pâdişah Paşa’yı vezirlik rütbesiyle onurlandırır. Paşa böyle bir iltifâta mazhar kılındığını öğrenince ağlamaya başlar. Pâdişâhın fermânını getiren delege onun niçin ağladığını merak eder. Paşa: “Eskiden bu kadar küçük başarılar bu kadar büyük mükâfatlarla taltif edilmezdi; devletin nereden nereye geldiğini görmek hüzün verici...” der.
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak