Eski zamanlardan birinde bir
balcı vardı. Bütün baharı ve yazı
arılarının başında didinerek geçirirdi.
Kovanlarını oradan alır, buraya taşır,
buradan kaldırır oraya koyardı.
“şuncacıklara çiçekli miçekli yer
bulmak gerek!” derdi.
Yaz sonunda arıcıklar cümle
petekleri ağzına kadar bal ile
doldurunca, o çalışkan balcı, petekleri
topladı, arabasına yükledi ve şehre
satmaya götürdü.
Aradı taradı sonunda bir tüccar
buldu.
Kilosu üç olsun, üç az oldu beş
olsun derken, dörde razı oldular. Sıra
balları tartmaya geldi.
Tüccar iri bir terazinin başına geçti
ve balcının koca koca bal peteklerini,
“Böyleyken terazinin kefesine sığmıyor
ağa!” diyerek böle parçalaya kefeye
doldurdu tarttı. Doldurdu tarttı.
Bu sırada tüccarın elleri, ta
bileklerine kadar bal ile sıvandı.
Tüccar da, balcının gözleri önünde
parmaklarını yalayıp, balı yutmaya
başladı.
Balcı baktı ki, bu tüccar tartma
işi bitene kadar –eski hesaba görebir
iki okka balı mideye indirecek,
dayanamadı ve: “Efendi efendi! İyisin
hoşsun da arada yedin bitirdin balımı!”
dedi.
Tüccar güldü ve ona şöyle cevap
verdi:
“Ağa Ağa! Bal tutan parmağını
yalar!”
Atasözünün anlamı:
Güzel işlerle uğraşırsan sana da
güzellik bulaşır. Çirkin işlerle uğraşırsan,
çirkin olursun. Bu atasözünün bir
anlamı budur.
Bir başka anlamı ise şöyledir:
Bir işte emeğin geçiyorsa, ter
dökmüş ,isen, sonundaki menfaatten
sana da düşer!
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak