Mide-Bağırsak İltihâbında BAL Halk arasında mide-bağırsak gribi olarak da adlandırılan Mide-Bağırsak İltihâbı, geçmeyen ishâl ve mide bulantısı ile seyreden bir rahatsızlıktır. Bu hastalığın en sık görülen sebebi virüsler ve bakterilerdir. Mısırlı bir araştırmacı grup balın mide-bağırsak enfeksiyonlarındaki tesirini test etti. Çalışmada 100 hasta çocuk yer aldı, bunlar 50’şer kişilik 2 gruba ayırıldı. Kronik ishâl ve mide bulantısı esnâsındaki yüksek miktarda su ve mineral kaybında hastalara, bu kayıpları karşılamak üzere şeker ve tuz ihtivâ eden özel bir sıvı, gün içine bölünmüş olarak içirildi. İlk grup sâdece bu sıvıyı alırken ikinci grup aynı sıvıyı, içine bal da katılmış olarak içti. Çocuklardaki akut ishâl ve bulantının, ballı karışım içildiğinde kısa sürede bâriz olarak azaldığı tesbit edildi. Diğer grupta ise pek fazla değişme gözlenmedi. Hastaya bal verilmesi hastalığı belirgin olarak kısaltmakla kalmadı, bunun ötesinde vücûdun daha hızlı yenilendiği ve çocuğun normal vücut ağırlığına daha çabuk döndüğü görüldü. Mantar Enfeksiyonlarında BAL Yüksek şeker muhtevâsına rağmen bal, vücuttaki Candida albicans cinsi mantar enfeksiyonlarına karşı etkilidir. İran’da bir üniversitedeki bilim insanları, kadınlarda görülen mantar enfeksiyonlarına karşı balın faydasını isbatlayabildi. Araştırmada, mantar enfeksiyonu geçiren 70 kadın yer aldı. Hastaların yarısı mantar enfeksiyonunu tedâvi için bir antimikotik krem kullanırken diğer yarısı bal-yoğurt karışımı kullandı. Deney başladıktan bir hafta sonra, yoğurt-bal karışımı ile krem ilacın aynı netîceyi verebildiği tesbit edildi. Bundan dolayı bal, mantar enfeksiyonlarının tedâvisi için tabii ve kuvvetli bir alternatiftir. Laboratuvar ortamında bal Candida albicans mantarına çok defa uygulanmış ve her seferinde aynı netîce elde edilmiştir: Bal karışımları, bal oranı en az % 80 olduğu takdirde etki etmeye başlarken; saf bal, mantarın büyümesini önemli ölçüde durduruyor. Prebiyotik olarak BAL Rafine edilmiş şeker uzun zamandır, bozulmuş bağırsak florasının ana sebebi olarak görülüyor. Çünkü şeker bağırsak mantarlarının yayılmasını kolaylaştırır ve floradaki bakterilerin dengesi aleyhinde etki yapar. Mısır’da yapılan bir çalışmada, zengin miktarda şeker ihtivâ eden balın da bu negatif etkiye sâhip olup olmadığı sorusunun cevâbı arandı. Bilim insanları, küf mantarı ve onun zehiri Aflatoksin’in fârelerin sağlıkları üzerinde nasıl bir tesiri olduğunu ve bal’ın bu süreci ne şekilde etkileyebileceğini gözledi. Burada ortaya çıktı ki, ek besin olarak verilen yüksek konsantrasyonlu bal, Aflatoksin zehirini zararsız hâle getiriyor. Ve bal vâsıtasıyla, başka birkaç mantar çeşidinin de üretildiği yerde büyümesi durdu. Daha önce yapılmış çalışmalarda araştırmacılar, bu etkilerin balın prebiyotik tesirine de dayandığını çoktan ortaya koymuştur, çünkü bal faydalı bağırsak bakterileri için kıymetli bir besindir. Sofra şekerinin aksine bal mühim mineral maddeler, vitaminler ve aminoasitler ihtivâ eder. Ve bunlar küçücük miktarlarda bulunmasına rağmen bakteriler için hâlâ iyi bir gıdâ temelidir ve bakteriler daha hızlı şekilde çoğalabilirler. Faydalı bağırsak bakterilerinin sayısı ne kadar fazlaysa zararsız hâle getirebildikleri Aflatoksin miktârı da o kadar fazla olur. Bal – Küçük Bebeklere Yok Birçok sağlıklı etkisine rağmen balın, henüz 12 aylık olmamış bebeklere verilmemesi gerekir. Bunun sebebi Clostridium botulinum bakterisidir. Bu bakterinin sporları, dikkatlice yapılan kontrollere rağmen fark edilmemiş olarak balda bulunuyor olabilir. Bu bakteri sporlarının tehlikesi, tekrar canlı bakteriye dönüşürken kas felcine yol açacak bir zehir üretiyor olmalarıdır. (Bâzı bakteriler bulundukları yerde uzun süre çoğalıp gelişemeyeceklerini algıladıklarında saatler içerisinde birer spora, tohumsu bir yapıya dönüşürler. "Spor" kelimesi Yunanca tohum anlamına gelen "spora" kelimesinden köken alır. Bakteri spor formuna dönüştüğünde açlık, yüksek ısı, radyasyon ve her türlü kimyâsal artık onu etkilemez olur, toprak ya da suda yıllarca yok olmadan kalabilir. Bakteri sporları bir hayvan ya da insan vücûduna girdiklerinde tekrar birer canlı bakteri hâline dönüşürler. Bakteri sporları ile oluşan en tanınmış hastalıklar, tetanos, botulizm ve şarbondur. http://www.ansiklopediatri.com/goster.asp?dil=tr&terim=300) Yetişkinler için (yâni 12. aydan sonra) bir problem yoktur çünkü yarı-gelişmiş bağırsakların florası bile, sporların tekrar bakteriye dönüşmesine mâni olabilir. 12 aydan küçük bebeklerin bağırsak florası henüz kâfî miktarda gelişmemiştir ve sporlar gelişip zehir üretebilir. Hastalanan bebekte tanınmayan ve tedâvi edilemeyen, nefes yolu ve yutkunma kasları felci ortaya çıkabilir ve en kötü vakalarda bu hâl ölümle sonuçlanabilir. Balın Bilinçli Kullanımı Tedâvi edici husûsiyetlerinden dolayı “mükemmel tatlı” gibi görünmekte olsa da bal, büyük miktarlarda ve sürekli yenmemesi gereken bir gıdâ maddesidir. Buna rağmen bal tüketimini büyük oranda arttırmak isteyen birine, baldaki yüksek şeker muhtevâsı ve bunun berâberinde getireceği -sofra şekeri dolayısıyla da iyi bildiğimiz- sağlık problemleri hatırlatılmalıdır. İyi balın bile çok fazlası dişler için iyi değildir, bağırsak florasını tahrip edebilir, pankreasın yükünü arttırır ve fazla kiloya sebep olabilir. Bunlardan dolayı bal, her zaman temkinli tüketilmelidir. Balı, ocakta pişirilecek veya fırınlanacak yiyeceklerin içinde kullanmayın, çünkü 40°C üzerindeki sıcaklıklar balın tüm şifâlı özelliklerini yok edebilir. Çay veya süt de, içine bal katılmadan önce mutlakâ bu derecenin altı sıcaklığa kadar soğutulmalıdır. Bal Satın Alırken Balı yesek de hâricen sürerek kullansak da farketmez, bal her zaman için en safı ve en kalitelisi olmalıdır. Şunlara dikkat etmelisiniz:
- Plastik kaplarda satılan balları satın almayın, çünkü plastiği yumuşatmak üzere kullanılan kimyâsal maddeler bala karışmış olabilir.
- Ucuz balları satın almayın çünkü kalitenin her zaman bir bedeli vardır.
- İthâl edilmiş balları da almayın çünkü genellikle en az 75°C sıcaklıkta pastörize edilmiş olurlar ve çoğu zaman genetiği değiştirilmiş (gdo’lu) polen ihtivâ ederler. Burada bir istisnâ Yeni Zelanda’dan gelen Manuka balıdır.
- Geleneksel yöntemlerle üretilmiş balları da satın almayın, çünkü balı üretirken meydana gelebilecek hastalıklara karşı -bala da nüfûz edebilecek- çok çeşitli zehirler kullanılmış olabilir.
Organik Bal Bir organik bal tesisinde uygulanan kurallardan birkaçı:
- Kraliçe arının kanatlarının kesilmesi yasaktır.
- Kimyâsal ilaçlar ve pestisitler kullanılması yasaktır.
- Kovanların 3 km. yarıçapındaki çevresinde sâdece organik/ekolojik yetiştirilen bitkiler ve/veya yabânî bitki örtüsü bulunmalıdır. Otobanlar, çöp yakılan tesisler veya başka zararlı maddeler yayan işletmeler bulunmamalıdır.
- Tesisin bulunduğu alanda yeterli miktarda tabii nektar, bal özü, polen ve su bulunmak zorundadır.
- Kovanın dış boyası olarak zararlı madde içermeyen renkler kullanılmalıdır.
- Arıların kışın beslenmesi için kendi ballarından ve polenlerinden verilmelidir. Yalnız istisnâî hâllerde, organik şeker şurubu kullanılmasına izin verilir.
- Bal hiçbir zaman 40°C’den fazla ısıtılmamalıdır.
Çiçek Balı veya Bal özü Balı Nektarları ilkbaharda toplanan çiçek balları çoğunlukla çok açık bir renge sâhipken yazın toplanan nektarların balları daha koyudur. Balın rengi ne kadar açıksa tadı da o kadar yumuşaktır. Çiçek ballarında nefis bir meyve veya çiçek tadı vardır. Orman balı en iyi bilinen bal özü ballarındandır. Genellikle çok koyu bir rengi vardır. Orman balı çiçek balından daha az glikoz ihtivâ ettiğinden dolayı daha uzun müddet akıcı kalır. Orman balının lezzeti de, çiçek balına nisbetle daha kuvvetli, baharatlı ve hafif acıdır. Çam/köknar balı orman ballarının kralı kabûl edilir. Tadı baharatlıdır, çam lezzeti bellidir. Kaynak: https://www.zentrum-der-gesundheit.de/honig-ia.html Ferda Ümit Gedik
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak