Modern hayatın temposu birçok çalışan ebeveyni etkilediği gibi babalık rolünü de bir hayli etkiliyor. İş yoğunluğu, trafik, mesailer, şehir dışı görevler ya da evdeyken bile zihnin işle meşgul oluşu… Tüm bunlar babaların çocuklarıyla geçirebileceği nitelikli zamanı istemeden de olsa azaltabiliyor. Pek çok baba aslında çocuğunu çok seviyor, hatta onun için çalışıyor fakat çocuk için sevginin en güçlü ifadesi “zaman ve temas” üzerinden okunuyor. Çocuk, kendisine ayrılan veya ayrılamayan vakti doğrudan “ben önemliyim ve önemsizim” şeklinde kodluyor.
Babayla yeterince vakit geçirilemediğinde bu durum hemen gözle görülmeyebilir; fakat çocukların iç dünyasında yavaş yavaş yankıları oluşmaya başlar. Baba sıcaklığı; güven duygusunun, sınırların, dayanıklılığın ve kendilik algısının temel taşlarından biridir. Baba ile ilişkide yaşanan kopukluk bazen içe kapanma, bazen hırçınlaşma, bazen de “ilgisiz görünme” şeklinde dışa yansır. Oysa çocuk ruhu çoğu zaman babasına şunu söylemek ister: “Beni duyuyor musun? Beni fark ediyor musun? Benimle vakit geçirmek istiyor musun?”
Vakit bulmakta zorlanan babaların sitemkârlığını duyar gibiyim. Oysa babayla geçirilen zamanın miktarından ziyade benim vurgu yapmak istediğim niteliği. Kısa ama odaklı bir oyun, birlikte hazırlanmış bir kahvaltı, akşam 15 dakikalık bir sohbet bile çocuğun ruhunda büyük bir alan açar. Çünkü çocuklar “doymuşluk hissini” sürenin uzunluğundan ziyade, ilişkideki temasın sıcaklığından alırlar. Tam tersine, saatlerce aynı evde olup hiç temas kurmamak çocukta daha derin bir eksiklik hissi bırakabilir.
Babalık ilişkisinin güçlenmesi, çocuğun gelişiminin sadece bugünü için değil, gelecekte kuracağı tüm ilişkiler için yatırım niteliği taşır. Özellikle ergenlik döneminde, babanın varlığı gençlerin riskli davranışlardan uzaklaşmasını, özgüvenlerini daha sağlıklı inşa etmelerini ve duygularını düzenleyebilmelerini destekler. Küçük yaşlarda ise baba; çocuğun keşfetme cesaretinin, oyun becerilerinin ve sınır algısının en önemli kaynağıdır.
Elbette hiçbir baba mükemmel olmak zorunda değil. Zaman zaman yoğunluklar olacaktır. Önemli olan, mümkün olan her fırsatta çocuğa gerçekten “orada” olduğunuzu hissettirebilmek… İşten geldiğinizde birkaç dakika diz çöküp göz hizasında konuşmanız, birlikte kitap okumanız, hafta sonu birlikte küçük bir rutin oluşturmanız bile bu bağı güçlendirmek için yeterli olabilir. Çocuklar babalarını büyük jestlerle değil; küçük ama sürekli dokunuşlarla hatırlar.
Babalık, varlıkla şekillenen bir ilişkidir. Bir baba çocuğunun hayatında ne kadar görünür olursa, çocuğun iç dünyasında o kadar sağlam bir kök bırakır. Çocuğun babayla geçirmediği zamanlar, ileride bir yetişkin olduğunda en çok dönüp baktığı boşluklardan biri oluyor. Bu boşluk, ömür boyu acı olarak kalabiliyor. Bu yüzden bugün, şimdi, küçük bir adım bile çok şey değiştirir.
Psikolog Dr. Nicole Lepera şöyle der: “Baba tarafından ihmal edilmek, karşılaştığınız hemen herkesten onay ve kabul görme beklentisi içerisine girmenize sebep olacaktır.”
Kasım 2025, sayfa no: 78-79
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak