Ara

Aşk İsrâfı

Aşk İsrâfı
İsrâfın kelime anlamı gereksiz yere para, emek, zaman vs. harcamaktır. Aşk, Türk Dil Kurumunca “aşırı sevgi ve bağlılık duygusu” olarak anlamlandırılıyor. Yeryüzünde yaşayanlar olarak şunu biliyoruz ki dünyâda kullanmak için düşündüğümüz her şeyin israf yönü vardır. Ama aşk her zaman olduğu gibi kendinden konuştururken bile temkinli davranmaya dâvet eder bizi. Çünkü aşka sâdece dünyâlık olarak bakmak onu hiç yaşayamamak anlamına gelir. Bu bakış açısıyla olsa olsa aşkın kırıntılarıyla avunur, israf kabîlinden ömür tüketiriz. Eğer aşkı kullanılabilir bir şey olarak görürsek muhabbeti kaybeder, kurur gideriz. Kısaca değinecek olursak Aşk duygularımızın belli bir tarafa ilgi ve yönelmesiyle başlar, sevmek eylemiyle devâm eder, âşık olan âşık olunanın hâlini alır ve acısıyla tatlısıyla dönüşüm yaşanır. Bu dönüşüm mecâzî aşkta kalırsa tıkanır, hakîkî aşka dönüşürse seven de sevilen de âb-ı hayâtı bulur. Yûsuf (as) Allâhımızın muhabbetinden, esrârından bir cüzdür. Züleyha ise başlarda dünyâdan ona ilgi duyan, dışarıdan bakıldığında saltanatıyla, şâşaalı hayâtı ile her istediğini elde eden, güzelliğinin ve gücünün karşısında kimsenin duramadığı dillere destan bir hayâtın sâhibidir. Züleyha bildiği hayâtın araçlarıyla amacına ulaşmaya çalışır. Yûsuf (as)’ı dünyâlığa dönüştürmek için elinden gelen her türlü gücü kullanır, iftirâ eder, zindanlara attırır, nefsinden bir pay almak için daha neler neler yapar. Yûsuf (as)’ın Allâhımıza teslîmiyeti Züleyha annemizin nefsinin bütün çabalarını hâliyle sonuçsuz bırakır. Her ne kadar nefsi için yola çıkmışsa da işler zorlaşınca yâni bütün gayretleri boşa gitmesine rağmen nefsi için geri dönmeyen, aşka rûhuyla sadâkatle bağlanan Züleyha Annemiz zamanla aşkın eline kendini bırakır. Aşk ona dünyâyı terk ettirir, neyi var neyi yoksa dağıtır, en sonunda kıyılarda köşelerde adı aşkından divâneye çıkmış bir âşık olarak Rabbinden Yûsuf (as)’ı diler. Bilindiği üzre aşkın ateşinden geçip nûra kavuşur ve Yûsuf (as)’ı bulur. Benim nâçizane bu kıssadan anladığım şeylerden biri de fânî dünyânın, ne kadar çırpınırsa çırpınsın aşk ile Bâkî olanda hayat bulmasıdır. Sevdiğimiz, gönül verdiğimiz, âşık olduğumuz insanın Allâhımıza muhabbeti, sadâkati şahsımıza olan sevgisinden muhabbetinden daha fazla olursa biz o âşık olduğumuz kalpten beslenir, huzur buluruz. Her neyi Allah için seviyorsak orada huzur, orada mutluluk vardır. Ziyan ve israf kabîlinden olan herşey bizden uzaktır. Allâhımızın râzı olduğunu sabırla beklemek Aşkın bir parçasıdır. Kalbimizin aşka hazırlanmasıdır. Aldanma sen samîmiyetsiz düşmelere kalkmalara, onlar bir büyük iflâsın parçasıdır. Rûhumuzla Allah için sevmişsek aşkın içindeyizdir. Bu noktada aşkın varlığı da yokluğu da birdir. Aşk geldiğinde çiçek açarız, gittiğinde ise gözyaşlarımızla yeniden ve yeniden kalbimizin bahçesini sular, aşk güneşinin doğmasını sabırla bekleriz. Biliriz ki bahçemiz binbir çiçekle bambaşka râyihalarla hayat bulur. Diyeceğim, ister hüzün ister sevinç olsun Aşkın içinde can bulmaya bakalım.. Böyle olmayana Yûnus Emremiz ne diyordu onu da hatırlayıp bahsi kapatalım. Aşksızlara verme öğüt,  Öğüdünden alır değil.  Aşksız kişi hayvan olur,  Hayvan öğüt bilir değil.  Vesselâm. Sabri Yelbey

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak