Fatiha duâsı ile başlayan, Felak-Nâs duâlarıyla sona eren ve duâlarla dopdolu olan bir kitabımız var. Hayat Düsturumuzun ilk sûresinde Rabbimiz, bizleri kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet. Gazaba uğramışların, azıp sapmış olanların yoluna değil diye duâ ediyoruz. Gazaba uğramış ve azıp sapmış olanlar iki aşırı gruptur. İfrat tefrit çizgisinde iki grup. Biri, hayatı sadece bu dünya hayatından ibaret görüp dünyayı putlaştıran, dünyevileşen grup; diğeri ise dünyayı büsbütün terk eden, dünyadan el etek çeken, ruhbanlaşan güruh. Kur’ân. her iki uç anlayışı reddeden ve bu iki aşırı uca karşın orta yolu öneren bir hayat anlayışı getirmiştir. Kur’ân, insanın üzerinde yaşadığı ve fıtratında var olan dünya düşkünlüğünü sınırlandırarak yönetmiştir. Hayat Kitabı Kur’ân’ın getirdiği bu anlayışta dünyaya, dünya kadar değer verme vardır, âhirete âhiret kadar değer verme vardır. Buna göre dünya, geçici ve sonludur, günü gelince terk edip gideceğimiz bir yerdir. Ancak o bize, âhireti kazandıracak olan yerdir. Ona göre değer vermeli, onu putlaştırmadan sahiplenmeli, onu âhireti kazanma yolunda kullanmalıyız. Dünyadan nasibimizi unutmadan, ama onu yegâne gâye haline getirmeden onu yaşamalıyız. Âhiret ise, bizim asıl ve kalıcı yurdumuzdur. Âhiret hayatına göre, dünya hayatı sınırlı, sonlu ve çok kısadır. Bunun için biz, dünyayı âhiretin hizmetine vermeliyiz. Bize âhireti kazandıracak olan dünyaya talip olmalı, bize âhiret yurdunu kaybettirecek olan dünyadan uzak durmalıyız. Müslüman iki dünyaya da taliptir. Bu dünya, ona öteki dünyayı kazandıracak yerdir, onun için gerekli ve önemlidir. Bu yüzden Îmân Adamı, Peygamberimiz’in (sav) dilinden düşürmediği şu Kur’ân duâsını sürekli okur: Rabbimiz! Bize dünyada iyiyi, âhirette de iyiyi ver, bizi ateşin azabından koru.1 ÂHİRETİ KAZANMA YOLUNDA BİR DÜNYA Dünyayı, âhireti satın alma, onu kazanma adına kullanmalıyız. Hedefe dünyayı kor, âhireti ötelersek; dünyada kalıcıymış gibi hareket eder âhiret hazırlığı içerisinde olmazsak, işte o zaman dünyevîleşme tehlikesi baş göstermiş demektir. Böylelerinin âhirette nasibi olmayacağı gibi, aslında onlar dünya huzurunu da kaybetmişlerdir. Onlar için dünya hayatı aşağılanmış denî (alçak) bir hayata dönüşmüştür: Onlar âhiret karşılığında dünya hayatını satın alan kimselerdir, bu yüzden azapları hafifletilmez, onlar yardım da görmezler.2 Bilin ki, dünya hayatı oyun, oyalanma, süslenme, aranızda övünme ve daha çok mal ve çocuk sahibi olmaktan ibârettir.3 Yüce Allah, dünya ve âhiret konusunda yanlış anlayış ve saplantılara düşmeyelim diye bize âyetlerini bir bir açıklamaktadır. Kur’ân, doğru ve dengeli bir dünya anlayışının oluşmasına yönelik âyetlerle doludur: Allah, dünya ve âhiret hususunda düşünesiniz diye size âyetleri açıklar.4 Yüce Rabbimiz, bizden âhiret yurdunu asıl ve kalıcı yurdumuz olarak bilmemizi ve dünyayı onu kazanmaya vesile kılmamızı ister hep: Siz geçici dünya malını istiyorsunuz, oysa Allah âhireti kazanmanızı ister.5 Elbette dünya hayatı, âhiret hayatıyla karşılaştırıldığında değersizdir. Dünya hayatı sadece oyun ve oyalanmadır; âhiret yurdu, sakınanlar için daha iyidir. Düşünmüyor musunuz?6 Peygamberimizden (sav) bize gelen ve dünyayı yeren hadîsleri bu çerçevede değerlendirmeliyiz. Bir hadîslerinde Peygamberimiz şöyle buyurur: “Dünya la'netlenmiştir. İçindekiler de öyle. Ancak Allah için olanlar, zikrullah, zikrullaha yardımcı olanlar, ilim adamları, ilim yolcuları, ma'rufu emretmek, münkerden sakındırmak, kısaca Allah için yapılanlar hariç.”7 Demek ki lanetlenen dünya, zikrullahtan uzak olan dünyadır. Zikullah ise, öncelikle Kur’ân ve Yüce Allâh’ı hatırlatan her şeydir. O halde zikrullah gölgesinde yaşanan bir dünya hayatı asla lanetli değildir. Nitekim peygamberler ve salihlerin dünyası böyle bir dünyadır ve asla aşağılık ve lanetli değildir. Dünyanın bize âhiret yurdunu kazandıracak sınav yeri olduğunu bir başka hadîs şöyle açıklar: "Şüphesiz ki dünya görüntüsü hoş bir tatlıdır. Allah, neler yapacağınıza bakıp sizi denemek için sizi orada halife tayin etti. Dünya ve kadınlar hakkında sorumluluklarınızı yerine getirin. Zira İsrailoğullarının ilk fitnesi kadınlar konusunda olmuştur."8 Evet hadîse göre bizler, dünya ile sınanmaktayız. Dünya ve dünyalıkların her biri bizler için birer sınav sorusudur (fitne). Sınavda başarı gösterenler için bu sorular son derece önemli ve anlamlı olacaktır. Sınavı kaybedenler için ise bu sınav soruları yürek acısı olarak kalacaktır. Bize âhireti kaybettirecek olan dünya yerilmiştir, ama bize âhireti kazandıracak olan dünya değerlidir. Onun için peygamberlerin ve salihlerin dünyası asla aşağılık bir dünya değildir. Bu sebeple Hz. Musa (as), Rabbimiz, bu dünyada ve âhirette bizim için güzel olanı yaz9 diye yalvarmıştır. Zaten iki dünyaya birden talip olan müslümanın kazanımı da iki dünya saâdeti, iki dünya izzetidir: Dünya hayatında da, âhirette de müjde onlaradır. Allâh'ın sözlerinde hiçbir değişme yoktur. Bu büyük kazançtır.10 Âhiret saâdeti de bu dünyada yaşanan hayatın bir sonucudur: Sabretmenize karşılık size selâm olsun; burası dünyanın ne güzel bir sonucudur!11 Bu nedenle insanın dünya meylini çok iyi bilen ve dünyanın âhiretin tarlası olduğunu vurgulayan Kur’ân, mü’minleri şöyle uyarır: Allâh'ın sana verdiği şeylerde, âhiret yurdunu gözet, dünyadaki payını da unutma!12 Sözün özü, nimetlerinin eserini kullarında görmekten hoşnut olan Yüce Rabbimiz dünyayı bizim için yaratmış, bizi de dünyayı imar için görevlendirmiştir. Allâh'a kulluk edin, O'ndan başka tanrınız yoktur! Sizi yerden inşâ eden ve orada yaşatan O'dur.13 Hayat, ne sadece dünyadır, ne sadece âhirettir. Hayat hem dünya, hem de âhirettir. Ölüm bir yok oluş ve bitiş değil; yeni bir hayata olan yolculuktur. İslâm insanı, hesabını her iki dünyaya göre yapan ve iki dünya için çalışan kimsedir. Dünyaya, dünya kadar değer vermeli; âhirete de âhiret kadar değer vermeli. Dünya sonlu, âhiret sonsuzdur. İslâm dînî, iki dünya mutluluğumuzu sağlamak için gelmiştir. İslâm dînî, dünyadaki hayatımızı programlayan İlâhî sistemin adıdır. Dünya/dünyalık önemli, değerli ve gereklidir. Müslüman, âhireti kazandıran bir dünya/dünyalığa taliptir. Bizler, bize Rabbimizin rızasını ve âhireti kazandıracak olan, dînîmizi ve bizi yüceltecek olan bir dünyaya talip olmalı; bize dînîmizi ayaklar altına aldıran bir dünyaya itibar etmemeli ve o dünya/dünyalıktan uzak olmalıyız. Dipnotlar: [1] 2 Bakara 201. 2 2 Bakara 86. 3 57 Hadîd 20. 4 2 Bakara 219. 5 8 Enfâl 67. 6 6 Enâm 32. 7 Tirmîzî,Zühd 14; İbn Mâce, Zühd 3. 8 Müslim, Zikr 99; Tirmîzî, Fiten 26; İbn Mâce, Fiten 19; Ahmed, 3/7,19,61. 9 7 A’râf 156. 10 10 Yunus 64. 11 13 Ra’d 24. 12 28 Kasas77. 13 11 Hûd 61. Prof. Dr. Ali Akpınar
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak