Ara

Âşıkların Kelâmından

Hakk’ın dostlarının kalpleri, Arş-ı Azam’ın altında, Yüce Rabbimizin karşısındadır. Mevlâ’dan gelen her şeye razı, tek üzüntüleri Allah (c.c.)’dan uzak kalmamak ve O’nu gazaplandırmamaktır. Muratları da, Allah’ın kapısında hizmet etmek, arzu ve istekleri de, O’na teslimiyettir. Bizim korkumuz da, onların gözlerinden, gönüllerinden ayrılırsam helak olurum endişesi olsun. Hakk’ın izniyle onlar, her halimizi gözden ve kalpten geçirirler. Hakiki derviş, kırmayan ve kırılmayan kimsedir. Rabia el Adeviyye annemiz gibi, Allah’a olan aşkından, gayriye gönlünde kin ve buğuz gütmemektir asıl insanlık. Rabbimizin takdirine rıza göstererek, O’na yakınlığı temin etmektir mertlik ve müritlik. Hakk’a yakınlığı ârif-i billah, üç huy ile elde ederler. 1) Sabır. (Günah işlememeye, ibadet ve taat kılmaya ve Allah’dan gelen her sıkıntıya katlanma halinin zuhur etmesidir kişide.) 2) Tevekkül. (Abdul Kadir Geylani (k.s.)’nin buyurduğu gibi, kader oluğunun altına yatıp, yılan, akrep ne akarsa aksın, şikayet etmemektir halinden kimseye.) 3) Rıza. (Hak’dan geldi, dosttan geldi diye musibet, razı olmaktır Mevlâ’dan.) Mal, can ve dil ile hakkı savunarak, zulme karşı koymalıdır. İnsan, malını, azasını, can ve Dînini çok sever. Malını çok seven kişi, bedeninde bir rahatsızlık duysa, sevdiği malını, sıhhatini korumak için hiç çekinmeden harcar. Azasından biri kangren olsa, “canım kurtulsunda, elim, ayağım, kesilsin isterse” der. Dini uğrunda Allah için çarpışırken, her şeyden fazla sevdiği canını, hiç çekinmeden feda eder O’nun yolunda. “Allah’a ve Resûlüne iman edip, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edersiniz! Eğer bilirseniz, bu sizin için çok hayırlıdır. Günahlarınızı bağışlar ve sizi altından ırmaklar akan cennetlere, Adn cennetlerinde hoş hoş meskenler koyar. İşte büyük kurtuluş odur.” (61/11.-12.) İnsanlığın sulha kavuşması için, tebliğ ve davet şahsımızdan başlayıp, bütün cihana yayılmalıdır. “Ey İman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan bir ateşten koruyun!” (66./6.) Rabbimiz bizi Cennet ve Cemâline davet ederken, bizler yönümüzü başka cihete döndürmemeliyiz. “Ve Allah, (sizleri) selâm yurduna (Cennete) davet eder. Ve dilediğini dosdoğru bir yola hidayet eder.” (10./25.) Şeytan ve yoldaşları da azaba çağırır. “İşte onlar ateşe davet ederler. Allah ise, izniyle Cennete ve mağfirete davet ediyor.” (2./221.) Her an kalbimiz Mevlâ’ya ne kadar yakın, bunu kontrol edelim. Allah (c.c.)’a yakınlığın işareti, gönülde Allah’a sevginin uyanması ve taatlerden zevk almaktır. İmanımızın tadını tatmaya çok gayret edelim. Ebû Ümâme (r.a.)’den: Bir adam sordu:“Ey Allah’ın Resulü, İman nedir?” Şöyle buyurdu:“Yaptığınız iyilikten haz duyar, kötülüğe üzülürseniz müminsiniz.” Ebû Saîd (r.a.)’den: Peygamberimiz (s.a.v) buyurdu:“Mescide gitmeyi adet edinen birini gördüğünüzde onun mümin olduğuna tanık olun!” Alkame (r.a.)’den: Abdullah b. Mesud der ki:“Sabır imanın yarısı, yakîn (kalp bir şeyin hakikati konusunda mutmain olması) ise imanın tümüdür.” Enes (r.a.)’den: Allah’ın Resulü buyurdu:“Kendisinde üç şey bulunan kişi, hem sevabı hak etmiş, hem de imanını ikmal etmiştir. Dünyada yaşadığı güzel bir ahlak, kendisini Allah’ın yasaklarından uzaklaştıran vera (harama düşerim korkusuyla helalde bile itina) ve cahilin cehlinden alıkoyan hilim.” Sıkıntılı anlarda hatimler, namazlar ve oruçlar tutulmalıdır. “Kim Allah’dan sakınırsa, (korkup istandan kaçarsa) (Allah) ona (her darlıktan) bir çıkış yolu kılar. Ve onu hesap etmediği yerden rızıklandırır. Kim Allah’a tevekkül ederse, artık O ona yeter. Şüphesiz ki Allah, her şey için bir ölçü koymuştur.” (65./2.-3.) Mevlâ’dan korkan kimseye insanlar hizmet ettiği gibi, hayvanat da hizmet eder. Ashab-ı Kehf’in imanda sadakatini, köpek bile tasdik ediyor, Allah’ın izniyle mağaranın ağzında düşmanlardan koruyordu onları. Aleyhissalât ü Vesselâm’ı Cenâb-ı Hak, evlerin en çürüğü olan örümcek ağıyla muhafaza ediyor, bir kuşu da hizmetçi veriyordu iki cihan Server’ine. İbrahim b. Edhem (k.s.)’in iğnesini balıklar, denizden ağızlarıyla sunuyordu bu Hakk’ın velisine. Nur-i İlâhî’yi her yerde gördüğü için, yalın ayak gezen, Bişr-i Hafi (k.s.)’nin ayağına necaset bulaşmasın diye, Bağdat’ta, Bişr-i Hafî’nin dolaştığı yerlerde hayvan cinsi gübre bile yapmıyordu. Bu dünyadan göçtükleri halde bile hizmet ediyor hayırlı kullara hayvanat. Mevlana Celaleddin (k.s.)’nin türbedarlarını, geç kaldıklarında göreve, köpekler gelip uyarıyor. Hiç unutmam, Sami R.O. (k.s.)’nun kabrini bulamadığımızda, bir kuş kabir taşının üzerine defalarca konup ayrılmıştı.

Alemdar-Ali Ramazan Dinç Efendi (ks)

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak