Ara

Âşığa Bağdat Yakındır

Âşığa Bağdat Yakındır

Sûfîlerin asıl gāyesinin Allâh’ı hakkıyla tanıyıp O’na lâyık kul olabilmek olduğunu göz önünde bulundurursak Allâh’ı tanıyabilmek için O’na derinden muhabbet beslemenin önemini dikkate almak gerekir. Çünkü insan, bir şeyi sevebildiği kadar bilebilir.1 Bu açıdan İmâm-ı Gazâlî (ö. 505/1111), makamların ve derecelerin en yücesinin muhabbetullâh olduğunu söylemektedir.2 Gerçek bir muhabbetin, seveni, sevilenin hâline dönüştüreceği ifâde edilmektedir. Cüneyd-i Bağdâdî’nin (ks) (ö. 298/910) şu muhabbet tanımında bu mānâyı görebiliriz: “Muhabbet, sevenin sıfatları yerine sevilenin sıfatlarının gelmesidir.”3 Muhabbette/aşkta samîmiyetin ne denli önemli olduğunun ölçüsü sadedinde Sühreverdî (ks) şöyle bir nakilde bulunmaktadır: “Kim Allâh’ın haram kıldığı şeylerden sakınmaksızın Allâh’ı sevdiğini iddia ediyorsa o, yalancıdır. Yine kim malını infâk etmeksizin cenneti sevdiğini iddia ederse o da yalancıdır. Her kim de fakirleri sevmeksizin Rasûlullâh’ı (sav) sevdiğini iddia ederse o da yalancıdır.”4Tasavvufta aşk ve muhabbetin zirve temsilcilerinden olan Râbiatü’l-Adeviyye’den (ks) (ö. 185/801) nakledilen şu şiirde de Allâh’a karşı isyân üzere bulunarak muhabbetullâha erebilmenin pek de mümkün olamayacağı ortaya konulmaktadır:

Hakk’ı sevdiğini söylersin, isyandan berî gelmezsin!

Yemîn olsun, senin hâlin çok acayiptir bilesin.

Sevginde sādık olsaydın, tāatten geri durmazdın.

Seven hizmet eder dosta, bunu aslâ unutmazdın.5

Aşksız ve muhabbetsiz geçen günlerin sâlik için bir zarar olduğunu dile getiren Hacı Hasan Efendi, hakīkī āşığın, māşûkunu aramadan durabilmesinin mümkün olamayacağına işâret ederek şöyle seslenir:

Âşık māşûkunu durmadan arar,

Muhabbetsiz geçen gün ihvâna zarar,

Tabii bu meslekten etmedin firar,

Gel bir görüşelim yâhu nerdesin?6

Hacı Hasan Efendi, aşk ve muhabbeti tasavvuf erbâbının temel meselesi olarak görmekte, aşk ve muhabbeti sâlikin gönlüne iyiden iyiye yerleştirmesini tasavvufun ana gāyeleri arasında kabûl etmektedir.7 Ona göre, sâlikin tasavvuf yolunda ilerleyebilmesi ve feyz-i ilâhîden istifâde edebilmesi hep muhabbeti ölçüsündedir. Yāni sâlikin gönlündeki feyzin azlığı ya da çokluğu muhabbetin azlığına/çokluğuna bağlıdır.8 Muhabbetullâh’ı denize benzeten Hacı Hasan Efendi, o denize kavuşan kişinin nefsinin çılgınlıklarından sıyrılıp, sükûnete ve ebedî huzūra kavuşacağını savunmaktadır.9 O, duālarında aşkullâh’a erebilme vurgusunu yaparken, Allâh’ın aşkını elde edebilmeyi nihâî amaçlar arasında görmüştür. Aşkullâh’a erebilmenin yolunun zikrullahtan geçtiğinin altını çizmektedir.10 Asıl olanın muhabbet olduğundan dem vuran Hacı Hasan Efendi, muhabbetin bir mıknatıs gibi diğer bütün güzel hasletleri çekeceğini söylemektedir. 

Aşk ve muhabbet bahsi Hacı Hasan Efendi’nin tasavvufî kişiliğini oluşturan en temel hususlardandır. Yaratılanı, Yaratan’dan ötürü sevmiş ve bunu âşikâr etmekten aslâ çekinmemiştir. Ev hayâtında sevgiye dayalı bir otoriterlikten bahsedilmektedir. Çocuklarını sever, okşar, hatā yaptıklarında vurmak için kaldırdığı eline, gönlünden gelen bir şefkat duygusu engel olur, kaldırdığı elini yavaş yavaş indirir, hafif hafif okşamaya devâm eder.11 Muhabbet pınarının yukarıdan aşağıya doğru aktığını ifâde ederken anne-babanın evlâda olan sevgisi evlâdın anne ve babaya olan sevgisinden, şeyhin mürîdine olan sevgisi mürîdin şeyhine olan sevgisinden, peygamberin ümmetine olan sevgisi ümmetin peygambere olan sevgisinden, Allâh’ın (cc) kullarına olan sevgisi, kulların Allâh’a (cc) olan sevgisinden daha fazla olacağını örneklerle açıklamıştır.12 Kendi müridlerine karşı muhabbetini ise “Eğer Rabbim bana şefâat yetkisi verirse tek bir evlâdımdan bile vazgeçmem. Onu da almadan cennete gitmem!”13 sözleriyle ortaya koymuştur. Yine mürîdlerine karşı duyduğu muhabbetle onların yollarını gözlediğini ve ölümün dahi bu muhabbetli birlikteliğe engel olamayacağını şu dizeleriyle ifâde etmektedir:

İstihāreyle bulmuştun bizi,

Bekliyor yolunu ācizin gözü,

Ölsem de terk etmem kardeşim sizi,

Gel bir bilişelim yâhu nerdesin?14

Yûnusça bir üslûpla muhabbet temalı, insanlara karşı sevgi dolu bir yürekle bir başka şiirinde şöyle seslenir:

Teşrîf ettiniz bizlere,

Hasret idik biz sizlere,

Muhabbet doldu özlere,

Yârenler safâ geldiniz.

Arzu ile bekler idik,

Postaları yoklar idik,

Gönlümüzde saklar idik,

Erenler safâ geldiniz.

Aşkınız doldu sîneye,

Râzı olmak bir seneye,

Tenezzülen bu hāneye,

Erenler safâ geldiniz.15

Hacı Hasan Efendi, gençlere karşı muhabbetini ziyâdesiyle belli etmiş, onlara ‘kuzum, canım, evlâdım’ diye seslenmiş, onların mānevî eğitimleriyle yakından ilgilenmiştir. Sohbet meclislerinde gençlerin kulağına eğilerek: “Ben size kurbân olayım”16 dediği anlatılmaktadır. “Gençlerin ahlâkını ıslâh ettikçe ve onları kazandıkça dinleniyorum”17 diyen Hacı Hasan Efendi, gençlere ahlâkī öğütler vermiş, fuhşun, uyuşturucunun, anne ve babaya isyânın kötülüğünden, haram yemenin zararlarından, taharet, namaz ve oruç gibi ibâdetlerin öneminden muhabbetle bahsetmiştir.18 

Sonuç olarak, Hacı Hasan Efendi (ks) aşk ve muhabbeti önceleyen bir dile sāhip sûfîlerdendir. Allâh’a, Hz. Peygamber’e, mürşidine ve tüm insanlığa karşı hissettiği aşk ve muhabbeti tevhîdî çizgi çerçevesinde ortaya koymuştur. Üzerinde Arapça olarak ‘Âşığa Bağdat yakındır’ cümlesi bulunan fincanla süt içerken: “Oğlum ‘Âşığa Bağdat yakındır’ sözünden ben, Allâh’ın (cc) kuluna yakınlığını düşünüyorum.”19 derken bir yandan da muhabbetullah yolcusunun amacına ulaşma yolunda karşılaşacağı zorlukların, çilelerin hedefe ulaşma arzusuna olumsuz etkide bulunmaması gerekliliğine bir işâret vardır. Tâbîlerine de aşk ve muhabbetleri ölçüsünce mārifet yolculuğunda seyr edebileceklerini hatırlatmıştır. O, sâdece kendisi için yaşamaktan ziyâde müslümanların dertleriyle hemhâl olmaya çalışmıştır. Onun bu çabası çevresiyle sınırlı kalmamış, rengi, dili, ırkı ne olursa olsun tüm müslümanları kardeş addederek onların sıkıntılarını kendi sıkıntısı olarak görmüştür. Yaşadığı dönemde Afganistan’da, Türk Cumhuriyetleri’nde, Çin’de, Afrika’da ve Balkanlar’da zulme uğrayan müslümanların durumlarını radyodan sürekli dinlediği haberler vâsıtasıyla tākip etmiş ve onlar için gözyaşı döktüğüne şâhit olunmuştur.20 Onun bu hâli tüm insanlığa karşı duyduğu derin muhabbetin en bâriz örneklerindendir…

Hacı Hasan Efendi’yi (ks) Hakk’a vuslatının otuz beşinci yıl dönümünde rahmetle yâd ederiz.

Dipnotlar:

1 Annemarie Schimmel, İslâm’ın Mistik Boyutları çev. Ergün Kocabıyık, Kabalcı Yay. İst. 2012, s. 146.

2 İmam Gazâlî, İhyâu ulûm’id-dîn, trc. Ali Arslan, Merve Yay., İstanbul trs. c.4, s. 613

3 Serrâc, el-Lüma’, s.59; Kuşeyrî, er-Risale, s. 591; Sühreverdî, Avârifü’l-Maârif, s. 637.

4 Sühreverdî, Avârifü’l-Maârif, s. 636.

5 Sühreverdî, Avârifü’l-Maârif, s. 636.

6 Hacı Hasan Efendi, Gönül Âleminden, s. 54.

7 Hacı Hasan Efendi, Sohbetler I, s. 149.

8 Hacı Hasan Efendi, Sohbetler I, s. 114; Sohbetle IV, s. 34.

9 Hacı Hasan Efendi, Sohbetler I, s. 87.

10 Hacı Hasan Efendi, Sohbetler I, s. 91.

11 Alemdar, “Zarif Bir Evliya, Yenidünya Aylık İlmî, Fikrî, Aktüel Dergi, Yıl: 12, S. 135, Ocak 2005, s. 33.

12 Komisyon, Hakīkat Önderi s. 179.

13 Yusuf Yasiroğlu, “Velayet Burcunda Bir Mürşid-i Kâmil” Yenidünya Aylık İlmî, Fikrî, Aktüel Dergi, Yıl: 9, S. 101, Mart 2002, s. 32.

14 Hacı Hasan Efendi, Gönül Âleminden, s. 54.

15 Hacı Hasan Efendi, Gönül Âleminden, s. 85.

16 Komisyon, Hakīkat Önderi s. 289.

17 Mehmet Sürmeli, Hacı Hasan Efendi ve Tasavvuf Anlayışı, s. 66.

18 Sürmeli, Hacı Hasan Efendi ve Tasavvuf Anlayışı, s. 71.

19 “Ali Ramazan Dinç Efendi ile Röportaj” Yenidünya Aylık İlmî, Fikrî, Aktüel Dergi, Yıl: 14, S. 159, Ocak 2007, s. 42.

20 İdris Kocabaş, Nur Meşalesi Yahyalılı Hacı Hasan Efendi, Mavi Yayıncılık, İstanbul 2020, s. 215.

Ocak 2022, sayfa no: 28-29-30

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak