Ara

Anlaşılmamış Bilgi Yorar İnsanı

Anlaşılmamış Bilgi Yorar İnsanı

Bilgiyle kuşatılmış bir çağdayız. Her gün ekranlarımızdan üzerimize yağan haberler, veriler, yorumlar… Sanki dünyâyı avucumuzda tutuyormuşuz gibi bir yanılsama var. Ama içten içe hepimiz biliyoruz ki bu bolluk, hiçbirimizi daha bilge kılmıyor. Hattâ bazan daha da yorgun, daha da dağınık hissettiriyor. Çünkü bilgi kalbi doyurmadığında yalnızca zihni şişiriyor. İrfan, bu süreçte insanın hayâtını kurtarıyor. Çünkü bilgi kalpte mayalanmadığında, insanın özüne dokunamıyor. Oysa irfan, anlamın öze dokunmasına vesîle oluyor.

Bu çağda insanların asıl ihtiyâcı bilmek değil, anlamaktır. Zîrâ herkes bir şekilde biliyor ya da bildiğini zannediyor. Oysa irfan, insana yalnızca ‘bilmek’ hissi vermez; asıl olarak ‘anlamış olma’ duygusunu kazandırır. İrfandan geçmemiş bilgi ise insana yavan gelir. Psikolojik olarak irfan, güven ve âidiyet duygusunu besler. İnsan, yalnızca verilerle değil, o verilerin ardındaki hikâyelerle temâs ettiğinde kendini hayâta daha bağlı hisseder.

Ama iş sorumluluğa geldiğinde insanın içsel dengesi sınanır. Sorumluluk, konfor alanını terk etmeyi, bireysel çıkarları geri plana atmayı gerektirir. Modern insanın en büyük çelişkisi burada başlar: “Ben” ile “biz” arasında sıkışmak. Bencillik câzip gelir, çünkü zahmetsizdir. Oysa sorumluluk, fedâkârlık çağrısıdır. Ve insan bu çağrıyı duymazdan geldiğinde, içten içe bir boşluk hissiyle karşılaşır. Psikolojik olarak sorumluluktan kaçış, bireyi huzursuz ve tatminsiz kılar. Elbette insan, doğası gereği sâdece kendisi için değil, başkaları için de var olmak ister.

Toplumsal ilişkilerde ise sorumluluğun eksikliği, güven erozyonuna yol açar. İnsanlar birbirine daha şüpheyle bakar, bireysel fayda toplumsal faydanın önüne geçer. İrfan, bu noktada bir denge unsuru olur. İrfan sâhibi kişi, bilginin gücünü sorumlulukla birleştirdiğinde, ilişkilerinde daha âdil, toplumda daha yapıcı bir rol üstlenir.

Dijital çağda her paylaşımın, her kelimenin yankısı var. Küçük bir yanlış bilginin koca bir toplumu nasıl sarsabildiğini hepimiz görüyoruz. Bu, sorumluluğun küresel bir boyuta taşındığının göstergesi. İrfanla birleşmeyen bilgi manipülasyon aracına dönüşüyor. Sorumluluktan kopmuş irfan ise bireyi yalnızca kendi çıkarlarının esîri hâline getiriyor. 

Belki de bu yüzden bugünlerde insan kendine daha çok şu soruyu sormalı: “Benim bildiklerim, kime fayda sağlıyor? Ve benim irfânım, kimin yükünü hafifletiyor?” Gerçek olgunluk, bilginin hikmete, hikmetin de sorumluluğa dönüşmesinde gizli. Ve insan, bu dönüşümün içinde yer aldığında hem kendi iç huzûrunu buluyor hem de toplumun güvenini yeniden inşâ etmeye vesîle oluyor. 

İrfânı olmayan bir ilim, insanı ve insanlığı yavaşça tüketmeye mahkûmdur. Neslimizin, irfansız bir ilimle değil; sorumlulukla yoğrulmuş bir hikmetle yetişmesi dileğiyle…

Ekim 2025, sayfa no: 78-79

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak