Ara

Anadolu’yu Şahlandıran Mitingler

15 Temmuz’daki menfur darbe girişimi münâsebetiyle devlet ve vatanımız büyük bir imtihandan geçti. Başta İstanbul ve Ankara olmak üzere Anadolu’nun bütün şehirlerinde milletimiz günlerce meydanları doldurarak bütün dünyâya örnek bir millî duruş, dayanışma ve demokrasi dersi verdi. Millî iradenin doruğa çıktığı 7 Ağustos’taki İstanbul Yenikapı Mitingi ve diğer demokrasi mitingi ve nöbetleriyle millî hâkimiyet telakkîsi bir kez daha perçinlendi. Devlete, vatana ve bağımsızlığa bağlılık şuuru daha da sağlamlaştı. Tıpkı Millî Mücâdele döneminde işgâllere karşı İstanbul ve Anadolu’da tertiplenen târihî protesto mitinglerinde olduğu gibi. Burada, Yenikapı’daki büyük mitingi anımsatan İstanbul ve taşradaki târihî mitinglere gidecek, oralardaki kudsî atmosferi, millî heyecânı/hissiyâtı ve kollektif rûhu teneffüs etmeye gayret edeceğiz. Bu atmosferlerde ortaya çıkan diriltici ruh ve fikriyâtı tefekkür ederek, bugüne olan yansımalarını, aktardığı mânâ ve mesajları kavramaya çalışacağız. İZMİR’İN İŞGÂLİ VE İLK MİTİNG Millî Mücâdele döneminde zuhûr eden işgâllere karşı tepkide bardağı taşıran hâdise, 15 Mayıs 1919’da İzmir’in Yunanlılarca işgâl edilmesi oldu. İşgâl şayialarının ayyuka çıktığı bir esnâda, İzmir’in aydın gençleri ve yedek subaylardan oluşan bir grup Konak Meydanı’nda toplanmış, oradan da Sultanî Mektebi’ne geçmişlerdi. Önde gelen aydınlar, eğitimciler, subaylar, İzmir Müdafaa-i Hukuku Osmaniye Cemiyeti ve Türk Ocakları mensuplarının katılımı da sağlanmıştı. Toplantı sonucunda, işgâle karşı direnmeye taraftar olanların Türk Ocağı’na yerleşmesine, o gece büyük bir miting yapılmasına, Anadolu’daki illere ve İtilaf Devletleri’ne telgraflar çekilmesine karar verilmişti. Bir beyannameyle halk, mitinge dâvet edilecekti. Gece yarısına doğru Türk Ocağı’nda bir telgraf hazırlandı ve her yere gönderildi. Telgraf o kadar etkili oldu ki birkaç gün içinde İtilaf Devletlerinin Akdeniz Filo Komutanı Amiral Calthorpe, il ve ilçelerden 675 adet protesto telgrafı aldı. İzmir’in işgâl edildiği gün, Müdafaa-i Hukuku Osmaniye Cemiyeti, Türk Ocağı ve İhtiyat Zâbitleri Teâvün Cemiyeti üyeleri meşhur Maşatlık Mitingi’ni düzenlediler. Mitinge on binlerce kişi katıldı. DARÜLFÜNUN MİTİNGİ ve ALEVLENEN MİLLÎ HEYECAN İzmir’in işgâl edilmesi, saray, pâyitaht ve tüm yurtta olduğu gibi Darülfünun’da da büyük bir tepkiye yol açtı. 18 Mayıs’ta Darülfünun Mekteb-i Tıbbiye-yi Şahane konferans salonunda, Darülfünun Emiri Besim Ömer Paşa başkanlığında binlerce öğretmen ve öğrencinin katıldığı ilk protesto mitingi, “Darülfünun Mitingi” yapıldı. Mitingde kalabalık salona sığmamış, binlerce öğrenci üniversitenin bahçesini doldurmuştu. Heyecan doruktaydı. Salonun ön sıralarında oturan, çeşitli medreselerden gelen öğretim üyeleri, öğrencileri sâkin olmaya çağırıyordu. Tıp Fakültesi Reisi Müderris Akil Muhtar Bey, ortamı sâkinleştirmek için kürsüye çıktı ve “Bütün istikbâl ümidimizi bağladığımız ilkeler karanlık içindedir. Üniversiteler yurdun rûhudur, bilincidir.” demeye kalmadan, duygulanarak kürsüden indi. Ardından her fakülteden bir hoca kürsüye gelerek ateşli konuşmalarda bulundu. Besim Ömer Paşa şunları söyledi: “Felâket o kadar derindir ki, hüzünlenmeyen ne bir Osmanlı ne bir Müslüman vardır. Ve Darülfünun bu milletin rûhu, dimağıdır. Mâkûl teşebbüsler lâzımdır.” Hukuk Fakültesi adına konuşan Muhiddin Adil Bey, alkışlar ve sloganlar arasında şu müthiş sözleri sarfetti: “Bugünkü kadar üzücü, hazin hiçbir an yaşamadık. Felâket zamanları, insanları dayanışmaya, birliğe sevk eder. Bizim itidâl, basîret ve azmimiz mukadderâtımızı tâyin edecektir. Bu zamanda bütün millî teşkilattan istifâde etmek lazımdır. Memleketin dimağı, mütefekkiri Darülfünun’dur. Darülfünun’u olan bir memleket bağımsızdır.” Sonra Dr. Esat, Dr. Süleyman Numan, Dr. Fevzi Bey’ler kürsüye geldi. Son olarak Yusuf Rıza Bey topluluğa seslendi. Bir öğretmenin sarfettiği şu sözler, topluluktaki millî his ve heyecânı zirveye çıkardı: “Biz muallimler, bu dâvâda haklı olduğumuzu ispat ve dâvâmızın doğru olduğunu anlatmak için İzmir’in arkasında göğüslerimizle çarpışacağız, gelecek nesilleri ona göre hazırlayacağız.” Fakülte temsilcisi talebeler de duygularını ifâde ettiler. Gençler adına söz alan Servet Bey, gençliğin teklif ve tavsiyelerini şöyle dile getirdi: “İşgâli protesto etmek; etkili bir talebe heyeti teşkîl etmek; müderris ve muallimleri önde görmek; seferberlik ilân ederek her yerde mücâdele etmek ve mektepleri tâtil etmek.” Toplantıya katılanlar, gösteriler yaparak işgâllere karşı durulacağının tüm dünyâya duyurulmasına karar verdiler. Bunun ilk yolu, mitingler yapmaktı. Fakülte temsilcileri, mitinge katılımın yüksek olması için Darülfünun’u tâtil etme kararı aldılar. Mitingleri, Tıp Fakültesi öğrencilerinden oluşan bir komite organize edecekti. Darülfünun Mitingi’ne İstanbul’daki gazetelerin hemen hepsi sayfalarında yer verdi. Vakit gazetesi, “Darülfünun’da heyecanlı bir içtima”, “İzmir beşiğimiz, yatağımız ve mezarımızdır” başlıkları altında değinirken, İleri gazetesi “Gençlik vazîfesini hissediyor”, “Tezahürat-ı milliye vukû bulmuştur” başlıkları altında işledi. İşgâli izleyen günlerde Fatih, Üsküdar, Kadıköy, Sultanahmet mitinglerinde etkili konuşmalar sunanlar arasında şu isimler çok dikkat çekmişti: Halide Edip ve Nakiye Hanımlar, Hüseyin Ragıp, İsmail Hakkı, Milaslı İsmail Hakkı, Mazhar, Hamdullah Suphi, İhsan, Selim Sırrı, Emin Ali, Mehmet Ali, Selahaddin, Muslihiddin Adil ve Akil Muhtar Beyler. İSTANBUL’DAKİ İLK BÜYÜK MİTİNG: FATİH İstanbul’daki ilk büyük protesto mitingi, 19 Mayıs 1919’da Fatih’de yapıldı. Yaklaşık 50 bin kişi katıldı. Mitingi, İnas Darülfünun öğrencileri ile Asrî Kadınlar Cemiyeti üyeleri düzenledi. İstanbul’un genç, kültürlü ve eğitimli hanımları, çarşaflarını giyip yüzlerini peçeyle örtmüş ve yakalarına da siyah yazılı “İzmir Türk Kalacaktır” rozetini takmış bir vaziyette miting alanını doldurmuştu. İlk sözü, mitinglerin vazgeçilmez hatibesi Halide Edip aldı ve efsâne bir konuşmaya imza attı: “Müslümanlar, Türkler! Türk ve Müslüman bugün en kara gününü yaşıyor. Gece, karanlık bir gece, fakat insanın hayâtında sabahı olmayan gece yoktur. Yarın bu korkunç geceyi yırtıp, parlak bir sabah gerçekleştireceğiz. Bugün elimizde top, tüfek denilen âlet yok; fakat ondan büyük, ondan kuvvetli bir silâhımız var: Hak var, Allah var. Tüfek ve top düşer, Allah bâkîdir. Topun yüzüne tükürecek kadar evlatlar, analar; kalbimizde aşk ve îman, milliyet duygusu var. Biz dünyâda millet sınıfına lâyık bir millet olduğumuzu, erkek, kadın, hatta çocuklarımıza kadar isbât ettik!” Darülfünun Hukuk Fakültesi’nden Prof. Selahaddin Bey ile Prof. Hüseyin Ragıp Bey de etkili konuşmalar sundular. Ragıp Bey’in konuşmasındaki en vurucu cümle şuydu: “Hiçbir milletin bize efendi olmasına tahammül edemeyiz!” İnas Darülfünunu’ndan Meliha Hanım, vatanın kurtulması için bazı canların fedâ edilmesi gerektiğini belirterek; “Vatanımızı kurtarmak için yaşayacağız; kuvvetle îmân ediyoruz ki, büyük Allâh’ımıza sığınarak, zorla alınan bir hak elbette iâde edilecektir!” dedi. ÜSKÜDAR DOĞANCILAR MİTİNGİ Fatih’ten sonra 20 Mayıs 1919’da Üsküdar Doğancılar’da düzenlenen ikinci mitinge 80 bin kişi katıldı. Çoğunluğunu kadınların teşkil ettiği mitingde, Asrî Kadınlar Cemiyeti adına Sabahat Hanım konuştu: “Hayâtı, rûhu Türk olan İzmir’i bugün Yunanlılar aldılar. Belki yarın kalbimizden bir hayat koparır gibi birer birer Konya’mızı, Bursa’mızı, hatta bütün güzellikleriyle çok sevgili İstanbul’umuzu isteyecekler. Hayâtımıza zehirli tırnaklarını takıp her fırsatta bizi biraz daha ölüme yaklaştıran bu kahredici kuvvetler karşısında, yine bu sükût ve tevekkülle mi yaşayacağız? Ben buna hayır diyorum, biz kadınlar bu hak cihâdında en önde olacağız.” Bir başka hatibin konuşmasında geçen ve kalabalığı coşturan en vurucu cümle şöyleydi: “Dört yüz bu kadar seneden beri minarelerinde ezan, câmilerinde Kur’ân okunan İzmir’imizi hiçbir vakit bağışlamayacağız!” Üsküdar Mitingi’ni izleyen İtilaf Devleti Subayı Yarbay E. C. Maxwell, 22 Mayıs’taki raporunda, gözlemlerini şöyle ifâde edecekti: “Miting, benim şimdiye kadar tanık olduğum mitinglerin en etkilisi ve en hazini olmuştur. Erkekler, kadınlar ve çocuklar, başlangıçtan sona kadar ağlıyor; kadınlar göğüslerini yoluyorlardı. Çevrede işitilen tek ses, her yandan yükselen ahlar ve ağlamalardı.” YAĞMURLU BİR GÜNDE KADIKÖY MİTİNGİ Fatih ve Üsküdar Mitinglerinin ardından 22 Mayıs 1919’da Kadıköy’de bir miting daha tertiplendi. Konuşma yapması için çağrılan Halide Edip’in mitingle ilgili değerlendirmesi şöyle: “Fırtınalı ve yağmurlu bir gündü. Fakat bu, halkın orada toplanmasına engel olamadı. Ben gene belediye binâsının balkonundan konuştum. Önümde bir şemsiye denizi çalkalanıyordu. Halk üç saate yakın oradan ayrılmadı. Bu miting de Fatih Mitingi’nin hemen tekrârından ibâretti.” Mitingde, “Asker Saime” nâmıyla bilinen Münevver Saime Hanım, yaptığı konuşmayla adını târihe yazdırdı. Darülfünun’da öğrenci olan Saime Hanım, topluluğu dehşete düşüren şu sözleri haykırdı: “Yâ Rab! Vatanın felâketi karşısında bir genç kızın feryâdını dinle! Bu ağlayan anneler şehitlerin annesi; bu boynu bükük genç kadınlar fedâkârların genç zevcesi; şu hıçkıran yavrular askerlerin yetimleri değil mi? Ey târihlerinin kara gününü yaşayanlar! Size hitâb ediyorum: Milletler için kara günler olabilir. Milletimizin yok edilebileceğine inananlar aldanacak. Heyecanlarımız, kanlarımız söndürülse bile, göğsümüzde milletten yapılmış bir kalp var ki onda bir düşmanın ne ihtiras, ne korkusu yaşar. Oğlum bana “Ben neyim?” diye ilk sorduğu gün, ona semâlardan haykıran bir melek gibi, “Büyük târihli bir Türk’sün.” diye hitâb edeceğim. Ninnisini söylerken, bugünleri yanık sesle rûhuna serpeceğim. Kundağına, mimarların yaptığı âbideleri işleyeceğim. Masallarda Fatihleri, Yavuzları anlatacağım. Oğlumun kalbine ektiklerim hürriyet çiçekleri olarak açacak, kızıl isyan olarak taşacak. Sulhu ebedî düşünenler, bize indirilecek darbenin aksi sedâsının yarınki insanlığın sükûtunu mutlaka ihlâl edeceğini unutmamalıdır. Bir millet yok edilemez! Efendiler, az söylemek, çok iş görmek zamânı gelmiştir. Ağlamakla kazanılacak hak, gözyaşlarıyla adâlette muvaffak olunmaz. Teşkilâta girişmeliyiz! Müfrezeler tertip etmeli, faaliyette bulunmalıyız!” MUHTEŞEM SULTANAHMET MİTİNGİ Kadıköy Mitingi’nden bir gün sonra 23 Mayıs 1919’da Sultanahmet’te, 200 bin kişinin katıldığı çok daha muhteşem bir miting gerçekleştirildi. Mitinge katılımı artırmak için hazırlanan dâvetiyede şu heyecanlı ifâdelere yer verildi: “Müslüman! Yedi asırlık bir saltanatın taksim olunduğunu görüyorsun! Şu hicranlı günlerimizde birleşmeye, anlaşmaya her hususta ihtiyâcın var. İşini-gücünü bırak; Cuma namazından sonra Sultanahmet’teki içtimaa koş! Kadın-erkek, çoluk-çocuk orada bulun!” Mitingde açılan pankartlar üzerinde şunlar yazıyordu: “Müslüman ölmez, öldürülemez!”, “Yaşamak isteriz!”, “Hak isteriz!”, “İzmir Türk’tür, Türk kalacaktır!” O mitingin de bir numaralı değişmez hatibesi Halide Edip idi ve şu târihî sözleri serdetmişti: “Dâvâmızı ilân ediyorum. Dâvâmız, Türkiye’nin hak ve istiklâlidir. Türkler, Türkiye’nin ebedî hakkına asla dokundurmayacaklar. Kardeşlerim, evlâtlarım, dâvânızdan kaçmayınız. Bugün iki dostunuz vardır: Birisi, kalbi ve mâbetleri bizimle olan Müslüman dünyâsı, birisi zâlimleri yakasından sürükleyecek hak sâhibi büyük milletlerdir. Osmanlı toprağında böyle târihî bir günü belki bir daha idrâk etmeyeceğiz. Olur da bir daha toplanamazsak, içimizde ölenler olursa, Türk’ün istiklâl bayrağıyla mezarı üzerine geliniz.” Halide Edip, mitingin detayları, gözüne çarpan ilginç manzaralarla alâkalı hâtıralarında şu çarpıcı tasvirlere yer veriyor: “Yalnız meydan değil, tâ Ayasofya’ya kadar insan doluydu. Halk o kadar sıkışmıştı ki hareket edemeyecek haldeydi. Kürsüden aşağıya baktığım zaman, önümde bir sakat asker kalabalığı gördüm. Hepsi özenle giyinmişlerdi. İçlerinden bir genç grup kürsünün önünü almış, kalabalığın oraya girmesine engel oluyordu. Türk gençliğinin gözlerinden yaşlar akıyordu.” DİĞER SULTANAHMET MİTİNGLERİ Sultanahmet’te ikinci büyük miting 30 Mayıs 1919’da düzenlendi. Öğrenci Şukufe Nihal Hanım’ın konuşması mitinge damgasını vurdu. Türkiye’nin ilk üniversite mezunu kadını onurunu taşıyan Şukufe; “Aziz vatan, beşiğimiz sendin, mezarımız yine sen olacaksın! Belâların sebebi, saldırılar karşısında isyân edilmemesidir.” sözleriyle dinleyenleri galeyâna getirdi. Mitingin en etkili konuşmasını Muallimler Cemiyeti Başkanı Nakiye Hanım yaptı: “Efendiler! Fatih’in, Selim’in, Süleyman’ın mezarını, ecdâdının ebedî âbideleri olan câmileri, türbeleri bırakıp çıkacak içinizde bir erkek var mıdır? Ben tasavvur etmiyorum, çıkmayacaksınız, bırakmayacaksınız. Biz de dâimâ sizinle berâber olacağız.” 13 Ocak 1920 günü Sultanahmet Meydanı’nda “İstanbul Türk’tür ve Türk Kalacaktır” isimli üçüncü bir miting daha düzenlendi. 150 bin kişinin katıldığı mitingde, yine Nakiye Hanım bir hitâbette bulundu. MİTİNGLERİN ÎMANLI GENÇLERİ İstanbul’da gerçekleştirilen mitinglerin tertiplenmesinde Tıbbiyeliler (Dr. Reşit Galip Bey) ve tüm öğrenci birlikleri büyük rol oynadı. Üsküdar’daki mitingin tertiplenmesine katkıda bulunan Darülfünunlu gençler, hazırladıkları dâvetiyede halkı mitinge şöyle çağırmışlardı: “Memleketimizin her gün bir parçası düşman ayakları altında çiğnenirken biz Türkler ve Müslümanlar, aziz topraklarımızı kurtarmanın çârelerini düşünüyoruz. Bunun için İslâm namını taşıyan kardeşler ve hemşirelerimizin bugün saat üçte Üsküdar Meydanı’na gelmelerini bekleriz.” Bu arada, İstanbul’daki mitinglere, başta Galatasaray ve İstanbul Sultanîsi olmak üzere pek çok okul da talebe, muallim ve idârecileriyle birlikte iştirâk etmişti. ANADOLU’YU AYAKLANDIRAN MİTİNGLER İzmir’in işgâli, yurdun pek çok yerinde zincirleme protesto mitingine yol açtı. Denizli’de, Redd-i İlhak Cemiyeti’nin işgâli haber veren telgrafından dört saat sonra belediye binâsı önünde muhteşem bir miting yapıldı. Miting, işgâle dışarıdan gösterilen ilk toplu tepkiydi ve çevre il-ilçelerde büyük tesir meydana getirdi. Müftü Ahmet Hulusi Efendi halkı cihâda dâvet etti. Aydın’da, 19 Mayıs 1919’da Musalla denilen yerde miting tertiplendi ve bir sultanî mektebi öğretmeni halka hitâb etti. Arkasından kalabalık, vatanın her karış toprağı için kanlarını akıtmaya hazır olduklarına yemîn ettiler. Erzurum halkı ve Vilayet-i Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-u Millîye Cemiyeti’nin Erzurum şubesi 18 Mayıs 1919’da, Hükümet Konağı Meydanında büyük bir miting tertipledi. Cemiyetin kâtibi Muallim Cevat Dursunoğlu Erzurum ve Doğu illerine yönelik bir Ermeni istilâsının olabileceğine dikkat çekti ve: “Tek kurtuluş yolu, silahlanıp karşı koymaktır.” dedi. 16 Mart 1920’de İstanbul’un İngilizler tarafından işgâl edilmesiyle Anadolu genelindeki mitingler daha da arttı. 17 Mart 1920’de Erzurum, Çorum ve Kastamonu’da; 18 Mart 1920’de Balıkesir ve Kastamonu’da; 19 Mart 1920’de Edirne ve Yozgat’ta; 20 Mart 1920’de Sinop, Tokat, Bitlis, Trabzon, Çine, Gümüşhane, Kayseri, Malatya ve Diyarbakır’da; 22 Mart 1920’de Konya’da; 15 Mayıs 1920’de Ankara’da büyük mitingler yapıldı. İsmail Çolak (Ekim 2016) Kaynakça: Bilge Umar, İzmir’de Yunanlıların Son Günleri, Ankara, 1974; Yahya Akyüz, Türk Eğitim Târihi, İstanbul, 1994; Kemal Arıburnu, Millî Mücâdelede İstanbul Mitingleri, Ankara, 1975; Halide Edip Adıvar, Türk’ün Ateşle İmtihanı, İstanbul, 1987; Cahit Çaka, Târih Boyunca Harp ve Kadın, Ankara, 1948; E. Behnan Şapolyo, İstiklal Savaşı Edebiyatı Târihi, İstanbul, 1967; Sıtkı Aydınel, Güneybatı Anadolu’da Kuvayı Millîye Harekâtı, Ankara, 1990; Nuri Köstüklü, Millî Mücâdele’de Denizli, Isparta ve Burdur Sancakları, Ankara, 1990; Cevat Dursunoğlu, Millî Mücâdele’de Erzurum, İstanbul, 1998.

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak