Hedeflerimize ve amaçlarımıza ulaşmak; dinamizm gerektiren aktivasyon içerikli hareketlerin sonucudur. Bu içerikleri hedeflerin ve amaçlarımızın yapıları belirler. Finansman içerikli hedefler, akla ve zekâya dayalı beyin gücü gerektiren eğitim içerikli hedefler, bedensel ve fiziksel dayanıklılık gerektiren, kas gücüne dayalı hedef ve amaçlar şeklinde yapısal çeşitlilik gösterirler. Her hedef ve amaç kendi yapısal içerikleriyle bağlantılı gelişim sürecinin tekâmül etmesi ile hayat bulur. Fiziksel dayanıklılık gerektiren yapılar kondisyon, hız ve kas gücünün gelişimiyle bağlantılıyken, akla ve zekâya dayalı hedefler bilginin gelişimiyle paralellik gösterir. Finansman gerektiren hedefler ise ekonomik gücün şekillendirdiği, doğru yatırım ve parasal yönetim gerektiren hedeflerdir. Bütün bu hedefsel aşamaları geçebilmek, yönetebilmek ve istenilen amaca ulaşabilmek bireysel yetkinlik ve yeterlilik gerektirmektedir. Bireysel yeterlilik ve yetkinlik doğru yönetilebilen gelişim süreçlerini berâberinde getirir ve hedeflerimize, doğru yönlendirilen ve yönetilebilen gelişim ve değişim süreçleriyle ulaşırız. Bütün bu süreçlerin ilerleyebilmesi ve sürdürülebilmesi için psikolojik ve ruhsal anlamda ayakta kalabilmek çok önemlidir. Çünkü yaşam içerisinde ilerlerken çeşitli olumsuzluklarla karşı karşıya kalırız. Bazen düşer, bazen kalkarız. Yaptığımız çalışmalar, aldığımız eğitimler ve verdiğimiz kararlar bizleri her zaman istediğimiz sonuçlara götürmeyebilir. Projelerimizi rafa kaldırmak, yaptığımız çalışmaları daha fazla zarar etmemek için iptâl etmek zorunda kalabiliriz. Bu durum ise bizi ciddî anlamda demoralize edebilir, ruhsal bir çöküntü meydana getirebilir; böylece hareket kâbiliyetimiz minimum seviyeye düşebilir. Bu noktada özgüven duygusu devreye girer, insanın karşılaşacağı olumsuzluklar karşısında ayakta kalabilmesine ve dik durmasına sebep olur. Varolan birikiminin ve bilgilerinin aktivasyonunu sağlar. Özgüven duygusu hayatta verdiğimiz mücâdelelerde ayakta kalabilmek ve bu mücâdeleleri sürdürebilmek için çok önemli bir sebeptir. Hareket kâbiliyetinin artırılması için âdetâ bir çark vazîfesi görür. Başarıya ulaşabilmek ve amaçlarımızı gerçekleştirebilmek için sürdürülebilir bir dinamizm ve aktivasyon gereklidir.. Özgüven duygusu gösterdiğimiz bütün bu çabaların ve mücâdelelerin enerji kaynağı gibidir. Varolan bütün bilgi ve birikimlerimizin etkin hâle getirilmesinde tâbiri câizse ateşleme mekanizması vazîfesi görür. Yapmak istediğimiz her yeni atılım ve atmak istediğimiz her yeni adım birtakım riskleri berâberinde getirir. Risk duygusu da insanda kaygı ve korku duygusunun ortaya çıkmasına sebep olur. Kaygı ve korku duyguları bireyin hareket kâbiliyetini düşürür ve atılım yapmasına engel olur. Gelişim süreçlerini minimize edebilecek, kişileri ve toplumu âtıl bir hâle düşürebilecek şekilde olumsuz sonuçlar doğurabilir. Hattâ günümüzde toplumları şekillendirebilmek ve onları yönetebilmek için çeşitli algı operasyonlarıyla korku ve kaygı duyguları körüklenmekte, toplumlar sindirilerek etkisiz kılınmak istenmektedir. Tam da bu noktada devreye girmesi gereken özgüven duygusu bütün bu olumsuzlukları aşmamız için çok önemli bir etken olarak karşımıza çıkabilmektedir. Negatif duyguların yol açtığı pasifize olma hâlinin önüne geçebilmek ve yaşamımıza yeniden dinamizm ve aktivasyon katabilmek için çok önemli bir sebeptir. Buraya kadar bahsettiğimiz özgüven duygusuna sâhip olanlar, belli bir bilgi birikimine, tecrübeye sâhip olan ve çeşitli olumsuzluklarla karşı karşıya kalınca bile bu bilgi birikimi ve tecrübesini kullanabilme yetisi gösteren kişilerdir. Günümüz koşullarında özgüven duygusu ve özgüven yönetimi çok farklı bir şekil almıştır. Daha çok popülist yaklaşımlı, bilgi ve tecrübeye dayanmayan, altyapısı olmayan bir hâle dönüşmüştür. Reel değerlerden çok uzaklaşmış, hayâlci yaklaşımlar içerisinde olan bireyler ortaya çıkmıştır. Halk tâbiriyle ağzı laf yapan kişilerin kendini etkin, birikimli ve başarılı olarak gösterdiği bir ortam oluşmuştur. Bu karakterdeki kişilerin genel yaşadığı süreç, popülist yaklaşımlarla başladıkları herhangi bir projeyi başarısızlıkla sonuçlandırdıktan sonra nedeni dışarıdaki herhangi bir sebebe bağlamaktır. Bunu yeni projeler ve ticârî faaliyetlerle berâber yeni başarısızlıklar izlemektedir. Girişimcilik, özgüven duygusu ile berâber bilgi, tecrübe ve yetkinlik gerektiren bir özelliktir. Her yeni adım bir bilgi birikimi ve tecrübenin sonucudur. Kendi içinde basamaklar içerir. Bu basamakları aşarken gereken donanım ve tecrübe ile özgüven duygusunun sentezi girişimciliği meydana getirmektedir. Âdetâ birbirlerini destekleyen sac ayakları gibidirler. Bir tânesinin eksik olması girişimlerimizi atâlete uğratabilmektedir. Ancak günümüz şartlarında özgüven duygusunun verdiği enerji ile her türlü girişim ve atılım gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır. Yeterli altyapıya sâhip olmayan bu bireylerin attıkları her yeni adım ve yapmak istedikleri her yeni atılım sonuçsuz kalmakta, bu süreç böylece devâm edegelmektedir. Ekonomik kayıpların yanında zaman kaybı da meydana gelmektedir. Varolan enerjimizi öncelikli olarak kendi kişisel gelişimimiz için yönlendirmek daha isâbetli bir adım olacaktır. Günümüzde özellikle genç jenerasyonun kısa yoldan, emek harcamadan bir yerlere gelmeye çalışması altyapısı olmayan özgüven duygusunun bir yansıması olarak tezâhür etmektedir. Bu süreci tersine çevirmek için toplumumuzda ve özellikle genç nesil üzerinde yetkinlik ve kişisel gelişim bilincinin etkin kılınması, ülke ve milletimizin bekası için kritik ve stratejik bir önemi hâizdir.
Cüneyt Gencer
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak