Ara

Allah’tan Neden Korkalım? / Elif E. Bayraktar

Allah’tan Neden Korkalım? / Elif E. Bayraktar

Allah korkusu, Allâh’a derin aşkla bağlı insanın hissettiği korkudur. Allâh’ın hoşnutluğundan mahrum kalmaktan korkmaktır. Nasıl ki âşık, sevdiğini gücendirmekten, onun sevgisinin yok olmasından çekinir, Allah korkusu da bunun gibidir ancak çok daha şiddetlidir.

İnsan, Allah’tan korkarsa O’nun buyruklarına çok titiz olur, en çok O’nu sever ve en çok O’na saygı duyar. Egoist ve nefsine düşkün olmaz. Şefkatli ve koruyucu olur, menfaat peşinde olmaz, affedici olur. Kişi, Allah’tan korkmuyorsa yalnız kendi çıkarlarını düşünür, affetmez, çıkarlarıyla çatıştığında sert davranabilir. Kuşkucudur, özverili ve cömert değildir. Allah korkusu güzel ahlâkla ilgili bütün fonksiyonlarımızı, bütün özelliklerimizi yönlendiren en önemli güçtür.

Allah korkusu her çeşit güzelliği getirir. Sevgiyi, güzelliği sağlayan her özellik Allah korkusuyla kazanılır. Allah korkusunu içinde taşıyan insan hatâ yaptığında vicdânı çok rahatsız olur; pişmanlık duyar ve Allâh’a sığınarak, hatâsını telâfî etmeye çaba gösterir. Aczini daha iyi anlar, Allâh’a ne kadar muhtaç bir varlık olduğunu daha derinden fark eder. Bu gerçekler insanın Allâh’a olan boyun eğiciliğini artırır.

Alāk Sûresi’nde Allah, “Hayır; gerçekten insan, azar. Kendini müstağnî gördüğünden” buyuruyor. Kendini müstağnî gören, hiçbir şeye ihtiyâcı olmadığını zanneden insan çirkinleşir, aklı gider, muhâkemesi bozulur, negatif elektrik yüklenir, kalbi katılaşır, sevilecek yanı kalmaz. “Sen onda 'yankı uyandırmaya’ çalışıyorsun” ifâdesiyle uyarıyor ya Allah; onu uyarsan da uyarmasan da birdir.

“Kur’ân sürekli tehdit ediyor” deyip hediye ettiğim Kur’ân meâlini okumayı bırakmıştı yeğenim. İnsan zayıf bir varlık oysa, uyarılar olmasa insan vefâsız oluyor, sadâkatsiz oluyor, şefkatsiz ve merhametsiz oluyor, bencil oluyor.

Allah’tan korkmayı anormal bir şey olarak görüp, “Ben Allâh’ı seviyorum, korkmama gerek yok” diye düşününce insan akıl almaz münâsebetsizlikler yapabilir. Ancak Allah korkusu ile, olayları doğru değerlendirmek ve yorumlayabilmek mümkün.

Örneğin, eğer içinde Allah korkusu olmazsa, insan sabra gerek duymayabilir. Çileye tahammül edemeyebilir, bağışlayıcı olmayabilir; yâni irâdesini birçok noktada kullanmayabilir. “Nasıl olsa Allah beni affeder, zâten cennete giderim” diye düşünür. Ama Allah korkusu insandaki her şeyi kontrollü hale getirir.

Allah korkusuyla kişi doğruyu söyler; Allah’tan korkmuyorsa çıkarı için çok rahat yalan söyleyebilir. Yâni dürüst olmanın kaynağında Allah korkusu vardır. Allah korkusunu içinde taşıyan insan doğru sözle şâhitlik yapar. Birçok fitneyi, fücûru, kargaşayı, insanın rûhundaki anarşiyi Allah korkusu önler. Kişi çalışkanlık, dürüstlük gibi ahlâk özellikleri ve muazzam detaylar kazanır.

Allah aşkındaki bütün güzellikleri, detayları Allah korkusu verir. Örneğin tevekkül etmek Allah korkusundan kaynaklanır; özveri, cesâret, sevecenlik gibi bütün güzel ahlâk özelliklerinin ve aklın da kaynağında hep Allah korkusu vardır. Allah’tan içi titreyerek korkan insanların akılları açılır; aksi durumda ise kişinin aklı kapanır. Allah korkusu aklın kaynağıdır. Allah'tan korkmayan insanın zekî de olsa aklı zayıf olur. Allah korkusu Allah aşkını alevlendirir, insanı sonsuza doğru açar.

Allah sevgisi çok büyük bir nîmettir ve insan Allah’tan ne kadar korkarsa, Allâh’ı o kadar şiddetle sever. Bu duygulardan uzak olan kişinin basîreti, ferâseti kapanır, yardımseverliği, bağışlayıcılığı, kararlılığı, her şeyi bozulmaya başlar, dengesini yitirir.

İnsanlar Allâh’ın tecellîsi olan, her an ölebilecek varlıklar. İnsan, Allâh’ı her an yanında hissediyor ve O’nun kontrolünde olduğunu biliyorsa çok özenli olur. O zaman saygı ve korkuyu içinde taşır. Ancak kişi Allah’tan uzak olduğunu düşünüyorsa, Kur’ân’ı kabı içinde duvarda asılı duruyorsa, kaderini de kendi yaptığı kanâatindeyse o zaman durum farklı olur. Açık bir şuura sâhip, Allah’tan korkan samîmî bir mü’min, ahirette de korku ve ümit arasında cennete girmeyi umûd eder.

Ölüm insanın Allâh’a kavuşması, mü’min için cennete açılan bir kapı. Ve dünyâ hırsını ortadan kaldıran kesin delil, kesin gerçek. Ölüm; insanları müthiş terbiye eden, ahlâklarını düzenleyen en önemli sebeplerin başında. Ölüm korkusu, cehennem korkusu bütün insanları çok etkiler. Bu korkular, insanların daha merhametli, şefkatli, daha akılcı, daha sevecen, daha ince düşünceli olmalarını sağlar. Ve güzel ahlâkın kökenini oluşturur. Bu sebeple ölüm, Allâh’a bir yakınlaşma, cennete vesîle olma yönünde bir nîmet olarak görülmeli.

Mutluluk Allah sevgisiyle, Allah korkusuyla olur, bunun dışında kalplerin tatmîni, kurtuluşu yok. İnsanın başka türlü mutlu olması mümkün değil. Kur’ân ahlâkının, Allah korkusunun, Allah sevgisinin yaşanması çok önemli. O zaman gerçek mutluluk bütün dünyâya yayılır.

 

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak