Ara

Allah’ın Yakınlığı: Nerede Olursan Ol “O” Seninle!

Allah’ın Yakınlığı: Nerede Olursan Ol “O” Seninle!

Yüce Allah (c.c.), Hadîd Suresi’nin 4. âyetinde şöyle buyurur:

 

“O, nerede olursanız olun, sizinle beraberdir. Allah yaptıklarınızı görendir.”

Bu âyet, Allah’ın kullarının tüm işlerini bildiğini ve her an onların yanında olduğunu ifade eder. Allah, her yerde ilmiyle hazır bulunur. Yani ister denizde ister karada ister gece ister gündüz ister evde ister çölde olsun; Allah kullarının tüm işlerini görür, duyar ve bilir. Allah’ın bu ilmi; gizli veya açık hiçbir şeyin O’ndan saklı kalamayacağı anlamına gelir. İşte bu anlayış, müminlerde Allah’a karşı derin bir haya ve sorumluluk bilinci oluşturur.

 

“O, sizinle beraberdir, nerede olursanız olun.”


Bu, Allah’ın her şeyi ilmiyle kuşattığını ifade eder. Burada kastedilen, Allah’ın bir mekânda bulunması değil; her şeyi görmesi, duyması ve bilmesidir. “Allah yaptıklarınızı görendir.”
Yani Allah, tüm fiillerimizi görür ve hesap sorar; hiçbir şey O’ndan gizlenemez.

Allah Teâlâ, kâfirlerin ve münafıkların gerçeği kabul etmekten nasıl kaçındıklarını ve kendilerini saklamaya çalıştıklarını anlatırken, onların bu hakikatten habersiz olduklarını şöyle haber verir:

“Bakınız! O inkârcılar, içlerindekini O’ndan gizlemek için sırtlarını dönerler. Bilesiniz ki elbiselerine büründükleri zaman dahi Allah, onların gizlediklerini de açığa çıkardıklarını da bilir. Çünkü O, kalplerin içini bilendir.” (Hûd, 5)

Bu âyet şöyle tefsir edilir: Kâfirler ve münafıklar, gerçekleri saklamak için göğüslerini bükerler; yani haktan uzaklaşır ve inkârlarında ısrar ederler. Örtülerine bürünerek, güya kendilerini Allah’tan gizlemeye çalışırlar. Hâlbuki Allah, onların gizlediklerini de açığa vurduklarını da tamamen bilir. Çünkü O, kalplerin özünü; yani insanların iç dünyalarını, niyetlerini ve düşüncelerini eksiksiz şekilde görür.

Bu âyetin, Ahnes İbn Şureyk gibi münafıklar hakkında nazil olduğu rivayet edilir. Bu kişi, Peygamber Efendimiz’in (sav) yanında dindar ve samimi görünür, ancak kalbinde inkârı saklardı. Âyet, böyle kişilerin ikiyüzlülüğünü ve yanlış düşüncelerini kınamaktadır.

Yine Ra’d Suresi’nin 10. Ayette:

 

“Sizden sözünü gizleyen ve sözünü açıklayan; geceleyin saklanan ile gündüzün meydana çıkan kimse, Cenâb-ı Hakk’a göre eşittir.”

Bu âyetler de, Allah’ın ilminin her şeyi kuşattığını ve hiçbir şeyin O’ndan gizli kalamayacağını vurgular. İnsanların gizli ya da açık tüm sözleri ve davranışları Allah tarafından bilinir. İster sözlerini gizlesinler ister açığa vursunlar; ister gece saklansınlar ister gündüz ortalıkta olsunlar — Allah onların tüm hâllerini bilir.

İnsanların amelleri, melekler tarafından kayıt altına alınır ve hiçbir şey unutulmaz. Bir toplum, iyi ve hayırlı hâlini koruduğu sürece Allah’ın nimet ve üstünlükleri onlara devam eder. Ancak kendi durumlarını değiştirdiklerinde, Allah da onların kaderini değiştirir. Peygamber Efendimizin (sav) görevi, ilahi hükümleri insanlara tebliğ etmektir. İnsanlar bu gerçekleri düşünmeli ve ona göre hareket etmelidir.

Özetle bu âyetler; Allah’ın her şeyi bildiğini, insanların hiçbir şeyi gizleyemeyeceğini ve toplumların da kendi hâllerine göre bir değişime uğrayacağını hatırlatır. İnsanların samimi ve dürüst olmaları, Allah’ın ilmini ve kudretini düşünerek hareket etmeleri gerektiğini vurgular.

Hadis-i Şeriflerde Allah’a karşı haya içinde olmanın anlamı:

Peygamber Efendimiz (sav), Cebrâil’in kendisine “ihsan” hakkında sorduğunda şöyle buyurmuştur:

 

“Allah’a O’nu görüyormuş gibi ibadet et. Çünkü sen O’nu görmüyor olsan bile, O seni görüyor.” (Buhârî, İman 37; Müslim, Îmân 1)

Yani mümin, Allah’ın sürekli kendisini gördüğü bilinciyle yaşamalıdır. O’nu görmese bile, Allah’ın kendisini gördüğünü bilerek yaşamalıdır. Bu anlayış, Allah’a karşı duyulan saygıyı artırır ve kişiyi hem açıkta hem gizlide doğru bir hayat yaşamaya yönlendirir.

Ömer (ra)’dan rivayet edildiğine göre, bir adam Peygamber Efendimiz’e (sav) gelerek:

“Bana hayatım boyunca rehber olacak bir söz öğretir misin?” dedi.

Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurdu:

“Allah’tan, kavminden ayrılmayan sâlih bir adamdan utanır gibi utan.” (İbn Hanbel, Müsned, c.1, s.402)

Hadisin Açıklaması:

Allah’tan haya etmek: Peygamber Efendimiz (sav), bu adama Allah’tan haya etmesini öğütlemiştir. Yani, insan sâlih bir kimsenin yanında nasıl utanıyorsa, Allah’ın huzurunda da o derece hayâ içinde olmalıdır.

Gizlide ve açıkta istikamet: Bu hadis, insanın yalnızken de başkalarının yanında da aynı derecede dürüst, takvâ sahibi ve dikkatli olması gerektiğini ifade eder. Çünkü Allah, insanın tüm hâllerini ve amellerini görür.

 

Ahlâkın önemi: Peygamber Efendimiz (sav), sahâbîlerini haya ve takvâ üzere yetiştirmiştir. Bu hadis de kısa ama çok derin ve etkileyici bir nasihat içermektedir. Müminin her hâlinde Allah’ı görüyormuş gibi davranması, kulluğun en üst derecelerindendir.

 

Bir başka hadis-i şerifte Sevgili Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur:

“Üç şey vardır ki, kim onları yaparsa imanın tadını alır:

  1. Sadece Allah’a ibadet eden,
  2. Malının zekâtını her yıl gönül hoşluğu ile veren –üstelik çok yaşlı, hasta, değersiz veya kusurlu mallardan değil, mallarının orta halli olanlarından veren–,
  3. Ve nefsini temizleyen.”

Bir adam, Peygamber Efendimiz’e (sav) gelerek:

“Kişi kendini nasıl arındırır?” diye sordu.


Bunun üzerine Efendimiz şu cevabı verdi:


“Allah’ın her zaman onunla olduğunu bilmesiyle.”

Bu hadis, imanın tadını almak için üç temel davranışı vurgular:

  1. Allah’a ibadet: Yani tevhid inancına sahip olmak ve yalnızca Allah’a kulluk etmek.
  2. Zekâtı gönül hoşluğu ile vermek: Zekâtı her yıl içtenlikle, cimrilikten uzak bir şekilde; değersiz mallardan değil, orta halli mallardan vermek.
  3. Nefsini tezkiye etmek: Bir sahabe, Peygamber Efendimize (sav) “Kişi kendini nasıl tezkiye eder?” diye sorduğunda, Peygamberimiz “Allah’ın her zaman onunla olduğunu bilmesi” şeklinde cevap vermiştir.

Bu hadis, imanın özü ve samimiyetini vurgular. İnsan, Allah’ın her an kendisiyle olduğunu bilirse, daha bilinçli ve ihlaslı bir hayat sürer. Ayrıca, zekât verirken cimrilikten kaçınılması ve orta halli mallardan verilmesi gerektiğini öğütler.

Yine bir başka hadiste şöyle buyrulmaktadır:

“İmanın en üstün derecesi, nerede olursan ol, Allah’ın seninle olduğunu bilmendir.”

 

Bu hadis de imanın en üstün derecesinin insanın Allah’ın her zaman kendisiyle olduğunu bilmesi olduğunu vurgulamaktadır. Yani, kişi Allah’ın sürekli kendisini gördüğünü, duyduğunu ve bildiğini fark ettiğinde, imanı daha güçlü ve bilinçli hale gelir.

 

İmam Ahmed bu hakikati şu iki mısra ile ifade etmiştir:

“Bir gün yalnız kaldığında, ‘yalnızım’ deme, ‘beni gözetleyen var’ de.”

“Allah’ın bir an bile gaflete düşeceğini sanma, hiçbir şey O’ndan gizli kalmaz.

Haziran 2025, sayfa no: 6-7-8

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak