Ara

Allâh’ın Dînine Yardım Ediniz / Abdülkādir Geylânî (rh.a)

Allâh’ın Dînine Yardım Ediniz / Abdülkādir Geylânî (rh.a)

Allâh’ın emirleri, senin üzerine bir borçtur. Gücün yetmesine rağmen Allâh’ın emirlerini bırakıp onun yerine başka şeyleri tercîh edersen nefsine zulmetmiş olursun. Şâyet Allâh’ın emirlerini kasden terk edersen kâfir olursun. Dünyâdan ihtiyâcın kadar al, oyun için eğlence için ve mal biriktirmek için alma. Müslümanlığını tam bir teslîmiyet içerisinde gerçekleştirdiğin zaman, kendini Allâh’ın kudret eline teslîm etmiş olursun. Allah (cc) da senin kalbini, zāhir ve bâtınını mānen donatır. Sen bu hal üzere ölürsün ve seni Allah (cc) tekrar bu hal üzere diriltir ve sendeki bütün kötülük ve bulanıklıklar çıkıp gider. Bu mertebeye ulaşan kişi, Hakk’ı gördüğü zamanda dirilir. Zelilliğini ve değersizliğini müşâhede eder. Ādetler onu yutar. Hakk’ı görürse yaşar, yaşama arzusu belirir, yükselir. Fânî varlıklara karşı kaybolur, bütün bunlarda fânî olur. Hakk ile yaşar, halka karşı ise ölü mesâbesinde olur.

Yazıklar olsun sana! Benden dünyâyı, dünyâlık şeyleri istiyorsun, oysa ki o dünyâ ile benim aramda doğu ile batı arası kadar fark vardır. Ben kısmetlerimi dünyâdan, tevhîd eliyle alırım. Benden dünyâya yönelik değil âhirete müteallik şeyler, Hakk’a yakınlaştıracak şeyleri talep et.

Ölüm seni uyandırmadan önce sen bu gaflet uykusundan uyan, nefsine öğüt ver, nasihat et, nefsinin tepesine vur. Ölmeden önce dünyâda iken malını hayır yapmak sûretiyle gönder. Sen bu fânî dünyâda misâfirsin.

Senin gerçek dostun, seni bütün davranışlardan sakındıran ve seni yarın için uyaran kimselerdir. Düşmanın ise seni bu tür davranışlara teşvîk edip, seni aldatanlardır.

Allâh’ım! Bizi gāfillerin uykusundan uyandır!

Allâh’ım! Bizi birbirlerine faydalı olan kişilerden eyle.

Allâh’ım! Bizi nefsimizle mücâdeleyle meşgūl et! Bizi Senin dînini öğrenmek ve yaşamakla meşgūl et ki nefislerimiz ıslâh olsun, Senin yoluna hidâyete erebilelim. Ömrümüzün kalan kısmını Senin yolunda geçirebilelim.

Başkalarına nasihatin şartı, önce senin o nasihate inanmış olmandır.

Allâh’ım! Sen hepimizi ıslâh eyle. Allâh’ım! Bizleri sālihlerden eyle. Allâh’ım! Bizleri ıslâh eyle. Allâh’ım! Bizleri sâdece Kendine muhtaç eyle. Allâh’ım! Bizleri sâdece Sana yönelenlerden eyle.

 

Allâh’a ibâdet için inzivâya çekil, öldükten sonra çok yakın bir zamanda Rabbine arz edilecek ve yaptıklarından hesâba çekileceksin. Allah (cc) seni ne dünyâ için ne de âhiret için yarattı, seni kendisini tevhîd (bir)lemen için yarattı. Dünyâ seni ne doyurur ne de susuzluğunu giderir. Dünyâ çok zālimdir, çok tuzakçıdır. Senin asıl musîbetin şu: Her şeyi nefsin cihetinden görüyor, dünyânın yüzüne de nefis cihetiyle bakıyorsun ve kendini dünyâya vezir kılıyorsun. Mü’min, Allâh’ın irâdesi dâhilinde tedbîrini alan kişidir. O’nun irâdesi dışında tedbir almaya kalkmaz.

Yaşlı birisini gördüğün zaman kendi kendine: “Bu, dünyâya benden önce gelen Allâh’ın bir kuludur. Sālih ameller işlemiştir. Bu kişi sâyesinde fâsıklar, gençler, küçükler bir şeyler öğrenmişlerdir. Ben ise henüz onun kadar insanlara faydalı olamadım.” diye düşünürsün ve nefsinden uzaklaşırsın. Kalbinden dünyâ sevgisini çıkarırsan, âhireti gönül gözünün önüne alır ve kendini O’nun yakınlık kapısına, O’nun saltanatının kapısına, büyüklük ve azamet kapısının önüne atarsan, âhiret senin kalp gözünde küçülür, artık Hakk’a āşık olur, ona kavuşmayı sever ve arzularsın. Dünyâya baktığın zaman, dünyâyı Allâh’ın yarattığı şeylerin en vahşîsi olarak görür ve dünyâyı kalbinden çıkarırsın. Nefis ondan uzaklaşır sonra âhiret bütün tezyînâtı ile o kişiye gelir, nefis bu sefer ona bağlanmak ister, fakat onun da aynen dünyâ gibi kusurları çıkar. Çünkü âhiret de sonradan meydana gelmiş, yaratılmıştır. Bundan dolayı mü’min âhirete de heves etmez. Mü’min, Hakk’a yakınlık ve ünsiyet ister. Hakk’a vuslata ermeyi cân u gönülden arzular. Sen şu hevesât ehliyle meşgūl olma. Onlar dünyâyı bilmezler ona tālip olurlar, âhireti bilmezler ona tālip olurlar, insanları tanımazlar onlarla huzūra ermeyi isterler.

Şımararak sevinen kimselerle sevinme, bilakis hüzünlenen mahzûn olan kişilerle sen de mahzûn ol. Gülen kimselerle berâber gülme, bilakis ağlayanlarla birlikte ağla. Ulvî himmetlerle birlikte yürüyünüz, kısmetlerinizi Hakk’ın kapısından yeyiniz, O’nun yakınlık eşiğinden alınız.

Ey Rabbimiz! Dünyâda da âhirette de bize iyilik ver ve bizi cehennem azâbından koru! (Bakara, 2/201)

 

El-Fethu’r-Rabbânî

 Mayıs 2022, sayfa no: 14-15

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak