Ara

Allâh'a (cc) Tutunmalı / Elif E. Bayraktar

Allâh'a (cc) Tutunmalı / Elif E. Bayraktar

Yalnızca dünyâ hayâtını esas alan insanların akılsızca, boş ve marjinal davranışlarına sıkça tanık oluruz. Bu kişiler zorluk zamanlarında ya da tedâvisi zor bir hastalık durumunda çirkin bir cesâret ve îmânî şuursuzluk örneği sergilerler.

İnanan insanlar kendileri için bir fırsat ya da ibret vesîlesi olarak gördükleri zorlu olaylar karşısında Allâh'a (cc) daha fazla sığınırken bu kişiler âcizliklerini kabûllenmez, dünyâ hayâtına bağlılıklarında direnirler. Hastalığının ölümcül olduğunu öğrendiği halde, "nasılsa herkes ölecek, ölüm doğal bir olay, önemli olan ölene kadar nasıl yaşadığım" gibi şuursuz sözler sarfedene şâhit olmuştum meselâ. Kimileri de ölümün yakınlığını hissedip Allâh'a (cc) yönelmek yerine, "ben güçlüyüm", "bunu yenerim", -hâşâ- "bu benim kaderim olmamalı, bunu değiştireceğim" gibi akıl dışı sözlerle Allah karşısında ne denli acz içinde olduklarını unutur, kendi güçleriyle durumu değiştirebileceklerini zannederler.

Son günlerini iyi ve güzel davranışlarda bulunarak geçirmek yerine öfkeyle yaşayan insanlar, ne denli büyük bir kayba uğrayacaklarını düşünmezler. Çevrelerindeki insanların "öleceğini bildiği halde ne kadar cesur ve hayâta bağlı"demeleri için gösterdikleri çabanın "boşa bir çaba" olduğunu anlayamazlar. Oysa bir daha aslâ geri dönemeyecekleri dünyâ hayâtındaki tüm çabaları, onları aslâ geriye dönüşü olmayan sonsuz pişmanlığa sürükleyebilir.

Ölüm ve âhiret konusunda kendince cesâret örneği olan meydan okumaları, insanı güçlü bir insan hâline getirmez. İsyan da etse Allâh'ın kulu olduğu gerçeğini değiştiremez, Allâh'ın (cc) dilediği an ölüm onu bulur. Gösterdiği kibir ve enâniyet, âhirette insana ancak "yürek acısı" olabilir. Ki o acı, dünyâda yaşananlarla kıyas bile edilemeyecek şiddettedir.

Kimi gider en güzel yerden en güzel mezarı satın alır, öldükten sonra en iyi yerde olacağını düşünür. Hattâ güzel manzaralı mezarıyla insanlara gösteriş yapar. Kimi ölmeden önce cenâze töreninin nasıl muhteşem olması gerektiğiyle ilgili vasiyette bulunur. Oysa insanın mezarının konumunun ya da cenâze töreninin ihtişâmının kendisi veya diğer insanlar için bir önemi var mıdır? Kendisiyle birlikte gidecek olan, "İnsana o gün, önceden takdîm ettikleri ve erteledikleri şeylerle haber verilir.” (Kıyâmet, 13.) âyetiyle bildirilen dünyâ hayâtındaki iyi ve kötü amelleri ve erteledikleri değil mi?

              

Allah bu kişileri, sözlerini ve davranışlarını bir hikmet üzere yaratır. Kendisine aşkla ve içten derin bir saygı ile bağlı olan samîmî kullarına, îmânî zâfiyetin insanı ne denli ürkütücü bir hâle getirdiğini böyle örneklerle gösterir. Mü’minler, bu olayları ve insanları ibret vesîlesi olarak görür, daha şuurlu insanlar hâline gelirler.

Meselâ hastalık, insanın Allâh'a (cc) olan duâsını ve yakınlığını artırır. Allâh'a tam teslîm olmamış kişi, belki hastalığı vesîlesiyle güzel özellikler kazanabilir. Örneğin iyileşme süresi uzadıkça insan ölümü daha fazla düşünmeye başlar ve gönülden Allâh'a yönelerek sağlık vermesi için O’na duâ eder.

Fiziksel bir rahatsızlıkla karşılaşmak, güzel ahlâk göstermek için bir imtihandır; hastalığı da şifâyı da yaratan yalnızca Allah'tır. Mü’min hastalandığında, bunun ardındaki hayır ve hikmeti düşünür, sabreder. Hastalığı şükür, ecir kazanma ve Rabbine yakınlaşma fırsatı olarak görür. Allâh’a (cc) olan sevgisini, -hastalık dâhil- O’ndan gelen her şeyden hoşnûd olarak kanıtlar. Hastalığın getirdiği eksikliği musîbet olarak değil rahmet olarak görür.

Söz ettiğim kişilerin zor zamanlarda en çok söyledikleri söz "hayata tutunmak”tır.  Oysa hayâtı anlamlı ve kolay kılan tek şey; kulunu işiten, onu yalnız bırakmayan, onu anlayan, problemleri çözümüyle birlikte yaratan Allâh'ın (cc) varlığıdır. O zaman hayâta daha kolay tutunur insan. Çekilen sıkıntıların sonu gelmeyecekmiş gibi gelse de bâzan, bitmeyen zorluk, bitmeyen imtihan yoktur.

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak