Ara

Allah İle Kul Arasında Yanan Od’tur Namaz

Allah İle Kul Arasında Yanan Od’tur Namaz
Nuriye Eycan   O ömür ki; namazla güzelleşir, namazla güzelleşen hayatlar, tefekkürle öğrenir, tevekküle pişer. Namaz, aldığımız nefes kadar değerli. Hatta nefesten de kıymetli, nefesimizi alıp veremediğimiz zaman, ceset dediğimiz şey ortadan kalkar. Fakat namaz öylemi? O ruhun gıdası, yaşam kaynağı huzurun zirvesi, bize şah damarımızdan daha yakın, şefkat dolu bir anne sinesinden, daha sıcak bir kucağa sığınma. Sessizce akan gözyaşları ile toprak misali mütevazıce alnın secdeye değip, Hz. Ebu Bekir (ra) gibi, ciğerlerinin kor kor yanması, yanarken de sevgiliyle olan vuslatı. Resulûllâh’ın (sav) “Namaz mü’minin miracıdır.” diye buyurduğu, aşkın muhabbetin tarifi. Yüce Yaratıcının huzurunda tüm dünyevî arzu ve isteklerden sıyrılarak, yok olmanın, yok olurken de aşkın od’u ile miracın kapısını aralayabilmenin adıdır namaz. Evet, ruhlarımız bu gıdayı alabilse, sonsuzluğa giden yolculuğu keşfedebilseydi eğer, bir nefes kadar kısa olan ömrün ne önemi olurdu ki. İşte o vakit dünya denilen bu misafirhaneden, âhiret hayatı için çıkacağımız yol, çalılarla, taşlarla, dikenlerle örülüp zorlaşmamış, aksine gül kokuları ile bezenmiş, zemzemle serinletilmiş, Allahu Teâlâ’nın ve Habibi’nin (sav) dostlarının arkadaşlıkları ile süslenmiş bir yol ve yolculuk olurdu. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Onlar ki, gayba inanırlar, namazı hakkıyla edâ ederler ve kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden Allah yolunda sarf ederler.”[1] Âyeti kerime de anlatılan muttaki kulların kıldığı namaz, darağacında son isteği iki rekât namaz kılmak olan, büyük Sahabe Hubeyb Bin Adiy’in(ra) namazı kadar aşk ve teslimiyet doludur. Hubeyb Bin Adiy Ensârdan yani Medîneli Müslümanlardan olup Evs kabilesindendir. Hicretten önce Müslüman oldu. Bedir ve Uhud savaşına katıldı. Bu savaşlarda büyük kahramanlıklar gösterdi. Uhud savaşında bazı yakınları ölen müşrikler, Müslümanlardan bun­ların intikamını almak istediler. Alçakça bir plân hazırladılar. Hemen de planı tatbike koydular. Bu maksatla bir heyet Medine'ye giderek Resûlullâh’ın huzuruna çıkıp: Yâ Rasûlallah! Bizim kabilelerimiz, İslâmiyet'i kabul ettiler. Yalnız Kur'ân-ı Kerîm öğretmenine ihtiyâcımız var. Lütfen bize; İslâmiyet’i ve Kur'ân-ı Kerîm’i öğretecek kimseler yollar mısınız?” diye ricada bulundular. Sevgili Peygamberimiz kendilerine, on kişilik bir öğretmenler heyeti yolladılar. Başlarında, Âsım bin Sâbit hazretlerinin bulunduğu bu heyette, Mersed bin Ebî Mersed, Hâlid bin Ebî Bükeyr, Hubeyb bin Adiy, Zeyd bin Desinne, Abdullah bin Târık, Muattib bin Ubeyd de bulunuyordu. Bu öğretmenler kâfilesi, geceleri yürüyerek, gündüzleri gizlenerek yolculuklarına devam ettiler.Hüzeyl Kabilesi topraklarında, Reci' suyu başında, seher vakti konakladılar. Bu sırada yanlarında bulunan Adal ve Kare kabilesi heyetinden biri, bir bahane ile yanlarından ayrıldı. Hemen Lıhyanoğullarına gidip, haber verdi. Çok geçmeden kâfilenin etrâfı sarıldı. Çok sayıda silâhlı eşkiyâ oradaydı. Bize öğretmen lâzım diyenlerde, çekip gittiler. O güzîde Müslümanları, eşkiyâ ile karşı karşıya bıraktılar. Lıhyânoğulları mensupları, esir ticâreti ile geçinirlerdi. Bu sebeple teslim olun, canınızı kurtarın, teklifinde bulunuyorlardı. Asıl niyetleri onları Mekke'de köle olarak satmaktı. Böylece çok para kazanacaklardı. Çünkü Mekke'li müşrikler kendilerine yakaladığınız her Müslüman için, değerinden fazla para öderiz demişlerdi. Bunu duyan Müslümanlar aralarında istişâre ederek çarpışmaya karar verdiler. Arkalarını dağa dönüp, kılıçlarını çekip, Allahın dîni uğrunda vuruşmaya başladılar. Nihayet çarpışa çarpışa on Sahâbi'den yedisi okla vurularak orada şehid düştü. Sadece Hubeyb bin Adiy, Zeyd bin Desinne ve Abdullah bin Târık kalmış, müşriklerle çarpışıyorlardı. Çok geçmeden müşrikler, onları sağ olarak yakaladılar. Lıhyanoğulları üçünü de yayların kirişleri ile bağladılar. Mekke'ye götürmek üzere yola çıktılar. Abdullah bin Târık Mekkeli müşriklere götürülmeye râzı olmadı. Vallahi ben size arkadaş ve yoldaş olmam. Şehid olan arkadaşlarım bana örnek ve önderdir deyip, bir zorlayışta ellerini kurtardı. Lıhyanoğulları O'nu taşa tuttular, sonunda O'nu da şehid ettiler. Lihyânoğulları, Hubeyb bin Adiy ve Zeyd bin Desinne'yi Mekke'ye götürüp müşriklere yüksek bir fiyatla sattılar. Onun oğullarıda büyük paralar ödeyerek satın aldılar. Çünkü Hubeyb Bedr Gazâsında müşriklerden Hâris bin Âmir'i Cehenneme yollamıştı. Zeyd bin Desinne'yi de Safvân bin Ümeyye, Bedr savaşında öldürülen babası Ümeyye bin Halef'in intikâmını almak üzere satın aldı. Mekkeli Müşrikler, Hubeyb ve Zeyd'i satın aldıktan sonra, onlara ne cezâ vereceklerini konuşuyorlardı. Hayır, evvelâ işkence etmeliyiz, bu sebeple, hemen öldüremeyiz. O hâlde, hapsedelim, ellerini, ayaklarını zincire vuralım diyorlardı ve öylede yaptılar. Hz. Hubeyb bin Adiy, hapsedildiği evde tam bir tevekkül ile Allahü teâlânın kendisi hakkındaki takdirini bekliyordu. Hubeyb bin Adiy ve Zeyd bin Desinne'yi öldürmek için müşriklerin kararlaştırdığı gün gelmişti. Fakat müşriklerin kin ve intikâm hisleri geçmek bilmedi ve bütün şehre haber verildi. Bir sabah erkenden büyük Sahâbînin zincirlerini çözüp, zindandan çıkardılar. Mekke dışında Ten'im denilen yere götürdüler. Çünkü bütün kötülüklerini, orada yapmayı âdet edinmişlerdi. Allah ve Resul’ünün bu iki dostu hiç, heyecanlı değildiler. Yolda karşılaşıp görüşen bu iki Sahâbî kucaklaşarak birbirlerine uğradıkları belâya sabretmelerini tavsiye ettiler. Az sonra bir müşrik bağırdı; Ey Hubeyb! Sen bizim babamızı, Hâris bin Âmir'i öldürdün. Bugün onun intikâmını senden alacağız, ölmeden önce bir isteğin var mı? Hubeyb bin Adiy gâyet sâkin, şunları söyledi. “Yaşatan ve öldüren ve öldükten sonra gene diriltecek olan, yalnız Allahtır. O'na binlerce hamd olsun. “İsteğim namaz.” Müşrikler hayretle tekrar sordular: Ölmeden önce son bir arzun yok mudur? Beni bırakınız “iki rekât namaz kılayım” dedi. Müşrikler kıl orada diyerek iplerini çözdüler. Elleri ve ayakları çözülen Hazret-i Hubeyb, hemen namaza durup, büyük bir sükûnet içinde huşû' ile iki rekât namaz kıldı. Namazını bitirdikten sonra vallahi eğer ölümden korkarak namazı uzattığımı zannetmeyecek olsaydınız, namazı uzatırdım ve daha çok kılardım, dedi. Hz. Hubeyb namazını kıldıktan sonra, Mekkeli müşrikler, onu tutup darağacına kaldırarak bağladılar. Bundan sonra Hubeyb Cenâbı Hakka son duâlarını yaptı. Allah’ım! Şuracıkta düşman yüzünden başka yüz görmüyorum. Allah’ım! Resûlü’ne selâmımı ulaştır. Bize yapılan bu işi Resûlü’ne bildir, diyerek duâ etti. Ey Rabbimiz; Bizleri sûreti ve sireti ile secdeye varabilen, kıldığı her namazı ruhunun miracı olan, af ve mağfiret kapından kabul ettiğin kullarından eyle…     [1] Bakara, 3.

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak