Ara

AKRABÂLARLA DİYALOG

AKRABÂLARLA DİYALOG
Allah Resûlü (sav), günah ve haksız bir durum olmadıktan sonra, kişinin akrabâ ve kabîlesine destek olmasını (EbuDavud-7802), ilgisini kesmemesini isterdi. (Tirmizi, Ebu Davud-8259) Zulüm ve haksızlık konusunda akrabâ ve ırkına yardım etmek ırkçılıktır, asabiyettir ve Resûlullah (sav) tarafından şiddetle yasak­lanmıştır. (EbuDavud-7803) İslâm’ın getirdiği hak ve ilkeler, akrabâ ve milletine sâhip çıkma­nın ölçüsüdür. (Müslim, Ebu Davud-7804) Akrabâlarla ilgisini sürdüren kişinin ömrü uzun (bereketli) olur (Buhârî-8263). Cennete girmeye vesîle olur. (Buhârî, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi-826S) Bir kimse akrabâlarıyla ilişkisini kesmeye dâir yemin etse bile buna uymamalı, kefaret ödemelidir. (Ebu Davud, Tirmizi, K.S.-4068) Allah Resûlü, (sav) akrabâları, onlardan öncelikle ziyâret edil­mesi gerekenleri öğrenmeği emrederdi. “Nesebinizden sıla-i rahim yapacaklarınızı öğrenin. Zîrâ sıla-i rahim; akrabâlarda sevgi, malda bolluk, ömürde uzamadır.” (Buhârî, Tirmizi, K.S.-3290) Akrabâlarıyla ilgiyi kesen kişiye, Allah (cc) âhirette cezâsını mu­hakkak verir. (Tirmizi, Ebu Davud-8266) “Sevâbı en çabuk verilen hayırlı amel, insanlara iyilik ve sıla-i rahimdir. Cezâsı en çabuk gelen kötü amel de bagy (kötü muamele ve zulüm) ile akrabâlarla ilgiyi kesmektir.” (îbn-i Mâce, K.S.-7292) Akrabâlar kendisiyle ilgiyi kesse bile bir Müslüman onlarla gidip gelmeli, bağını koparmamalıdır. (Buhârî, Ebu Davud, Tinnizi-8267) Muhtaç olan akrabâlara yapılan iyiliklerin, sadakanın, hayır ve hasenâtın ecri diğer insanlara verilenlerden daha fazladır. (Buhârî, Müs­lim Ebu Davud-8273, Nesei, Tirmizi, Ibn-i Mâce, K.S.-3292) Resûlullah (sav) sahabe çocuklarını, torunlarını sırtına bindirir, kucağına alır, öper, göğsüne basar ve koklardı. (Tirmizi-8778) Dede, baba makamdadır. (Buhâd-5088) Teyze, anne hükmündedir. (Dârimi-5112, K.S.-12S, Buhârî, Ebu Davud, Tirmizi, 4270) Amca, baba hükmündedir. (Tırmizi-K.s.12/484) Sütanne, sütbaba ve sütkardeşlerine de diğer yakınları gibi değer ve önem verirdi. Bir defasında, Resûlullah (sav)’in sütbabası Haris gelir. Ona hürmet ederek cübbesinin bir kısmını altına serer. Az sonra sütannesi gelir, ona da hürmet ederek cübbenin kalan kısmına oturtur. Biraz sonra sütkardeşi Abdullah b. Haris gelir, ona da hür­met eder ve tam karşısına oturtur. (Ebu Davud, K.S.-169) Efendimiz (sav)den... Bir kudsî hadiste Allah (cc) şöyle buyurmuştur: Ben Allâh’ım, ben Rahmân’ım! Ona ismimden bir isim ayırıp taktım. Kim onunla (akrabâyla) ilgisini sürdürürse (sılayı rahim yaparsa) Ben de onunla ilgimi sürdürürüm. Kim de ondan ilgisini keserse, Ben de ondan ilgimi keser, perîşân ederim.” (Tirmizi, Ebu Davud-8259) KOMŞULAR Allah Resûlü (sav) komşu hakkı üzerinde çok durmuştur. Cebrâil’in de bu konuda çok ısrarcı olduğunu belirtmiştir. “Cibril bana komşu hakkında o kadar ısrarlı tavsiyede bulundu ki, komşu­nun komşuya mîrasçı olacağını zannettim.” (Buhârî, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi-8276, K.S.-3415) Komşu Müslüman olmasa bile ona ikramda bulunurdu. Nitekim bir koyun kesildiğinde, ondan Yahudi komşusuna verip vermedik­lerini sorar, vermemişlerse gönderirdi. (Ebu Davud, Tirmizi-8277,K.s.-3416) Allah Resûlü (sav), yemeği az ise, biraz su ilâve ederek dahi olsa komşuya ikrâm etmeyi tavsiye etmiştir. (Tirmizi-7816, K.S.-3315) Gelen hediye, bağış veya ikrâmın reddedilmemesini, küçümsenmemesini emrederdi. “Komşu kadın, komşusu kadından gelen (he­diyeyi) küçük görmesin, bir koyun paçası olsa bile.” (Tirmizi, K.S.-S780) Ancak insanlardan (dilencilik benzeri bir) istekte bulunmamalarını isterdi. (Muvatta-2862) Bu anlamda, komşusunun kendisine yaptığı ikrâmı, komşusu küçük görmemelidir. (Buhârî, Müslim, Tirmizi, K.S.-3420) Müslüman bir kimse, komşusu açken tok yatamaz! (Taberânî-8283) Resûlullah (sav), komşusu kendisinden emîn olmayan kimseyi, tam îmân etmemekle ithâm etmiş, şiddetle kınamıştır. (k.s.- c. 10.209) İkram ve hediyede öncelikli olan en yakın komşulardır. (Buhârî, Ebu Davud, K.S.-3419) Bir rivâyette komşuluğun kırk eve kadar uzadığını ifâde etmektedir. (k.s.-c. 10 s. 212) Komşulara uygun ortam hazırlayarak dînî konularda bilgi veril­meli, fikir alışverişinde, iyilik tavsiyesinde, kötülük uyarısında bulu­nulmalıdır. Resûlullah (sav)’e, çokça namaz kılan, oruç tutan, sadaka veren ancak diliyle komşusuna eziyet veren bir kadından bahsettiler. Efendimiz (as) şöyle buyurdu: “O kadın (bu günâhı sebebiyle) ateşe atı­lacaktır.” Sâdece farz namazları kılan, nâfile oruç tutmayan, az sada­ka veren ama komşularına çok iyi davranan bir kadını sorduklarında ise şöyle cevap verdi: O kadın cennette olacaktır!” (Müsned, Bezzar-8286) Resûlullah (sav) komşu hakkı olarak şunları zikrederdi: Senden borç isterse vermen. Yardım isteyince yardım etmen. Hastalanınca ziyâret etmen. Muhtaç olunca ihtiyâcını görmen. Fakirleşince yardım etmen. Bir hayra kavuşunca tebrik etmen. Musîbete uğrayınca tâziyede bulunman. Ölünce cenâzesine katılman. İzni olmadıkça binânı onun binâsından daha yüksek yapıp rüzgârına engel olmaman. Çorbandan az da olsa ona göndermek sûretiyle, tencerenin ko­kusuyla onu rahatsız etmemen. Bir meyve alınca ona da hediye etmen, eğer bunu yapmazsan, meyveyi ona göstermeden götürmen. Onu çocuğun da götürüp komşunun çocuğunu gayza atmasın. (k.s- c.10 s.210) Efendimiz (sav)’den: “Vallâhi îmân etmemiştir, vallâhi îmân etmemiştir, vallâhi îmân etmemiştir!” “Kim yâ Resûlullah (sav)?!” “Komşusunun, kendi kötülüklerinden emin olmadığı kimse... (Buhârî, Müslim-8279,1KS.-3417,3418) EV VE EŞYALARI Resûlullah (sav) eve girdiği zaman: “Allahumme innî es'elüke ta rel mevleci ve hayrel mahreci, bismillâhi velecnâ ve bismillâhi harecna ‘alallâhi Rabbinâ tevekkelnâ. (Allâh’ım! Senden hayırlı bir giriş hayırlı bir çıkış dilerim. Allâh’ın adıyla girdik, Allâh’ın adıyla ve Rabbimiz Allâh’a tevekkül ettik.)” (Ebu Davud-9387, K.S.-1830) derdi. Eve girdiği zaman selâm verirdi. (Ebu Davud-9387) Allah Resûlü eve gelince yaptığı ilk işlerden biri dişlerini misvaklamaktı. (585-Müslim, Ebu Dâvûd, Nesei) Evine müsaade alarak yâni haber vererek girerdi. Evdeki zamânını üçe ayırırdı. Bir kısmını Allâh’a, bir kısmını âilesine, bir kısmını da kendisine ayırırdı. Sonra da insanlarla ilgilenirdi. (Taberani-8425) Allah Resûlü (sav) evinde nâfile/sünnet namaz kılar, ibâdet ve zikir ederdi. Böylece evleri kabre çevirmemeyi, orada nâfile ve sünnet namazları kılarak, ibâdet ederek hayırdan pay ayırmayı emretmiştir. (Müslim, K.S.-445) (Buhârî, Müslim, Ebu Davud, Tîrmizi, Nesei, îbn-i Mâce 1303 Müsned, Taberani-2293) “İçinde Allâh’ın anıldığı evin misâli ile Allâh’ın anılmadığı evin misâli, diri ile ölünün misâli gibidir." (Buhârî, Müs­lim, K.S.-1944) Farz namazlar hâriç, kişinin en hayırlı namazı evinde kıldığı na­mazdır. (Buhârî, Müslim, Ebu Davud, Nesei-2279) Sâhibinin izni olmadan evine girmez, içeri bakmazdı. “Kişi izin almadan evin içine bakamaz, bunu yapan ev halkına ihânet etmiş­tir.” (Tirmizi, Ebu Davud-1712, K.S.-2809) Evin bir köşesini namaz kılmak için düzenlemek, burayı da temiz tutmak. (Ebu Davud-1231, K.S.-2705,2706) Sahabiden Itban b. Mâlik (ra)'in dâveti üzerine, Resûlullah (sav) evine gitmiş, bir odasında teberrüken namaz kılmıştı. (Buhârî, Müslim, Nesei, Muvatta, K.S.-2790) Resûlullah (sav), kişiyi dünyâya bağlayan tarzda evlerin süslen­mesini hoş görmezdi. (Kütüb-ü Sitte-5933) Ev eşyâları gâyet sâde idi. Çoğu zaman üzerinde yattığı ve iz bıra­kan bir hasırı vardı. (Buhârî, Müslim-6671) Allah Resûlü (sav), temiz olmayı, evlerimizi de temiz tutmayı emrederdi. (Tirmizi, K.S.-2138) … Cebrâil'den gelen bilgiyi bize aktaran Peygamber Efendimiz, meleğin; evde köpek olduğu, resimler bulunduğu için içeri girme­diğini söyler. (Müslim, Ebu Davud, Nesei, îbn-i Mâce, Tirmizi-5942, K.S.-2169, 2171, 2172) Hz. Aişe (ra)’nın, evin bir bölümüne, üzerinde resimler bulunan bir bez astığını görünce şöyle buyurmuştur: “Ey Aişe! Bil ki insanların kıyâmet günü en çok azap görecek olanı, Allâh’ın yaratıklarını taklit edenlerdir.” Hz. Aişe de o bezi indirerek minder yapar. (Buhârî, Müslim, Muvatta, İbn-i Mâce, Nesei, K.S.-2166, 2167, 2168) Evde resim asmamak, canlı (insan veya hayvan) resmi olan ku­maş veya desenleri görünür şekilde kullanmamak. (Buhârî, Müslim, Muvatta-5927) Evin duvarlarını halı, kilim ve benzeri eşyalarla süslememek. (Ebu Davud, K.S.-1765) Evlerde çalgı âleti bulunmasını hoş görmezdi. (EbuDavud, K.S.-2108) Evlerde altın ve gümüş kap kacak kullanmayı yasaklardı. (Buhârî, Müslim, Nesei, Tırmizi, K.S.-2159, îbn-i Mâce, K.S.-7013) Kap kacakların üstünü örter, açık bırakılmamasını emrederdi. Yine geceleri kapıları kapatmayı, yatılacağı zaman kandilleri sön­dürmeyi emrederdi. (Buhârî, Müslim, Ebu Dâvûd, Tırmizi, İbn-i Mâce-7593, K.S.-5945) Evin üstünde, (gereken yerlerde) korkuluğun olmasını isterdi. (Ebu Davud-7794) Allah Resûlü (sav); en hayırlı evlerden birinin, içinde yetime bakılan ev, en kötü evin ise yetime kötü davranılan ev olduğunu belirtmiştir. (İbn-i Mâce-8243) İnsanların fazladan, zarûrî olmadığı halde ev ve binâ yapmalarını aslâ hoş görmez, yasaklardı. (Tirmizi, K.S.-404, Ebu Davud, Ks.-405) … Evden çıkarken duâ ederek çıkardı. Bazı duâları şöyleydi: "Bismillâhi tevekkeltu alallâh, Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh. Allâh’ın adıyla (çıkmaya) başlarım. Allâh’a güvendim, güç ve kuvvet Allah iledir.” (Ebu Davud, Nesei, Tirmizi-9379, K.S.-1829) “Bismillâhi tevekkeltu alallâh. Allâhumme inna ne’ûzu bike min en nezille ev nudille ev nuzleme ev nechele ev yuchele aleyna. Allâh’ın adıyla, Allâh’a tevekkül ettim. Allâhım; zillete düşmekten, dalâlete düşmekten, zulme uğramaktan, câhillikten, hakkımızda cehâlete düşülmüş olmasından sana sığınırız.” (Tirmizi, Ebu Davud, Ibn-i Mace, KS-1823) “Bismillâhi lâ havle velâ kuvvete illâ billâh. Et-tüklânu alallâh- Allâh’ın adıyla (çıkıyorum). Allah'tan başka güç ve kuvvet yoktur. Dayanağım Allah'tır.” (lbn-i Mace, KS-7161) … Merhum Prof. Dr. İbrahim Canan, Resûlullâh (sav)’in evlerin durumu ile ilgili rivâyetlerinden çıkardığı ilkeleri şöyle sıralamıştır: Mesken dünyevî ve uhrevî mutluluğun bir vesîlesidir. Mesken iyi olmalıdır. Genişliğine, iyi komşuların olmasına, gü­neşli, cami, okul, çarşı gibi sosyal imkânlara yakın olmasına dikkat edilmelidir. Genişliği, evde kalacakların sayısına göre ayarlamak gerekir. Sâde olmalı, isrâfa götüren, inanç ve ahlâka aykırı süsler içermemeli. (K.S.-C.3S.214) Efendimiz (sav)'den... "Kişinin mutluluğunun bağlı olduğu (şeylerden) üç tânesi şun­lardır: Sâlihâ bir eş, sâlih (geniş, iyi komşulu, câmiye yakın...) bir mekân, iyi bir binek.” (K.S- c 3 s. 182)

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak