Ara

Akıl ve Zekâ / Uzm. Psk. Kâzım Yurdakul

Akıl ve Zekâ / Uzm. Psk. Kâzım Yurdakul

 “Bir ben var ben de benden içerü” Yunus Emre

“Birlik dükkânı… Bu dükkânın alıcısı, satıcısının ta kendisi” Mevlânâ

İnsanın, “zekâ” ve “akıl” dediğimiz yanlarını anlayabilmek için önce, zihnin yapısını inceleyelim. Zihin ile benim bu yazı boyunca anlatmak istediğim aslında çok fiziki olarak ele alırsak, “insandaki mikro-kimyasal veri alış verişinin adı” diyebiliriz. İnsan, her hücresi (her zerresi) kendi içinde bir “zihne” sahip olan bir bütünlüktür bu açıdan…

İnsan zihni her an iki açıdan çalışır. Aşağıdaki tabloda detaylarını göreceğiniz üzere, zihin aynı anda hem bilinçli (o an da farkında olunan) hem bilinçdışı (o anda farkında olunmayan) faaliyet yürütür. Önce aşağıdaki tabloya bir göz atalım.

BİLİNÇ                                                                                   BİLİNÇDIŞI

“ X ” ile ilgilenir (tek duruma odaklanır)                               “ X’ ” (x dışında kalan her şeyle)

Aynı anda birkaç veri                                                            Aynı anda milyarlarca veri

Analitik                                                                                  Sistematik

Detaycı                                                                                  Bütüncü

Korteks                                                                                  Bütün beden

Sadece farkında olduklarımız                                                Her an, farkında olmadan aldığımız sayısız bilgi + tüm genetik birikim

5-9 arası birimi işleme kabiliyeti                                           Bugünün devasa bilgisayarı x 1023

Düşünce                                                                                Duygu – Sezgi

Süper-ego                                                                              Ego ve İd

Sosyal filtreleyici                                                                   Her şey/ Asıl

Sözlü dil                                                                                 Sözsüz dil

Zekâ                                                                                       Zekâyı da içererek Akıl

Şimdi başlayalım biraz daha anlamaya. İnsan, doğarken, genetik olarak kodlanmış birçok bilgi birimi ile dünyaya gelir. Bu bilgi birimlerinin kombinasyonları; düşünce, duygu, sezgi olarak var olur insanda… Ve doğduktan sonra da, sayısız bilgi ve bilgi kombinasyonunu edinmeye devam eder. Yukarıdaki tabloda da görüldüğü üzere, bu bilgilerin çok az bir kısmını farkında olarak alırken ve işlerken, sayısız (sayısını bilemediğimiz ama çok yüksek, 1990’larda bir bilgisayarın 10 üzeri 23 kat hızlısı şeklinde speküle edilmişti.) bilgi ve bilgi kombinasyonu farkında olunmadan (hem genetik olarak gelen hem hayatta edinilen) edinilir.

Biz, özetle söylersek, farkında olarak alan ve işleyen (analiz eden) tarafımıza zekâ deriz. Fizyolojik karşılığı da beynimizin üstünde yer alan gri zar, kortekstir. Korteksi bir nevi bizim farkında olarak kullandığımız ön işlemcimizdir.

İnsanların korteksinin karmaşık-daha fazla bağlantı içermesi daha fazla zekâya işaret eder. Kişinin korteksinin ilgili bölümünün daha fazla bağlantı içermesi özel zekâyı, genel olarak korteksin tamamında göreceli olarak daha fazla bağlantının oluşu da genel zekâyı belirler. Bu bağlamda biz kişiye genel olarak “zeki” ya da özel olarak, örneğin; “sözel zekâsı yüksek”, “sayısal zekâsı yüksek” deriz.

Ama hepimiz biliyoruz ki insan zihni korteksten ibaret değil. Bütün beden bir zihin aynı zamanda… Bütün beden, farkında olunmadığında dahi yukarıda bahsettiğimiz bir hızla kayıt ve işlem yapıyor. Bu kayıtları ve bu kayıtları geri çağırarak kullanma becerisine de rahatlıkla “akıl” diyebiliriz.

Bakın örnekleyerek daha iyi anlamaya çalışalım:

Bir insanın bazı matematik hesapları diğerlerinden daha hızlı yapabilmesi, onun matematik zekâsının yüksek olduğuna işaret olabilir. Ama aynı kişi, diğerlerine anlatmak istediklerini ifade ederken yeterince iyi anlaşılamıyor olabilir. Bu durumda da aynı kişinin sözel zekâsının zayıf olduğunu söyleyebiliriz.

Ve diyelim ki; bu kişi bir matematik öğretmeni olsun. Bahsettiğimiz matematik öğretmeni Ali Bey’in herhangi bir devlet okulunda öğretmenlik yaptığını, ayrıca özel olarak başka bir çalışma yapmadığını varsayalım. Ali Bey aldığı maaş ile zorlukla geçinebiliyor, başkaca bir iş (özel ders vermek gibi) yapmıyor, arzu ettiği gibi bir hayat yaşayamıyor olsun.

Şimdi bakın, biz bu durumda Ali Bey’in zeki ama akıllı olmadığını söyleyebiliriz. Daha önce de söylediğimiz gibi Ali Bey matematik açıdan zeki, ama sözel açıdan zeki değildi. Ali Bey kendisinin bu özelliğini fark ederek, öğretmenlik (sözel zekâ) mesleğini seçmek yerine, hesap işlerinde zekasını öne çıkarabilecek bir başka meslek seçseydi, daha akıllı olduğunu söyleyebilirdik. Veya Ali Bey, bu durumu daha sorma fark ettiği için, sözel yanını geliştirecek bir şeyler yapmaya yönelseydi yine akıllı olduğunu söyleyebilirdik.

Bu örnekte de okuduğunuz gibi, zekâ zihnin belli bir alanını iyi çalıştırabilmek ve bu yolla bazı işleri daha hızlı/doğru/iyi yapabilmek iken; akıl zihnin tamamını ve bu yolla hayatın tamamını yani bütünlüğü iyi yönetebilme becerisidir diyebiliriz.

Zeka, spesifik olarak, ait olduğu alanda; veya genel olarak genel zekanın ölçümü içim geliştirilen ve kullanılan ölçekler vasıtası ile ölçülebilir. Ve genelde sayısal, kesin sonuç üreten bu ölçekler vasıtası ile zekâ, sayı birimsel olarak ifade edilebilir.

Ancak aklı ancak bir dizi açıdan hayatın yönetilişinin ölçümü olabilir. Ve aklın ölçümü çok net ve kesin sayısal birimler üzerinden olmaz. Aklın ölçümü her kültürde değişebilir. Çünkü her kültürde hayatı yönetebilme becerisi ve öğeleri farklılaşabilir.

Ama özellikle, tüm insanlar için bir geneleme yapmamız gerekirse, zeki insanın daha hızlı öğrenen, kavrayan, daha fazlasını hafızada saklayıp geri çağırabilen, daha hızlı ezber yapabilen kişi diyebiliriz.

Akıllı insan ise, kendi becerilerini en iyi şekilde tanıyabilen, farkında olan; bu becerilerini doğru stratejilerle geliştirip ortaya koyabilen, çevresindekilerin daha fazla farkında olan, iletişim kurma ve empati becerisi yüksek, sosyal, kendine saygısı yüksek, kendini gerçekleştirme hedefleri olan, misyonu olan, vizyonuna yönelik çalışan, nerede ne zaman neyi yapmasının daha uygun oluğunu hesaplayabilen insandır.

Örneğin genel zekâsı yüksek insan, İslâmî terimleri daha hızla kavrayabilen kişidir. Sözel zekâsı yüksek bir kişi, terimleri ve anlamlarını daha hızlı ezberine alabilen; sayısal zekâsı yüksek kişi ise ebced hesaplarını daha hızlı ve kıvrak biçimde yapabilendir. Peki akıllı kişi?

Akıllı kişi ise, İslâm’ı bir bütün olarak en iyi algılayıp, hayatına en güzel şekilde yerleştirebilen, her şeyi sorup öğrenen ve en doğru zamanlarda en doğru şekilde uygulayabilendir.

Peki bir kişi hem akıllı, hem de genel zekâsı yüksek bir kişi ise?

İşte bu kişi de, İslâm’ı bir bütün olarak en iyi algılayıp, hayatına en güzel şekilde yerleştirebilen, her şeyi sorup öğrenen ve en doğru zamanlarda en doğru şekilde uygulayabilen; aynı zamanda bazen, kesin bilgisi olmayan konularla karşılaştığında, bildiklerine ve İslâm’ın genel diyalektiğine dayanarak ne yapacağına karar verebilen insandır.

Bu makalede özellikle, akıl ve zekâ farkını daha iyi anlayabilmeniz için, bilimsel olguları yalın bir dille size anlatmaya çalıştım.

Özetle tekrar edersek, zekâ, zihnin farkında olduğumuz işlemcisi iken, akıl, zihnin fakında olduğumuz ya da olmadığımız tüm birikimlerini, kendinin ve içinde bulunduğu bütünün hayrına kullanabilme becerisidir.

Zekâ, son yapılan çalışmalara göre değerlendirdiğimizde, şu açılardan spesifik olarak ele alınabilir:

Müzik Zekâsı

Sözel zekâ

Doğal zekâ

İçsel zekâ

Görsel-uzlamsal zekâ

Bedensel zekâ

Matematik-mantık zekâ

Sosyal zekâ

Bu her zekâ türünde ayrı ayrı ortalamanın üzerinde değerleri olan insanlara o spesifik açıdan, örneğin; “içsel açıdan zekî, sözel açıdan zekî” gibi adlandırırız. Ayrıca bu zekâ açılarının hepsi ya da çoğunluğu yönünden ortalamanın üzerinde zekâsı olan insanlara da genel olarak “zekî insan” diyoruz.

Bu konuda, çeşitli uzman kişi ya da kurumların, spesifik ya da genel zekâyı ölçme araçlarından faydalanarak tespit (teşhis) yapabilir, yine aynı uzman kurum ya da kişilerin desteği ile herhangi zekâ düzeyini geliştirebilecek çalışmalardan da faydalanmak mümkündür.

Zekânın gelişmesinden daha önemli olanı ise “akıl”ı geliştirebilmektir. Aklı geliştirmek ise yine uzman desteğiyle şu başlıklar üzerinden olabilir:

Kendi ile ilgili farkındalığını geliştirmek

Kendi değerlerini ve hayata anlam verişini çözümlemek

Kimliğini (hayattaki duruşunu) misyonunu çözümlemek ve bilmek

Doğru vizyonunu tespit etmek

Hedeflerini tespit etmek ve doğru planlamak

Becerilerini tespit etmek ve ihtiyaç duyduklarını geliştirebilmek

Davranışlarını kendi ve çevre konusundaki farkındalıkları yönünde değiştirmek/geliştirmek

İçinde bulunduğu/bulunacağı çevre ve ortamları doğru tespit edebilmek

Çevre ile ilgili farkındalığı geliştirmek

Çevredeki her şeyin daha fazla farkına varmak

Görsel, işitsel ve dokunsal algı kanallarının hepsini geliştirebilmek

Çevredeki insanların duygu, düşünce, davranışlarının daha fazla farkına varmak ve anlayabilmek

Esneklik ve uyum becerisini geliştirmek

İletişim becerilerini geliştirmek

Düşünme becerilerini geliştirmek

Çok soru sormak ve soru sorma becerisini geliştirmek

Evet, Değerli Dostlar; umarım zihninizde özetle de olsa ama zihninizi çok karıştırmadan zekâ ve akıl kavramlarını anlatabilmişimdir.

Özellikle ve önemli olduğu için ise size aklı geliştirmenin en rahat ve en kolay yolunu önererek yazımı tamamlayayım: Kur’ân-ı Kerîm okumak ve hayatın tamamına uygulamak. Yani yine özetle söylersek En Akıllı Olana tam Teslim Olmak…

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak