Âileyi Korumak başlığıyla bundan önceki yazdığımız bölümlerde, Allah Teâlâ’nın Nûr sûresi 30. ve 31. âyetlerinde, âileyi korumak için -öncelikle ve kesinlikle- iffetin korunması gerektiğine dikkat çektiği anlatılmıştı. Buna göre Müslüman bir toplumda, belli bir mahremiyet ölçüsü vardır. Mü’min erkek ve kadınlar karşılıklı ilişkilerini bu mesâfe çerçevesinde yürütürler. Bunun için inanmış her erkek ve kadın, mahremi olmayan kişilere, gözlerini dikip bakmazlar. Allâh'ın emrettiği şekilde vücutlarının mahrem yerlerini örterler. Mü’min kadınlar da âyette kendilerine gösterilen özel şekliyle örtünürler ki bu, kadın edep ve temizliğinin en güzel ifâdesidir. Böylece her bir Müslüman kendini fuhuş ve zinâ gibi kötü ve haram olan fiillere düşmekten korumakla kalmayacak aynı zamanda bütün bir toplum olarak iffet ve şereflerini koruyarak, insan değerini düşürecek davranışlardan uzaklaşacaklardır. Müslüman her bir fert kendini bu şekilde yetiştirdikten sonra, Nûr sûresi 32. ve 33. âyetleri çerçevesinde âileyi korumayı mümkün kılan diğer önemli bir husus olan evlenmek konusu gelmektedir.
Allah Teâlâ insan fıtratında var olan şehevî duyguları önce bu şekilde terbiye ettikten sonra devâmındaki âyetlerde evliliği emretmektedir. Zîrâ kadın olsun erkek olsun, insanı zinâdan koruyan en emin yol, evliliktir. Bu sebeple hemen hepimizin bildiği bir hadîs-i şerîfte Sevgili Peygamberimiz’in (sav) özellikle evlenme yaşına gelmiş gençlere: “Ey genç topluluğu! Aranızdan evlenmeye gücü yetenler evlensin. Çünkü evlenmek, gözü haramdan korumak ve iffeti muhâfaza etmek için en iyi yoldur.” şeklinde tavsiye verdiği görülmektedir. İşte bu hadîs, Nûr sûresinin 32. âyetindeki emrin bir nevi açıklamasıdır. Bu âyet-i kerîmede Allah Teâlâ kız veya erkek çocuk sâhibi olan her anne-babaya ve üzerlerinde velâyet hakkı bulunan bütün velîlere hitâb ederek onlara şu emri vermiştir:
“İçinizdeki bekârları, kölelerinizden ve câriyelerinizden iyi olanları evlendirin.”
Allah Teâlâ burada, bütün ana-baba ve velîleri, bakmakla yükümlü oldukları kız veya erkek, köle veya câriye, evlenme çağına girmiş her bekârı evlendirmekle görevlendirmekte, aynı zamanda bekâr olanları da evlenmeye teşvîk etmektedir. Bununla birlikte anne-baba veya velîlere, üstlendikleri bu görevi zorlaştırmayıp kolaylaştırmalarını da tavsiye ve telkin etmektedir.
İmam Şâfiî hazretleri âyetteki bu “evlendirin” emrinin “farz” ifâde ettiğini söylemiştir. Buna göre bekâr olan kişi, büyük olsun küçük olsun, rızâ göstersin veya göstermesin, velîsi onu evlendirmek zorundadır.
Ancak İmam Ebu Hanîfe, İmam Mâlik ve İmam Ahmed b. Hanbel, bu emrin “mendup” ifâde ettiği görüşündedirler. Çünkü Peygamber Efendimiz’den (sav) rivâyet edilen bir hadis şöyledir: “Dul kadın kendisinden emir alınmadıkça evlendirilmez. Hiç evlenmemiş bir kız da izni alınmadıkça evlendirilmez.” Orada bulunan sahabiler: Yâ Rasûlallah! Bâkire bir kızın izni nasıl alınır? diye sorduklarında, Rasûlullah (sav): “Onun izni sükûtudur.” buyurmuştur.
Bu âyette evlenmenin engellerinden biri olan yoksulluk konusuna da işâret edilmiştir. Çünkü yoksullar evlenme giderlerini karşılayamazlar. Bu yüzden insanlar yoksul olan kimseye kız vermek istemezler. Dolayısıyla evlenecek olan gençlerde rastlanan en büyük endîşe, evlendikten sonra geçim sıkıntısına düşerek evliliklerini sürdürememe korkusudur. Ancak Allah Teâlâ onların böyle bir endîşeye kapılmamalarını ve fakirliği evliliğe engel teşkîl edecek bir sorun olarak görmemelerini, zîrâ Allâh'ın hudutsuz bir zenginliğe sâhip olduğunu hatırlatarak dilediği kimseye, onun umduğundan da çok fazla mal-mülk vererek onu zenginleştirebileceğini şöyle haber vermiştir:
“Yoksulluk içinde iseler Allah lütfu ile onları ihtiyaçtan kurtarır. Allâh'ın hazînesi geniştir, O her şeyi bilmektedir.”
Sevgili Peygamberimiz (sav) bu âyeti şu sözleriyle açıklamıştır: “Üç kişi vardır ki, onlara yardım etmek, Allah üzerine bir haktır:
- Allah yolunda cihâd eden,
- Bedelini verip kendisini hürriyete kavuşturmak isteyen köle,
- Nâmus ve iffetini muhâfaza etmek düşüncesiyle evlenmek isteyen kimse.”
Allah Teâlâ, ister hür ister köle, ister zengin ister fakir olsun evlenme çağına gelmiş olan gençleri evlendirmelerini onların velîlerine emrettikten sonra yine de evlenme imkânı bulamayanlar olduğu takdirde, bunların Allah kendilerine bu imkânı sağlayıp da evleninceye kadar yine de iffetlerini korumalarını ve çâresizlik hâlinde de olsa Allâh'ın haram kıldığı fuhuş veya zinâ gibi kötü yollardan nefislerini tatmin etme yoluna düşmemelerini emretmiştir.
“Evlenmeye imkân bulamayanlar, Allah kendilerini lütfundan zenginleştirinceye kadar iffetlerini korusunlar!
Âyet-i kerîme bu mânâsıyla, evlenme imkânı bulamamış olsalar bile, iffetlerin korumak için maddî-mânevî birtakım sıkıntılara katlanan mü’minlere Allah Teâlâ’nın büyük bir vaadini haber vermektedir. Bu vaad sebebiyle hiç kimsenin sıkıntıya düşmemesi ve ye’se kapılmaması gerekir. Zîrâ âyet-i kerîmenin ilk ibâresinden de açıkça anlaşıldığı gibi fakirlik sebebiyle evlenememiş olsalar bile Allah iffetlerini koruyanların önlerindeki güçlükleri bir gün ortadan kaldıracak ve geçimlerini sağlayacak kadar da olsa onlara ihsanda bulunacaktır. Bu, hiç şüphesiz, Allâh'a ve Allâh'ın vaadine inanan mü’min kullarına olan büyük lütfunun netîcesidir.
Allâh'ın emrettiği hükümler ile hak ve hakîkati açıklayan bu âyetler, muttakî kullar için kurtuluş nurları saçan, mü’minlerin şan ve şerefini yükselten büyük nasîhatler ve öğütlerdir. Bunları özetleyecek olursak:
- Kadın olsun erkek olsun her mü’min gözlerini haramdan uzaklaştırmalı, avret yerlerini örtüp ırz ve nâmuslarını korumalıdır.
- Mü’min kadınlar, yaratılıştan zînetleri demek olan vücutlarını açmak şöyle dursun, üzerlerindeki zînetleri bile açmamalıdır.
- İslam, câhiliye kadınlarının yaptığı gibi başörtülerini enselerinden bağlayıp, yakalarını açmayı yasaklamıştır. Mü’min kadınlar başörtülerini önden bağlayıp, Allâh'ın emrettiği şekilde tepeden tırnağa örtünmelidir.
- Ana-baba ve velîler, bakmakla yükümlü oldukları kız veya erkek, köle veya câriye, evlenme çağına girmiş her bekârı evlendirmelidir.
- Maddî sebeplerle evlenme imkânı bulamayanlar, Allah kendilerine bu imkânı sağlayıp da evleninceye kadar iffetlerini korumalı ve çâresizlik hâlinde de olsa Allâh'ın haram kıldığı fuhuş veya zinâ gibi kötü yollardan nefislerini tatmin etme yoluna düşmemelidirler.
- Başta mü’min erkekler olmak üzere erkek ve kadın bütün mü’minler, îmâna yaramayan ve câhiliye izleri taşıyan davranışlarından tevbe edip Allah’tan yardım istemelidirler. Ancak bu şekilde topluca selâmete çıkmak mümkün olacaktır.
Temmuz 2024, sayfa no: 8-9-10
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak