İnsanoğlu başıboş yaratılmamıştır. Öncelikle yaratanına ve beraber yaşadığı insanlara karşı birtakım sorumlulukları vardır. Eğer bu sorumluluklar tam olarak yerine getirilmezse toplumda, ailelerde bazı olumsuz durumlar ortaya çıkabilir. Toplumda olan olumsuzluklara hiç kimse duyarsız kalamaz, kalmamalıdır. Yaşanan sorunlar tespit edilmeli ve bu sorunlara Kur’ân’ın ve sünnetin bakışı insanlara öğretilmelidir. Sadece öğretmekle kalmayıp yaşanan sorunlara çözüm önerileri de sunulmalıdır.
Son zamanlarda bizim toplumumuzda da ailevi anlaşmazlıklar artmaya başlamıştır. Hatta boşanma oranlarında, eskisine göre büyük bir artış görülmektedir. Bu durumun ortaya çıkmasında insanların kendi rahatına daha düşkün olması, diğergamlık duygularının azalması ve bireysellik, özgür olma düşüncesi gibi düşüncelerin ağır bastığı görülmektedir. Artık insanlar hem aile içerisinde hem de toplum içerisinde daha az sabırlı ve daha az fedakâr olmaya başlamıştır. Bu durumlarda birçok sorunun ortaya çıkması kaçınılmazdır.
Aile, ilk kurulduğu zamanlarda, büyük bir heyecan ve sevgi ile oluşturulurken zamanla bu duygular yıpranmakta, ilk zamanların sevgi ve saygısı adeta kaybedilmektedir. Bu duruma gelinmesine birçok etken sebep olmaktadır. Zamanla yıpranan sevgi ve saygı yerini tartışma, çatışma ve kavgalara bırakıyor. Biz bu makalede bu sorunların bazılarını açıklamaya çalışacağız.
- Evliliğe Hazır Olmama
Ciddi bir kurum olan aile yuvasını kurmak için tarafların daha işin başlangıcında maddî ve mânevî olarak hazır olması gerekir. Her iki tarafında evlilik ve beraberinde getirdiği sorumluluklardan haberdar olması, kendisini madden ve manen hazırlaması gerekir. Bu tür hazırlıkların olmayışı küçük bazı sorunların büyütülmesine ve olumsuz durumların ortaya çıkmasına neden olur. Kısaca bireyin kendini evliliğe hazır hissetmesi gerekir. Evliliğe kendini hazır hissetmeyen bireyin bu kararı vermesi ve gerçekleştireceği evliliği sağlıklı bir şekilde yürütmesi daha güç olur. Gerçekleştirilmiş olan böyle bir evlilik çiftlere mutluluk ve doyum sağlayacağı yerde taşınmak zorunda olan bir yük olarak gelecektir. Evlenecek olan çiftlerin, bu evliliği istemesi ve kendini bu birlikteliği yürütmeye hazır hissetmesi gerekir. Yine evlenmeden önce evlenecek kişilerin fiziksel olara da tam olarak evliliğe hazır olması gerekir.
Aile kurma, evlilik ile başlamaktadır. Evlenecek olan taraflar, daha işin başında bir takım öncelikler ve hassasiyetler belirlemelidir. Uzun vadeli düşünüp bazı ilkeleri ön plana çıkarmadan yapılan evlilikler fazla uzun sürmeden tartışma, kavga hatta boşanma ile sonuçlanmaktadır. Aile kurulmadan önce ne gibi hassasiyetler taşınması konusunda Hz. Peygamber’in (sav) bazı tavsiyeleri mevcuttur. Hz. Peygamber (sav), “Evlenirken eşinizi seçmede çok dikkatli olun, denginizle evlenin. Çocuklarınızı da dengiyle evlendirin.”1 buyurmaktadır. Denklik, eşlerin değişik yönlerden birbirine eşit seviyede olması durumudur. Eşler arasında daha iyi bir geçim ve anlaşma olması açısından denkliğe dikkat etmek faydalı ve gereklidir.
Evlenmeden önce hayali kurulan hayat tarzı ile evlendikten sonra yaşanan hayat tarzı arasında çok büyük farklılıklar varsa bu durum kişilerde sıkıntılara yol açabilir. Umduğunu bulamama, beklediğine kavuşamamadan dolayı, aile içinde huzursuzluklar baş göstermektedir. Taraflar ayakları yere basacak şekilde hareket etmeli, yaşanan hayatın gerçekleri hiçbir zaman göz ardı edilmemelidir. Beklentilerin yüksek olması, aynı zamanda küçük şeylerden mutlu olmama, kanaatkâr olmama gibi psikolojik sorunları da beraberinde getirmektedir.
Eşler arası görüş farklılığı ne kadar azsa evde huzurlu bir ortam oluşması o kadar kolay olur. Hatta misafir ağırlama, akraba ziyaretleri, çocuk yetiştirme ve buna benzer hususlarda kadın ve erkeğin hemen hemen aynı fikirleri paylaşması, aile saadetine oldukça katkı sağlayacaktır. Evlenmeden önce eşlerin birbirinden neler beklediği baştan konuşulmalıdır. Çiftler kafalarında eşlerinde görmeyi arzu ettikleri kalıpları netleştirmelidirler. Çünkü beklentiler gerçekleşmediğinde, düş kırıklığı başlar. Sevgi giderek nefrete dönüşür.
Aile fertleri arasında olması gereken önemli hususlardan birisi de fertlerin birbirine değer vermesi ve yakın ilgi göstermesidir. Aynı evde yaşayan her ferdin sevgiye, ilgiye ve değer görmeye ihtiyacı vardır. Evlilik ve insan ilişkilerinin temeli, sevgi, saygı ve güvene bağlıdır. Bu bağlar aynı zamanda evliliğin temel ihtiyaçlarıdır. Bir erkeğin evde güven ortamı oluşturması çok önemlidir. Evde sıcak bir atmosferin oluşması iki tarafın da kendini değerli hissetmesine yol açar. Kendini değerli hisseden insan mutlu olur, eşini de mutlu eder. Bu bakımdan “değerli olma” duygusu aile içindeki temel ihtiyaçlardan biridir.2 Ailede yakınlık ve dayanışma duygusu ön plandadır. “Sıkıntıya düştüğüm hasta olduğum ya da güçsüzleştiğim zaman ailem benim yanımdadır, bana yardım edebilir, sahip çıkabilir; yalnız değilim” düşüncesi kişinin kendini güvende hissetmesine yardımcı olur.
Yine bu konuda en büyük örneğimiz peygamberimizdir. Hz. Peygamber’in (sav) aile fertlerine ilgi gösterdiğini, kıymet verdiğini ifade eden çeşitli söz ve davranışlarla, onları memnun ve ruhen tatmin etmeye de ehemmiyet vermiştir. Davranış örnekleri olarak hanımlarına faziletlerini söylemesi, onları sevdiğini ifade etmesi, bineğine alması, hanımının hayvanına binmesine yardımcı olması ve onu dizlerine bastırarak bindirmesi kendisine gelen yemek davetine “hanım da olursa” kaydıyla icabet etmesi, bir sıkıntıyla kederlenip ağlayan hanımının gözyaşlarını elleriyle silerek onu teselli etmesi3… ve daha birçok örnekler verilebilir.
Bütün aileler öncelikle sevgi üzerine kurulur (kurulmalıdır). Ancak sevgi üzerine kurulan bu yuvalarda zamanla sevgi kaybına uğranılır. Artık her şey tek düze olmaya başlamıştır. Zaman zaman farklı söz ve davranışlarla sevginin tazelenmesi dile getirilmesi aile içindeki mutluluğu yeniler. En güzel örneğimiz sevgili Peygamberimiz sevgimizi ifade etmemizi bize hatırlatmaktadır. Hz. Peygamber (sav) eşlerini sevdiğini bizzat ifade ederdi. “Sevdiğinize sevdiğinizi bildirin.” buyurarak sevginin ifade edilmesini tavsiye etmiştir.4 “Ahlakı en güzel olanınız da hanımına en güzel davrananınızdır.”5 buyuran Peygamberimizin (sav), aile hayatında sevgi ve onun ifade ediliş şekli bizim için çok güzel örnektir. Hz. Aişe’den nakledilen bir rivayette: Bir gün Hz. Aişe (ra) Hz. Peygamber’e (sav): “Beni nasıl seviyorsun Ya Rasûlallah diye bir soru sorar. Hz. Peygamber, “Kördüğüm gibi ya Aişe, kördüğüm gibi” diyerek cevap verir. Yani düğümün ilmeklerinin birbirine geçtiği gibi, senin sevgin de kalbimde ilmek ilmektir.” demek ister. Aradan zaman geçtikçe Hz. Aişe tekrar sorar: “Ya Rasûlullah “Kördüğümden ne haber der?” Hz. Peygamber: “İlk günkü gibi ya Aişe ilk günkü gibi.” der. Hz. Peygamber eşlerine olan sevgisini dile getirip hep onların gönlünü hoş tutmaya çalışmış ve ümmetine örnek olmuştur.
Aile içinde yaşanan olay ve durumlara göre duyguları ifade edememe de sorunlara sebep olmaktadır. Hangi durumda mutluluk hangi durumda üzüntü ve kızgınlığın olduğunun ifade edilmeyişi, kişinin içinde bulunduğu ruh hâlinin bilinip karşı tarafın da ona göre davranması, tepki vermesi gerekirken duyguları ifade etmeme hâli sorun teşkil etmektedir.
İnsanoğlu yalnız başına değil, toplum içinde yaşayan, sürekli diğer insanlarla diyalog hâlinde olan bir varlıktır. Diğer insanlarla hemhâl olması, onun bazen psikolojik olarak farklı farklı durumda olmasına neden olur. Bizler biliyoruz ki sevinçler paylaşıldıkça artar, sıkıntılar paylaşıldıkça azalır. Aile üyelerinin birbirleriyle dayanışma ve güven duygusu içinde var olması temel bir ihtiyaçtır. Aile içinde karşılıklı güven ve dayanışma duygusu varsa, bireyin aile dışında karşılaştığı stres getirici olumsuz duygular yıkıcı etki yapmaz. Güven duygusunun baskın olduğu aile, dış dünyanın yaratmış olduğu üzüntü ve kaygılardan kurtulacak bir sığınak oluşturur.6
Aile içinde daha fazla anlayış huzur ve mutluluk bekleniyorsa birlikte yapılan işleri artırmak gerekir. Ortak faaliyetler yapılmalıdır. Eşler arasında ortak faaliyetler azalınca hayatı paylaşma alanı daralır. Böyle bir ortamda yaşamak insanı huzursuz yapar.7 Aile içinde bazen birtakım sıkıntılar olabilir. Aile fertleri birbirlerinin sıkıntılarından haberdar olmalı karşılıklı konuşarak, sorunların üstesinden gelmeye çalışmalı, birbirine yardımcı olmalıdırlar. Erkek sıkıntısını hayat arkadaşı olan eşiyle paylaşmalı onunla konuşmalıdır. Kadında uygun bir üslup ve dil ile sıkıntılarının çözümünde eşine yardımcı olmalıdır. Aynı durum hanımlar için de geçerlidir. Kadın sıkıntılı zamanında yalnız olmadığını hissetmeli, hüzünlerini paylaşıp, maddi manevi desteği olacak eşinin yanında olduğunu bilmesi, onu rahatlatacak ve yalnız olmadığını hissettirecektir.
Peygamberimiz henüz peygamberliği hususunda bilgi ve yakin sahibi değilken, o aşamaya hazırlayıcı mahiyette geçirmekte olduğu ilahi terbiye icabı, sık sık bir kısım harika durumlara mazhar oluyor ve bunlardan ciddi şekilde korkuyordu. İlk vahiyden sonra gördüklerini ve hissettiği korkuyu muhterem zevceleri Hz. Hatice validemize açtılar. Validemiz Rasûlullah’ı (sav) şöyle teselli etti. “Korkma, Allah seni asla mahcup etmez. Zira sen akraba hukukunu gözetir, muhtaçlara yardım eder, fakirlere iyilik yapar, misafirlere de ikram edersin”8 diyerek eşini teskin etmeye çalışmıştır. Yine bir başka örnekte, Peygamberimiz bir savaşta babası dâhil bir kısım yakınlarını kaybeden eşi Hz. Safiyye ile sıkıntılarını paylaşmak için sabaha kadar kendisiyle konuşmuş, onu teskin etmeye çalışmıştır. İşte bunlar ve daha birçok örnekte olduğu gibi, Hz. Peygamber ailesi içinde karşılıklı konuşma ve sıkıntıları paylaşıp teskin etmeye çalışmıştır.
Dipnotlar
[1] İbni Mace, Nikah 47.
2 Tarhan, Kadın Psikolojisi, s.209.
3 Canan, Aile Reisi ve Baba Olarak Hz. Peygamber, s.209-210.
4 Muhittin Akgül, 99 Soruda Efendimiz, İst.2008. s.179.
5 Tirmizi, “Rada”.
6 Doğan Cüceloğlu, Yetişkin Çocuklar, Remzi Kitapevi, İst.2001 s.88.
7 Münir Arıkan, Aile Zekâsı, Hayat Yay. İst. 2008, s.148-149.
8 Buhari, Bed’ül-Vahiy 1.
Kasım 2019, safya no: 52-53-54-55
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak