Aile ve Entropi Yasası
Ferhat Aslan
“Entropi yasası da neyin nesiymiş? Hükümet, aile ilgili yeni bir yasa çıkardı da haberimiz mi yok…” merakı ile bu yazıyı okuyanlarınızın sayısı az olmayacaktır. Doğrusu bu başlığı atmaktaki bir amacım da dikkatlerinizi çekmektir. Bu yazıyı okuduktan sonra, iyi ki dikkatim çekilmiş diyeceğiniz bir tespiti paylaşmak istiyorum sizlerle.
Aslında Entropi yasası evrenin sahibinin evrene koyduğu bir yasa bir kanundur. Yer çekim kanunu, suyun kaldırma kanunu gibi. Bilim adamlarına kalan şey, sadece fark edip isim koymaktır bu muazzam ve muhteşem düzene ve işleyişe.
Nedir Peki Entropi Yasası ve Aile İle Nasıl Bir İlgisi Vardır?
Diğer bir ismi, Termodinamiğin ikinci yasası olan Entropi yasası bilimsel açıdan varlığı kesin olarak ispatlanmış fiziki bir yasa olsa da, başta Aynştayn olmak üzere birçok bilim adamı bu yasayı bütün bilimlerin birinci yasası olarak kabul eder. Keza ünlü bilim adamı Sir Arthur Eddington da bu yasa için, bütün evrenin en üstün metafizik kanunu tanımlamasını yapmaktadır.
İşin daha ilginci, bilim adamlarının bu kanunu inanç ve felsefe açısından da insanların yeryüzünde keşfettikleri en büyük kanunlardan biri olarak görmeleridir.
Termodinamiğin ikinci yasası veya entropi yasasının tanımı ve mahiyeti hakkında kısmen de olsa bundan sonraki satırlarda bilgi verdikten sonra sizlerin de çok dikkatinizi çekeceği ve bilim adamlarınca bu kadar önemsenmesinin ne kadar isabetli bir bakış açısı olduğu ve de aile ile ilişkisine hayran kalacağınızı tahmin ediyorum.
Entropi Yasasının Kısaca İzahı Şudur
Evrende kendi haline bırakılan her şey, kesinlikle zaman içerisinde düzensizliğe, dağılmaya, bozulmaya ve yıpranmaya doğru adım adım ilerlediğini söyler bu yasa. Özetle, hiçbir eşya veya sosyal olay, durup dururken, bir enerji veya emek verilmeden pozitife doğru ilerlemez, kendi halinde bırakılması durumunda sürekli negatife doğru ilerler.
Mesela su kendi haline bırakılırsa aşağı doğru ilerler. Yukarı çıkması için bir enerjiye ve desteğe ihtiyaç vardır. Keza bir taşı bırakırsanız yine aşağı doğru düşer.
Yemek yemez, su içmezsek, öylece kalsak, zamanla ölüme doğru hızla ilerleriz. Evinize bir süre bakmayın, temizlemeyin, her şeyin negatife doğru ilerlediğini görürsünüz.
“Ben bir aydır saçlarımı yıkamıyor ve bakımını yapmıyorum…” ifadelerinden sonra; “bu yüzden saçlarım capcanlı, parıl parıl ve mis gibi kokuyor…” cümlesini sanırım hiç kimse beklemez. Duysa da şaşkınlığını gizleyemez. Zira entropi yasası gereği negatife doğru ilerlemesi gerekir.
Bu yasanın aile ile ilişkisine geçmeden önce, inanç ve felsefe açısından neden bu kadar önemsendiğine bakalım istiyorum. Zira merak edilmeyecek bir konu değil.
Entropi yasası gereği, bir şey kendi haline bırakılırsa, zamana bağlı olarak hep bozulmaya ve dağılmaya doğru ilerlemesi gerekmektedir.
Bu kanuna göre çoktan evren yok olmalı ve her şey darmadağın olmalıydı. Ancak her kıştan sonra yeniden bahar, her geceden sonra yeniden gündüz devam ediyor ve düzen aynen korunuyor.
Bu da demektir ki, evrene müdahale eden ve ilmi, gücü nispetinde kâinata düzen veren bir kuvvet bir kudret vardır. Bu ise bir yaratıcının varlığına işaret eder denilmiştir. Başta Ayştayn olmak üzere birçok bilim adamı bu kanundan yola çıkarak; kâinatı bir yaratıcının yönettiğini ve idare ettiğini, bilimsel bir kararlılık içinde dile getirmişlerdir.
Şimdi gelelim, Entropi yasasının aile ile olan münasebetine.
Ne diyordu Entopi yasası?
Bir şey kendi haline bırakılırsa, sürekli bozulmaya ve dağılmaya, negatife doğru gider. Pozitife gidebilmesi için bir emek ve enerjiye ihtiyacı vardır.
Evlendiniz ve ilk aylarınız güzel geçti. Sonra her şey monotonlaştı ve sıradanlaştı. Hep aynı şeyler. İşten eve, evden işe. Akşam yemekte ne var? Kaçta geleceksin? gibi sıradan cümleler. Yemeklerden sonra televizyon başına geçip, evdeki zamanı orada eritmeler… kısacası bildiğiniz bütün sıradanlıklar eve hakim olmuş, eşler arası o güzelim sözler, iltifatlardan eser kalmamış ve her şey adeta kendi haline bırakılmış.
İşte bu kanun bize diyor ki, tehlike var ve sinyaller az sonra çalacaktır.
Neden?
Zira bir şey kendi haline bırakılırsa, zamanla bozulmaya ve dağılmaya doğru gidiyordu. Olumluya doğru gidebilmesi için bir emek ve enerji gerekiyordu.
Bu durumda sevgi zamanla azalacaktır. Sevgiyle doğru orantılı olarak ilgi de azalacak ve dibe doğru gidecektir.
Sevgi ve ilginin dibe inmesi, korku, nefret ve öfkenin tetiklenmesi demektir. Yavaş yavaş tenkitler, eleştiriler, yan bakmalar, durgun gözler, keskin sözler, sevimsiz bakışlar, soğuk davranışlar yer etmeye başlayacaktır. Zira aileyi ayakta tutan enerji takviye edilmediği için, her şey bozulmaya ve dağılmaya doğru yavaş yavaş ilerliyor.
Eşler erken fark edip tedbir almazlarsa, bu kez hastalık derecesine inmiş bir ilişki ağı evi saracaktır. Bunun sonucu olarak da:
Yüksek sesle bağırmalar.
En masum davranış veya sözcüklere sert tepkiler.
“Yeter artık, dayanacak gücüm kalmadı”, feryatları.
“Sen beni anlamıyorsun” sitem ve şikâyetleri.
“Ben seni tanıyamamışım meğer…” pişmanlıkları.
“Galiba bize büyü yapmışlar.” Kehanetleri
“Ne büyüsü, sen hep böyleydin” teşhisleri evde kol gezmeye başlar.
Sözcükler mermi gibi uçuşmaya, bakışlar ok gibi fırlamaya, yumruklar sıkılmaya ve tekmeler hava da dolaşmaya başlar.
Artık gerçek sebep unutulmuş, sonuçlar üzerinde kafalar patlatılmaya başlanmıştır.
Sonucu değiştirmek için de okus bokus yaparak her şeyi bir anda değiştirecek birilerine ihtiyaç vardır. Bunlar da en zor zamanlarımızda imdadımıza koşan ve ancak ceplerimizi soyarak derdimize dert katan kâhinler ve sihirbazlardır.
Hâlbuki sorun gayet açık.
Entropi yasası diyor ki, bir şey kendi haline bırakılırsa, sürekli bozulmaya dağılmaya ve negatife doğru gider.
Evlilikte sevgi enerjidir. Evi ayakta tutan yakıttır. Bu yakıt ise kullanıldıkça tükenir. Dolayısı ile takviyeye ihtiyaç vardır. Yanan ateşe sürekli odun atmak gerektiği gibi, sevgi ateşine de her vesile kullanılarak takviye enerji yapılmalıdır.
Takdir ve beğeni, sevgi ve ilgi sözcükleri…
Maddi değerine takılmadan, ufak ta olsa hediyeleşme ve sürprizler yapma…
Yorulma veya ihtiyaç durumunda yardıma koşma, iki domates doğrama, sofrayı kurma kaldırma gibi.
Televizyona odaklandığımız gibi, on dakika bile olsa birbirine odaklanma ve bakışma, konuşma.
Zaman zaman dışarı çıkıp, uygun ortamlarda birlikte dolaşma ve paylaşma.
Bu ve buna benzer muslukları kullanarak sevgiyi sürekli takviye edersek, Büyücüye gerek kalmadan sorun çözülür
Hazreti peygamber, “söz büyüdür” diyerek, büyücüye gideceğinize siz eşinizi büyüleyin sözlerinizle, mesajını bize vermektedir.
Evet. Eşler, kullandıkları sözcükler ve kelimeler ile birbirini büyüleyerek enerji takviyesi yapmalıdır.
Kısacası demek o ki; Entopi yasası bize, evliliğinizin sıradanlaşmasına fırsat vermeyin ve kendi haline bırakmayın.
Evliliği kendi haline bırakanların hali yaman olur.
İlgi, övgü ve sevgi sözcükleri size derman olur.
Büyücüye işin kalmışsa, sonunuz hüsran olur.
Entropi der ki, emek ver, katkı sağla, her gününüz bayram olur.
Her gününüz bayram olsun duası ile sizi, “size çalışmaktan başka bir şey yoktur” diyen yüce Mevlâ’ya emanet ediyorum.
Mayıs 2019, sayfa no: 58-59-60
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak