Ferhat Aslan
Psikoterapist ve Aile Danışmanı
- Evlilik, “BEN” olmaktan çıkıp, “BİZ” olmaya kapı aralamaktır. Zîrâ evliliğe en çok zarar verenler Narsist denilen bencil kişilerdir.
- Evlilik iki “YARIM”ın biraraya gelip “bir tam” olmaya tâlip olmasıdır. Kısacası birbirlerine “YÂRİM” diyebilmektir evlilik.
- Evlilik, haklarımızın sâbit kalıp sorumluluklarımızın iki katına çıkması demektir. Bir alıp, iki verme sanatıdır.
- Âile, sosyal hayâtın prova merkezidir. Sahaya çıkmadan önce antrenmanın yapıldığı, dolayısıyla hatâların normal karşılandığı sıcak bir eğitim yuvasıdır çocuklar için.
- Evlilik, çiftlerin birbirine katlanması değil bağlanmasıdır.
- Evlilik ev sâhibi olmak değil, evini sâhiplenmektir.
- Evlilik aynı yastığı paylaşmaktan öte aynı rüyâları görmek, aynı duyguları paylaşmaktır.
- Mutlu eşler, çok konuşan değil çok bakışan, koklaşan eşlerdir.
- Mutlu evlilik aynı araçta ve aynı hedefe doğru yol almaktır. Mutsuz evlilik ise aynı araçta olup farklı hedeflere gitmeye çalışmaktır.
- Mutlu âilede anne topraktır, çocuklar çiçektir. Baba saksıdır, sınırdır. Toprak yumuşak olduğu zaman çiçeğin nâzik ve nâzenin damarları ondan beslenir. Sert toprakta yumuşak damarlar ezilir. Unutulmamalıdır ki, saksının kucaklaması oranında toprak yumuşak olur.
- Âilede sevgi su kadar, güven hava kadar önemlidir. Saygı ise sevgi suyunu ayakta tutan bardaktır. Bilinmelidir ki, kırılan bardağın suyu sâdece etrâfı ıslatır, susuzluğu gidermez.
- Eşler hukukta “eş”tir, eşittir. Ama görev ve sorumlulukta farklıdırlar.
- Evlilik, dünyâ evine sadâkatle girip, Cennet saraylarında selâmetle yaşamaktır.
- Sâdece dünyâ hayâtı ile sınırlı evlilikler sûret evliliğidir. Âhiret yurduna adanmışlar için ise sîret evliliğidir. Sûret ceset ve kabuk, siret ise ruh ve ahlâktır.
- Îlâhi kelâmın okunduğu, sünnetin yaşandığı, başların secdeye vardığı yuvadır mutlu âile.
- Evliliklerde aşk ve sevgi güzel bir iletişimin sebebi değil, sonucudur. Sevgi bir meyvedir, doğru bir sürecin netîcesidir.
- Her evde sorun yaşanır ama mutlu evlerde sorunlar uzun süre yaşatılmaz.
- Mutsuz âileler sorun yaşayan değil, sorun çözemeyen âilelerdir.
- Dışarıdaki hiçbir mutluluk evdeki mutsuzluğu telâfi edemediği gibi, dışarıdaki hiçbir başarı da evdeki başarısızlığı gizleyemez.
- Mutlu eşler, evlenmeden önce gözlerini dört açıp, evlendikten sonra gözlerini kısanlardır. Mutsuzlar ise tam aksini yapanlardır.
- Biri konuşurken, diğerinin söz sırasını sabırsızlıkla beklediği ilişki, ruhsuz ve tatsızdır. İdeal olan, konuşan eşin gözlerine bakıp ne dediğini anlamaya çalışmaktır.
- İtâat, bir diğer kişinin baskısından geliyorsa buna korku, içten geliyorsa buna saygı denir. Mutsuz âilelerde korku, mutlu âilelerde ise saygı hâkimdir.
- Evin beyi eve girmek üzere kapının ziline bastığında kapının ardında bir coşku ve heyecan uyandırabiliyorsa, Nebevî müjdeye mazhar, takdir edilmiş eştir.
- Kapıdan içeri giren eşini tebessüm ve ilgiyle karşılayan eş, sükûnet kaynağı diye târif edilen Kur’ânî eş modelidir.
- Mutlu âilenin günlük sözlüğünde iltifat, sevgi, övgü, takdir, tasdik sözcükleri hâkim iken, mutsuz âilelerde tenkit, tahkir, kıyaslama, hakâret, nefret ve öfke sözcükleri hâkimdir.
- Değerler renk tonları gibidir. Sevgi ile fedâkârlığın karışımından aşk çıkar. Sevgi ile dürüstlük karışımından güven çıkar. Sevgi ile yalan karışımından ise kaygı ve korku çıkar.
- Çocuk eğitiminde anne protein ise baba vitamindir. İkisinin katkısı çok farklıdır. Anneler çocuk için sevgi, merhamet, vicdan ve duyarlılık ilacı iken; babalar güven, dirâyet, disiplin, hayatta mücâdele ve kararlılığın gıdâsıdır.
- Yemeğin tuzu neden eksik olmuş diye eşini azarlamayı ihmâl etmeyen eş, yemek güzel olduğu zaman iltifâtı ihmâl ediyorsa evdeki huzûra zarar vermede aceleci, katkı sağlamada ise ihmâlkâr davranmış olur. Hâlbuki hayırlı işlerde aceleci, şer işlerde ihmâlkâr olun mesajı ile uyarılmıştık Nebevî bir sedâ ile.
- İşine giderken kapıdan eşi tarafından uğurlanmayan, eller açılıp, muvaffakiyeti için ardından duâ edilmeyen bey, ilâhî inâyetten ya mahrum olmuş veya edilmiştir.
- Evliliğe, iyi gitmezse ayrılırız düşüncesi ile başlayanlar; olmazsa geri kaçarız düşüncesi ile savaşa girmek üzere hücum emrini veren komutan gibidir. Bu iki yöntem de işe başlamadan mağlûbiyeti kabûl etmenin tezâhüdür. Mutlu eşler, Tarık Bin Ziyad gibi gemileri yakarak evliliğe adım atan eşlerdir.
- Apartman katlarında sürekli kalarak evliliği katlanmaya dönüştürmek istemiyorsak, zaman zaman birlikte açık havalara, kırlara çıkmayı unutmayalım.
- Mutlu eşler, onlara vesîle olan anne babalarını ve anne babaların yerine kâim olan kâim peder ve kâim vâlidelerini memnûn edip, onlardan gelen duâ musluklarını kapatmayanlardır.
- Mutlu çocuklar annelerinin sevgi ve şefkat limanında huzûru soluklarken, mutlu kadınlar da eşlerinin güven limanında huzur alır. Eşinden duygusal olarak beslenemeyen kadın, çocuklarına huzur kaynağı olup onları besleyemez.
- Evde yaşanan sorunlar, sorun çözmeyi bilenler için kâmil insan olmaya giden merdivenin basamakları gibidir. Çözemeyenler için ise, kâmil insan olmaya doğru giden yolda birer engeldir. Kimi basar çıkar, kimi takılır kalır.
- Mutlu evlerde, öfkelenen kişiler öfkenin şeytandan olduğunu, şeytânın ise ateşten yaratıldığını ve ateşi söndüren tek şeyin su olduğunu bilirler. Onun için öfke anında eşlerinin üzerine değil, musluklara doğru ilerlerler. Mutsuz âilelerde ise tam aksinedir durum. Birbirinin üzerine yürürler.
- Eşlerin her biri, yekdiğerinin ve çocuklarının eziyet kaynağı değil, emniyet kaynağıdır.
- Erkek, Allâh’ın kendisine verdiği güç ve kuvveti kadına karşı değil, kadını korumak için kullanmalıdır. Kadın da Allâh’ın kendisine verdiği şefkat ve merhamet gücünü erkekten sakınmada değil, onu sâkinleştirmede kullanmalıdır.
- Atom çekirdeğinin küçüklüğü sizi aldatmasın, atom bombasını sırtında taşıyan odur. Çekirdek âilenin küçüklüğü de sizi aldatmasın, o bir toplumu helâk edecek tahrîbat gücünü barındırmaktadır. Nitekim bedeni harâb eden kanser hastalığı bir tek hücrenin bozulması ile başlamıyor mu?
- Mutlu âilelerde tesir Allah’tan bilinir. Kişi üzerine düşeni yapar, gerisini Allâh’a havâle eder. Mutsuz âilelerde ise eşler tesirin kaynağında kendilerini görürler. Onun için zorlama ve baskı vardır.
- “Her çoban kendi râiyetinden mesûldür” diyen Nebevî ses, râiyetine: “Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz?” sorusunu sorduktan sonra “Vazîfeni hakkıyla yerine getirdin diyeceğiz” cevâbını alınca: “Şâhit ol yâ Rab! Şâhit ol yâ Rab” buyurmuşlardı. Âile efrâdımıza aynı soruyu dünyâda iken sormayı ve “vazîfeni hakkıyla yaptın” cevâbını duymayı Rabbim bizlere nasîb eylesin.
Mart 2019, sayfa no: 24,25
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak