Ara

Afetler de İmtihandır

Afetler de İmtihandır

"Siz kendi nefsinizde olanı değiştirmedikçe Allah-ü Teâlâ sizi değiştirmez."(8/Enfal, 53) buyuran Rabbimiz (c.c.), ıslahımızı murat eder. Azgın nefsi rûha yoldaş kılmak sûretiyle içte sulhu temin etmemizi diler. Suyun, havanın, toprak ve her bir nesnenin terbiyeden geçmek suretiyle en mükemmel olmasını isteriz. Yediğimiz-içtiğimizin, giyinip-kuşandığımızın, evimiz-barkımızın, arabamız-mobilyamızın en güzel şekilde olmasını isteriz. Bizler, dünyevi hayatımızın rahatından ziyade, uhrevî hayatımızın rahatlığını düşünmeliyiz. “İçini ıslah edenin Cenâb-ı Hakk dışını ıslah eder” buyurur Efendimiz (s.a.v.). Gönlü ile barışık olmayan, dışı ile barışık olamaz. Doğu’da-Batı’da, Asya’da-Avrupa’da dünyanın her yerinde ahlâkî bozulma, savaş, terör, kavga, kargaşa düşündürüyor bizi. “ İnsanların ellerinin kazandığı şeyler yüzünden karada ve denizde fesad meydana geldi.” (30/Rum, 41) buyurur Rabbimiz. Kavga ve gürültüyü, en fazla, gönlü huzursuz olanlar yapar. Helak sürecine giren; Âd ve Semûd uygarlığı, Hicir ve Eyke ahalisi, Sodom ve Gomore'nin fecî akıbeti hep bu huzursuzluktandır. Acı sonları belirtilen bu kavimler hakkında, “İbret alın ey akıl sahipleri!” (59/Haşr, 2) buyurur Rabbimiz (c.c.). Maalesef, bu kavimlerin helakine mucip olan ahlâksızlıkların hepsi yaşanıyor. Sıkıntı ve bela bizi, çılgınlığa değil hidayete götürmeli. Bir anlık nedamet ve pişmanlıktan sonra, aynı hale dönmememizi Rabbimiz (c.c.) Yunus Sûresi 12. âyet-i celilesinde bildirir. “İnsana bir sıkıntı da dokundu mu gerek yan yatarken, gerek otururken, gerek dikilirken bize dua eder durur. Kendisinden sıkıntısını giderdik mi sanki kendine dokunan bir sıkıntı için bize yalvarmamış gibi geçer gider. İşte o haddi aşanlara, yaptıkları ameller böyle süslü gösterilmiştir.” Başımıza gelen mûsîbet, kahr u galebe sahibi Rabbimizin azametini gösterir. Muhkem binalarda da otursak, her türlü önlemi de alsak, İlâhî gücün karşısında duramayız. Yaşanan tsunami hadisesiyle coğrafya değişmiştir. Nice millet ve ülke yere batmış; yangın, sel ve rüzgârla kahrolup gitmiştir. “İşini düzgün ve sağlam yapanı Allahü Teâlâ sever” Hadis-i Şerif ’ine istinaden, her şeyi yerli yerince yapmak, bize yüklenen İlâhî bir görevdir. Neticeyi Rabbimize havale ederken, süreklilik önemlidir; eksiğimizi tamamlamak, zayıf kalan yerleri sağlamlaştırmak gibi. Bir ağaç dahi yaprağını, Allah'ın emri dışında düşürmez. Zuhur eden her şey O’nun dilemesi iledir. “O’nun emri bir şeyi dileyince ona sadece “0l!” demektir. O da hemen oluverir.” (36/Yasin, 82) “Ne yücedir O ki, mülk (hükümdarlık) O'nun elindedir. Ve O her şeye gücü yetendir. O ki ölümü ve dirimi (hayatı) yarattı ki, sizi imtihana çekip hanginizin amelce daha güzel olduğunu bildirsin. O güçlüdür, bağışlayıcıdır.”(67/Mülk, 1-2) Zuhur eden her şey bizim için bir imtihandır.

Alemdar-Ali Ramazan Dinç Efendi (ks)

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak