Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu’su ile Kuzey Irak, yüz yılı aşkındır Batılı devletlerin emperyalist çıkar, hâkimiyet ve stratejilerinin odağı haline getirilmiştir. Osmanlı’yı/Türkiye’yi ve Ortadoğu’yu karıştırmayı, kontrolünde tutmayı ve en nihayetinde parçalamayı amaçlayan emperyalist güçler, geçmişten bugüne bölgedeki birçok yıkıcı-bölücü akımı, örgüt ve faaliyeti desteklemişlerdir.
Bu anlamda, ABD, Osmanlı’yı parçalama oyunlarına 1800’lü yılların başından itibaren hız vermiştir. Doğu’ya gönderdiği ajan-misyonerler vasıtasıyla emperyalist faaliyetler içerisine girmiştir. Bilhassa BOARD ve ABCFM misyoner örgütleri Kürt aşiretleri arasında faal biçimde çalışmıştır.
“Misyonerlik faaliyetlerinde Türkiye Asya’nın anahtarıdır” sloganıyla hareket eden Misyonerler, Amerika’nın, Doğu’daki sömürgeci planlarının temellerini atmışlardır. Karargâhlarını, 1820’de İzmir’de kuran Amerikalı misyonerlerin her türlü eyleminin merkezi, 1863’te İstanbul’da açılan Robert Koleji olmuştur. Burada, Van, Erzurum, Bitlis, Mardin, Siirt, Bağdat ve diğer yerlerdeki örgütlerle temaslar sağlanarak etkili politik aktiviteler içerisine girilmiştir.
MİSYONERLERİN TAHRİP VE İFSAT GİRİŞİMLERİ
Misyonerler, eğitim-kültür hizmetleri kisvesine bürünüp Doğuda okullar açarak, halkı ifsat etme ve devletlerinin yayılmacı siyasetlerine katkıda bulunma misyonuna soyunmuşlardır. Amerikalıların bu niyetle, çeşitli yerlerde açtıkları kiliselerin sayısı sadece 1890 yılı itibariyle 118, okulların sayısı ise 508 idi.1
ABD’nin özellikle bu bölgedeki uzun vadeli sömürü planlarının temeli misyonerliğe dayanıyordu. Bu yüzden misyonerlik faaliyetleri sadece dini olmaktan çıkmış siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel ve istihbarat boyutları olan bir tür nüfuz ve sömürü aracı haline gelmişti. Misyonerler, 1919 yılında Kürtlere dağıtılmak üzere binlerce Kürtçe Luka İncili bastırmışlardır. Van’daki Konsolos Vekili Kulbakyin, misyonerlik çalışmalarının Hıristiyanlığı yayma maskesi altında gerçekte hangi emperyalist emellere hizmet ettiğini şu şekilde açıklamıştır:
“Amerikalılar buralarda açtıkları okullarda, milletin yararına değil kendi çıkarlarına çalışıyorlar. Başarılı olduğu halde millî düşüncelerini koruyanlara yüz vermiyorlar. Bu öğrencileri, başarılarını dahi dikkate almadan okullardan uzaklaştırıyorlar. Bunların amacı, milletin kültürel ve teknik düzeyini yükseltmek değil, kendi amaçlarına hizmet etmekti. Bunlar halka, zirai, teknik, sınaî ve tıbbi yardım adları altında birtakım göstermelik çalışmalarda bulunuyorlarsa da, hepsi aldatmacadan ileri gitmiyor. Doğu’da bir hastane veya sağlık evi bulmak kolay iş değildi.”
Amerika’nın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki dini kisveye bürünmüş tahrip ve ifsat amaçlı misyonerlik faaliyetleri karşısında son derece müdakkik ve müteyakkız olan Sultan II. Abdülhamid, bu tehlikeye hatıratında şöyle dikkat çekmiştir:
“İmparatorluğumuzun şarkında, Protestan dinini yaymak gayesiyle vaazlar veren Anglo-Amerikan misyonerler, Müslüman halkı tahrik edici tarzda hareket etmişler ve kabalıkları, bütün İslâm Âlemine hakaret şeklini almıştı.”
ABD’nin, bilhassa I. Dünya Savaşı öncesi ve sonrasında misyonerlik faaliyetleri kapsamında bölgede ne denli müessir olduğu, Fransız ajan Ernek Grenier’in hazırladığı raporda şu ifadelerle parmak basılmıştır:
“Kürdistan’da 1870-1915 yılları arasında Amerikan Misyonu adlı örgüt, bölgede vazifeli her misyonere 1897’de bedava lojman ve yemek, bir at ve 25 İngiliz Sterlini maaş vermektedir. Bu misyonerler, Bab-ı Âli’den aldıkları hususi izinle bugünkü Türkiye’nin Güneydoğu bölgesinde çalışmaktadırlar. Amerika’dan gönderilen maddi yardımlarla Bitlis’te tam teşekküllü bir hastane kurulmuş ve hastanede ABD’li doktor ve hemşireler vazifelendirilmişlerdir. Siirtlilere yün eğirecek, pamuklu bez ve halı dokuyacak tezgâhlar açılmıştır. Çil çil altınlar dağıtan ABD’li misyonerler, Türkiye hudutları içinde (sözde) Ermenistan ve Kürdistan topraklarının en ücra köşelerine kadar yayılmışlar; kadınlı-erkekli gruplar halinde bölgeyi karış karış gezmişlerdir. Kuş uçmaz kervan geçmez hususiyetlerdeki köylere kadar gidip, halkla teke tek münasebet kurmuşlar; pek çok şehir ve kazada okullar açmışlardır.”
Kendilerine karşı yürütülen dinî-siyasî faaliyetlerin maksat ve mahiyetinin farkında olan Müslüman Kürt halkı, misyonerlere büyük tepki göstermiş ve oyunlarına izin vermemiştir. Bunu, Van’daki Konsolos Vekili Kulbakyin şöyle ortaya koymuştur:
“Halk artık bu sahte yardımcıların niyetlerini anladı. Özellikle Müslümanlara, Hıristiyanlık Dininin propagandalarının yapılmasına karşı çıktığı için tepki göstermeye başladı… Nitekim Gevher Köyü’nde halkın, bu misyonerlerden bazı Amerikalıları tartaklayıp kovması üzerine harekete geçen Osmanlı yöneticileri, misyonerleri halkın hoşnut olmadığı yerlerden uzaklaştırma kararı alması sonucu ortaya çıkardı.”2
EMPERYALİST SİYASETİN TEMELİ: PETROL
Amerika’nın diğer Batılı Devletler gibi Kürtlere ve Ortadoğu’ya ilgi duymasının başlıca sebeplerinden biri de “petrol”dü. 1870’li yıllardan itibaren bölgenin zengin petrol kaynaklarına sahip olduğunun tespit edilmesi, bütün sömürgeci devletler kadar ABD’yi de Ortadoğu ve Kürtlerle alakadar etmeye yöneltmiştir.
- Yüzyıl başlarında Ortadoğu petrolleri üzerinde, Batılı şirketler ve büyük devletlerarasındaki rekabet ve kavga son haddine varmıştı. Petrol rezervlerini ve pazarlarını hâkimiyetinde tutup, piyasayı tekeline geçirme tarzında gelişen bu amansız mücadeleye, Amerikan Standard Oil Petrol Şirketi de katılmakta gecikmemişti. Mezopotamya’da keşfedilen petrolün zengin ve istikbal vaat ettiğini anlayan Standard Oil ve ABD, İngilizler ile Almanlar arasındaki petrol çekişmesine daha fazla kayıtsız kalamayacaktı. Standard Oil, bu yöndeki ilgisini, Osmanlı sınırlarındaki petrol sahalarından imtiyaz koparmaya çalışarak göstermişti. Amerikan yönetimi ise, sermaye çevrelerini petrol üzerine yatırımlarda bulunmaya daha fazla yönlendirerek belli etmişti.
- yüzyılın başında Osmanlı’yı parçalama ve paylaşım kavgasından kaynaklanan meseleler, bir kısır döngü halinde bugün de varlığını sürdürmektedir. Yaklaşık bir asırdır bölgede tarih benzer biçimde tekerrür etmektedir.
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak