Osmanlı Devleti’nin, yeni bir savaş aracı olarak tayyareyle/uçakla tam mânâsıyla tanışması, 1911’de baş gösteren Trablusgarp Savaşı esnasında oldu. Bu savaşta, hava gücünden istifade etmek için iki uçak kiralandı; ancak uçaklar Trablusgarp’a intikal ettirilemedi. 1912 yılında Balkan Harbi patlak verdiğinde Osmanlı ordusunda, 12 keşif ve eğitim uçağı bulunuyordu. 1914 yılı Haziran ayında çıkan Birinci Dünya Savaşı sırasında 17 tayyare bölüğü teşkil edildi. Uçaklar, balonlarla donatılarak Irak, Filistin, Kafkas ve Çanakkale cephelerinde savaşa katıldı.
Dünya Savaşı öncesinde, uçakların savaşlarda etkili bir şekilde kullanılmaya başlanması; başta İstanbul olmak üzere Osmanlı sınırları dâhilindeki birçok stratejik yerin, askeriye ve hükümet binalarının, sarayların, cephaneliklerin, köprüler, fabrikalar, su ve yiyecek depolarının hava saldırılarından korunması meselesini gündeme getirdi.
Bilhassa da devletin birçok yönetim kademesinin, padişah ve üst düzey idarecilerin, İslâm’ın Mukaddes Emanetlerini ve hanedan üyelerini bünyesinde barındıran Topkapı Sarayı’nın ve padişahların aile fertleriyle beraber ikamet ettikleri Harem Dairesi’nin, Beylerbeyi, Yıldız, Çırağan gibi sarayların güvenliğinin sağlanması icap ediyordu.
DÜŞMAN UÇAKLARI İSTANBUL SEMALARINDA
Cihan Harbi yıllarında Topkapı Sarayı’nın Gülhane tarafına da cephanelikler kurulmuştu. Cephaneliklerin, Hazine-i Hümâyûn eşyalarının korunduğu dairenin altında bulunması, bir kazaya yol açabileceği endişesini doğurdu.
Üstelik ara sıra İstanbul semalarında beliren, İtilaf Devletleri (özellikle İngiltere) hava kuvvetleri uçaklarının, bu cephaneliklerin civarına bomba atmaları, endişeleri bir kat daha artırdı.
Saldırıların birinde, Hazine-i Hümâyûn’un üçüncü hanesinin çatısı ve tavanını delerek düşen bir mermi, şans eseri patlamamıştı.
Hadisenin şahitlerinden olan, Sultan Vahdeddin’in damadı ve yaveri İsmail Hakkı (Okday) Bey, hatıralarında şu enteresan müşahedesini kaydetmekte: “Güzel İstanbul, hava hücumunun ilk acılarını kayınpederimin tahta çıkmasından yirmi gün sonra tatmıştır. İlk olarak 23 Temmuz Salı günü altı uçaktan kurulu bir düşman uçak filosu, şehrin göklerinde göründü ise de hiçbir bomba atmadan uzaklaştılar...”
Beliren endişeler ve süre giden savaş sebebiyle ortaya çıkabilecek muhtemel tehlikelerden Topkapı Sarayı’nı/Harem’i, içinde Mukaddes Emanetler’in muhafaza edildiği Hırkâ-i Saâdet Dairesi’ni ve Hazine-i Hümâyûn’u korumak maksadıyla 30 Temmuz 1918’de bir tezkire (kısa hatırlatma yazısı) hazırlandı.
Hazine-i Hümâyûn Kethüdalığı (Memurluğu) tarafından yazılan tezkire, Harbiye Nezareti’ne (Savaş/Savunma Bakanlığı’na) iletildi ve gerekli tedbirin alınması istendi.
HARBİYE NEZARETİ VE KAPALI ÇARŞI BOMBALANDI
Bu arada, 21 Ağustos 1918’de iki İngiliz hava filosu, Harbiye Nezareti (şimdiki İstanbul Üniversitesi) binasını hedef alan bir saldırı daha gerçekleştirdi. Onlarca kişinin yaralandığı, birçok dükkânın yıkıldığı bombardımanın gayesi, Osmanlı üzerinde baskı kurarak savaştan çekilmeye zorlamaktı.
İsmail Hakkı (Okday) Bey anılarında bu saldırıyı da doğruluyor ve dikkat çekici bilgiler aktarıyor: “21 Ağustos 1918’de iki ayrı filo halinde hücum eden düşman uçaklarının, Harbiye Nezareti binasını hedef tutarak attıkları bombalar, Kapalıçarşı civarına düşerek birkaç dükkânı yıkmış ve on kadar kimsenin de yaralanmasına sebep olmuştu. Anlaşılıyor ki, Irak, Suriye ve Filistin cephelerindeki bozgunlara rağmen, Türklerin direnmeleri İngilizleri fena halde sinirlendiriyor ve harbi başarıyla sonuçlandırmak gayesiyle devletin başşehrini bombalayarak nihai hedeflerine biran evvel ulaşmak istiyorlardı...”
HARBİYE’NİN KORUNMA TEDBİRLERİNE DAİR RAPORU
Hazine-i Hümâyûn Kethüdalığı’nın Harbiye Nezareti’ne yolladığı tezkirenin hemen akabinde gerçekleşen bu saldırıdan sonra Esliha (Silahlar) Müfettiş-i Umumiliği bir heyet teşkil etti. Heyet, 3 Eylül 1918 tarihinde bir korunma talimatnamesinin hazırlanmasına karar verdi ve aynı gün kaleme alınan layihayı (raporu) Harbiye Nezareti’ne gönderdi.
Raporda, bahis konusu binaların korunmasına yönelik tedbirlere ilişkin şu teklifler dile getirildi:
1)Topkapı Sarayı civarında bulunan projektörler ile Gülhane’deki mühimmat ambarları ve barakalar, uçakların saldırısı için bir sebep teşkil ettiğinden bunların adı geçen çevreden uzaklaştırılması gereklidir. (Gereği yapıldı.)
2)Uçak topları için inşa edilmekte olan mühimmat ambarları yer altına indirilmelidir. (Gereği yapıldı.)
3)Dördüncü hanede bulunan, kıymetli eşyaların olduğu sandıklar, bir, iki ve üçüncü hanelerin mahzenlerine nakledilmelidir.
4)Denize bakan dairelerde bulunan kıymetli porselenler bombaya karşı emniyette değildir. Bunlar, yakınındaki bitişik daireye nakledilmelidir ve bu dairenin pencere ve kapıları kum torbalarıyla kapatılmalıdır.
5)Mecidiye Köşkü, Mustafa Paşa Köşkü ve Bağdat Kasrı’nda bulunan kıymetli eşyalar buralardan uzaklaştırılmalı ve daha korunmuş sağlam bir binaya veya mahzene konmalıdır. Nakli mümkün olmayanlar kum torbalarıyla korunmalıdır.
6)İçinde kıymetli eşya, bayrak ve elbise ve diğerleri bulunan Hırkâ-i Saâdet Dairesi de bomba saldırılarına karşı emniyette değildir. Ortadaki tahta kubbenin usulüne göre yapılmış demir inşaat ile korunması ve üzerine bir tel örgü konması lazımdır. Emanet Hazinesi’nde bulunan eşya da yanındaki sağlam binaya nakledilmelidir.
7)Kütüphane ile kıymetli lambalar, kütüphane binasında bulunan mahzene nakledilmelidir.
8)Harem Dairesi’nin büyük kısmı ahşap olduğundan, yangın tehlikesiyle karşı karşıyadır. Geniş bir surette yangın söndürme tedbirleri alınmalıdır. Topkapı Sarayı’ndaki bütün yangın söndürme vasıtaları yetersizdir. Yeteri kadar kadro ve araç-gereçten oluşan bir itfaiye heyeti daima adı geçen yerde bulundurulmalıdır. Binanın tarihî kıymeti göz önüne alındığında, su tertibatının da yetersiz olduğu anlaşılır. Deniz suyunu sevk edecek bir tulumba ile doldurulmak üzere ayrıca bir su kulesinin inşası teklif edilir. Bu suretle, boru tertibatıyla kuruma su dağıtılması da mümkün olabilir.
9)Tarafımızdan atılan mermilere karşı sarayın korunması için Tayyare (Hava) Kumandanlığı ile işbirliği yapılması; mermilerin Topkapı Sarayı’na düşmemesine özen gösterilmesi gereklidir. (Gereği yapıldı.)
SON SALDIRI: 50 ÖLÜ, 100 YARALI
İngilizlerin, payitaht İstanbul’a düzenledikleri son hava saldırısı, Osmanlı’nın İtilaf Devletleri ile 30 Ekim 1918’de imzalayacağı Mondros Ateşkes Antlaşması’nın müzakerelerinin devam ettiği süreçte gerçekleşti.
İngiliz Amiral Calthorp başkanlığındaki İtilaf Devletleri Heyeti, ateşkes görüşmelerinin yapıldığı Limni Adası’nın Mondros Limanı’na demirleyen Agamemnon Zırhlısında, Bahriye Nazırı (Deniz Kuvvetleri Komutanı) Hüseyin Rauf (Orbay) Bey başkanlığındaki Osmanlı heyetini kabul etti.
İngilizler, ileri sürdükleri ağır hükümlerin Osmanlı heyeti tarafından itirazsız kabul edilmesini açıkça dayatıyor ve emri vaki yapıyorlardı.
Dahası, İngilizler baskıyı artırıp, Osmanlı’yı yıldırmak ve dize getirmek için 18 Ekim 1918’de iki hava filosunu İstanbul semalarına gönderdiler. Başta Padişah Vahdeddin olmak üzere, idarecilere ve halka gözdağı vermeyi ve pes ettirmeyi amaçlayan şiddetli bombardımanlar neticesinde en az 50 insan öldü, 100 civarında insan yaralandı.
Bu hayret verici gelişmeyi İsmail Hakkı (Okday) Bey’in verdiği şu bilgiler de destekliyor: “18 Ekim’de biri yedi uçaklık bir filo ile öğleden evvel, diğeri öğleden sonra beş uçaklık bir filo ile İstanbul’u bombaladılar. Bu seferki iki taarruzda atılan bombalar, elli İstanbullunun ölümüne, yüz kadarının da yaralanmasına sebep oldu.”1
Devlet-i Âli Osman’ın asırlarca payitahtlığını üstlenen Dersaadet’in ufuklarına adeta karabasan gibi çöken bu uğursuz saldırılar, kısa bir süre sonra ne yazık ki neticesini verdi. Önce, Osmanlı’yı fiilen akamete uğratacak olan Mondros Ateşkes Antlaşması’nın imzalanmasına; ardından, 13 Kasım 1918’de İstanbul’un İtilaf Devletlerince fiilen işgal edilmesine belli ölçüde tesir etti. Bu tarihten itibaren de zaten Osmanlı’nın, İstanbul’un ve topyekûn Anadolu’nun en kara ve sancılı yılları sökün edip geldi.
İsmail Çolak (Tarihçi-Yazar) - Ocak 2016
Dipnot: 1)H. Nadir Bıyıkoğlu, Türk Havacılık Sanayi, Savunma Sanayi Müsteşarlığı, Ankara 1991, s.8; Süleyman Beyoğlu, “Osmanlı Havacılığı ve İlk Havacılık Teşkilatı”, Türk Kültürü İnceleme Dergisi, İstanbul, 1999, Sayı: 1, s.143 vd.; Orhan Koloğlu, “Dünya’da İlk Hava Savaşı”, Tarih ve Toplum Dergisi, Şubat 1988, Sayı: 50, s.16-19 vd.; Emre Uçar, Türk Havacılık Sanayinde Kayseri Uçak Fabrikasının Yeri, Kayseri, 2013, s.16, 18-19; Yavuz Kansu, Sermet Şensöz, Yılmaz Öztuna, Havacılık Tarihinde Türkler–1, Hava Kuvvetleri Basımevi, Ankara 1971, s.120; Fatih Dervişoğlu, “İstikbalini Göklerde Arayan Ülke ve Türk Havacılık Sahasında Alman Menfaatleri Işığında Bir Ortaklık: Tomtaş”, Cumhuriyet International Journal of Education-CIJE, Vol. 3, 2014, s.68-69; Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Babıâli Evrak Odası, Belge No: 339872 (4 Belge), Belge No: 340471 (1 Belge); İsmail Hakkı Okday, Yanya’dan Ankara’ya, İstanbul, 1975, s. 381-383; Beyoğlu, “Topkapı Sarayı Bombalanacaktı!”, Tarih ve Medeniyet Dergisi, Eylül 1998, Sayı: 54, s.25, 27.
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak