Ara

15 Temmuz’u Unutmamak!

15 Temmuz’u Unutmamak!

Aradan yedi yıl geçmesine rağmen o gecenin yaşattıkları içimizde dipdiri duruyor. Kolay değil böylesi bir ihâneti sindirmek. Düşünün ki bu ülkenin meclisi İstiklal Harbi'nde dahi bombalanamadı. Kadîm düşmanlarımız buna hiç cesâret edemedi. Mondros sonrası İstanbul’u işgāl eden itilaf devletleri dahi namlularını çevirdikleri devlet binâlarını bombalayamadı. Çünkü böylesi bir hareketin dünyânın en kalabalık şehirlerinden biri olan İstanbul’da infiâl oluşturacağını biliyorlardı.

Kadîm düşmanlarımızın yapamadığını taşeron bir terör örgütünün devletin içine sızmış militanları yaptı. FETÖ bu anlamda Türk târihinde bir kırılmaya sebep olmuştur. Nitekim boyunlarında terör elebaşının isminin ve sözde cennetten kendisine ayrılan köşenin sözde tapularıyla havada uçan hāin pilotlar bu topraklardan devşirilmişti. Her biri çocuk yaşta örgütün eline düşen bu çocuklar zamanla birer mankurta dönüştürüldü. Beyinleri öylesine etkili şekilde yıkandı ki kendi ana-babalarını, kendi topraklarını tanıyamaz hâle geldiler. Gölbaşı Özel Harekat merkezine yarım tonluk bombaları atanlar işte bu mankurtlardı. Hiç düşünmediler, kendilerine ne emredildiyse yaptılar.

Bu manzara milletimizde derin bir travmaya yol açmıştır. Hâlen de bu travmayı atlatmaya çalışıyoruz. Çünkü bizim milletimiz savaşır, can verir, sıkıntı çeker, açlığa ve acıya dayanır lâkin ihânete hele ki kendi elleriyle beslediği bir karganın gözünü oymaya çalışmasına tahammül edemez. O gece milletimizin bir sel misâli alanlara inmesinin sebebi gördükleri bu ihânet karşısındaki derin tiksintidir.

Bu milletin öz evlâtları herkesi kendi gibi bilir. İlk kez tanıştığı insanlarda art niyet aramaz, işin ardını arkasını araştırma derdine düşmez. Hele ki Allâh'ın adını anan herkese karşı büyük saygı besler, ataların geleneğine uyarak bunları baş tâcı eder. Ekmeğinden verir, yedirir, içirir, ağırlar. Tüm bunları gönlünün zenginliğiyle sırf Allah rızâsı için yapar. Bizim milletimiz ihânet bilmez, cephedeki düşmanlarına bile merhamet gösterir. Târihimiz bunun güzîde örnekleriyle doludur.

Batılı devletler ve özellikle ABD yıllarca ülkemizdeki iktidârı değiştirmek için farklı girişimlerde bulundu. Ekonomik, siyâsî, kültürel operasyonlar, Gezi benzeri ayaklanmalar çıkartarak bunu gerçekleştirmeye çalışsa da buna muvaffak olamadı. Nihâyetinde kendi projesi olan FETÖ’yü devreye sokarak askerî darbe girişiminde bulundu. ABD merkezli bir think-tank kuruluşu bu FETÖ yapılanmasını Osmanlı’nın uyguladığı Yeniçeri ocağının bir benzeri olarak yorumlamış. Osmanlı nasıl ki Balkanlardan devşirdiği Hristiyan çocuklarını yetiştirip cepheye sürdüyse ABD de Anadolu çocuklarını devşirip bize karşı kullanmış. Batılıların hâfızasındaki bu derin nefreti iyi okumalıyız. CIA destekli bu projenin din ve cemaat kisvesi altında ülkemizde palazlanması hepimizin algılarını altüst etti. Kavramlarla birlikte hüsnü zan ve güven duygusu aşındı. İnsanlarımız derin bir travmaya kapıldı. Uzun vâdede bunun sosyal, kültürel, siyâsî pek çok yansımaları olacaktır.

O gece hakîkî her Müslüman vatan evlâdının yaşadığı duygu derin bir hayâl kırıklığı, nefret ve intikamdı. FETÖ gibi bu topraklardan beslenmiş bir yapılanmanın böylesi bir girişime cüret etmesi geleneksel kodlarımızın ortaya çıkmasına sebep oldu. Havada gezinen uçak ve helikopterlere levye fırlatmak, pompalıyla ateş açmak, göğsünü açıp meydan okumak işte bu duyguların yansımalarıydı. Biz buna Çanakkale Ruhu diyoruz. Yâni ölmekten değil ülkenin işgāle uğramasından, vatanın ve nâmusun elden gideceğinden endîşe etmek ve bu sebeple korkusuzca kurşunların üzerine yürüyebilmek.

15 Temmuz sâdece bir darbe girişimi olarak görülmemelidir. 15 Temmuz aslı itibâriyle bir işgāl girişimiydi. ABD ve NATO odaklı bu işgāl girişimi uzun planlamaların sonucu uygulamaya sokuldu. Fakat işgālciler bir şeyi unutmuştu; millet artık o eski millet değildi. Yıllarca özüne yabancılaştırılan, dinden uzaklaştırılan, Batılılaştırılmaya çalışılan nesillerin yerini öz değerleriyle barışık yeni bir nesil almıştı. Bu nesil baş eğmeyen, zorlamalara karşı tepkisini gösteren, değerlerine dönük saldırılara sessiz kalmayan, ipi dışarda olanların kahpeliklerine geçit vermeyen ve işgālcilerin tüm öngörülerini altüst eden yeni bir nesildi. Şehitlerimizin çoğunun 20-35 yaş arası gençlerden oluşması bunun göstergelerindendir.

15 Temmuz bir mîlattır. Artık bu millete yönelik her türlü darbe girişiminin akāmete uğrayacağının îlânıdır. Bu sebeple de son darbe girişiminden sonra farklı yöntemler denemeye giriştiler. ABD merkezli bu planlar bitmedi ve bitmeyecek. Bizler 15 Temmuz rûhunu yaşattıkça hangi planı yaparlarsa yapsınlar başarısız olacaklardır. Yeter ki biz kendi içimizde tefrîkaya düşmeyelim, birliğimizi-dirliğimizi muhafaza edelim. Bunun yolu da her dâim millete kulak vermekten, milletin derdiyle hemhâl olmaktan ve iktidar şehvetine kapılmamaktan geçiyor.

Şehit Münir Alkan’a Mektup

Yüzünde şehit edâsı vardı. Bunu ilk gördüğümde söylemek istemiştim ama söyleyemedim. O gece seni şehâdete koşarken gördüğümde işte o hakîkati hatırladım. Koşarak gidiyordun, ne korku, ne endîşe ne de tereddüt, âdetâ gülercesine…

İsmin gibi yüzünden yayılan bir nur vardı. Bunu annene de söylemek isterdim. O anne ki başındaki tülbendinde nice duānın hâtırası saklı. Her namaz sonrasında evlâdı için edilmiş duālar. “Rabbim, Münir’imi Râzı olduğun kullardan eyle”.

Tertemizdin, için de dışın da aynı temizliğin nişânelerini taşırdı. Tertipli, düzenli bir hayat yaşamak, âilene ve milletine yaraşır bir evlât olmak yegâne gāyendi. Her hâlin içinin aynasıydı. Başını secdeye koyduğunda bu âlemin ötesindeki ebedî hakîkati yaşardın.

Görevini, sorumluluğunu nâmusun bilirdin. O gece seni kurşunların üzerine koşarken görmek beni hiç şaşırtmadı. Kurşunlar sorumlu olduğun âmirine isâbet etmesin diye vücûdunu siper edişin şimdi gözümün önüne geliyor. O an kızınla parkta yürüdüğünü hatırlıyordun kim bilir.

Kızına olan tutkunu biliyorum. Hem hangi baba kızına tutkun değildir ki?… Ama sen bir başkaydın. Kızını gördüğün an tüm yorgunluğun uçup giderdi. İsterdin ki kızını içine doldursunlar, taşsın, sel olsun bu sevgi. Kırda bayırda kızını omzuna alıp gezerdin, yüzünü gülerken görenler orada kızın veya eşin olduğunu anlardı.

O gece biliyordun, anlamıştın. Bu sebeple eşine “seni seviyorum” diye yazmayı uygun görmüştün. Şehâdetin yaklaştığı o anda kıymetline yazdığın o cümle şimdi tüm semâda yankılanıyor. Şehitler ölmez, biliyorsun. Şimdi tam bu anda eşin de kızın da annen de baban da sesini duyuyordur emînim.

İnsan ülkesi için, milleti için, nâmusu için yaşar. Sen o gece sâdece âilenin değil tüm milletin nâmusunu korumak için atıldın kurşunların üzerine. Şehâdeti haber veren o son anlarda âmirinle göz göze geldiğinde “Vatan sağ olsun” dediğini biliyorum. “Beni düşünme âmirim, bu yolda şehit olmak benim görevim. Vatan sağ olsun”.

FETÖ’cü hāinler o gece köprüde yürüyen bir nur gördüklerinde onu söndürmek için silahlarına davrandılar. Zannediyorlardı ki kurşun sıksalar o nur sönecek ve kirli emellerine ulaşacaklar. Şehitlerin bedeninden yükselen her nur kement olup zālimlerin boynuna atıldı. Onları yakaladı ve ebedî cehennemin dibine fırlattı.

Hz. Peygamberin ağuşunu açtığı o gece koşarak gidiyordun menziline. Saat 21.45… Vatan emniyetten çıkış yaptınız. Mustafa Çalışkan, Mehmet Onay ve sen bir nur heykeli misâli dimdik menzile koşuyordunuz. Sizi görenler endîşeden sıyrıldı, korkudan eser kalmadı hiçbirinde. Çünkü îmânın ve irâdenin heykeli sizin duruşunuzdan yansıyordu.

Geçenlerde senin ismini taşıyan Fen Lisesinin öğrencilerini gördüm. “Bir Münir ölür, bin Münir gelir” diye haykırıyorlardı. Elbet sen de görmüşsündür. Onlara dedim ki: Münir ölmedi, hepimizden daha diri ve ufuk çizgisinde her gün dolaşıp sizleri izliyor. O vakit göğe bakıp selâmladılar seni.

Her yanda ismin var şimdi: Okullar, parklar, caddeler, karakollar ve kitaplar. Ama biliyorum ki cennetteki makāmını gördükçe “keşke bin kez dirilsem ve yine Allah için, ülkem için, milletim için ölsem” diyorsundur. Zâten hiçbir zaman övülmeyi sevmezdin. Birisi ufacık bir övgü dizse mahcup bir edâ ile başını öne eğerdin. Ne mutlu şehitlik makāmını yaşarken de giderken de diri tutan Münirlere…

Ey şehit! Gözün arkada kalmasın. Bu millet emânetini gözü gibi koruyacak. Nice Münirler doğdu izinden yürüyecek. Ne mutlu bu yolu açan Münirlere, ne mutlu ölümü öldüren dirilere. Bizleri de ebedî âlemde şâhitlerinden say olur mu? Allâh'a emânet ol değerli dost, nur yüzlü şehit.

Temmuz 2023, sayfa no: 58-59-60-61

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak