Ara

Bereketle Huzur Bağlılaşım Hâlindedir

Bereketle Huzur Bağlılaşım Hâlindedir

Bereketle Huzur Bağlılaşım Hâlindedir

Rasim Özdenören

Bereketle huzur bağlılaşım hâlindedir. Huzur bereketin fonksiyonudur. Bereketin olduğu yerde huzur da bulunur. Bereket yoksa huzur da olmaz. Huzûrun karşıtı kargaşadır, karmaşadır, kaygıdır. Kargaşa ve karmaşa, kaygı insanı asal uğraşı alanından uzaklaştırır. Onu başka alanlara sevk eder: Asabiyete, lüzumsuz işlerle boğuşmaya... Ama huzur hâlinde, insanlar kendilerini asal işlerine verir. Dolayısıyla yaşam biçiminde ve iş ortamında verimlilik olur. Verimlilik, aynı emekle ve aynı zaman diliminde daha az mâliyetle daha çok ürün elde etme demektir. Kargaşa hâlinde, emeğin ve zamânın bir bölümü ürün elde etmeye değil, fakat üretime engel teşkîl eden mazarratı ortadan kaldırmaya tahsîs edilir. Örneğin ülkemizi son 40 yıldan bu yana uğraştıran terör belâsının defedilmesi için tahsîs edilen her türlü iktisâdî değerin üretimden alıkonulması durumu çarpıcı bir örnektir. Karmaşa huzûru baltalıyor, huzur yokluğu verimliliği baltalıyor. Verimliliğin fıkdânı da bereketi baltalıyor. Çünkü verimsizlik açgözlülüğü çağırıyor. Açgözlülük ise bereket kavramıyla karşıt saflarda yer alıyor. Bereket kanâattedir. Kanâat etmesini bilmemek, bu demektir ki eldekiyle yetinmesini başaramamak açgözlülüğün işâretidir. Açgözlülük bir bakıma şükrün ve hamdın ortadan kalkmış olmasına delâlet eder. Eldekiyle yetinme yerine, insanı her defasında elde bulunandan daha fazlasını talep etmeye yöneltir. Bereket soyut halde bolluk veya çokluk kavramlarıyla özdeş değildir. Onlardan daha fazlasını ifâde eder. Bir ürün bol ve çok olabilir. Ama açgözlünün indinde ürün ne kadar çok olursa olsun onunla yetinme niyeti yoksa aslâ kimseye yetmez. Ama ürün az da olsa onunla yetinmesini bilen için bereketlenir. Sonuç: O az ürün ondan talepte bulunan herkese yeter. Bütün bu söylediğimiz cümleler günümüzün maddeci, pozitivist kafa yapısıyla olaya bakanlara bir anlam ifâde etmeyebilir. Ama Müslümanca bir kafa yapısıyla olaya bakanların doğal dünyâsı zâten betimlemeye çalıştığımız dünyânın doğal hayat tarzı olarak tezâhür eder. Dermeyân ettiğimiz bu mütâlaamız bizim eski sofra düzenini bilmeyen, o sofrada hiç yemek yememiş birine ve meselâ batılı insana herhangi bir anlam ifâde etmez ve herhangi bir çağrışımda bulunmaz. Kültürümüzün eski sofrasında çorba leğeni sofranın ortasına kurulur ve herkes aynı kaptan çorbasını içerdi. Eğer kaşık sayısı az gelirse kaşıklar da münâvebe ile kullanılırdı. Ve sofraya oturanlar yemeğe bismillah diye başlayıp sofradan kalkarken aynı zamanda doyduğunu ifâde sadedinde elhamdülillah derdi. İşte, bereket buradaydı... Şu husus da vurgulanmalı: Eski tarz yoksulluk ile modern yoksulluk arasında da fark var. Eski tarz yoksullukta yoksulun kim olduğu bilinirdi. Yoksulluk kınanmadığı gibi ona uzanan yardım eli de eksik olmazdı. Günümüz yoksulluğu da farklı: Kişi yoksul olduğunu saklamak istiyor. Karnı belki aç ama altındaki otomobilin direksiyonuna kurulmuş oturuyor. Yoksulluğunu gizleme hâli asâletten ileri gelmiyor. Kınanma korkusundan neşet ediyor. Çalışan kadın belki evine ekmeğini zor götürüyor, ama ekmek parasını süs malzemesine vermek zorunda hissediyor kendini. Bunu belki isteyerek yapmıyor ama modern hayat tarzı onu böyle olmaya zorluyor. Böylece yoksulluk kişinin üzerine yapışıp kalıyor; yoksulluk inatla ısrarla devâm edip gidiyor. Bu hayat tarzı insanı aynı zamanda hesapçı hâle getiriyor. Hesâbını bilmekle, başka bir söyleyişle mâkûl olmakla hesapçı olmak başka başka tutumlar. İşsiz kalma korkusuyla eşleşmiş olarak yürüyen açlık korkusu insanı hesapçı hâle getiriyor ve onu yarınını karartmaya götüren kaygıya sevk ediyor. Günümüz insanı belki midesini dolduruyor ama doymuyor. Kendini doymamış hissettiği için de açlık yaşıyor. Açgözlülüğünün önünü alamıyor. Ve sonuçta nedenini kestiremediği sürekli bir huzursuzluk hâlini hayat tarzına dönüştürüyor. Bolluk içinde darlık denen yaşam biçimi tam da budur. Böylece huzurla bereketin müterâfık (eşleşmiş) olduğunu söylemiş oluyoruz. Hayâtımızı bereketli kılacaksak onu verimli hâle getirmek zorundayız. Verimlilik servete ve huzûra yol açar. Tekrâren söylersek, hayâtımızın süreçteki her noktasını besmeleyle başlatıp hamd ile bitirmeyi kendimize şiâr edinmenin yolunu açık tutmalıyız. Bereket ile huzur orada, hamd ve şükür ortamında buluşmayı sağlayacak.

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak