Ara

Filistin’imize Karşı “Bana Ne”cilik

Filistin’imize Karşı “Bana Ne”cilik

Filistin’imize Karşı “Bana Ne”cilik
Eyüp Güzel

Avrupa’nın ortasındayım. Bir vesîleyle gittiğim Fransa’nın çeşitli şehirlerinde geziniyorum. Devâsâ kiliseleri var. Bir-iki tânesine merâk edip girdim. İyi ki de girmişim çünkü bir kez daha ve daha daha içten bir şekilde “Elhamdülillah Müslümanım” dedim. Ayakkabılarla girilecek kadar nezâketsiz bir mâbed anlayışı… Kasvetli ve ağır. Bırakın câmilerimizi, türbelerimize bile gittiğimizde bulduğumuz huzûrun zerresini bulamıyorsunuz kiliselerde.

İnanç kisvesi altında toplanan haçlıların ülkesinde kiliselerin mânevî değeri yok. Satılan, kapatılan kiliselerin sayısı bir hayli fazla. Gördüğüm o devâsâ kiliselerin tek değeri turizme açık oluşu.

Büyük kiliselerin, turizme hizmet etmelerinin yanı sıra ilgilenmiş olduğu başka alanlar da oldu. Çanakkale ile ilgilenmiş, Kut’ül Amâre ile ilgilenmiş. Urfa ve Antakya’yla, İstanbul’la ve Kudüs’le ilgilenmiş. Yetmemiş Şam’la, Halep’le ve Cezayir’le ilgilenmiş. Velhâsıl Anadolu ile Ortadoğu’yu ve Arap yarımadasını yakın tâkîbe almışlar, gündemlerinde tutmuşlar hep.

“Bize ne Irak’tan Suriye’den, Filistin’den” diyenlere de öyle demelerini onlar öğretmiş.

İlk haçlı orduları Fransa’nın Clermont şehrindeki bir kilisede toplanan Kral ve Papaları tarafından alınan kararla kuruldu. Fransa’daki kilisede alınan kararla ilk haçlı seferleri başlamış ve Urfa, Tarsus, Antakya gibi yerler kuşatılarak buralarda kontluklar kurmuşlar. Anadolu’nun her bir köşesinde oluk oluk sivillerin kanlarını akıtmışlar ve yine de “Bana ne” dememişler.

Sonraki Haçlı Seferleri ise işgâl ettikleri Kudüs’te, ilk kıblemizin yurdunda alınan kararla devâm etmişti.

Farkına varalım veya varmamış olalım ama bize, Filistin meselesine sırt çevirip “Bana ne” demeyi öğrettiler. Koca bir ümmet idik, bizi böldüler. Önce milletlere, ardından mezheplere… “Araplar bizi arkadan vurdu” demeye alıştırdılar ve buna inanmamız kolay oldu. “Arap saçı” gibi hakirleştirici cümleleri dilimize yerleştirdiler. Köpeklerimize bile “Arap” ismini koymaktan çekinmedik. Kürtlerin, Türklerin ve Arapların yüzyıllarca bir araya gelip güçlü bir ümmet ve kardeşler olabildiğini bize unutturdular. Son yüz yıl boyunca Filistinlilerin topraklarını sattığı yalanını da yine oraları işgâl edenler bize öğrettiler.

Müslümansanız “Bana ne” demenize müsâade yok. ‘Bana ne’ demeyen haçlı ve siyonist’ten de mi bunu anlamıyoruz?

Kendi târîhimiz “bana ne” demeden dertlenen ve bir başına yola çıkarak zaman içerisinde büyük kitlelerin hidâyetine vesîle olanların hikâyeleriyle dolu. Hacı Hasan Efendi (ks) (Allah ondan râzı olsun) o örneklerden biridir.

Kudüs’ünü, Mescid-i Aksâ’nı gündemine, duâlarına, çalışma programlarına almanın yollarını aramayı sürdür. Ümmetin adamlarına yakışan budur.

Mart 2020, sayfa no: 60-61

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak