Ara

Cihâdı Kendimize Uydurmanın Adı: Sosyal Medya Cihâdı

Cihâdı Kendimize Uydurmanın Adı: Sosyal Medya Cihâdı

Allah (cc) kâinâtı yarattı. Donattı. İnsanın yaşaması için dizayn etti. Kıvâmına getirdi. Hazır bir sofra gibi insanın bütün ihtiyaçlarını karşılamaya hazır olunca, insanı halîfesi1 olarak oraya atadı. İnsanın geçici ikâmetgâhı olan misâfirhânesinde yolunu şaşırıp başka kulvarlara kaymaması için de insana rehberlik edecek kullarını gönderdi, kitaplarını indirdi. Dolaylı olarak insana yâni bize dedi ki: Benim size indirdiğim vahye uymaz Benimle irtibâtı koparırsanız, yolunuzu şaşırırsanız sonucu kötü bitecek bir menzile varırsınız.2 Ama eğer alıcılarınızı Benim sizden istediğim koordinatlara göre ayarlar, navigasyonuma (vahye) uyarsanız o zaman menzil-i maksûda, güzel bir sonuca varırsınız.3

Siz bu minvâl üzere hareket ederken önünüze engeller çıkarsa bu engelleri de ortadan kaldırmak için her türlü gayreti gösterin. Cihâd edin. Arapça’da “güç ve gayret sarfetmek, bir işi başarmak için elinden gelen bütün imkânları kullanmak” mânâsındaki cehd kökünden türeyen cihâd kelimesi, İslâmî literatürde “dînî emirleri öğrenip ona göre yaşamak ve başkalarına öğretmek, iyiliği emredip kötülükten sakındırmaya çalışmak, İslâm’ı tebliğ, nefse ve dış düşmanlara karşı mücâdele vermek” şeklindeki genel ve kapsamlı anlamı yanında fıkıh terimi olarak daha çok müslüman olmayanlarla savaş anlamında, tasavvufta ise nefs-i emmâreyi yenme çabası için kullanılmıştır.4

Cihâd kavramının kapsam alanına baktığımızda onun süreklilik ve dinamizm gerektirdiğini görürüz. Çünkü Allâh’ın istediği gibi yaşamaya çalışan bir kimsenin karşısına önce özünde sakladığı nefsi, sonra şeytan başta olmak üzere Allâh’ın yaşam tarzını reddeden, kendi hevâ ve arzularına göre yaşam tarzları geliştirenler engel çıkaracaktır. Bu da cihâdı hem devamlı kılacak hem de yaşadığı ortam ve şartlara göre çeşitlendirecektir.

Buna göre gerçek anlamda cihâd Allâh’ın rızâsını kazanmak5 ve Allâh’ın hak mesajını üstün tutmak amacıyla yapılır.6 Bu ise bâzan mal, bâzan el, bâzan dil7 ve gerektiğinde can ile8 Allah yolunda mücâdele etmek anlamına gelir. Bu mücâdele öncelikle insanın kendi nefsi ile olan cihâdı ile başlar.9 Çünkü Yüce Rabbimiz, “Ey îmân edenler! Kendinizi ve âilenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun...”10 buyurmaktadır.

“Müslüman’ın nefsi ile olan cihâdı, dînî konulardaki cehâletin giderilmesi ile başlar. Kişinin İslâm’ı en güzel şekilde öğrenip hayâtını ona göre tanzîm etmesi cihâdın bireysel boyutunu teşkîl etmektedir. Fakat dînin emir ve yasaklarının öğrenilmesinin yanında bunların uygulanmasında da insanın karşılaşacağı birtakım zorluklar vardır. Bunların başında ise insanı kötülüğe sevk eden nefisvardır. Bunun için Peygamber Efendimiz, “…Mücâhid, Allâh’a itâat yolunda nefsi ile cihâd edendir...”11 buyurarak nefsin arzuları ile baş etmenin zorluğuna işâret etmiştir. Dünyânın, insanı aldatan her türlü meşgalesini bir kenara bırakıp Allâh’ın rızâsına uygun bir hayat yaşayabilmek gerçekten de kolay bir iş değildir. İşte kişi, kendi nefsi ile olan cihâdında başarılı olabilirse, o zaman İslâm düşmanlarına karşı olan cihâdında da zafer elde edebilir.”12

Sevgili Peygamberimiz’den (sav) îtibâren İslâm’ın kısa zamanda geniş bir coğrafyaya yayılması cihadla olmuştur. İslâm medeniyetinin ve Müslümanların altın çağını yaşadığı ve dünyâ gündeminde ve gidişâtında söz sâhibi olduğu dönemler cihâd rûhunun ve dinamizminin en canlı olduğu dönemlerdir. Bu ruh kaybedildikten sonra Müslümanlar dünyâ gündeminde mevzi kaybetmeye başladılar. Hattâ gerilediler. Bu da yetmezmiş gibi değerlerini bile korumaktan âciz hâle geldiler. Düşmanın hîle ve hamlelerine karşılık veremediler. Tedbir alamadılar. Rabbimiz bunu bize emrettiği halde: “Onlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve savaş atları hazırlayın. Onlarla Allâh’ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve bunlardan başka sizin bilmediğiniz fakat Allâh’ın bildiği diğer düşmanları korkutursunuz. Allah yolunda her ne harcarsanız karşılığı size tam olarak ödenir. Size zulmedilmez.”13

Biz bu âyetin gereklerini yerine getiremedik, çağın gerektirdiği cihâd tekniklerini geliştiremedik. Düşmanlarımızın geliştirdiği savaş stratejilerine ve hamlelerine ayak uyduramadık. Gerekli reaksiyonu gösteremedik. Onlara bırakın karşı koymayı, mücâhedeyi, gâlibiyeti; kendimizi korumaktan bile âciz kaldık. Zilleti yaşıyoruz ümmet olarak. Bütün cephelerde kaybediyoruz. Onlar da bizimle istedikleri gibi oynuyorlar. Bu zillet ve meskenetten kurtulmak için bizi çökerttikleri alanlarda yeniden cihâd rûhuna ve gerekli fedâkârlığa dönmemiz gerekir.

Çağımızın kitleler arası etkileşim ve mücâdele metotları içinde kültürün ilk sırada yer aldığı muhakkaktır. Bundan dolayı günümüzde cihâdın, geçmişte olduğundan daha fazla, cephe savaşından ekonomi ve kültür mücâdelesi alanlarına kaydırılması zarûreti doğmuştur.14 Bunlara sosyal medyayı ve biyolojik savaşı da eklememiz gerekir. Aksi takdirde neslimizi ve geleceğimizi korumamız çok güç görünmektedir. Cihâd bedel ister. Eğer bu bedel ödemeyi göze almaz cihâdı terk edersek o zaman başımıza gelecek olanlara hazır olmalıyız. “De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabânız, kazandığınız mallar, kesâda uğramasından korktuğunuz ticâret, hoşlandığınız meskenler size Allah'tan, Rasûlünden ve Allah yolunda cihâd etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fâsıklar topluluğunu hidâyete erdirmez.”15 Buradaki emirden maksat Allâh’ın azâbıdır.16

Cihâdın terkedilmesi hâlinde yeryüzünde bir fitne, büyük bir fesâd baş göstereceğini ifâde eden âyetteki17 fitne ve fesaddan maksad da başta tevhîd inancı olmak üzere ilâhî hükümlerin ve insan haklarının çiğnenmesi olmalıdır.18

Rabbimiz: “Allah uğrunda hakkıyla cihâd edin.”19 buyurmaktadır. “Gerektiği gibi” kaydının konması hakkında: “a) Dünyâ menfaati gözetmeksizin sırf Allâh’a ibâdet anlayışıyla cihâd ediniz, b) Allah yolunda çaba harcarken kınanmaktan çekinmeyiniz, c) Dînin îcablarını ayakta tutmak için maddî-mânevî her türlü imkânı seferber ediniz ve nefsinize uymayınız” gibi açıklamalar yapılmıştır.20

Çok önemli emirlerden olan cihâd yükümlülüğünü ya gereği gibi yerine getiririz ya da bize savaş açılan her cephede zilleti, yenilgiyi yaşamaya devâm ederiz. Keşmir, Arakan, Filistin, Suriye ve diğer İslâm beldelerinde savaşta zillet yaşıyoruz. Kültürümüz zâten gayrimüslimlerin istîlâsında. Ekonomik olarak kapitalizmin çarklarında onların istediği gibi ezilip duruyoruz. Sosyal medyada onları taklîd etmekle meşgûlüz. Bize verdikleri tahrîbâtın farkında bile değiliz. Neslimiz yok ediliyor. Nefislerimiz zâten dünyevîleşmiş, zevk u sefâ, hobi ve fobilerin peşinde; cihâdımız da bedel ödemek istemediğimiz cihâda döndü. Sosyal medyada attığımız kurusıkı nâralar bizi zilletten kurtarır mı? Ya da cihad sayılır mı? Ona da siz karar verin.

Dipnotlar

1 Bakara, 30.

2 Bkz. Bakara, 129., Bakara, 202., Âl-i İmran, 12-123.

3 Ra’d, 22-24-335

4 Ahmet ÖZEL. Prof. Dr. ”Cihâd”. TDV İslâm Ansiklopedisi.(İstanbul 1993) 7, 531-534 

5 Ebû Dâvûd, Cihâd 24

6 Buhârî, İlim 45

7 Nesâî, Cihâd, 1.

8 Ebû Dâvûd, Vitr, 12

9 Diyanet İşleri Başkanlığı. Hadislerle İslâm.( Ankara 2013) 4,471

10 Tahrîm 6

11 İbn Hanbel, VI, 22

12 Hadislerle İslâm 4,477

13 Enfâl, 60.

14 Bekir TOPALOĞLU, Prof. Dr. ”Cihâd”. TDV İslâm Ansiklopedisi.(İstanbul 1993) 7, 531-534) 

15 Tevbe, 24.

16 Bkz. İbni Kesir. Tefsiru Kuranil Azim.

17 el-Enfâl, 73.

18 Topaloğlu. Age

19 Hac, 78.

20 Kur'an Yolu Tefsiri 3, 755-760

 

Nisan 2020, sayfa no: 22-23-24-25

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak