Ara

Çanakkale’de “Savaş Suçu” İşlendi!

Çanakkale’de “Savaş Suçu” İşlendi!
Çanakkale Savaşı’nda İtilaf Devletlerinin -Mehmet Akif’in, “yırtıcılıkta sırtlanları geçmişti beşer” ifâdesiyle tasvir ettiği- barbarlıkları karşısında Osmanlı askerleri, böylesi bir ölüm-kalım savaşında dahi insanlık ve merhametini kaybetmemiş; târihe geçen insânî davranış şâheserleri sergilemiştir.1 Çanakkale’de gösterilen insânî davranışlar bizim Batı medeniyetinden farkımızı ve açık üstünlüğümüzü ortaya koymuştur. Savaş sırasında hastaneleri bombalayarak; mâsum ve korumasız durumdaki sivillere ve yerleşim yerlerine zarar vererek ve dahası zehirli ve boğucu gazlar ve kimyâsal bombalar kullanarak savaş ve insanlık suçu işlemekten bir lahza geri durmayan, medeniyet görüntüsüne bürünmüş Batı’nın gerçek yüzünü ve kan dökücü özelliğini de gözler önüne sermiştir HASTANELERİ BİLE BOMBALADILAR! İngilizler Çanakkale'de direnen Osmanlı askerini yok etmek için her türlü yolu denemekten çekinmedikleri gibi, uluslararası anlaşmaları ve savaş hukûkunu hiçe sayıp sivil insanları da katletmişlerdir. Çanakkale’nin çevresindeki sivil yerleşim yerlerine saldırarak birçok kadını, çocuğu ve yaşlı insanı şehit etmişlerdir. Savaşla ilgisi olmayan yolcu ve ticâret gemilerini hedef alıp mâsum insanları ve tüccarları acımadan öldürmüşlerdir. Müttefik denizaltıları her çeşit medenî ve insânî hakları çiğneyerek Mudanya ve Tekfurdağı’ndaki yolcu gemilerine saldırmışlardır. Hattâ Osmanlı’nın sahra hastanelerini, hastane gemilerini ve sargı merkezlerini bombalamışlardır. Müttefik uçakları, üzerinde Hilâl-i Ahmer işâretleri olan Akbaş Tekkesi hastane çadırlarını vurmuşlardır. Oysa 1906’da imzâlanan Uluslararası Cenevre Sözleşmesi’ne göre savaş esnâsında hastanelerin bombalanması yasaktı. 10 Mayıs 1915 târihli, Başkumandan Vekîli Enver Paşa imzâlı arşiv belgesinde İngiliz savaş gemilerinin, Maydos kasabasında bulunan, Hilâl-i Ahmer bayrağı çekmiş hastaneyi bombaladıkları; 30 yaralı askerin şehit düşmesine sebep oldukları belirtilmiştir. Belgenin sûreti aynen şöyledir: “Osmanlı Ordu-yı Hümâyûnu Başkumandanlığı Vekâleti Şube: 7 Numara: 1934/1408 Hâriciye Nezâret-i Celîlesi'ne Ma‘rûz-ı çâker-i kemîneleridir İngilizler Çanakkale muharebâtı esnâsında sâbit balonları i‘ânesiyle Maydos kasabası ve o meyânda Hilâl-i Ahmer bayrağı çekmiş olan hastahâneyi her türlü kavâ‘id ve ta‘ahhüdât-ı düveliye hâricinde bombardıman ederek otuz kadar mecrûhumuzu şehîd etmişlerdir. Bundan dolayı fîmâ ba‘d gerek hastahânelerimize ve gerek Marmara'da seyr ü sefer eden hastahâne gemilerimize bir taarruz vukû‘unda elimizdeki sivil ve asker İngiliz üserâsına karşı bi'l-mukâbele en şedîd tedâbîrin ittihâzından geri durulmayacağının Amerika Sefâreti vâsıtasıyla İngiltere Hükûmeti'ne ifhâmına müsaade-i fahîmâneleri müsterhamdır. Ol bâbda emr u fermân hazret-i veliyyü'l-emrindir. Fî 25 Cemâziyelâhir sene [1]333 ve fî 23 Nisan [1]331 / [10 Mayıs 1915] Başkumandan Vekili Enver” Bunu, Çanakkale Cephesi Komutanı Alman General Liman Von Sanders de doğrulamıştır: “Önceden mâmur bir yer olan Maydos Kasabası 29 Nisan günü İngilizler tarafından top ateşiyle yakıldı. Gemilerden atılan tahrip mermilerine kurban giden ilk binâ yaralılarla ağzına kadar dolu olan mevki hastanesiydi. Hastanede çıkan yangının hızla yayılmasından dolayı bütün kurtarma teşebbüslerine rağmen kurban olan birçok Türk yaralısı arasında yirmi beş kadar İngiliz yaralısı da ölmüştü.” 2 Ağustos 1915’de Müttefiklerin, Kumkale'nin takrîben 20 kilometre doğusunda bulunan Ezine’deki hastaneyi bombalamaları sonucunda hasta bir asker ağır şekilde yaralanmıştır. Bunların hâricinde, arşiv belgelerine göre çeşitli târihlerde Halil Paşa Çiftliği; Çamburnu’ndaki hastane; Arıburnu mıntıkasındaki hafif ve ağır yaralı hastanelerin civârı; Çanakkale Merkez Hastanesi; Soğandere civârındaki seyyar hastaneler; Ağaderesi civârındaki ve Galata Köyü’ndeki hastane; Yalova Hastanesi ve Havuzludere’deki hastaneler bombalanmıştır. Bu gerçeği, savaşa katılan Avusturyalı Harold Olive Newman’ın mektubunda geçen şu ifâdeler de ispatlamaktadır: “O savaşta bizleri en fazla etkileyen durumlardan biri de Türk askerlerinin centilmenlikleri olmuştur. Anzak Koyu açıklarında demirlemiş bulunan Hastane gemimiz dâimâ Türk topçusu tarafından büyük bir dikkatle korunmuştur. Zaman zaman savaş gemilerimiz hastane gemisine yaklaşınca Türk topçusu Kızılhaç işâretini taşıyan gemiye zarar vermemek için hemen ateş kesmekten geri kalmıyordu.” Robert R. James ise “Gelibolu Hatıratı” adlı kitabında şunları yazmıştır: “Türkler mertçe, dürüstçe ve kahramanca çarpışmış, insancıl meziyetlerini ve güçlü kişiliklerini sergilemişlerdir. Örneğin Kızılhaç çadırları, hastane gemileri, yaralı taşıyan sedyeler, botlar Türkler tarafından ateş altına alınmamıştır. Oysa onlar Türk şehirlerini bombalamışlar, sargı yerlerini, hastaneleri topa tutmuşlar ve çekildikleri anda lağım patlatmışlardır.”2 İNGİLİZLER KİMYÂSAL BOMBA ATTI! Savaş sırasında İngiliz ve Fransız birliklerinin, başta (barut miktârı ve boyutu normalden fazla olan, içine zehirli kimyâsallar da konan ve saplandığı yerde büyük yaralar açan) domdom kurşunu olmak üzere zehirli gaz içeren kimyâsal silahları sayısız kez kullandıkları târihî bir gerçektir. Konuyla alâkalı Başkumandan Vekîli Enver Paşa’nın 20 Mayıs 1915’de Hariciye Nezareti’ne gönderdiği yazının sûreti şu şekildedir: “Osmanlı Ordu-yı Hümâyûnu Başkumandanlığı Vekâleti Şube: 2 Numara: 10510/1732 İngilizlerin domdom kurşunları isti‘mâl eylediğine dâir Hâriciye Nezâret-i Celîlesi'ne Ma‘rûz-ı çâker-i kemîneleridir Çanakkale Boğazı'nda mecrûh olup Tekfurdağı Hastahânesi'nde yatırılan bir Osmanlı neferinin bacağından çıkarılan ve İngilizler tarafından isti‘mâl edilen domdom kurşunu parçalarıyla üçünün alınan iki kıt‘a fotoğrafları leffen arz ve takdim kılınır. Ol bâbda emr u fermân hazret-i veliyyü'l-emrindir. Fî 7 Mayıs sene [1]331 / [20 Mayıs 1915] Başkumandan Vekili Enver” Enver Paşa, 6 Eylül 1915’de Amerikan Büyükelçiliğine gönderdiği raporda, domdom kurşunu kullanıldığını tespit ettiklerini bildirmiş ve İtilaf Devletlerini savaş hukûkuna, insanlık kanunlarına ve uluslararası antlaşmaya uymaya dâvet etmiştir. Çünkü 1907’de imzalanan Lahey Sözleşmesi’ne göre bu silahları kullanmak yasaklanmıştı. Çanakkale'de yaralanıp Tekirdağ Hastanesi’ne yatırılmış bir askerin bacağından çıkarılan, İngilizlerin kullandığı domdom kurşunu parçalarına âit fotoğraflar ile yine aynı silahlarla yaralanmış olup Gurebâ-yı Müslimîn Hastanesi’nde bulunan askerlerin yaralarının durumunu gösteren raporlar, Osmanlı ve İngiliz askerî yetkililere/makamlara takdim edilmiştir. İngiliz Denizcilik Bakanı Winston Churchill, Çanakkale’de bir türlü hedeflenen başarıya ulaşamadıklarını görünce Avam Kamarası’nda, Osmanlı askerlerinin zehirli gaz kullanılarak toptan yok edilmesini teklif etmekten çekinmemiştir. Teklifine insanlık adına karşı çıkanlara ise şu sadist ruhla cevap vermiştir: “Biz insanları zehirlemeyeceğiz ki! Siz Türkleri insandan mı sayıyorsunuz? Onlar, köpek ve domuz gibi ancak hayvan sayılabilir!” Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde ortaya çıkarılan arşiv belgelerinde, İtilaf Devletleri’nin Türk askerlerine karşı boğucu türden gaz içeren kimyâsal silah kullandıklarına parmak basılmıştır. “Arıburnu’nda düşman sol cenâhımıza (tarafımıza) muhnik (yakıcı) gazları hâvî (içeren) bombalar atmış...”; “Düşmanın Çanakkale'deki kıta‘âtımıza karşı isti‘mâl etdiği mermiyâtın hâmil olduğu muhnik gazlar hakkında...” gibi ifâdelerle bu duruma dikkat çekilmiştir. Müttefiklerin Şimâl Grubu’nda yeşil bir gaz çıkaran şarapnel kullandıkları ve her gün Cesarettepesi ile Halid ve Rıza Tepelerine saldırdıkları, 4 Temmuz 1915’de Karargâh-ı Umûmî İstihbarat Şubesi Müdürü Erkân-ı Harp Binbaşısı Seyfi Bey tarafından kayıt altına alınmıştır. Osmanlı askerleri kimyâsal silahlar karşısında çâresiz kalmıştır. Belgelerde, gazın hangi ülke kuvvetleri tarafından kullanıldığı belirtilmemiş; fakat İngilizlerin böyle bir yola başvurduğu kesin dille ifâde edilmiştir. 2 Temmuz 1915 târihinde, Enver Paşa nâmına müsteşar imzâsını taşıyan ve cepheden Hâriciye Nezâreti’ne (Dışişleri Bakanlığına) gönderilen belgede, düşman kuvvetleri tarafından kimyâsal silah kullanıldığı söylenmiş; tarafsız ve dost devletlerin olayı protesto etmesi istenmiştir. Churchill’in tâlimâtıyla hareket eden İngilizlerin Çanakkale’de kimyâsal silah kullandıklarını, Savunma Bakanlığı’nın yayınladığı “Cepheden Mektuplar” adlı eserde geçen, Tanin gazetesi yazarı Cemil Hakkı’nın Ocak 1916’da cephede edindiği izlenim de ispatlamıştır: “Bu ateş sahasının ve siperlerimizin çoğunluğunda koyu paslı sarı, yeşilimsi geniş lekelere tesâdüf olunuyor. Bunlar, düşmanın attığı boğucu gazlı mermilerden meydana gelmiştir. İngilizlerin, medenî harpten uzaklaştıran bu kimyâsal gazı kullanmaları belki tabiatlarından, belki de âcizlik netîcesidir.” Ancak müttefikler (İngilizler), boğucu ve zehirleyici gaz kullandıkları yönündeki iddiaları her defasında reddetmişlerdir. Son tahlilde, İngiliz gazeteci ve savaş muhabiri Ellis Ashmead Barlett’in “Çanakkale Gerçeği” isimli hâtırâtında geçen, Zığındere’de yaşanan bir olaya dâir anlattıkları bir itiraf niteliğindedir: “Bir köşede tüfeklerini dizleri üzerine koymuş ve birlikte oturmuş yedi Türk vardı. Bunlardan biri arkadaşının boynuna kolunu dolamış ve yüzüne mütebessimâne bakıyordu. İşte bu anda ölüm bu yedi arkadaşı avlamıştı. Bunların tamâmı sanki uyuyor gibi görünüyorlardı. Çünkü bu yedi Türk askerinden ancak birisinde yara izi gördüm.”3 İsmail Çolak (Mart 2016) Dipnotlar: 1) Geniş bilgi için bkz. İsmail Çolak, Dünya Osmanlı’ya Hasret, Mavi Yayıncılık, İstanbul, 2014, s.235-240. 2) Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA), Hariciye Siyasî (HR. SYS), 2409/21, 2098/12, 2412/11, Hariciye Matbuat (HR. MA), 1137/55, 1136/64; Osmanlı Belgelerinde Çanakkale Muharebeleri, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Ankara, 2005, c.1, s.92, 110-116, 186-192, 198, 209; Liman Von Sanders, Türkiye’de Beş Sene, Yay. Haz. Muzaffer Albayrak, İstanbul, 2007, s.97; Münim Mustafa, Cepheden Cepheye, İstanbul, 1998, s.94; Baha Vefa Karatay, Mehmetçik ve Anzaklar, Ankara, 1987, s.100; Selahattin Çetiner, Çanakkale Savaşı Üzerine Bir İnceleme, Târihsiz, s.228; Mesut Erşan, “Çanakkale Muharebelerinde Savaş Hukuku İhlalleri”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, C.XXV, Mart 2009, Sayı: 73, s.164-179. 3) BOA, HR. SYS, 2182/1, 2110/8, 2411/3, 2411/25, Dâhiliye Emniyet-i Umumiye Evrak Odası (DH. EUM. VRK), 25/33, HR. MA, 1134/7, 1142/67; Genelkurmay Başkanlığı ATASE Arşivi, Klasör: 3439, Dosya: 24-29, Belge: 20-3, 45-2; Osmanlı Belgelerinde Çanakkale Muharebeleri, c.1, s.137-143, 148, 149-150, 170-171, 194, 208-209; Cepheden Mektuplar, Milli Savunma Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1999, s.83-86; George H. Cassar, Çanakkale ve Fransızlar, Çeviren: Nejat Dalay, İstanbul, 1974, s.327; Ellis Ashmead Barlett, Çanakkale Gerçeği, Hazırlayan: Muzaffer Albayrak, İstanbul, 2005, s.193; Grek Kerr, Kayıp Anzaklar, Çeviren: Melis Şengün, İstanbul, 2009, s.143; Şaduman Halıcı, “Tanin Gazetesine Göre Çanakkale Geçilmez”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Cilt XXI, Mart 2005, Sayı: 61, s.146, 162; Erşan, “Çanakkale Muharebelerinde Savaş Hukuku İhlalleri”, s.164-179.

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak