Ara

Takvâ Elbisesini Giymek

Takvâ Elbisesini Giymek
Yüce Rabbimiz Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyurmaktadır: "Ey Âdemoğulları, size çirkin yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise indirdik. Takvâ elbisesi daha hayırlıdır. İşte bunlar Allâh’ın âyetlerindendir; belki düşünüp öğüt alırlar.”1 Âyette geçen “Takvâ elbisesi” bir mü’min için ne anlam ifâde etmektedir? Müfessirler Libâs/Elbise kelimesi ile ilk anda anlaşılanın “insanı sıcaktan, soğuktan, dış etkilerden koruyacak giysi” olduğunu ve âyet-i kerîmede geçen “Libâsu’t-takvâ/takvâ elbisesi” ifâdesiyle kasdedilen mânânın mecâzî olduğunu, “Allâh’ın emirlerini tutma, yasaklarından kaçma, Allâh’a yönelme” anlamını taşıdığını belirtmektedirler.2 “İbn Abbas (ra) ise Libâsu’t-takvâ’nın "amel-i sâlih" olduğunu söylemiştir. Bunun, "güzel gidişât", "iffet ve tevhid" mânâsına olduğu da söylenmiştir. Çünkü mü'minin, elbisesini çıkarmış olsa bile, edep yerleri görünmez. Fâcir kimsenin ise, giyinik olsa bile, avret mahalli hep görünür.”3 Yukarıda ifâde edilen benzer yorumları verdikten sonra er-Râzi, kendisi şu tercihte bulunur: “Biz, ‘elbise (libas)’ kelimesini bu mecâzî mânâlara hamlettik, çünkü takvâyı ifâde eden "libas" bunlardan başkası olamaz.” “Urve b. ez-Zübeyr de: "Takvâ elbisesi" Allâh’a karşı duyulan haşyettir, demiştir. Şöyle de açıklanmıştır takvâ elbisesi: Allâh’ın emir ve yasakları husûsunda Allâh’a karşı takvâlı olma duygusunu hissetmektir.”4 Bütün bu açıklamalar gösteriyor ki, Allâh’ın emirleri ve yasakları karşısında gösterilmesi gereken hassâsiyetin adı “Takvâ” ise, dâimâ bu duyarlılık içinde olmaya gayret etmek de “Libâsu’t-takvâ/ takvâ elbisesi’ni kuşanmak demektir. Bu durumda âyet-i kerîme bize “takvâ elbisesi”ni kuşanmanın daha hayırlı olduğunu tavsiye ederken, onu kuşanmaya da hazırlıklı olmamızı emretmektedir. Yâni, “takvâ sâhibi olmak” neyi gerektiriyor ise onlara sâhip olmak, Allâh’ın emirlerinin neler olduğunu, îtikâdî, amelî, ahlâkî yönden bilinmesi gereken farzları, vâcipleri, sünnetleri, fazîletleri bilmenin, öğrenmenin gerekliliğine zımnen vurgu yapılmaktadır. İşin zâhirî yönü mutlakâ yerine getirilecektir. İslâm’a göre (yâni İslâm Fıkhında), giyim konusunda zâhirî olarak belirlenen nitelikteki elbisenin kibir ve gurûra yol açacak şekilde lüks olmaması, insanların kınayacağı şekilde de pejmürde olmaması ve sâde ve temiz giyinilmesi tavsiye edilmiştir. Bunun da ötesinde bu zâhirî hükümle, korunmak istenen mânevî yönüne dikkat çekilmektedir. Yapılan bir davranışın Allah katında bir değer taşıyabilmesi için, o davranışa sebep olan “niyetin” önemine işâret edilmektedir. Onun içindir ki, Hz. Peygamber (sav): “Ameller ancak niyetlere göre değer kazanır” sözleriyle bu gerçeği hatırlatmışlardır. Kulluktaki nihâî amaç takvâya ermek, Yüce Rabbimizin hoşnutluğunu kazanmak olduğuna göre, bu yolun daha ilk adımında “niyetin” doğru ve samîmî olması gerekmektedir. “Takvâ elbisesi”ni kuşanırken, ilk önce onu kuşanmaya niyet etmek, daha sonra da o niyetin gereğini yerine getirerek o yolda samîmî duygular içerisinde bir ömür sürmek… Takvâ sâhibi olmak, “harâmı haram bilim ondan kaçınmak, helâli helâl bilip gücü yettiğince onu yerine getirmektir.” Takvâ sâhibi olmak, bir an olsun –göz açıp kapayıncaya kadar- Allah’tan gâfil olmamak, hiçbir zaman Allah (cc)’ü unutmamak, Allah (cc)’ün kendisine şah damarından daha yakın olduğu inancı içinde olmak ve tüm yapıp ettiklerini bu inanç içinde yerine getirme gayreti içinde olmaktır. İnsanın kendisini, Allâh’ın emirlerine uyarak O’nun korumasına bırakmaktır. Takvâ sâhibi olmak, yapılan her davranışı kuralına göre (Kur’ân ve Sünnette açıklanan, fıkhen yorumlanan şekline göre) yerine getirmek demektir. Takvâ sâhibi olmak demek, “Allâh’ı görüyormuşçasına ibâdet etmendir. Sen O’nu görmesen de o seni görüyor.”5 hadîs-i şerîfi gereğince işlenen amelin derûnî anlamını kalbin derinliklerinde hissetmektir. “Takvâ, bir elbise; isyankâr anlamındaki fücûr, fâcirlik de örtüyü yırtmak demektir. Dolayısıyla takvâyı bırakıp günahlara meyletmek; elbiseyi atıp giysileri, çamaşırları yırtmak ve çıplaklıktır. Utanılacak bir durumdur, edepsizliktir, takvâdan sıyrılıp çıplak kalmaktır.”6 “İlk zâhid ve sûfîler Allah’tan sakı‎nmaya, Allâh’a sığınmaya ve ş‏üpheli ‏şeylerden kaç‎ınmaya büyük önem vermiş‏tir. Bu dönemde takvâ ile ilgili bâzı‎ târifler yapı‎lm‎‏ış, takvânın çeş‏itlerinden, sonuç ve faydaları‎ndan bahsedilmiş‏tir. Mubah ve helâl olan dünyâ nimetlerinin ihtiyaçtan fazla tüketilmemesi sûfîlere göre takvâ sâhibi olman‎ın gereğidir. Bâzı‎ zâhid ve sûfîler bu tür nimetlerin en az‎ıyla yetinmeyi takvân‎ın îcâbı‎ diye görür. Sûfîler dâimâ ihtiyât‎ı esas almayı‎ ve azîmetle amel etmeyi tercih etmi‏ş, ‏şüpheli ‏şeylerden uzak durmu‏ştur.”7 “Takvâ” hakkındaki âyetlerin bir bütünlük içerisinde incelenmesi hâlinde açık­ça görüleceği üzere, Kur’ân-ı Kerîm'in büyük önem verdiği bu kavram, başlıca şu iki temel anlamı içermektedir: 1.a) Takvâ, itikâdî konularda yanlış ve bâtıl inançlara kapılmaktan, ahlâkî ve amelî konularda rûhu kirleten kötü duygulardan, fenâ huylardan; eksik, kusurlu, zararlı ve haksız davranışlardan, İslâm dîninde esasları belirlenmiş olan hayat tarzına uymayan bir yaşayıştan sakınmak, uzak durmaktır. 2.b) Takvâ, bütün faaliyetlerde, ödevlerin yerine getirilmesinde, her türlü kötülüklerin terkedilmesinde öncelikle Allah'tan ittikâ etmektir; yâni Allah korkusunu, O'na karşı saygılı olmayı ön plana çıkararak bu saygıyı davranışların ve hayâtın temeli yapmaktır. Takvâ bütün bu erdemleri kapsayan en geniş kapsamlı fazîlettir. Bu sebeple maddî elbisenin vücûdu koru­ması ve ziynetlendirmesi gibi âyetteki deyimiyle “takvâ elbisesi” de rûhumuzu fenâ­lıkların bütün çeşitlerinden koruyup örten ve fazîletlerin bütün çeşitleriyle bezeyip süsleyen bir elbisedir.”8 Bu anlatılanlar, sâdece sözle ifâde edilebilen hususlardır. Aslolan, sözü hayâta intikâl ettirmektir. Âyet-i kerîmede belirtildiği üzere9, Allah deyince değişen bir çehreye, ürperen bir kalbe sâhip olabilmektir. Allah’tan hakkıyla ittika edebilmek ve müslüman ölebilmek öncelikle Allâh’ın ipi’ne toptan yapışmak ve tefrikaya düşmemekten geçer. Yüce Rabbimiz: “Ey îmân edenler! Allah’tan, O’na karşı takvâ’nın gerektirdiği şekilde ittika edin ve ancak müslümanlar olarak can verin. Toptan Allâh’ın ipine sarılın; ayrılığa düşmeyin.”10 buyurmuştur. (Vallâhu a’lemu bi’s-sevâb) Prof. Dr. Ali Çelik (Mayıs 2016)     Dipnotlar: [1] Ârâf, 26 2 F. Râzî, Mefâtihu’l-Gayb -Tefsir-i Kebir (Trc)-, 14/52 3 F. Râzî, a.g.e., 10/331-332 4 Kurtubi, el-Câmiu li-Ahkâmil’l-Kur’ân (Trc.), 7/308-310. 5 Buhari, H,I,19,ha.50 6 Kalkan, A., Kavram Tefsiri “Takvâ”. Mad. 7 Uludağ,S., DİA,.XXXIX,485,Takvâ mad 8 Kalkan, A., a.g.e. göst.yer. 9 Enfal,2 10 Âl-i İmran, 102-103  

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak