Ara

Sünnet’in Aydınlığına Muhtâcız

Sünnet’in Aydınlığına Muhtâcız
“Size iki şey bıraktım. Bu iki şeye sımsıkı sarıldığınız müddetçe aslâ sapıklığa düşmezsiniz. Bu iki şey: - Allâh’ın Kitâbı (Kur’ân-ı Kerîm) - Pergamberi’nin Sünneti’dir.1 Sünnet İslâm Hukûku’nun İkinci Temel Kaynağıdır Allâh’ın Kitâbı Kur’ân’ın; Sevgili Peygamberimiz (sav) tarafından yapılan canlı, dinamik, eşsiz yorumu anlamındaki “Sünnet”, İslâm Hukûku’nun ikinci temel kaynağıdır. Sünnet, Peygamberimiz’in (sav) mübârek sözleri, örnek davranışları ve üstün ahlâkıyla muazzez hayâtı boyunca sergilediği eşsiz hayat çizgisi, mükemmel hayat anlayışı ve ideal hayat tarzıdır. Sünnet, Kur’ân’ın öngördüğü ve emrettiği hayat tarzının Efendimiz (sav) tarafından ferd ve toplum hayâtında en güzel şekilde uygulanması ve yaşanmasıdır. Sünnet, İslâm’ın dünyâ ve âhiret dengesini nasıl kurduğunu ve bunu nasıl koruduğunu en açık şekilde ortaya koyan nebevî hayat anlayışıdır. Sünnet her türlü üstün mânevî değerden uzak, ilkel, vahşî ve barbar câhiliyye toplumunu en üstün insânî, ahlâkî ve mânevî değerlerle bezenmiş medenî bir toplum hâline dönüştürme projesidir. Sünnet, herkes, özellikle de eğitimciler ve yöneticiler için en güzel uygulama örneğidir. Sevgi ve hoşgörünün, şefkat ve rahmetin hâkim olduğu, sosyal konumu ve psikolojik durumuna uygun olarak herkese inanç, bilgi, sevgi ve rahmetin aşılandığı nebevî eğitim modeli; her eğitimci için eşsiz bir birikim ve farklı bir deneyimdir. Sünnet, çağımızı aydınlatacak en üstün mânevî hayat çizgisi, Rabbânî ölçüler üzerine kurulu, eskimeyen ve eskimeyecek olan evrensel nebevî hayat felsefesidir. Peygamberimiz’in Sünnet-i Seniyyesi, O’nun mübârek sözleri, örnek davranışları, açık veya dolaylı onayları ile eşsiz ahlâkî güzelliklerden meydana gelmektedir:
  1. Kavlî Sünnet: Allah Resûlü’nün sözleri, O’nun Kur’ân yorumunu ve muhteşem hayat anlayışını sergilemektedir. Efendimiz (sav) kısa, özlü ve hikmetli ifâdeleriyle derin mânâları dile getirmektedir. O’nun sözleri vahyin gayr-i metlüvv denilen bölümünü oluşturur: “O, kendiliğinden konuşmaz. O’nun her konuştuğu kendisine indirilen vahiyden ibârettir.2
  2. Fiilî Sünnet: Peygamber Efendimiz’in (sav) tavır ve davranışları îman, ibâdet, ahlâk ve muamelat noktasında bizim için mutlakâ uyulması ve izlenmesi gereken ulvî davranışlar niteliğindedir. O’nun hayâtı, başlı başına ideal ölçüler ve eşsiz prensipler manzûmesidir.
  3. Takrîrî Sünnet: Peygamberimiz’in (sav) açık sözlü onayları ile tasvip niteliğini taşıyan sükûtları Sünnet’in önemli bir bölümünü teşkîl eder. Çünkü O hiçbir zaman haramları ve çirkinleri onaylamamış, bâtıl karşısında hiçbir zaman sessiz kalmamış, yanlışlıkları görmezlikten gelmemiştir. O’nun görüp de reddetmediği ve sessiz kaldığı söz ve davranışlar; O’nun tarafından onaylanmış, doğrulanmış olan söz ve davranışlar niteliğindedir.
  4. Şemâil: Allah Rasûlü’nün yaradılış özellikleri ve ahlâkî güzelliklerini ortaya koyan hadîs-i şerifler (şemâil), O’nu daha iyi tanımamıza ve daha iyi anlamamıza vesîle olmakta, Allâh’ın Sevgilisi’ne olan sevgi ve bağlılığımızı artırmaktadır.
Sevgili Peygamberimiz’in (sav) Sünnet-i Seniyyesi, hadîs-i şerif denilen yazılı belgelerle tescîl edilmiştir. “Hadîs-i Şerifler”, Peygamberimiz’in (sav) muazzez hayâtının -Sünnet-i Seniyyesinin- İslâm âlimleri tarafından büyük bir titizlikle tesbît edilen ve zamanımıza kadar gelen yazılı belgeleridir. Hadîs-i şerifler, O’nun Sünneti’ni günümüze kadar aslî yapısı bozulmadan net ve berrak şekilde nakletmektedir. Allâh’ın Emri Olduğu İçin Sünnete Uymaya Muhtâcız Sünnet’e uymak; Cenâb-ı Hakk’ın emri ve Allah sevgisinin bir gereğidir. Allâh’ın Rasûlü’ne itâat, Allâh’a itâat demektir. Pek çok âyet-i kerîmede Rasûl’e itâatin Allâh’a itâatle birlikte zikredilmesi, Sünnet’in değer ve önemini göstermekte, bu iki itâatin birbirlerinden ayrılmayacağına işâret etmektedir: “Kim Rasûl’e itâat ederse Allâh’a itâat etmiş olur.”3 Rasûlullâh’a (sav) itâat etmeyi, O’na uymayı ve O’nun verdiği hükme teslîm olmayı emreden Kur’ân-ı Kerîm, Sünnet’in “bağlayıcı” olduğunu kesin ifâdelerle belirtmektedir: “Hayır, Rabb’ine yemîn olsun ki; onlar aralarında çıkan anlaşmazlıklarda Seni hakem tâyin etmedikleri, verdiğin hükmü gönüllerinde hiçbir sıkıntı duymadan kabûl etmedikleri ve buna tam anlamıyla teslîm olmadıkları müddetçe –gerçek- mü’min olamazlar.4  Rahmet Peygamberi ile Rahmet Kitâbı’nı birbirlerinden ayrı imiş gibi mütâlaa etmeye çalışanlar dâimâ yanılmışlardır. Sünnet’e uymak ilâhî bir emir olduğu için; gönlü Allah sevgisiyle dolu olan mü’minler bu sevginin hemen yanı başına Rasûlullah sevgisini de koymuşlar, Allah ve Rasûlullah sevgisini en temiz ve en nezih sevgi olarak gönüllerine nakşetmişlerdir. Allâh’ın Kitâbı’nın En İyi Şekilde Anlaşılması İçin Sünnet’in Rehberliğine Muhtâcız Kur’ân’ı anlamak, Kur’ân’ı tanımak, Kur’ân’ın özüne ve rûhuna vâkıf olabilmek için Allah Rasûlü’nün Sünneti’ne muhtâcız. Kur’ân, bizzat Kur’ân tarafından tefsîr edilip açıklandığı gibi; aynı şekilde Sünnet-i Seniyye tarafından da açıklanmakta ve yorumlanmaktadır. Sünnet’in Kur’ân açısından üç önemli fonksiyonu bulunmaktadır:
  1. Açıklama: Sünnet’in en önemli fonksiyonu Kur’ân’ı açıklamasıdır. Sünnet, Kur’ân’da kapalı gibi görünen (mücmel) hükümlere, anlaşılması zor (müşkil) ifâdelere açıklık getirir, mutlak ifâdeleri belirli kayıtlara bağlar, genel hükümlere daraltıcı yorumlar (tahsis) getirir.
  2. Vurgulama ve Pekiştirme: Sünnet, Kur’ân’ın hükümlerini destekleyici ifâdeler ve uygulamalarla Kur’ân’ın mânâlarını te’yîd eder.
  3. Yeni Hüküm Koyma: Kur’ân’ın herhangi bir hükmünün olmadığı bâzı konularda Sünnet, -Allâh’ın izniyle- Kur’ân’dan bağımsız olarak yeni hükümler ortaya koyar.
Allâh’ın Kitâbı’nın En Güzel Uygulanma Biçimini Görmek İçin Sünnet’e Muhtâcız Günlük hayatta uygulanmak ve yaşanmak için gönderilmiş olan Kur’ân-ı Kerîm’i en iyi şekilde anlayan, en güzel şekilde yorumlayan ve en ideal şekliyle uygulayan Efendimiz (sav), bir hayat sistemi olan İslâm’ı can bir şekilde hayâta yansıtmıştır. Hayâtın ilâhî emirlere uygun olarak yaşanması noktasında Sünnet, Kur’ân’ın hemen yanında yer almıştır. Dolayısıyla Kur’ân’sız Sünnet’in hiçbir değeri olmayacağı gibi, Sünnet’siz Kur’ân’ın da pek anlamı olmayacaktır. Sünnet, İslâm ümmeti arasında pratik hayatta ortak düşünce, ortak anlayış ve ortak uygulamanın yerleşmesine ve gelişmesine büyük katkıda bulunmuştur. Her mü’min, Sünnet’in rûhunu ve özünü kavramak sûretiyle, Sünnet’le birlikte dinde yabancılaşma ve yozlaşmaya karşı önlem almalıdır. Kur’ân’ın emrettiği ahlâkî güzellikler, Peygamberimiz’in üstün ahlâkı ile hayâta yansıtılmıştır. Hz. Âişe vâlidemize Sevgili Peygamberimiz’in (sav) ahlâkı sorulduğunda; “O’nun ahlâkı Kur’ân’dan ibârettir.”5 buyurmuştu. Sünnet bizlere, İslâm’ın günlük hayatta yaşanmasının imkânsız ve hayâl olmadığını göstermektedir. Mekke’de şirk ve küfür toplumu içerisinde dünyâya gelen Allah Rasûlü’nün mükemmel bir İslâm toplumu modeli ortaya koyması bunun en güzel göstergesidir. Peygamberimiz’e Olan Sevgimiz Gereği Olarak, Sünnet’e Uymaya Muhtâcız Efendimiz’in (sav) en değerli insan, en seçkin kul ve en son rasûl olduğuna şehâdette bulunmak îmânımızın bir gereğidir. Allah ve Rasûlü’nü her şeyden ve herkesten daha çok sevmek, îmânın lezzetini tatmaya vesîledir. O’nu herkesten daha fazla sevmek gerçek mü’min olmanın şartlarından biridir: “Sizden biriniz, Beni anne ve babasından, çocuklarından ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe -gerçek- mü’min olamaz.6 Hadisleri İyi Kavramak, Ezberlemek ve Başkalarına Duyurmak Zorundayız Günlük hayatta yaşanan Sünnet’in yazılı belgeleri olan hadîs-i şeriflerin dikkatle ve titizlikle ezberlenmesi, iyi anlaşılması ve bunun halka halka çevremize ve giderek bütün insanlığa duyurulması bizzat Peygamberimiz (sav) tarafından tavsiye edilmiş, bu görevi yerine getiren kimseler Efendimiz’in (sav) duâ ve niyâzıyla takdîr edilmiştir: “Allah, Benim sözümü işiten, bunu iyice kavrayan, ezberleyen ve başkalarına duyuran kişinin yüzünü nurlandırsın.”7 Sevgili Peygamberimiz’e (sav) olan sevgimizi ve saygımızı Sünnet’e gönülden bağlılıkla ortaya koymalı, îman ve eylemlerimizi O’nun sünnetiyle tartarak sorgulamalıyız. Efendimiz’in (sav) mübârek tavsiyelerine uyarak en az kırk hadîs-i şerîfi mânâlarıyla birlikte ezberlemeliyiz. O’nun hayâtını iyi incelemeli ve örnek kişiliğini dâimâ kendimize rehber olarak kabûl etmeliyiz. Öğrendiğimiz hadisle amel etmek ve öğrendiğimiz hadîsi günlük hayâtımızda yaşamak Sünnet’i daha iyi öğrenmemize vesîle olacaktır. O’nu anarken kuru, donuk ve saygısız ifâdeler kullanmamalı, “Peygamberimiz, Efendimiz, Sevgili Peygamberimiz” gibi ifâdelerle anmalı, O’nun mübârek ismini andığımız zaman, “Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammed” ya da “Sallallâhu Aleyhi Ve-Sellem” demeyi ihmâl etmemeliyiz. Bilindiği gibi; Sevgili Peygamberimiz (sav) sâdece karşısındaki sahabe-i kirâma değil, onların şahsında kıyâmete kadar gelecek bütün ümmetine, hattâ bütün insanlığa hitâb ediyordu. O’nun mübârek ağzından dökülen her kelime, hâfızalara nakşedilmeli, iyice kavranmalı, sâfiyyet ve berraklığı değiştirilmeden aynı tâzelikle nesillerden nesillere aktarılmalıdır. Bu mübârek mesaj, bu ulvî hitap hiç unutulmamalı, devamlı tekrarlanmalı, istekle ve içtenlikle uygulanmalı, gençliğe O’nun sevgisi aşılanmalıdır. İçinde yaşadığımız toplumun O’nun nebevî çözüm ve işâretlerine son derece muhtaç olduğu ise aslâ unutulmamalıdır.

Doç. Dr. Halil İbrahim KUTLAY

Dipnotlar: 1 Mâlik, Muvatta: Kader 3; Ebu Davud: Menasik 56. Hadis sahihtir. 2 Necm, 53/3. 3 Nisâ, 4/80. 4 Nisâ, 4/65. 5 Müslim: Müsafirîn 139. 6 Buhârî: İman 8; Müslim: İman 71. 7 Tirmizî: İlim 7; Ebu Davud: İlim 19; İbn Mâce: 8. Hadis sahihtir.

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak