Ara

Soruları Değiştirenler

Soruları Değiştirenler
Sorun çözmeyi, çoğu zaman soruna sebep olan kişiyi değiştirerek, bastırarak, sindirerek veya yok ederek gerçekleştirmeye çalışırız. Eşini, çocuklarını ve hatta anne babasını her vesileyi kullanarak değiştirmeye, istediği kıvama sokmaya çalışanlarımız az değildir ne yazık ki. “Değişirsen ancak öyle anlaşırım ve yaşarım seninle” mesajını bir şekilde veriyoruz karşı tarafa. Nitekim evlilik ile birlikte, bir değiştirme ve dönüştürme operasyonu çoktan başlamıştır el altından. Nişanlılıkta gördüğü uyumsuzlukları veya farklılıkları “Evlendiğimizde bir şekilde değiştiririm eşimi...” diyerek, zamanında çok da önemsemezler çoğu eşler. Ancak iş öyle sanıldığı kadar kolay olmamaktadır sahaya inince. Bir çetin cevizdir çıkmış karşına. Vurduğun her balyoz, bir şekilde dönüyor sana doğru. Ya ikisinden biri daha işin başında pes edecek ve evliliği katlanmaya dönüştürecek. Ve birkaç sene geçmeden, bağışıklık sistemi zayıflayacağı için baş, boyun, omuz ağrıları, el, kol uyuşmaları yaşayacak. Kimisi de sindirim sistemini tetikleyen stres yüzünden, iç organlardan gelen şikâyetlerle hastane kapılarını arşınlayacak veya ikisi diş dişe, göğüs göğüse değiştirme ve dönüştürme savaşına kanlarının son damlasına kadar mücadele edecekler. Doğan çocuklar da kendilerini savaş alanında bulacaklar. Kısa bir süre sonra onlar da rehberleri gibi sinir harbine tutuşacaklar. Daha üç yaşındaki çocukları bize “öfkeli, agresif, huysuz, saldırgan” diye getirdiklerinde, bunların ego savaşlarının kurbanı olduklarından habersizlerdir. Gelinen nokta ise, ya boşanma ya sindirme veya yorulmadır. “Ne hâlin varsa gör!..” demeye başlamıştır artık her iki taraf yorulduktan sonra. Zira savaşacak mecal kalmamıştır. Daha yaş olmadan yetmiş, her iki tarafın işi çoktan bitmiş olmaktadır. Artık orası bir ev değil, oteldir. Yaşanan ise evlilik değil, katlanmadır. Kat kat apartmanlar mı evliliği katlanmaya dönüştürdü, yoksa katı yüreklerimiz, buzlaşmış egolarımız mı bilemiyorum. Sorun çözmeye, karşı tarafı değiştirerek yola çıkanların sonu hep hüsran olmuştur. Zira yol açık gibi görünse de çıkmaz sokaktır. Yolun nihayetindeki acı son, eninde sonunda o ekşi ve soğuk yüzünü gösterecektir. Peki Neden? Birçok nedeni olabilir, ama en önemlisi ve bana göre birincisi şudur: Bize sorulan soruyu cevaplamak yerine, soruyu değiştirmeye çalışmaktır. Sınava giren bir öğrenci, yazılı kâğıdındaki soruyu zor görüp, onu daha kolay bir soru ile değiştirerek cevap verse, sonu ne olur. Zayıf not ve ısrarı hâlinde sınıfta kalmaktır akıbet. Zira sorular üzerinde kalem oynatma yetkimiz yoktur. Soruların dokunulmazlığı vardır. Etki edeceğimiz alan sadece cevaplar kısmıdır. Soruyu öğretmen sorar, cevabı öğrenci verir. Soru ille de değişmesi gerekiyorsa, bunu yapacak tek kişi yine öğretmendir. Kapısını çalarsın ve derdini arz edersin; belki değiştirir. Vicdanlı hiçbir öğretmen, öğrenciyi sınıfta bırakmak veya zora sokmak için soru sormaz. Yani kaldıramayacağı yükü yüklemez öğrencisine. Evrenin Yaratıcısı, herkesin içindeki insanî potansiyelin nasıl bir ortam ve kişi ile ortaya çıkacağını bildiği için, onun karşısına ona göre kişi ve olaylar çıkarır. Eşiniz, size cevaplanmak üzere sorulmuş bir sorudur. Babanız, evlatlarınız ve çevreniz, size sorulmuş farklı farklı sorulardır. Bize düşen, soruları olduğu gibi kabul edip, doğru cevaplamaktır. Soru karşısında çok zorlanıyorsanız, onu sakın değiştirmeye kalkışmayın, zira gücünüz yetmez. Yapılması gereken soruyu soran Yüce Kudretin kapısını çalmak, “Yapamıyorum, çözemiyorum, üstesinden gelemiyorum Ey Rabbim!..” diyerek yardım almaktır. Cevapladığınız soru ise, sizi olgunlaştıracak ve değiştirecektir. Asıl ve gerçek değişim de budur. Evet, değişim olmalıdır, ama biri diğerini baskılayarak değil, biri diğerini anlayarak ve çözerek olmalıdır. Soruyu çözen değişir ve seviye kazanır. Karşı taraf da ondaki olgunluğu görünce değişime açık hâle gelir. Siz değiştikçe ve geliştikçe, eşiniz ve çocuklarınız ayak izlerinizi gururla takip ederler. Zira insan sevdiği ve saygı duyduğu kişiyi taklit eder ve onun gibi olmaya çalışır. Evet, değişim olmalıdır, ama biri diğerini bastırarak ve sindirerek değil, diğerine bakarak ve imrenerek olmalıdır. Gıpta ve hayranlık duyulan tarafınız varsa, size bakıp değişecek ilk kişi eşiniz olacaktır. Size bakarak değişmeyeni, onu bıktırarak değiştiremezsiniz; sadece nefretini adavetini artırırsınız. Eşimizi değiştirmek için harcadığımız enerjinin onda birini, onu anlamak ve çözmek için kullanmış olsak, evimiz cennet bahçesi, çocuklar ışık saçan çiçekleri, eşler ise teselli ve huzur kaynağı olurdu bu bahçenin. Onun içindir ki, sorunun üstünü çizmek değil, çözmektir maharet. Öğrencideki değişim çözdüğü sorulara, insandaki değişim ise çözdüğü sorunlara bağlıdır... Ferhat Aslan Âile Danışmanı ve Psikoterapist

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak