Ara

Peygamberimizin İrtihalinde

Peygamberimizin İrtihalinde

Fahr-i Âlem (sav) Efendimizin irtihâli üzerine zevcât-ı tâhirat ağlamağa başladılar. İrtihâl haberi süratle yayıldı. Hz. Ebû Bekir geldi, kimseye bir söz söylemeden Hz. Âişe’nin hücresine girdi. Resûl-i Ekrem’in yattığı yere doğru ilerledi, mübârek yüzünü açtı. Emr-i Hakk vuku bulmuştu. Ebû Bekir eğildi ve Sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin mübarek alnını öptü, gözlerinden yaşlar boşandı. - “Sana her şey feda olsun! Allâh’ın namına kasem ederim ki, ölüme iki kere uğramayacaksın, mukadder olan ölümü işte taddın, bundan sonra ölmezsin.” dedi. Resûl-i Ekrem’in (sav) irtihali karşısında hercümerc içinde kalan ümmetin mukadderâtını idâre etmek Hz. Ebû Bekir’in omuzuna yüklenmişti. Fahr-i Âlem Hâtemü’n-nebiyyîn (sav) Efendimizin irtihâl haberi herkesi şaşırtmıştı. Müminler ağıyordu, düşünüyorlardı. Münafıklar da için için seviniyordu. Ruhlarında putperestlik daha yeni sönen ve eski anarşik hayatın kendilerine temin ettiği menfaat yüzünden bir an evvel o hayatın avdetini bekleyen münafıklar, bekledikleri günün hulûlünden mennûn bulunuyorlardı. Peygamber Efendimiz (sav) din-i İslâm’ı tebliğ ve te’sis etmiş risâletini îfâ eylemiş ve nihâyet Hâlik Teâlâ ve Tekaddes Hazretlerine kavuşmuş idi. Resûl-i Ekrem (sav) İslâmiyette bir vahdet vücûda getirmiş, dağınık insanları birbirine sevdirmiş, kabileler arasındaki eski kan dâvâlarını unutturmuş, emn u emanın adını bile bilemeyen bir memlekette tam bir emniyet tesis eylemişti. Hz. Ebû Bekir, Resûl-i Ekrem (sav) Efendimizin yattığı hücreden çıkarken mühim bir vaziyet karşısında kalmıştı. Zerre kadar tereddüt, bütün bir inkılabı bozabilirdi. O gün asîl bir kahramanlığın, yüksek bir azmin, samîmi bir imanın galip geleceği bir gün idi. Hz. Ebû Bekir’de bu hassalar hep vardır. Efendimiz’in (sav) nübüvvetinden evvel de dostu, İslâmiyetin zuhuru ile ilk inanan kardeşi, bütün hayatında malıyla, canıyla, ona her yardımda bulunan en fedâkar dostu idi ve Resûl-i Ekrem Efendimiz’in irtihalinden onun kadar müteessir bir kimse yoktu. Fakat Hz. Ebû Bekir, bu buhran karşısında kendini kaybetmedi. Onun şuurlu imanı, nûrlu azmi, musibetler karşısında eğilecek, şaşıracak gibi değildi. Resûl-i Ekrem ile geçirdiği arkadaşlığı esnasında en müthiş tehlikeler karşısında kalmış, fakat bütün haller onun imanını metin ve kavî etmiştir. Devam edecek…

Mahmud Sâmî Ramazanoğlu (ks)

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak