Ara

Meyve Veren Ağaç

Meyve Veren Ağaç
 

Elest badesiyle sarhoş olan insan, dünyaya hüda-i nabit, bir ot gibi gelmedi. Kendisine üflenen ruh ile akıl, fikir, irade, emanet, hilafet ve esma hazineyle meknuz bir kuvvet olarak indi bu âleme... Son teknolojiyle yapılan aletlere, çok donanımlı bir cihaz, telefon, mekân, sofra, pazar, vasıta, gemi ve ev dendiği gibi, ahsen-i takvim, en güzel biçimde yaratılma, mânevî güçleriyle de, meleklerden bile üstün olma hasletiyle donatılmıştır insan. Parasız cüzdan, değeri üstün bir fiyatla tarif edilen eşya, içinin boş olmasıyla bir kıymet ifade etmediği gibi, maddesiyle ölçülemeyecek olan insan, ruhundaki ulviyyeti, nefsindeki, İlâhî hitaba mazhariyyeti, îmânda kemali, ibâdette kurbiyyeti, huyda, edeb-i Muhammed’iyyeden mahrumiyyeti ile, hiçbir üstünlüğe haiz olamaz. “Andolsun ki, cinlerden ve insanlardan birçoğunu cehennem için yarattık. Onların kalbleri vardır, fakat onunla gerçeği anlamazlar.Gözleri vardır, fakat onlarla görmezler. Kulakları vardır, fakat onlarla işitmezler. İşte bunlar hayvanlar gibidirler. Hatta daha da aşağıdırlar.Bunlar da gafillerin ta kendileridir.” (A’râf sûresi, 7/179) İnsanın zahiri Kur’ân-ı Kerîm’in zahiri, batını da insanın batınıdır der Muhiddin-i Arabî (ks). Dağın üzerinde eğlenmek için gezip dolaşan, fakat altındaki madenden habersiz olan kimse ne ise, sadrındaki letaif-i âlem-i emir ve letaif-i âlem-i halkı, on letaifi (kalb, ruh, sır, hafi, ahfa, nefs, zikr-i kül, zikr-i sultani, nefy ü isbat ve murakabatı) bilmeyen kişi de bundan farksızdır. İnsanoğluna ibret olsun diye afak, dış âlemden misaller verir Halik-ı Lemyezel. Suyun her şeye hayat olması, havanın dünyayı temizlemesi, güneşin ısı ve ışık saçması, toprağın ürün vermesi gibi daha neler neler. Müşriklere karşı malını Allah Teâlâ yolunda sarf ile, bedenini muharebe meydanında feda ile, dilini hakkı ve sabrı tavsiye ile mücahid vasfına erişmekle insan, nimete mazhardır. Dışta din düşmanlarına, içte nefis ve şeytana karşı vermiş olduğu mücadele ve mücahede ile bereket teknesidir adeta insan. Peygamber Efendimiz (sav) “Müşriklere karşı malınızla, canınızla ve dilinizle cihâd edin.” buyurmuşlardır. Kitab-ı Kerîm’imiz insanın verimli olmasını ne güzel tasvir buyurur. "Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, her sünbülünde (başağında) yüz adet tane (tohum) olmak üzere, yedi sünbül (başak) veren bir tek tohumun durumu gibidir. Allah, dilediği kimse için (onun rızkını) kat kat artırıp verir. Ve Allah Vâsi’dir, Alîm’dir.” (Bakara, 261.) Devamlı menfaatli olmasını mü’minin İbrahim sûresinin 24 - 25. âyet-i celile’sinde beyan buyurur. “Görmedin mi Allah nasıl bir misal getirdi: Güzel bir sözü, kökü (yerde) sabit, dalları gökte olan güzel bir ağaca (benzetti). Allah’ın, hoş bir sözü; kökü sağlam, dalları göğe doğru olan, Rabbinin izniyle her zaman meyve veren hoş bir ağaca benzeterek nasıl misal verdiğini görmüyor musun? İnsanlar ibret alsın diye Allah onlara misal gösteriyor.” Kulluğuyla şahsına faydalı olduğu gibi, çevresine de faydalıdır. “Ey îmân edenler, gerek kendilerinizi, gerek ailelerinizi öyle bir ateşden koruyun ki onun yakacağı insanla taşdır. (O ateşin) üzerinde iri gövdeli, sert tabiatlı melekler vardır (me’murdur) ki onlar Allahın kendilerine emretdiği şeylere asla isyan etmezler. Neye de me’mur edilirlerse yaparlar. (Tahrim, 6.) Kişinin çocuklarına bereket ve ihsan olması şu Hadîs-i Şerîf’le ifade buyurulur. “Evladlarınızı Peygamber’inize ehl-i beyt’ine ve kıraat-i Kur’ân’a muhabbet gibi üç hasletle terbiye ediniz.” (Camius- sağir) Konu komşu, akraba ve bütün insanlığa rahmet olup yağması da, “Asra yemin ederim ki insan gerçekten ziyan içindedir. Bundan ancak îmân edip iyi ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır.” sûre-i Celile-i Cemile’siyle bildirilir. Herkese nimet olarak sunulması da, bal arısına teşbih edilerek haber verilir. “Mü’min, bal arısına benzer. Temiz olanı yer (helâl yer), temiz olan şeyler ortaya koyar (Hakk’ın rızâsına uygun işler yapar), temiz yerlere konar (ilim irfan meclislerine gider, salih ve sâdık kişilerle görüşür) ve konduğu yeri ne kırar ne de bozar.” (Ahmed, II, 199; Hâkim, I, 147) Beyninin âsâr-ı İlâhî’yi, yüce kudreti tefekkür, kalbinin tezekkür, azalarının teşekkürüyle insan müsmir, meyve veren mükemmel bir varlıktır. Tefekkürüyle bereketlidir kul. “Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar; göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. Rabbimiz! Sen bunu boş yere yaratmadın, Sen yücesin, bizi ateşin azabından koru.” derler. (Âl-i İmran, 191.) Ömer b. Abdülaziz tefekkür hakkında şöyle demiştir: “Yüce Allah’ın nimetlerini düşünmek, en faziletli ibâdetlerdendir”. İmâm Şafiî de: “Herhangi bir konuda hüküm çıkarırken, tefekkürden faydalanın” diyerek, tefekkürün usûl ilmindeki önemine işâret buyurmuştur. (Gazzâli, İhya, Beyrut, t.y. IV, 423 vd.) “Bir saat tefekkür bazen bir sene ibâdetten daha hayırlıdır.”(Suyutî, Camiu’s-sağir.) Gönlün, îmân ve İslâm’a açılması gibi bir lütuf olabilir mi? Zümer, 22. Âyet-i Celîle’de “Allah kimin gönlünü İslâm’a açmışsa o, Rabbinden bir nûr üzerinde değil midir? Allah’ı anmak hususunda kalbleri katılaşmış olanlara yazıklar olsun! İşte bunlar apaçık bir sapıklık içindedirler” buyurur Mevlâ’mız. Kalbin zenginliğini Resûl-i Ekrem’den (sav) şöyle haber verir. “Hz. Davud (as) Allah Teâlâ’ya: “Allah’ım, bütün padişahların hazinesi vardır, öyleyse senin hazinen nerededir?” diye arz edince, Allah Teâlâ Hz. Davud’a cevaben şöyle buyurdu: “Benim Arş’tan daha büyük, Kürsü’den daha geniş, Cennet’ten daha güzel kokulu ve meleklerden daha güzel görüntülü bir hazinem vardır. O hazinenin arzı (yeri) marifettir, seması îmândır, güneşi şevktir, ayı muhabbettir, yıldızları ilhamlar ve Allah’ın teveccühleridir; bulutları akıl, yağmuru rahmet, meyve ve tomurcukları itaat, meyvesi ise hikmettir. Benim hazinemin dört kapısı vardır: Birincisi ilim, ikincisi akıl, üçüncüsü sabır, dördüncüsü razılıktır. Bilin ki, benim hazinem (mü’min kullarımın) kalbidir.” Bilişim teknolojisinin hızla geliştiği bir çağda yaşıyoruz. Teknolojinin bizzat kendisi değil ama kullanım biçiminin ve iletilerinin, masum olmayan ellerde ciddi tehlikeler doğurmaktadır. Günümüz kentlerinde artan sayıda çocuk, fiziksel ve ruhsal gelişimini doğalolmayan koşullarda geçirmektedir. Şiddetin tırmandığı bir dünyada ve bir ülkede, çocuklar ve gençler, şiddetin hedefi olarak büyüyorlar. Çizgi filmlerden, çocuk programlarına, haberlere kadar, çocuklar şiddetle iç içe yaşamaktadır. Türkiye’deki yedi kanaldaki şiddetin bilançosu 500 kişi yaşamını yitiriyor, 600’den fazlası da hiddet ve şiddet neticesi yaralanıyor. ABD, İngiltere ve Almanya’da yaşanan, çocukların arkadaşlarına, öğretmenlerine yönelik silahlı saldırı, film gibi görünmektedir. Ailedeki geçimsizlik, ticarette ahlâksızlık, yeme içmede uygunsuzluk, bitmez tükenmez çılgınlık, kasıp kavurmaktadır dünyayı. Bu derde çare, “Andolsun ki içlerinden, kendilerine Allah’ın âyetlerini okuyan, (kötülüklerden ve inkârdan) kendilerini temizleyen,kendilerine Kitap ve hikmeti öğreten bir Peygamber göndermekle Allah, mü’minlere büyük bir lütufta bulunmuştur. Hâlbuki daha önce onlar apaçık bir sapıklık içinde idiler.” (Âl-i İmrân, 164) Rahmet unsuru olan Aleyhissalat ü Vesselam Efendimizin ümmet-i merhume diye buyurduğu hayırlı kullar da âleme bereket olmalıdır. “Ümmetim, ümmeti merhumedir, mukaddestir, mübarektir. Kıyamette ona azab yoktur. Azâbları ancak dünyada aralarındaki fitnelerledir.” Ravi: Hz. Ebû Mûsa (ra)

Alemdar-Ali Ramazan Dinç Efendi (ks)

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak