Ara

MAL İLE CİHÂD ETMEK

MAL İLE CİHÂD ETMEK
  Kendisinden başka hak ilâh olmayan, cinleri ve insanları yalnızca kendisine ibâdet etsinler diye yaratan, yarattığı kulları üzerinde yegâne hüküm sâhibi Allah (cc), muvahhid mü’min kullarından, karşılığında cennet vermek üzere canlarını ve mallarını satın almıştır. Allâh’ı Rabb, İslâm’ı dîn ve Rasûlullah Muhammed’i (sav) önder kabûl edip râzı olarak katıksız îman eden muvahhid mü’minler, bu alış-verişe cân u gönülden râzı olmuş ve gereğini yerine getirmeye bütün gayretleriyle çalışmışlardır…  Şöyle buyurur Allah Teâlâ: “Hiç şüphesiz Allah, mü’minlerden -karşılığında onlara mutlaka cenneti vermek üzere- canlarını ve mallarını satın almıştır. Onlar, Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler. (Bu) Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’ân’da O’nun üzerine gerçek olan bir va’ddir. Allah’dan daha çok ahdine vefâ gösterecek olan kimdir? Şu hâlde yaptığınız bu alış-verişten dolayı sevinip müjdeleşiniz. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur.”1 Allah Teâlâ ile bu alış-verişi yapan mü’min müslümanlar, ahidlerine sâdıklar olarak gereğini hakkıyla yerine getirmeye gayret etmiş, canlarını ve mallarını Allâh’ın yolunda harcamış, fedâ etmişlerdir. Bu sâdık ve sâlih kulllarının özelliklerini şöyle beyan buyurur Allah Teâlâ: “Mü’min olanlar ancak o kimselerdir ki onlar Allâh’a ve Rasûlü’ne îman ettiler, sonra hiçbir kuşkuya kapılmadan Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihâd ettiler. İşte onlar sâdık olanların ta kendileridir.”2 Rabbimiz Allah Teâlâ, mü’min müslüman kullarına emrediyor: “Hafif ve ağır savaşa kuşanıp çıkın ve Allah yolunda mallarınızla ve canlarınızla cihâd edin. Eğer bilirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır.”3 Abdullah ibn Ömer (r. anhuma) rivayet eder. Rasûlullâh (sav) şöyle buyurur: Allah’dan başka İlâh olmadığına ve Muhammed’in Rasûlullah olduğuna şehâdet, namazı ikaame, zekâtı edâ edinceye kadar insanlarla savaşmam bana emrolundu. Onlar, bu işleri yapınca –İslâm’ın hakkı gereği (olan haddler) müstesnâ- İslâm hakkı olmak üzere canlarını ve mallarını benim elimden kurtarırlar. (Bâtınlarından dolayı olan) hesaplarına gelince, o (hesâbı görmek) Allâh’a âiddir.”4 İmam Kurtubî (rh. a.), meşhur Ahkâm tefsirinde şunları beyân eder: “İşte bu âyet-i kerîme ve hadîs-i şerif savaşmanın sebebinin küfür olduğunu ortaya koymaktadır. Çünkü yüce Allah, bu âyet-i kerimede, ‘fitne kalmayıncaya’ diye buyurmaktadır. Burada fitne, küfür demektir. Buna göre savaşın nihâî hedefi, küfrün olmaması diye gösterilmiştir. Bu da, açıkça anlaşılan bir hususdur.” İbn Abbas, Katede, er-Rabi, ‘es-Süddî ve başkaları şöyle demektedir: Bu âyet-i kerîmede fitne, şirk ve ona bağlı olarak mü’minlere (müşriklerin) verdiği eziyettir.”5 Mü’min müslümanlara farz olan cihâd, yeryüzünde küfrün ve şirkin egemenliği yok oluncaya ve Allâh’ın dîni hâkim olarak bütün yeryüzünü kuşatıncaya kadar devam edecektir. Bu Cihâd-ı Ekber, malların ve canların Allah yolunda fedâ edilmesiyle gerçekleşip zafer ile sonuçlanır. Âlemlerin Rabbi Allah, yegâne hayat nizâmı İslâm’ın yeryüzüne egemen olmasına yardım edene, yardım edeceğini beyân buyurmuştur: “Ey îman edenler, eğer siz Allâh’a (Allah adına İslâm’a ve müslümanlara) yardım ederseniz, O da size yardım eder ve sizin ayaklarınızı sağlamlaştırır.”6 “Allah, kendi (dîni)ne yardım edenlere kesin olarak yardım eder. Şüphesiz Allah, güçlü olandır, Azîz olandır.”7 “Îman edenlere yardım etmek ise, bizim üzerimizde bir haktır.”8 Gâlibiyet ve zafer, katıksız îman edip sâlih amel işleyen Allah taraftarlarınındır!.. “Kim Allâh’ı, Rasûlü’nü ve îman edenleri velî edinirse, hiç şübhe yok, gâlib gelecek olanlar Allâh’ın taraftarlarıdır.”9 Allah taraftârı olan mü’min müslümanlardan mallarıyla ve canlarıyla cihâd edenler, yani küfür ve şirk cephesinde bulunanlarla savaşanların dereceleri çok yüksektir. Rabbimiz Allah, bu derece farkını şöyle beyan buyuruyor: “Mü’minlerden, özür olmaksızın oturanlar ile Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihâd edenler eşit değildir. Allah, mallarıyla ve canlarıyla cihâd edenleri, oturanlara göre derece olarak üstün kılmıştır. Tümüne güzelliği (cenneti) vaadetmiştir. Ancak Allah, cihâd edenleri, oturanlara göre büyük bir ecirle üstün kılmıştır. (Onlara) kendinden dereceler, bağışlama ve rahmet (vermiştir). Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.”10 “Amma Rasul ve O’nunla birlikte olan mü’minler, mallarıyla ve canlarıyla cihâd ettiler. İşte büyük hayır onlarındır ve kurtuluşa erenler onlardır. Allah, onlar için süresiz kalacakları, altlarından ırmaklar akan cennetler hazırladı. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur.”11 “Ey îman edenler, sizi acı bir azabdan kurtaracak bir ticareti haber vereyim mi? Allâh’a ve O’nun Rasûlü’ne îman edersiniz, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihâd edersiniz. Bu sizin için daha hayırlı, eğer bilirseniz. O da sizin günahlarınızı bağışlar, sizi altlarından ırmaklar akan cennetlere ve Adn cennetlerindeki güzel konaklara yerleştirir. İşte büyük mutluluk ve kurtuluş budur ve seveceğiniz bir başka (nimet) daha var. Allah’dan yardım ve zafer (nusret) ve yakın bir fetih. Mü’minleri müjdele.”12 Daha hayırlı ve büyük mutluluk ile, kurtuluş zaferiyle müjdelenen muvahhid mü’minler, işgâl edilen İslâm topraklarındaki esâretten kurtulmaları için Allah yolunda ihlâsla cihâd etmelidirler. Egemen tağutî güçler tarafından parçalanan İslâm topraklarının ve İslâm birliğinin yeniden teşekkülü için mallarıyla ve canlarıyla şer’î şartlara uygun bir cihâd hareketi başlamalıdır. İşgâl altındaki İslâm topraklarının bazı bölgelerinde işgâlci tağutî güçler ile savaşan hak cephesinin mücâhidlerine eldeki bütün imkânlarla yardım etmek gerektiği mâlumdur. Gerek cephedeki mücâhidlere, gerek gerideki ailelerine ve gerekse savaş mağduru olan muhacirlere, bütün müslümanlar imkânları ölçüsünce destek verip yardımcı olmalıdırlar. Canlarıyla savaş cephelerinde savaşan mücâhidlere, mallarıyla yardımcı olmak, onlar gibi cihâd etmek demektir. Mal ile yapılan cihâd, imkân sâhibi müslümanların kulluk vazîfesidir. Hangi çağda ve hangi bölgede olursa olsa bu vazife devam etmelidir. Canlarıyla cihâd eden mücâhidlere, mallarıyla cihâd edenlerin desteği olmazsa cihâd faaliyeti devam etmez ve netîce yenilgi ile gündeme gelir. Canlarıyla cihâd eden mücâhidlerin yemesi, içmesi, giyinmesi, barınması, savaş araç ve gereçleri, mallarıyla cihâd edenlerin üzerine ânın vâcibidir. Bunun yanısıra cephelerin giderleri, cephe gerisindeki hizmetler, yaralıların tedâvisi için hastahâneler ve personelleri, muhacirlere sığınacak beldeler, onların oralardaki geçimleri ve benzeri ihtiyaçların tamâmı da mal ile yapılacak cihâdın konusudur… Mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda “İ’lâyı Kelimetullâh”için cihâd etmeden nasıl cennete girilecektir?.. Es-Sedusî İbnu’l-Hasâsiyye (ra) anlatıyor: Rasûlullâh’a (sav) biat etmek için geldim. Bana: “Allah’dan başka İlâh olmadığına ve Muhammed’in de O’nun kulu ve Rasûlü olduğuna şehâdet etmemi, namaz kılmamı, zekât vermemi, İslâm’ın farz kıldığı haccı edâ etmemi, Ramazan ayında oruç tutmamı ve Allah yolunda cihâd etmemi” şart koştu. Ben de: -Ya Rasûlallâh, vallâhi bunlardan ikisine gücüm yetmez. Onlar da, cihâd ve sadakadır. Çünkü insanlar, savaştan kaçana Allâh’ın gazâb ettiğini söylüyorlar. Ben ise savaşa katılırsam, nefsimi korku kaplar ve ölmeyi arzu etmem. Sadakaya gelince, benim malım küçük bir koyun sürüsü ve on deveden ibarettir. Bunlar da ehlimin geçim kaynağı ve bineğidir, dedim. Rasûlullâh (sav) elimi tuttu ve salladı, sonra da şöyle buyurdu: “Sadaka yok, cihâd yok… O hâlde cennete nasıl gireceksin?” Bunun üzerine; -Ya Rasûlallâh, (tamam) sana biat ediyorum, dedim ve hepsi için biat ettim.13 Hem malı, hem de canıyla cihâd eden mücâhid şahsiyet, en hayırlı bir hâl içindedir ve Allah yolunda derecelerin üstününü elde etmiştir… Yalnız malıyla cihâd faaliyetine katılan da, Rabbi Allah katında değerli olup birçok sevaplar elde etmiştir… Rabbimiz Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Gerçek şu ki, îman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihâd edenler ile (hicret edenleri) barındıranlar ve onlara yardım edenler, işte birbirlerinin velîsi olanlar bunlardır.”14 “Îman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla canlarıyla cihâd edenlerin Allah katında büyük dereceleri vardır. İşte kurtuluşa ve mutluluğa erenler bunlardır. Rabbleri onlara katından bir rahmeti, bir hoşnutluğu ve onlar için kendisinde sürekli bir nîmet bulunan cennetleri müjdeler. Onda ebedî kalıcıdırlar. Şübhesiz Allah, büyük mükâfât kendi katında olandır.”15 “Allah yolunda infâk edin ve kendinizi kendi ellerinizle tehlikeye atmayın. İyilik edin. Şübhesiz Allah, iyilik edenleri sever.”6 Muvahhidlerin ve mücâhidlerin imamı Rasûlullâh’ın (sav), Allah yolunda cihâd ve mücâhid olanlar hakkında birçok hadisleri, emirleri, tavsiye ve nasihatleri vardır… Onlardan birkaç tanesini berâberce okuyalım:
  • Enes b. Mâlik (r.a.)‘den,
Rasûlullâh (sav) şöyle buyurdu: “Müşriklere karşı mallarınızla, canlarınızla ve dillerinizle cihâd edin!”17
  • Abdullah b. Hubşî (r.a.)’den,
Rasûlullâh’a,
  • Hangi cihâd daha efdaldır? diye soruldu.
Rasûlullâh (sav) şöyle cevap verdi: “Malı ve canıyla müşriklerle cihâd edenin cihâdı!”18
  • Ebu Said el-Hudrî (r.a.)’den,
Rasûlullâh (sav)’e: -Yâ Rasûlallâh, insanların hangisi daha fazîletlidir? diye soruldu. Bunun üzerine Rasûlullâh (sav): “Canıyla, malıyla Allah yolunda cihâd eden mü’min!” buyurdu. Sahabîler: -Sonra kimdir? Dediler. Rasûlullâh (sav): “Vâdîlerden bir vâdî içinde (yalnızlığa çekilen) bir mü’mindir ki, O, Allah’tan korkar da insanları kendi şerrinden rahat bırakır.” buyurdu.19 Allah yolunda cihâd ibadeti, farz olup mü’min müslümanların bütün hayâtını kuşatıcıdır… Yegâne Rabbimiz ve İlâhımız Âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ’ya, emr olunduğumuz gibi dosdoğru kulluk edip yapılan sâlih amellerin hepsi cihâdın içinde yer alır ki, her sâlih ameli yapmak için katıksız îman ile birlikte iyi niyet ve ihlâsla cehd u gayret gerekir… Hangi türden olursa olsun İslâm düşmanlarıyla savaşmak ve onlardan gelecek tehlikeyi tamâmen yok etmek mânâsına gelen cihâd ise, ya ümmetin imamının emri ve karârıyla; yeryüzündeki kulları, kullara kul olmaktan kurtarıp Allâh’a kul etmek için fetih savaşıdır; ya İslâm’ın hâkim, mü’min müslümanların hükûmet olduğu “Dâru’l-İslâm”a saldıranlara karşı sınırlarda savunma savaşıdır ya da İslâm devletinin egemenliğindeki Dâru’l-İslâm’ın işgal edildiği ve oradaki mü’min müslümanların işgalcilere karşı mücâdele ettikleri kurtuluş savaşıdır!.. Böyle bir savaş için hazırlık yapmak ve mücâhid yetiştirmek, “mal ile yapılan cihâd” faaliyetiyle gerçekleşir… Ayrıca, insanlara İslâm’ı tebliğ edip onları Allâh’a davet edecek, irşâd ve dâvet faaliyetini yürütecek, güzel ahlâkta örnek olacak, ilim, irfân ve hikmet sâhibi muvahhid şahsiyetlerin yetişip vazîfelerini devâm ettirebilmeleri için de mal ile cihâd gereklidir… Rabbimiz Allah şöyle buyuruyor: “Sizden hayra çağıran, iyiliği (ma’rûfu) emreden ve kötülükten (münkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır.”20 Yegâne önderimiz ve hayat örneğimiz Rasûlullâh (sav)’in ömür boyu cihâd konusundaki, -bu ibâdete malları ile iştirâk eden mü’min müslümanların kazandığı sevab ve yüksek dereceleri beyân eden- hadîs-i şeriflerinden bâzılarını berâberce okuyalım ve inşaallah okudularımızla amel etmeye gayret edelim!..
  • Ebu Mes’ud el-Ensârî (r.a.) anlatıyor:
Bir adam, Rasûlullâh’a (sav) gelerek: -Benim hayvanım helâk oldu. Bana bir binek hayvanı ver! dedi. Rasûlullâh: “Bende yok!” buyurdu. Bunun üzerine bir adam: -Yâ Rasûlallâh, ben ona binek hayvanı verecek kimseyi göstereyim mi? dedi. Rasûlullâh (sav): “Her kim bir hayra delâlet ederse, ona da hayrı yapanın ecri kadar ecir verilir!” buyurdu.21
  • Zeyd b. Sabît den,
Rasûlullâh (sav) şöyle buyurur: “Allah yolunda savaşan bir mücâhidi techiz edene, onun ecrinin misli vardır. Mücâhidin ailesine bakana veya ona yardım edene, mücâhidin ecrinin misli vardır!”22 Dipnotlar:
  • Tevbe, 9/111.
  • Hucurat, 49/15.
  • Tevbe, 9/41.
  • Sahih-i Buhârî, Kitabu’l-Îman, B. 16, Hds. 18. Kitabu’s-Salât, B. 28, Hds. 44. Kitabu’l-İ’tisâm, B. 2, Hds. 16. Sahih Müslim, Kitabu’l-Îman, B. 8, Hds. 32-36. Sünen-i Ebu Davud, Kitabu’l-Cihad, B. 95, Hds. 2641. Sünen-i Tirmizî, Kitabu Tefsiru’l-Kur’ân, B. 76, Hds. 3561. Sünen-i Nesâî, Kitabu’z-Zekat, B. 3, Hds. 2436. Sünen-i İbn Mace, Kitabu’l-Fiten, B. 1, Hds. 3927-3928.
  • İmamKurtubî, el-Câmiu Li Ahkâmi’l-Kur’ân, çev. M. Beşir Eryarsoy, İst. 1997, C. 3, Sh. 16.
  • Muhammed, 47/7.
  • Hacc, 22/40.
  • Rûm, 30/47.
  • Mâide, 5/56.
  • Nisa, 4/95-96.
  • Tevbe, 9/88-89.
  • Saff, 61/10-13.
  • İmam Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, çev. Rıfat Oral, Konya, 2003, C. 1, Sh. 98, Hds. 24/66.
  • Enfal, 8/72.
  • Tevbe, 9/20-22.
  • Bakara, 2/195.
  • Sünen-i Ebu Davud, Kitabu’l-Cihad, B. 17, Hds. 2504. Sünen-i Nesâî, Kitabu’l-Cihad, B. 1, Hds. 3082.
Sünen-i Dârimî, Kitabu’l-Cihad, B. 38, Hds. 2436. Ayrıca bkz. Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 3, Sh. 124, 153, 251.
  • Sünen-i Ebu Davud, Kitabu’l-Vitr, B. 12, Hds. 1449. Sünen-i Nesâî, Kitabu’z-Zekat, B. 49, Hds. 2516. Sünen-i Dârimî, Kitabu’s-Salât, B. 135, Hds. 1431.
  • Sahih-i Buhârî, Kitabu’l-Cihad ve’s-Siyer, B. 2, Hds. 5. Kitabu’r-Rikak, B. 34, Hds. 81. Sahih-i Müslim, Kitabu’l-İmâre, B.3 4, Hds. 122-123. Sünen-i Ebu Davud, Kitabu’l-Cihad, B. 5, Hds. 2485. Sünen-i Tirmizî, Kitabu Fedailu’l-Cihad, B. 24, Hds. 1711.
  • Âl-i İmrân, 3/104.
  • Sahih-i Müslim, Kitabu’l-İmâre, B. 38, Hds. 133. Sünen-i Ebu Davud, Kitabu’l-Edep, B. 114-115, Hds. 5129. Sünen-i Tirmizî, Kitabu’l- İlim, B. 14, Hds. 2808-2809.
  • İmam Hafız el-Munzirî, Hadislerle İslâm-Terğib ve Terhib, çev. A.Muhtar Büyükçınar, Vdğ. İst. T.y. C. 3, Sh. 112, Hds. 10. Taberânî, Mu’cemu’l-Evsat’tan, Râvîleri sahih hadis râvîleridir.
  KUL SADİ YÜKSEL

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak