Ara

İngilizler’e Türkçe’yi Öğretmek

İngilizler’e Türkçe’yi Öğretmek

Bir ay sonra İngiltere’ye gideceğim.” diyerek başladı konuşmasına danışanım, tanışma faslından hemen sonra.

“Hayırdır inşallah?..” temennî sözcüklerimin ardından; “Şartlar öyle îcâb ediyor. Hem de on sene kadar İngiltere’de ikamet etmek zorundayım. Nasıl yapacağımı da bilemiyorum doğrusu.”

Bu zorunlu ikametin bir sebebi olmalıdır, dememe fırsat vermeden hızlı ve heyecanlı bir şekilde devâm etti cümlelerine içimi okurcasına.

- Sebebi çok önemli değil işin doğrusu. Beni huzursuz ve tedirgin eden ve sizden yardım isteyeceğim konu, orada on senelik ikamet mecbûriyetim de değildir. Yabancı bir ülkeye gitmek çocukluğumdan beri değişmeyen hayâlimdir. Orada kalmak bilakis beni mutlu eder. Asıl sorunum, benim hiç ama hiç İngilizce bilmemem.

Yabancı dil sorununun bizim kurumumuzla ne ilgisi olabilirdi ki? Muhtemelen yanlış adrese gelmiştir, diyerek uyarmak istedim.

- İyi de biz burada İngilizce kursu vermiyoruz ki. Burası “Âile Danışmanlık Merkezi”. Size nasıl yardımcı olabilirim dil konusunda?.. Yapacağım şey sizi bildiğim bir yabancı dil kursuna yönlendirmek olabilir ancak.

Hafif tebessüm ederek:

- Hayır hayır, ben dil öğrenmek istemiyorum, yanlış anladınız gâliba. Buraya da onun için gelmedim. Çünkü bu yaştan sonra benim bir dil öğrenmem çok zor artık. Acaba daha başka kolay ve kestirme bir yol bulabilir miyiz diye danışmaya geldim doğrusu. Uzun süredir kafa yoruyorum bu konu üzerinde. Hattâ aklıma çok yatan birkaç yöntem de buldum diyebilirim. Hele bunlardan biri bana çok mantıklı geliyor, ama nasıl gerçekleştireceğimi bilemiyorum. İsterseniz sizinle paylaşabilirim çözüm olarak düşündüğüm bu yöntemi..

- Elbette ki, neden olmasın.

- Bana göre tek yol var, o da bütün İngilizler’e Türkçe öğretmek.

- Nasıl yâni, diyerek hayret ve şaşkınlığımı dışa vurdumsa da en ufak bir tereddüt göstermeden, bütün heyecânı ile bulduğu yöntemi anlatmaya devâm etti:

- Eğer İngilizler Türkçe konuşursa benim İngilizce öğrenmeme gerek kalmadan, onlarla çok rahat konuşur ve anlaşırız. O zaman bütün İngilizler beni anlar. Tuhaf tuhaf bakmazlar bana.

- İyi de bu nasıl olacak?..

- Bilemiyorum nasıl olacağını. Bilseydim zâten buraya, size sormaya gelmezdim. Bir çıkış kapısı gösterirsiniz diye buraya geldim.

Danışmanlık merkezimizin çıkış kapısını mı göstereyim, diye aklımdan geçirdiysem de nezâketsizlik olur diye vazgeçtim.

İşin kolayının kendisinin İngilizce öğrenmesi olduğunu ve bunun korktuğu kadar zor olmadığını uzun uzadıya ve örnekler vererek anlatmaya çalıştımsa da karârından ve yönteminden vazgeçmedi.

“Bütün İngiltere’ye Türkçe’yi öğretmenin mutlakâ bir yolu olmalıdır, akıl akıldan üstündür, daha başka yerlere gidip danışmaya devâm edeceğim, pes etmeyeceğim.” diyerek kalktı ve gitti.

Kapıda uğurlarken, “İngilizler’e Türkçe’yi öğretmek için ortaya koyduğunuz bu istek ve azminizi, kendiniz İngilizce’yi öğrenmede kullanırsanız daha ucuz ve kolay olur, hem daha az yorulursunuz.” dedimse de beni hiç duymamış gibi, “İyi günler!..” dedi ve birkaç adımdan sonra gözden kayboldu hayret dolu bakışlarım eşliğinde.

“Haydi canım. Böyle çözüm mü olurmuş. Koskoca bir ülke insanına kendi dilinizi öğreteceksiniz ve sonra onlarla anlaşacaksınız. Tam bir saçmalık.” diyerek tepki verdiğinizi anlıyorum.

Sizi biraz rahatlatayım. Böyle bir olay gerçekleşmedi aslında. Tamâmen bir mizansendi bu. Ama itirâf etmeliyim ki, çoğumuzun mantığı böyle işliyor. Bize gelen danışanların çoğu bu mantıkla hareket ediyor ve bizden buna benzer yardımlar istiyorlar.

Nasıl Mı?

İletişim, Türkçe gibi, İngilizce gibi bir dildir. Bu dili bilemeyenler karşı tarafla anlaşamazlar. Anlaşamadıkları için de herkesle problem yaşıyorlar.

Yol İkidir: Ya siz insanlarla geçinmeyi bileceksiniz veya insanların sizinle geçinmesini bekleyeceksiniz. Ya siz onları anlayacaksınız veya onların sizi anlamasını bekleyeceksiniz.

Birincisi zordur, bu yaştan sonra nasıl değişirim diyenleriniz varsa, ikinci yol en mantıklı gibi görünse de imkânsızdır.

İngilizler’in Türkçe öğrenmesi ne kadar doğru ise, çevrenizdeki herkesin sizi anlamasını beklemek de ancak o kadar doğru olabilir.

Eşim, annem babam, çocuklarım, yakınlarım beni anlamıyor...” diyorsanız, dilinize dikkat edin ve onların sizi anlamasını beklemeden siz kendinizi doğru anlatmaya odaklanın. Onlarla ortak dili konuşup konuşmadığınıza bakın.

Bir tek İngilizce bilmekle bütün İngilizler’le anlaşıldığı gibi, iletişim dilini bilmek sâyesinde de başta eşimiz, çocuklarımız, anne babamız ve çevremiz ile kolay anlaşırız.

Korkmayın. İletişim dilleri farklı farklı gibi görünse de aslında tek bir iletişim dili vardır. Onu öğrendiğimizde herkesle anlaşmamız kolaylaşacağı gibi, sorun çözmek de zor olmayacaktır.

Bu dilin adı “İNSANCA”dır...

Ferhat Aslan (Kasım 2017) Âile Danışmanı ve Psikoterapist

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak