Ebülfazl Mehmed Efendi Câmi-i Şerîfi, Defterdar Câmi-i Şerîfi olarak da bilinir. Tophane Kılıç Ali Paşa Mahallesi sınırları içerisinde, Cihangir yamaçlarında, halk arasında daha ziyâde İtalyan Yokuşu olarak bilinen Defterdar Yokuşu üzerinde yer alır. Sultan II. Selim devri devlet adamlarından İdris-i Bitlisî’nin oğlu, Kānûnî dönemi defterdarlarından Ebü'l-Fazl Mehmed Efendi tarafından 1554 târihinde inşâ ettirilmiştir. Mimar Sinan eserlerinin listesini veren; Tuhfetü’l-mi‘mârîn, Tezkiretü’l-ebniye ve Tezkiretü’l-bünyân'a göre Câmi-i Şerîf Mimar Sinan eseridir. Hem İdris-i Bitlisî'nin evlâdından kalan bir yâdigâr, hem de Mimar Sinan hâtırası olması sebebiyle mânevî kıymeti büyüktür.
Ancak istisnâlar hâriç ne İstanbullular ne Bitlisliler ne de Tophane sâkinleri buradaki Câmi-i Şerîf’in İdris-i Bitlisî'nin evlâdı tarafından Mimar Sinan’a yaptırıldığını bilmezler. Hâliyle bânîsinin bir mezarının olup olmadığını, şâyet bir mezarı varsa nerede olduğunu da merâk edip soruşturmazlar! Bu sebeple denmiştir ki: “Târih, bir milletin hâfızasıdır; târihini bilmeyen millet, hâfızasını kaybetmiş insana benzer.”
Yeri gelmişken İdris-i Bitlisî hazretleri hakkında az da olsa bilgi vermekte fayda görüyoruz. İdris-i Bitlisî, (1452-57 - 1520) Çok yönlü bir devlet, siyâset ve bilim adamıdır. Özellikle Yavuz Sultan Selim Han devrinde Osmanlı Devleti’nin doğu siyâsetinde önemli rol oynamıştır. Hadis, ahlâk, tasavvuf, tıp, kozmografya, felsefe, siyâset bilimi ve târih gibi değişik alanlarda, çoğu Farsça olmak üzere Arapça ve Türkçe telif, tercüme ve şerh niteliğinde pek çok eseri vardır. Asıl ününü, II. Bâyezid Hān'ın emri ile Farsça kaleme aldığı, 80.000 beyitlik “Heşt Behişt” adlı eseri ile elde etmiştir. Eserde ilk sekiz Osmanlı pâdişâhının her birinin dönemi ayrı bir bölümde anlatılır. İyi bir hattat olduğu da kaynaklarda yer alır. Künhü’l-ahbâr ve Hadîkatü’l-cevâmî’de verilen bilgilere göre Koca Mustafa Paşa, Sünbül Efendi Câmii kapısında yer alan bir kitâbenin yazıları da ona āittir. İdris-i Bitlisî, 1520 târihinde, Yavuz Sultan Selim Hān’ın vefât ettiği sene İstanbul’da vefât etmiştir. Mezarı, Eyüp Sultan Gümüşsuyu yolundan, İdrisköşkü Caddesi’ne dönülen köşede, Kerimağa Sokağı girişinde, soldadır. Form ve yazı üslûbu bakımından döneminin mezar taşı topolojisine uygun düşmeyen şâhidesi muhtemelen 19. yüzyıla āit. Az ötede muhterem eşleri Zeynep Hātun tarafından inşâ ettirilen Zeynep Hatun Câmi-i Şerîfi bulunur.
Doğum târihi hakkında bilgi bulunmayan Ebü'l-Fazl Mehmet Efendi, babası gibi sevilen, sayılan ünlü bir âlim olmuştur. Genç yaşta ilmiye sınıfına girmiş, dîvan âzâlığı ve kadılık görevlerinden sonra baş defterdar olarak atanmıştır. Türkçe ve Kürtçe dışında Arapça ve Farsça’ya da tam bir vukûfiyeti olduğundan bu yönde eserler vermiştir. Çeşitli kaynaklarda dokuz kadar eserinin ismi zikredilmiştir. Eserlerinin büyük bir bölümü tercüme olmak üzere tefsir, kelâm, târih, tasavvuf, şiir ve siyâsetle ilgilidir. Tercümeleri arasında el-Gürgânî'nin (ö.531/1136-7) “Zahîre-i Harezmşâhî” adlı ünlü eseri de vardır. İki yetişkin çocuğu, kendisi henüz hayatta iken denizde akıntıya kapılarak boğulduğundan nesli devâm edememiştir.
Arsa Hâline Getirilen Câminin Yeri Satılamamış
Ebü'l-Fazl Mehmed Efendi, 1554 yılında Tophane’deki evinin civârında Mimar Sinan’a bir câmi-i şerîf, bir mektep ve kendisi için de bir türbe inşâ ettirmiştir. Kesme taş duvarlı, Fevkânî, ahşap çatılı ve iç kubbeli, dikdörtgen planlı, son cemâat yeri ve tek şerefeli minâreye sâhip olan câmi-i şerîf 1916‘da yangın geçirmiş, 1936 yılında vakıflarca istimlâk edilerek yıktırılmıştır. 1950’li yıllarda tamâmen arsa hâline gelen câmi-i şerîfin hazîresindeki mezarlar/mezar taşları bu târihlerde, sâhilde yer alan Kılıç Ali Paşa Câmi-i Şerîfi'nin hazîresine nakledilmiştir. Câmi-i Şerîf’in yeri arsa hâline getirildikten sonra satılması düşünülmüş lâkin bereket versin bu bir türlü gerçekleşmemiş.
Semavi Eyice’nin verdiği bilgilere göre, Vakıflar Beyoğlu Bölgesi Müdürü Halim Baki Kunter, “Hayrat binâlardan değersiz olanlarının bir an evvel tasfiyesi ve paraya çevrilmesi her noktadan lüzumlu idi” görüşünden hareketle Ebü'l-Fazl Mehmed Efendi Câmi-i Şerîfi’nin de yıktırılması için etraflı bir gerekçe hazırlamıştı. Bugün ibret verici târihî bir belge hüviyetini kazanan gerekçede: “Tophane’de Defterdar Yokuşu’nda bulunan Ebülfazl Câmii harâbesi yangın sahası içinde perîşan hâliyle gözleri ve gönülleri incitmekte idi... Meşrutiyet senelerinde o semtte çıkan bir yangın esnâsında yanmış ve dört duvarla yarısı yıkılmış bir minâreden ibâret kalmıştı. Önünde ve etrâfında 100 kadar mezarı ihtivâ eden küçük bir makbere vardı. Burası her gün biraz daha tahrîbe, türlü telvîsâta ve hürmetsizliğe mâruz kalıyordu. Hâkim bir yerde inşâ edilmiş olduğu için bu enkaz yığını harap ve elîm hey’etiyle denizden ve limandaki gemilerden de görünüyordu. Câmi tâmir ve ihyâ kabûl etmez bir vaziyette idi. Mahallinin ihtiyâcına göre yeniden inşâsını îcâb ettirecek bir lüzum da yoktu. Câminin ve makberenin kaldırılması, kıymetli olan arsasının satılarak bedelinin diğer hayrâtın ve âbidelerin tâmirine tahsîs edilmesi îcâb ediyordu...” denilmektedir. (TDVİA, c.10, s.357-357, İst, 1994.)
Mimar Sinan Eseri Câmi-i Şerîf Roma Çay Bahçesi Oldu
Câmi yeri yıllarca harâbe kaldıktan sonra 1970’li yıllardan itibâren çay bahçesi olarak kullanıldı. Mekânın adı Roma Çay Bahçesi idi. Câminin karşısında bulunan İtalyan Hastanesi’nden ilham ile bu isim verilmiş olmalı. Tophane'den Cihangir'e uzanan yolun adı da İtalyan Yokuşu olarak bilinir. Değerlerimize Fransız kalsak iyi üstüne üstlük bir de İtalyan kalmışız! Mekân 1980'li yıllarda mahalle gençlerinin uğrak yeri olmuştu. Sâdece çay bahçesi olsa neyse, burası o yıllarda çay bahçesinden çok öte bir şeydi. Bir yanda alkollü içki eşliğinde canlı müzik icrâsı, diğer yanda harıl harıl çalışan kumar masaları. Bu rezil faaliyetler onlarca yıl devâm etti. Câmilerin, vakıf eserlerinin haraç-mezat satıldığı, peşkeş çekildiği bir ortamda kimse çıkıp da “durun kardeşim burada ne yapıyorsunuz?” dememiş, daha doğrusu diyememiş. Tâ ki 1990'lı yıllara kadar. İşte böyle bir zulüm revâ görülmüş bu millete. Ne hazin değil mi?!
Kurulan bir derneğin önayak olmasıyla 1991 yılında Beyoğlu Müftülüğü ve Türkiye Diyanet Vakfı kanalıyla eski mîmârî üslûbuna kısmen sâdık kalınarak câmi yeniden inşâ edildi ve 1994 yılı Ramazan ayında ibâdete açıldı. 890 metrekare arsa üzerine inşâ edilen câmi betonarme ve karkas yapı olup, 300 metrekarelik bir alana oturur. Câmi duvarları kesme taş olup, tek kubbeli ve tek minârelidir. Minber, Mihrap ve Kürsü mermerdir. Harim cümle kapısı üzerinde, sivri kemer içerisine yerleştirilmiş, Arapça metinli, sülüs hatlı inşâ kitâbesi hâlen mevcuttur. 1916 târihinde yıkılmış şadırvanın bânîsi Zeynep Mualla Hatun olup, 1893 târihlidir. Cadde üzerinde, dış avlu duvarı önünde, klasik üslupta inşâ edilmiş 1732 târihli çeşme de Defter Emîni Çeşmesidir. Şükür ki bu mâbedde defalarca terâvih namazı kılmak bizlere de nasîb oldu. Rabbim sebep olanlardan ebediyyen râzı olsun. Burası hoş manzarası ile hakîkaten olağan üstü bir güzelliğe sâhiptir. Câminin arka kısmındaki bahçede otururken Sarayburnu avucunuzun içinde, Boğaz'ın masmavi suları âdetâ ayağınızın altında gibidir. Sıcağın en şiddetli olduğu yaz aylarında bile burada püfür püfür rüzgâr eser.
Eser Sâhibinin Kabri Eserinin Yanında Olmalı!
Ebü'l-Fazl Mehmed Efendi’nin doğumu gibi ölüm yeri ve târihi hakkındaki bilgiler de çelişkilidir. Müfit Yüksel, Eyüp Sultan Sempozyumu kapsamında kaleme aldığı “İdris-i Bitlisî ve Eyüp’teki Eserleri” isimli makālesinde, konu hakkında şu bilgileri verir: “Hadîkatu’l-Cevâmî’ye göre vefat târihi 971 (1563) olarak verilmekte ve mezarının Tophane’deki (Defterdar Yokuşu) câminin ön tarafında yola nâzır olduğu kaydedilmektedir. Şakâik Zeyli ‘Atâî’de onun Câmi ve türbesini binâ ettikten sonra gördüğü rüyâ üzerine Hacc’a azîmeti esnâsında 982 (1574) târihinde Şam’da irtihâl eylediği yazılmıştır.” (Eyüpsultan Sempozyumları VI. 2002, s.73-85.) Tuhfetü’l-mi‘mârîn’de de türbesinin câminin yanında olduğu ifâde edilir. Ahmet Bilgin Turnalı ise Eyüpsultan Sempozyumları kapsamında sunduğu “İdris Köşkünde Çolak Hasan Tekkesi ve Bali Baba Sorunu” isimli bildirisinde, İ. Hakkı Konyalı'nın Fâiz Demiroğlu'na atıfla Defterdar Mehmed Efendi'nin Hac yolunda öldüğünü ileri sürdüğünü belirtir. Demiroğlu'nun dayanağı Başbakanlık Arşivindeki 25 numaralı Mühimme Defterinde bulduğu 982 (1574) târihli bir hükümdür. (Eyüpsultan Sempozyumları, c.10, s.173. Eyüpsultan Bel. Yay. İst., 2006.)
Kılıç Ali Paşa Câmi-i Şerîfi hazîresinde yaptığımız araştırma netîcesinde Ebü'l-Fazl Mehmed Efendi’nin bahse konu mezar taşını tesbît ettik. Kılıç Ali Paşa Türbesi'nin ilerisinde, hazîrenin bittiği noktada, duvar dibindedir. Mezarın bulunduğu yer, etrâfı hâcet pencereleri ile çevrili, üstü açık türbe görünümündedir. Evet, burada bulunan sütun formundaki mezar taşı Ebü'l-Fazl Mehmed Efendi'ye āit. Ancak bu taş ne kompozisyon ne de içerik bakımından kesinlikle 16. Yüzyıl mezar taşı formunu yansıtmamaktadır. Mezar taşının en tepesinde yer alan “Sâhibül Hayrat” ifâdesi de zâten bu mezar taşının sonradan yapıldığını teyid eder mâhiyette. Mezar taşında şu ifâdeler yer alır: “Sâhibül hayrat vel hasenât/ El-merhum el-meğfur leh/ Ebü'l-Fazl Mehmed Efendi'nin/ Rûhiçün el-Fâtiha”/
Sene: 961/1554 (Bu târih Ebulfazl Mehmed Efendi Câmii’nin inşâ târihini vermektedir.)
Her ne kadar bazı kaynaklarda Ebulfazl Mehmed Efendi’nin 1563 yılında vefât edip câmi hazîresine gömüldüğü, câmi yıkıldıktan sonra Kılıç Ali Paşa Câmii’ne nakledildiği ifâde edilse de esâsen Hicrî 982 Mîlâdî 1574 yılında hacca giderken Şam’da vefât ettiği, halkın duāsını almak maksadıyla vefâtında önce yaptırdığı türbesi içerisine mezar taşı konulmak sûretiyle bir makam kabri oluşturulduğu anlaşılmaktadır. Süleyman Faruk Göncüoğlu da “Defterdarlık - Osmanlı Devlet Teşkilatı'nın Kadim Bir Kurumu” isimli eserinde bu görüşü teyid eder. (İstanbul Defterdarlığı, 2016)
1994 yılında câmi ihyâ edildiğinde Ebü'l-Fazl Mehmed Efendi'nin Kılıç Ali Paşa Câmi-i Şerîfi'ne taşınan açık türbesi/mezar taşı da gerçek yerine, Câminin bahçesine nakledilmeliydi. Bugüne kadar neden ihmâl edildiğini anlamış değiliz. Mezarın/makāmının yeri eserinin yanı başıdır. Câminin etrâfında bu nakil için yeterince boş alan mevcuttur. Varsa bir hükmü, Vakıflar Genel Müdürlüğü ile Kültür ve Turizm Bakanlığı başta olmak üzere ilgili bütün kurumlardan konuya hassâsiyet göstererek, bir plan dâhilinde gereğini yapmalarını talep ediyoruz.
Aralık 2024, sayfa no: 64-65-66-67
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak