Ara

Mâzinli Nesîbe(r. anhâ)

Mâzinli Nesîbe(r. anhâ)

O erler ki, 

O erler ki, gönül fezâsındalar,                        
Toprakta sürünme ezâsındalar.    
Bir ân yabancıya kaysa gözleri,                     
Bir ömür gözyaşı cezâsındalar.

Yıldızları tesbih tesbih çeker de,
Namazda arka saf hizâsındalar.     
Her rengi silici aşk ötesi renk;
O rengin kavuran beyzâsındalar

İçine nefs sızan ibâdetlerin
Birbiri ardınca kazâsındalar.
Ne cennet tasası ve ne cehennem;
Sâdece Allâh’ın rızâsındalar.

Necip Fazıl Kısakürek

Yenidünya dergimizin bir önceki sayısında Hz. Ümmü Gülsüm bint Ukbe’nin hayâtını okuyan hanımefendi okuyucularımız, haklı olarak “hocam, İslâm yolunda canını dişine takmış fedâkâr hanım sahâbîleri anlatmaya devâm edin” diyorlar. Ben de bu yazımda haklı olan bu talep üzerine îmânı uğruna cihâd meydanlarında aslanlar gibi çarpışan bir kadın sahâbîyi anlatacak ve sizi onunla tanıştıracağım. Bu yazıyı sonuna kadar okumanızı ve bu hanım sahâbî ile tanışmanızı istirhâm ediyorum.

Ümmü Umâre künyesi ile meşhûr olan Nesîbe bint Kâ‘b b. Amr el-Mâziniyye el-Hazreciyye, savaşlarda gösterdiği cesâretle tanınan bir kadın sahâbîdir. Hazrec kabîlesinin Neccâr oğulları koluna mensuptur. Müslüman olmadan önce evlendiği Zeyd b. Âsım’dan Abdullah, Habîb ve Temîm adlarında oğulları, Zeyd’in ölümü üzerine evlendiği Ğaziyye b. Amr’dan da Havle adında bir kızı oldu.

Hz. Peygamber Efendimiz’in birinci Akabe Bîatı’ndan sonra Medîne’ye muallim olarak gönderdiği Mus’ab bin Umeyr’in îmânı, vakarı, fedâkârlığı ve yiğitliği Nesîbe’yi derinden etkilemiş ve îmân etmesine vesîle olmuştu. Kendi kendine şöyle demişti: “Bize îmânı tâlim eden Mus’ab böyle biriyse kim bilir onu Mus’ab yapan Rasûlullah(sav) nasıl biridir..1 Nesîbe Hâtun ve Zeyd, karı-koca aynı inancı paylaşmanın mutluluğunu tattılar. İslâm’ı nefislerinde yaşamak ve çevrelerine yaymak konusunda İslâm’ın birer neferi oldular. Gelecek yıl Hac mevsiminde iki cihan güneşi Efendimiz’le görüşmek üzere Mekke’ye gidecek olan Medîneli müslümanların kāfilesine katılmaya karar verdiler. Mus’ab bin Umeyr başkanlığında yetmiş iki Medîneli müslüman, Peygamber Efendimizi kendi memleketlerine dâvet etmek üzere hac mevsiminde Mekke’ye geldiler. Akabe’de ikinci defa görüşen Medîneli Müslümanlar Hz. Peygamber Efendimizi kendi canları ve malları gibi koruyacaklarına söz verdiler. Teker teker bu söz üzere bîat ettiler. Allah ve Rasûlü yolunda her şeylerini fedâ edeceklerine söz verdiler. Nesîbe ve kocası Zeyd de bu bîat edenler arasındaydı.

Medîneli Müslümanlar yeni bir heyecan ve yeni bir ruhla şehirlerine döndüler. Nesîbe Hâtun bütün vaktini, gayretini, hizmetini ev işlerine, çocuklarının İslâm terbiyesi üzere yetişmesine ve çevresindeki insanları Allâh’a ve Rasûlü’ne dâvete harcamaktaydı. İslâm’ı yaşama konusunda gösterdikleri titizlik ve kararlılıkları, tanıdıkları ve çevrelerindeki başka insanlara tebliğdeki heyecan ve mutlulukları onları İslâm’ın bir neferi hâline getirmişti. Hz. Peygamber Efendimizin kendi memleketlerine hicret etmelerini hasretle beklemekteydiler.

Uzun bir zaman geçmeden Hz. Peygamber Efendimiz Mekke’den hicret etti ve Medîne topraklarına ayak bastı. Medîneli müslümanlar son dînin son peygamberine, vahyin kaynağına kavuşmuş oldu. Hepsinin gönlünde büyük bir sevinç ve mutluluk vardı. Allah Rasûlü(sav) Hicaz bölgesindeki Medîne’yi yeni dînin dâvet merkezi yapmıştı. İslâm’ın nûrunu buradan ülkelere yayacaktı. Medîneli Müslümanlar da bundan büyük şeref duymuştu. Canlarıyla, mallarıyla Allah ve Rasûlü yolunda çalışmak üzere söz vermişlerdi.

Kureyş’in zulmünden kaçan müslümanlar Medîne’de güç birliği yapmışlar ve Bedir’de Mekke müşriklerine karşı ilk zaferi elde etmişlerdi. Nesîbe Hâtun’un oğlu Abdullah da genç bir delikanlı olarak Bedir savaşına katılmıştı. Bedir’den bir yıl sonra da Uhud savaşı cereyân etti. Onların âilece Uhud günü gösterdikleri fedâkârlık ve kahramanlıkları dillere destân olmuştu. Sergiledikleri yiğitlik, mertlik ve bahadırlıklarını Nesîbe Hatun kendisi şöyle anlatır:

“Uhud’a gitmiştim. Müslümanlar ne durumda bir bakayım dedim. Yanıma bir kırba su aldım Rasûlullah Efendimizin yanına kadar gittim. Gâlibiyet müslümanlardaydı. Fakat çok geçmeden Kureyş okçuları tarafından etrâfımız sarıldı. Allah Rasûlü’nün çevresinde şiddetli çarpışmalar oldu. Ona bir zarar gelmemesi için gözü önünde müşriklerle çarpışmaya başladım. Elime ne geçtiyse kılıçla, okla düşmanı Efendimiz’den uzaklaştırmaya çalıştım. Bu arada yaralandım. Rasûlullah’ın(sav) önünde ben, oğullarım ve kocam hep birlikte canlı kalkan olduk. Gelen oklara ve hücumlara karşı vücûdumuzu siper ettik. Rahmet peygamberi Efendimiz, benim yanımda kalkanımın bulunmadığını görünce ashabdan birine şöyle dedi: “Ey kalkan sâhibi, kalkanını çarpışana bırak.” Ben o kalkanı alıp, kendimi korumaya başladım. Bir taraftan kendimi koruyor, bir taraftan da çarpışmaya devâm ediyordum. Bir ara müşriklerden bir atlı bana doğru hücûm etti. Onun saldırısını kalkanla savuşturup atının ayaklarına bir kılıç çaldım. At arka üstü yıkıldı. Düşmanın yere serildiğini gören Peygamber Efendimiz oğluma şöyle seslendi: “Ey Ümmü Ümâre’nin oğlu! Annene bak! Annene yardıma koş!” Abdullah da hemen koştu ve benim düşmanı öldürmeme yardım etti. Savaş devâm ediyordu. Bir ara Abdullah da sol kolundan yaralandı. Hz. Peygamber Efendimiz ona da: “Yaranı sar!” buyurdu. Bu sefer ben, oğlumun yanına koştum ve yarasını sardım. Sonra oğluma: “Kalk yavrucuğum! Müşriklerle çarpışmaya devâm et!” dedim.

Peygamber Efendimiz, Nesîbe Hâtun’un bu fedâkârâne sözünü işitince: “Ey Ümmü Ümâre! Senin katlandığın ve dayandığın şeye herkes katlanabilir ve dayanabilir mi?” buyurarak iltifatta bulundu. Ümmü Ümâre’nin oğlu hemen ayağa kalktı ve müşriklerle çarpışmaya başladı. Bir ara oğlunu yaralayan müşrik oradan geçiyordu; Peygamber Efendimiz annesine: “İşte oğluna vuran!” buyurdu. Nesîbe Hâtun derhal harekete geçti ve düşmana saldırdı. Bacaklarına indirdiği bir kılıç darbesiyle adamı yere devirdi. Efendimiz bu manzara karşısında ön dişleri görününceye kadar gülümsedi ve bu kahraman hanım sahâbîsine şöyle iltifatta bulundu: “Ey Ümmü Ümâre! Adamı perîşân ettin!” Peşinden de şöyle dedi: “Hamd olsun Allâh’a ki seni düşmanına karşı muzaffer kıldı ve gözünü aydın etti. Öcünü almayı sana gözünle gösterdi.”

Müşrikler her yandan saldırıyordu. Bir ara iri-yarı azılı bir müşrik olan İbni Kamia, Hz. Peygamber Efendimizin yanına kadar sokuldu. Mübârek yüzünü yaralayıp iki dişini şehîd etti. İşte bu sırada Nesîbe Hâtun bütün cesâret ve şecaatiyle bu bedbaht kişiye birkaç kılıç darbesi savurdu. Fakat düşman iki zırhı üst üste giymişti. Bu sebeple vuruşları ona tesir etmedi. Nesîbe Hâtun, müşrik İbni Kamia’nın kılıç darbesiyle omuzundan yaralandı. Sahâbîler yetişip müşriği geri püskürttüler. Rahmet ve şefkat peygamberi Efendimiz, Nesîbe Hâtun’un yaralandığını görünce oğlu Abdullah’a şöyle dedi: “Annenin yarasını sar!” Sonra da bu bahtiyar âileye şu müjdeyi verdi:

“Ev halkınızı Allah mübârek kılsın, senin ve annenin makāmı filan ve filanların makāmından hayırlıdır. Allah sizin âilenize rahmet etsin.” Nesîbe Hâtun bu müjdeleri duyunca Efendimize şöyle bir istirhamda bulundu: “Yâ Rasûlallâh, duâ et de biz cennette sana komşu olalım.” Bunun üzerine Peygamber Efendimiz de şöyle duâ etti: “Allâh’ım! Bunları, cennette bana komşu ve arkadaş eyle!”  Nesîbe Hâtun, bu duâdan çok memnûn oldu ve şöyle diyerek sevincini açığa vurdu: “Bu bana yeter! Artık dünyâda ne musîbet gelirse gelsin, hiç ehemmiyeti yok.” Artık bu duâdan sonra yaralarının acısını duymaz oldu. Peygamber Efendimiz savaş sonrasında onun gösterdiği kahramanlığı ümmetine şöyle duyurdu: “Uhud günü ne zaman sağıma, soluma baksam beni korumak için çarpışan Nesîbe’yi görüyordum.” Uhud günü devamlı Rasûlullah’ın(sav) yanıbaşında çarpışan bu kahraman hanım sahâbî oniki, onüç yerinden yaralanmıştı. Bunların en ağırı omuzundan aldığı yaraydı. Bir yıl onun tedâvîsi ile uğraştı.2

Nesîbe Hâtun, Uhud’dan sonra Benî Kurayza Gazvesi’ne, Hudeybiye’ye, Hayber’in fethine, Umretü’l-kazâ’ya, Mekke’nin fethine, Huneyn savaşına ve Yemâme savaşına katıldı. Özellikle Uhud, Huneyn ve Yemâme savaşlarında büyük hizmetler gördü. Birinci halîfe Hz. Ebû Bekir(ra) zamânında dinden dönen ve kendini peygamber ilân eden yalancı Museylime’ye karşı hazırlanan orduya oğlu Abdullah ile birlikte katıldı ve onunla yapılan Yemâme savaşında büyük kahramanlıklar gösterdi. Müseylime, Hz. Peygamber Efendimizin hayâtının son günlerinde peygamberliğini ilân etmişti. Peygamberimiz de ona Nesîbe Hâtun’un oğlu Habîb’i elçi olarak göndermişti. Habîb, hem ona nasîhat edecek hem de Yemâme bölgesindeki müslümanları ona karşı uyaracaktı. Nesîbe Hâtun, Hz. Peygamber’in mektubunu Müseylime’ye götüren ve arada işkenceyle öldürülen oğlu Habîb’in intikāmını almak için yemîn etti ve bu amaçla Yemâme savaşına katıldı.3 Burada kahramanca çarpıştı; bir ara dağılan müslümanların yeniden toparlanması için uğraşırken on bir yerinden yaralanıp bir elinin kesilmesine rağmen Müseylime’yi aramaya devâm etti. Bahçesine saklanan Müseylime’nin, oğlu Abdullah ile Hz. Vahşî b. Harb tarafından öldürülmesi üzerine Allâh’a şükretti.4

Ümmü Ümâre künyesiyle meşhûr olan Hazreti Nesîbe(ra) fedâkâr, cefâkar, şecaat ve cesâret sahibi kahraman bir anne idi. Çocuklarını da kahramanlık duygularıyla büyütüp cihad meydanlarına salıverdi. Birlikte savaş meydanlarında Allah ve Rasûlü yolunda kılıç salladılar ve İslâm’ı savunma, İslâm’ı yayma uğrunda ihlâs ve sadâkatle çalıştılar. Canları ve mallarına karşılık cenneti satın aldılar. Hz. Ömer(ra) devrinde Medîne’de vefât eden bu örnek hanım sahâbî, Bakî kabristanına (cennetü’l-bakî) defnedildi.5 Rabbim, bizleri onun hayâtından ders ve ibret alanlardan eylesin. Âmîn.

Bugün bu hanım sahâbînin benzerini görmek isteyenler Filistin’in ve Gazze’nin fedâkâr ve cefâkâr annelerine baksınlar. Sâdece bakıp kalmasınlar, onlara yardım etsinler.

Dipnotlar:

1 Zehebî, Siyeru A’lâmi’n-Nübelâ, III, 515.

2 Vâkıdî, el-Meğâzî, I, 271-273; İbn Sa’d, Tabakât, VIII, 412-416

3 İbn Hacer, el-İsâbe, VIII, 334.

4 Vâkıdî, el-Meğâzî; I, 269; Zehebî, Siyerü A’lâmi’n-Nübelâ, II,282.

5 Ziriklî, el-A’lâm, VIII, 19.

Nisan 2025, sayfa no: 44-45-46

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak