Ara

Kuşların Getirdiği Haberler

Kuşların Getirdiği Haberler

Yaşadığımız hayâtın içinde her şeyin kendine has öyle özel yeri var ki bunları görmek için bakmak ve anlamak gerekiyor. İdrak sınırlarıyla açıklanabilecek bir algılama durumu bu. İdrak ve kudretin birleşiminden ortaya çıkan bir yaşam döngüsü de diyebiliriz buna.

Başımı kaldırıyorum göğe, dönüp duruyor kuşlar. Onlarsız olmuyor gökyüzü. Özgürce uçan kuşlar rûha huzur veren, gönlü ferahlatan bir içtenlikle kanat çırpıyorlar. Sâdece gökyüzünde mi? Penceremizin önünde, oturduğumuz ağacın dallarında, bir su kenarında hiç fark etmez; bir kuş olmayagörsün, bir anda tüm renkler değişiyor, özgür bir ses gelip konuyor içimize. 

Köye giden yolumuzun üzerinde bir telefon direğinde leylek yuvası vardı. Yaklaşık otuz yıldır o yuva yerinde durur. Nisan başında gelen leylekler kurulurlar yuvalarına. Bir süre sonra yuvada bir, iki, üç kafa daha görünür. Kocaman bir leylek âilesi tüm yazı orada geçirir. Ağustos sonunda birden kaybolur leylekler. Geldikleri gibi dönerler sıcak iklimlere. 

Leylek deyip geçmemek gerek. Çocukluğumuzda hepimizin inandığı bir hikâyeydi hepimizi leyleklerin getirdiği efsanesi. Bir de “leylek baba” var ki mevzu “baba” olunca bir süre durup düşünmek gerek. Neden bir leyleğe baba denir ki diye epey düşünmüştüm. Leyleklerin 30 yıla yakın bir ömür sürmesi, göç yolları üzerindeki rehberlikleri onlara baba denmesi için bir sebep olabilir. Türküde leyleğe yüklenen anlam da oldukça mânidar ve ağırdı. Genelde türkülerde turnalar çıkarken karşımıza bu kez “selâm götür benden yâre” diyerek önemli bir görev verilmişti leyleğe. Leyleğin yol bulmadaki mârifeti etkili olmuş olabilir bu tercihte.

Sâdece babalık vasfı yok leyleklerin. Hacı leylek tâbiri de bizim coğrafyada kullanılan bir yakıştırmadır. Leyleklerin izledikleri göç yollarının Osmanlı döneminde hacca giderken kullanılan güzergâhla aynı olması leyleklere hacılık vasfını da kazandırmıştır. İstanbul’dan hacca gidenler ile leylekler aynı istikāmette yol almaktaymış ve bu yüzden hacı leylek derlermiş şehirlerin bu nâzenin konuğuna. Güzergâh belli ve oldukça kutsal; “Üsküdar, Eskişehir, Konya, Adana, Mersin, Hatay ve Şam”

Hayret etmemek elde değil. Türkiye’den çıkıp binlerce kilometre yol kat ederek mevsimler boyunca yer değiştiren göçmen kuşların rotalarını şaşırmaları gibi bir durum da yok. Avrupa ile Afrika arasında gidip gelmeye devâm ediyor kuşlar. Arabamızdaki navigasyonun aradığımız adresi bulmasına çok da şaşırmamak gerek. Kırlangıçlardan kartallara, turnalara, leyleklere kadar birçok kuş göç ederek sıcak iklimlerin izini sürüyor. Rastgele bir yaşamak değil bu. Her şey sistemli. Bir telefon direğinde, câminin kubbesinde, evin çatısında yaptıkları yuvaya zamânı gelince gelip yerleşiyorlar. Devre mülk gibi düşünülebilir. Fırtına, yağmur, kar fark etmez. Bir leylek yuvası her türlü zorluğa dayanabiliyor. Otuz yılı aşkın bir süredir aynı yerdeki leylek yuvasının hiç bozulmadan sâhiplerini ağırlıyor olması ancak böyle izah edilebilir. 

Ayrıca hazıra konmayı da sevmez leylekler. Köylere daha fazla leylek gelsin diyerek birçok leylek yuvası yapılmıştı yol kenarlarındaki direklere. Yapılan sûnî yuvaların hiçbirini tercîh etmedi leylekler. Gelip yine kendi emekleriyle yaptıkları yuvalarına yerleşmeye devâm ediyorlar.

Kırlangıçların çamurdan yaptıkları mükemmel işçilikli yuvaları da ilâhî kudretin bir tecellîsinden başka bir şey değil. Nakış nakış dokunan yuvalar birçok binânın tam köşesinde betonların soğukluğuna inat tüm içtenliğiyle misâfirlerini ağırlamakta.

Turnalar türkülerin en baş konuğu. “Uçun gidin turnalar” diyerek uzak diyarlara haberler salınırken, kanat çırpan her turna biraz umut çok da hasret taşır kanatlarında. Göçmen kuşlardan olan turna, öylesine âhenkli bir uçuşlu yol alır ki seyirlik bir manzara çıkar ortaya. 

Elbette şiirlerde de şâirlerin has dostlarındandır kuşlar. “Ne dönüp duruyor havada kuşlar” diyen Cahit Sıtkı’ya ölümü hatırlatırken, “ülkendeki kuşlardan ne haber vardır” diyen Sezai Karakoç için de özlenen bir diyârın en has sâhibidir kuşlar. 

Kuş varsa bir yerde, kuşlar konuyorsa avlulara, pervazlara, câmi avlularına orada bir huzur vardır. Çünkü tedirgin yaradılışlı varlıklardan olan kuşlar gürültünün kavganın, savaşın olduğu yerlerde barınmazlar. İbrahim Sadri de geçmiş zamânın huzurlu vakitlerini anlattığı şiirinde kuşları konuk eder sofrasına.

“Benim çocukluğumda soframıza kuşlar konar rüyâlarımıza melekler uğrardı.
Kapımızdan yoğurtçu bahçemizden ishakkuşu kalbimizden yeni çıkan şarkılar geçerdi.”

Habercidir kuşlar. Diyarlardan diyarlara mektup taşıyan kuşlar vardı bu topraklarda. Bir güvercinin yolunu umutla bekleyenler selâmı, muhabbeti, hüznü, sevinci görene kadar, gökyüzünden süzülüp gelen habercinin yolunu gözlerlerdi. Rıza Tevfik de hasretini kuşların kanadına emânet etmiş, gelecek haberi umutla bekleyen bir yürekle seslenmiş kuşlara.

“Uçun kuşlar uçun, doğduğum yere
Şimdi dağlarında mor sümbül vardır
Ormanlar koynunda bir serin dere
Dikenler içinde sarı gül vardır”

İster göçmen olsun isterse bir kafesin içinde bir evin köşesini mesken tutsun, kuşların her hâli insana huzur verir. Evlerinde muhabbet kuşu besleyenlerin bir kuşa duydukları muhabbet de buradan gelir. Kuşun seher vaktinde büyük bir aşkla ötmesi, omza konması, konuşması, evin içinde dönüp durması da bu bir muhabbetten başka bir şey değil. Kuş yuvasını bozanın yuvası olmaz derler. Balkonunuza bir kuş konarsa açın bütün pencereleri, kuşların duāsını evinize konuk edin. Kuşlar; umûda, huzûra, sevgiye, özleme, iyi haberlere kanat çırptıkça biraz daha açılacak göğümüz, günlük gülistanlık olacak dört bir yanımız.

Ekim 2024, sayfa no: 76-77

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Mustafa Uçurum Tokat doğumlu. İlkokulu, ortaokulu ve liseyi Adapazarı’nda; üniversiteyi Cumhuriyet Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde okudu. Arkadaşlarıyla Martı dergisini ve Yitik Düşler Edebiyat dergisini, daha sonra Tokat merkezli Polemik dergisini çıkarttı. Şiir ve yazıları; Dergâh, Yediiklim, Hece, Hece Öykü, Yolcu, Türk Dili, Karabatak, Türk Edebiyatı, Aşkar, Sabit Fikir, Ayasofya, Cins, Nihayet, Muhit, Yitiksöz gibi dergilerde yayımlandı. Şairin Aynası kitabı ile TYB 2018 deneme ödülünü aldı. TÜRDEB tarafından 2020 yılı Dergi Dostu Yazar Ödülü’nü aldı. TYB Tokat Şube Temsilcisi. www.mustafaucurum.com adresinde dergiler ve kitaplar hakkında yazılar yazıyor. Evli ve iki çocuk babası olan Uçurum, Tokat’ta öğretmenlik yapıyor. Kitapları: Tenhalayın Kalbimi (Şiir), Esmerliğime Bakma (Öykü), Fedakâr Dost (Hikâye), Çocuklar Çocukluğunu Bilsin (Şiir), Irmaklarla Büyüyen Çocuk (Hikâye), Konuştukça Memleket (Şiir), Deneme Çekimi (Deneme), Kalbime Takılan Uçurtma (Hikâye), Şairin Aynası (Deneme), Şehirde Yeni Bir Rüzgâr (Deneme), Dünya Telaşı (Şiir) Uçurumda Bir Gömü ( Öykü), Boyumu Aşan Ömür – (Şiir), Eve Dönen Masallar ( Masal) - Yüzümün Haritası ( Deneme)
Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak