155 yıl önce 2 Ekim 1869 târihinde Hindistan’da doğan, 30 Ocak 1948 de kendi ülkesinde suikast sonucu vefât eden Gandi, dünyâ târihinin sayıları çok az olan insanlarından biridir. Yabancı kültürlere özellikle İngiliz emperyalizmine karşı verdiği şiddet içermeyen ve fakat tāvizsiz mücâdele onun en büyük özelliğidir. Yüce ruh anlamına gelen Mahatma lakabı kendisi için Tagor (ö.Kalküta, 1941) tarafından kullanılmıştır. Mohandas Karamçand Gandi’yi etkileyen ālimlerden biri de hemşehrisi Asr-ı Saādet yazarı Şiblî Numânî’dir. (ö. Azamgarh, 1914)
Şimdi onun Hilâfet ve Filistin konularıyla ilgili görüş ve tekliflerini dostum Yekta Sakman’ın tercümesiyle size iletiyorum.
Yedi düvele karşı Kurtuluş Savaşı’nın devâm ettiği günlerde çok uzaklarda yaşayan bir Hintli’nin düşünceleri şöyle:
“Yeni antlaşma şartlarına yalnızca hızlıca bir göz atabildim. Görebildiğim kadarıyla, Hint Müslümanları’nı değil de Türkler’i teskîn etmeyi hedefliyorlar. Bu ikisinin farklı şeyler olduklarının anlaşılması lâzımdır. Hilâfet esâsen dînî bir harekettir, idealist bir harekettir ve Türkler’in teskîn edilmesiyle alâkasızdır. Doğrudan Peygamber’in emrine dayanarak ihdâs edilmiştir. Dolayısıyla, Hint Müslümanları teskîn edilene kadar barış olamaz ve Müslümanlar’ın uzlaşmasının olmazsa olmaz şartı Arap Adası tābîr edilen yerin sâdece Müslümanlar’ın kontrolü altında ve Halîfe’nin mânevî hükümdarlığının altında kalmasıdır, Halîfe o anda kim olursa olsun. İslâm’ın itibârı, İzmir’in ve Trakya’nın Türkiye’ye verilmesini ve Müttefik Kuvvetler tarafından İstanbul’un tahliye edilmesini gerektiriyor; lâkin İslâm’ın varlığı, İngiltere’nin ve Fransa’nın fermanlarının bütünüyle nesh edilmesini gerektiriyor. İslâm’ın kutsal mekânları üzerinde herhangi bir nüfûza —ister doğrudan ister dolaylı olsun— Hint Müslümanları aslâ tahammül etmeyeceklerdir. Binâenaleyh, Filistin bile Müslümanlar’ın kontrolü altında olmalıdır. Bildiğim kadarıyla, Yahudiler’in ve Hristiyanlar’ın Filistin’i ziyâret etmelerinin ve bütün dînî âyinlerini îfâ etmelerinin önünde aslâ herhangi bir zorluk çıkarılmamıştır. Lâkin, hiçbir etik veya savaş kānunu Müttefikler tarafından Filistin’in Yahudiler’e verilmesini kat’iyyen haklı çıkaramaz. Bu, husûsen Hint Müslümanları’yla ve umûmen de Hindistan’ın bütünüyle olan zımnî güven bağının bir ihlâli olur. Eğer İngiltere, savaşın eşiğinde böyle bir gaspın ihtimâlini dahî beyân etmiş olsaydı hiçbir Hint askeri gitmezdi ve eğer Hindistan’ın müstakbel bir İngiliz Milletler Topluluğu’nda, İmparatorluk’tan mütemeyyiz hür bir ortak olarak kalması söz konusuysa Hilâfet’in şartlarının, Türkiye’nin siyâsî liderlerinden ziyâde Müslümanlar’ın mânevî liderleri ile kararlaştırılması lâzımdır.”
(The Bombay Chronicle, 17.03.1921)
Ocak 2025, sayfa no: 32-33
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak