Ara

Eyüp Sultan Tepelerinde El Emeği Göz Nûru İle İnşâ Edilen Bir Mâbed: Zeynep Hātun Câmi-i Şerîfi

Eyüp Sultan Tepelerinde El Emeği Göz Nûru İle İnşâ Edilen Bir Mâbed: Zeynep Hātun Câmi-i Şerîfi

Yaklaşık üç yüz bin metrekarelik Eyüp Sultan Kabristanlarının tepe noktasını oluşturan bölgeye, yakın zamâna kadar İdris Tepesi deniliyordu. Civarda bulunan Karyağdı Ali Baba Tekkesi vesîlesiyle Karyağdı Bayırı diyenler de vardı. Bölgenin dokusuyla uyuşmayan, sosyolojik bir açıklaması da bulunmayan ve bir tâlihsizlik olarak Osmanlı İslâm Kabristanının orta yerindeki bu alana Pierre Loti Tepesi ismi verilmesi geçtiğimiz yüzyılın ortalarından sonradır. İdris Tepesi denmesinin sebebi Yavuz Sultan Selim Han döneminde yaşayan ve özellikle doğudaki pek çok sorunun çözümü noktasında önemli yararlılıklar göstererek Sultān'ın takdîrini kazanan İdris-i Bitlisî’nin burayı kendine mekân seçmesi ve buraya bāzı eserler kazandırmasıdır. Bitlisli İdris’in 1299-1512 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu’nun hükümdârı olan ilk 8 pâdişâhın hayâtını manzûm olarak anlatan Heşt Behişt isimli eseri meşhurdur. Günümüzde mescid olarak faaliyet gösteren sıbyan mektebi ve Râyet Keşan Kalfa tarafından yeniden ihyâ edilip devâmı sağlanarak günümüze ulaşması sağlanan çeşmesi bu eserlerdendir. Çeşme, Dörtyol'dan mezarlık alanına kadar uzanan yolun adı yakın zamanda İdrisköşkü Caddesi olarak değiştirildi, caddenin Pazariçi tarafında kalan parka ise İdris-i Bitlisî’nin ismi verildi. Halk arasında tepenin ismi Pierre Loti olarak ün yapmasına rağmen geçmişte -ne bir sokak, ne bir cadde ne de meydan adı olarak- böyle bir isim resmî olarak kayıtlarda yoktur. Tâ ki 2007 yılına kadar. Biz mahalle sâkinleri, tepe adının Eyüp Sultan Tepesi, İdris Tepesi veya Karyağdı Tepesi olarak değiştirilmesini talep ederken 2007 yılında İBB kararıyla mezarlığın bitiş noktasından Eyüp Sultan Câmi-i Şerîfi’ne uzanan yolun adı Pierre Loti Caddesi olarak kayıtlara geçirilmiş. Müslüman kabristanının ortasından geçen yola neden geçmişi şâibeli bir ecnebî ismi verilmiş, gerekçesi neymiş, bu teklîfi kim yapmış, nasıl kabûl edilmiş?! Bunlar hakkında hiçbir fikrimiz yok. Üzülmemek, iç geçirmemek elde değil. O yol üzerinde Necip Fazıl Kısakürek gibi şâirlerimiz, mareşal Fevzi Çakmak gibi devlet adamlarımız, İsa Geylânî Hazretleri gibi mânevî önderlerimiz var. Rahmetli üstad Sezai Karakoç’un çok sevdiğim bir ifâdesi var. “Kötülükleri bitiremeyiz ama iyilikleri çoğaltabiliriz.” der. Bu doğrultuda biz, bize āit değerleri, güzellikleri, ömrümüz, nefesimiz yettiği müddetçe anlatmaya, paylaşmaya, çoğaltmaya devâm edeceğiz inşâallah.

İdris-i Bitlisî'nin Kabri de Burada

Evet, Eyüp Sultan tepelerinde Osmanlı’nın 7. Şeyhülislâmı Alâaddîn Arabî Efendi'nin türbesi, Hasan Dede Türbesi ve Zevki Kadın Namazgâhı’ndan başka İdris-i Bitlisî'nin muhterem zevceleri Zeynep Hātun’un da eserleri vardır. Bunlar Zeynep Hātun Câmi-i Şerîfi ve Zeynep Hātun çeşmeli namazgâhıdır. Yazıyı kaleme almamıza sebep bu iki eser, ecdâd yâdigârıdır. Câmi-i şerîf, Pierre Loti tesislerinin az ötesinde, Kerim Ağa Sokağı ile Gümüşsuyu Câmii Sokağı arasındadır. İlk yapımı İdris-i Bitlisî'nin vefat târihi olan 1520’den sonrası olarak gösterilir. Hüseyin Ayvansarâyî, Hadikatü'l-Cevâmi isimli eserinde mâbed ile ilgili şu bilgileri verir: "Bânîyesi Hātun, İdris-i Bitlisî'nin zevcesi idi. Orada medfundur. Mescidin minberini Eyüp'te bulunan Arpacı Mescidi'nin imâmı olan Şeyh Abdullah Efendi koymuştur. Zeynep Hātun Câmii'nin mahallesi vardır." Mehmet Nermi Haskan’ın Eyüp Sultan târihi isimli eserinde verdiği bilgilere göre, semt sâkinlerinin ifâdeleri ve kimi kaynaklar Zeynep Hātun’un burada medfûn olduğuna işâret eder. Lâkin câmi önünde olduğu söylenen küçük hazîresi ortadan kaldırılmış, civarda mezar/mezar taşı nâmına hiçbir şey kalmamıştır. Câminin karşı köşesinde, sokağın girişinde, set üstünde, etrâfı çevrili bir mezar bulunur. Baş şâhidesinde “Kutb'ül-ârifîn merhum ve mağfur İdris Efendi rûhuna Fâtiha.” yazılıdır. Bu mezar İdris-i Bitlisî'nin mezarıdır. Döneminin yazı ve mezar taşı formu ile örtüşmeyen bu şâhideler, sonraki yüzyıllarda onun adına yapılmış olmalı. Bāzı araştırmacılar, mezar taşındaki “Kutb'ül-ârifîn” ifâdesini daha ziyâde tasavvuf mensuplarının kullandığını, İdris-i Bitlisî'nin ise bu kimliğinin ön plana çıkmadığını, bu sebeple mezarın İdris-i Bitlisî'ye āit olamayacağını ileri sürer. Ancak mezar taşı yazılarında, özellikle sonradan yapılan makam mezar taşlarında bu gibi ifâdelere sık sık rastlamak mümkün. Sözgelimi bāzı târih kitâbelerinde ya da târihî vesîkalarda “Bâyezîd-i Velî” ifâdelerine rastlarız. Peki, Bâyezid Hān'ın velâyeti hakkında somut bir bilgi var mıdır? Bu keyfiyet nasıl isbât edilebilir? Kaldı ki İdris-i Bitlisî hem önemli bir devlet adamı hem de büyük bir âlimdir. Çok yönlü ve üretken bir şahsiyettir. Bu sebeple bize göre mezar taşının orijinali bulunana kadar İdris-i Bitlisî'nin mezar yeri burası, mezar taşı da buradaki şâhidelerdir. En iyisini Allah bilir. Cenâb-ı Mevlâmız ona, âilesine ve cümle geçmişlerimize ganî ganî rahmet eylesin. Fakirhânemiz İdris-i Bitlisî'nin kabri ile aynı muhitte. Bu dünyâda komşu olduğumuz gibi bekā âleminde de komşu oluruz inşâallah. Âmîn, Yâ Muîn!

Hikâyesi Olan Bir Millet ve Devletiz

Zeynep Hātun Câmi-i Şerîfi dar bir sahada inşâ edilerek engebeli arâzinin şekline uydurulmuş ve kesme taştan inşâ edilmiştir. Çatısı ahşaptır. 1980’li yıllarda bütün cepheleri çimento ile sıvanmış, 2000’li yıllarda ise etrâfındaki işgallerden arındırılarak nisbeten rahatlatılmıştır. Nisbeten diyorum çünkü zaman içerisinde asıl planında bulunmayan uygulamalar, kimi ilâveler yapılmış mâbede. Yapılan her ilâve mâbedin özgünlüğünü gölgelemiş. Sağ tarafına sığmayan minâresi mihrap yönünde ve câmiden ayrı olarak yapılmıştır. Haskan, bu yerleşim biçiminin İstanbul câmilerinin hiçbirinde olmadığı söyler. Mihrâbı dışa taşıntılıdır. Minâreye kıble yönünde, mihrap ve minber arasındaki kapıdan üç basamaklı bir merdivenle çıkılır. Zaman içerisinde yapılan tâmir ve yenilemelere dâir son cemâat yerinde iki kitâbe bulunur. Kitâbelerin birisi 1788, diğeri 1842 târihlidir. H.1203/1788 târihli olan kitâbe 16 mısrâlı olup bir kartuş içerisine iki mısrâ yerleştirilmiştir. Üzerinde şu ifâdeler yazılıdır: 

Bârek-Allah zehi mescid-i ser-tak-ı behin
Kasr-ı İdris'de olmuş ne güzel âmâde
Şeref ehl-i salâh evre zühd ü takvâ
Bir giren sahn-ı ibâdetgâhına ukbâda
Olur ittira cürât-ı cüz-ile eyler mesâb
Hâsılı ânın içün oldu cennet âmâde
Bâni-i evveli Zeyneb Kadın Rabb-i Kadir
Menn-Nebî sırrına mazhar idüben ukbâda
Kethüdâyı Harem Şâh-ı cihan def-i gamı
İde dilşâd ânı evvelide ve hem uhrâda
İtdi bu mescidi ta'mir ile beyt-i ma'mûr
Şekva ferş olmağçün ol-müstekin âmâde
Harc idüb Hakk yoluna su yerine nakd-i himem
Hiç kusur eylemedi himmetini icrâda
Oldu bu hayra muvaffak anada âhir Hakk
Nurdan kasr ile ikrâm ide mevâda 1203 (1788) 

Kitabede geçen “Kasr-ı İdris” ibâresi, İdris Köşkü demektir. Câminin bulunduğu yeri, yâni Eyüp Sultan Tepelerini kasteder. Bu kitâbe, câminin tâmir serüvenine ışık tutmasının yanı sıra bölge adının evveline dâir de önemli bir vesikadır.

H.1258/1842 târihli diğer kitâbe ise yedi mısrâ olup 14 kartuştan oluşmaktadır. Üzerinde şu ifâdeler yazılıdır:

Cihan durdukça var olsun hemân Abd'ül-Mecid Hân
Zamânında ola âlem bütün ma'mûr ü âbâdan
Harâb olmuş idi bu Câmi-i Zeyneb Kadın çokdan
Olub tâmire muhtaç bu nice yıl kalmış idi virân
İdüb Atiyye Sultan-ı inâyetkâre çok hizmet
Hazînedârı usta eyledi ihyâ anı elan
Efendisine aldırdı duâyı şühhesiz zîrâ
Bu etrâfın ahâlisi yeniden oldular şâdan
Kabul itsün bu hayrâtı Cenâb-ı Hazret-i Bârî
Virüb cennet sarayını cemâlin eyleyüb ihsân
Mübârek şehr-i gufranda kemâle irdi hayrâtı
Vire tevfîkini dâim ol Hazret-i Mennân
Düşerse bir düşer târih-i ta'miri Emin böyle
Ne zibâ oldu tâmir Câmi-i Zeyneb Kadın ey cân 1258 (1842)

Semt sâkinleri tarafından anlatılan bir hikâye daha vardır. Buna göre Zeynep Hātun buradaki câmiyi kendi el emeği göz nûru örgüleri satarak inşâ ettirmiştir. Bu şüphesiz her takdîrin üzerinde, mâbedin mânevî kıymetini misliyle artıran bir güzelliktir. Hikâyesi olan bir millet ve devletiz. Târihimize, geçmişimize dâir her şeyin bir hikâyesi var. Bu hikâyeler olmasa bugün belki de nice güzelliklerden haberimiz olmayacaktı. Zimem defterleri, sadaka taşları, diş kirâsı gibi.. 

Gümüşsuyu Çeşmeli Namazgâhı Yeniden Hayat Bulsun.

Zeynep Hātun'un yaptırdığı Gümüşsuyu çeşmeli namazgâhı ise câminin az ötesinde, Gümüşsuyu yolu ile Bülbülderesi'nin kesiştiği noktadadır. Zeynep Hātun Namazgâhı olarak da bilinir. Namazgâhın çeşmesi muntazam kesme taştan yapılmış olup teknesi toprağa gömülüdür. Çeşme bakımsız ve harap vaziyettedir. Tahmîn edebileceğiniz gibi suyu da akmıyor. Kitâbesi yoktur. Üzerindeki iki taş konsol dikkat çekmekte, burada eskiden taş bir balkonun bulunduğu izlenimi vermektedir. Namazgâh/kıble taşı bugün mevcut değildir. Rivâyetlere göre çeşme ve namazgâh ismini burada akan leziz sudan yâni Gümüşsuyundan almış, semt de bu isimle anılmış. Zîrâ Kasım Çavuş Câmi-i Şerîfi’nden Namazgâhın bulunduğu noktaya kadar uzanan yolun adı Gümüşsuyu Caddesi’dir. Rivâyetlere göre vaktiyle buradaki kıymetli su, çinko kaplara doldurulur ve mühürlenerek Topkapı Sarayı’na gönderilirmiş. Çünkü pâdişahlar bu suyu çok severmiş. Çeşme arkasındaki düz ve ağaçlı saha vaktiyle Namazgâh Mesiresi imiş. Günümüzde çocuk parkı olarak hizmet veriyor. Mustafa Özdamar buradaki namazgâh için yetmişli yıllarda şöyle bir talepte bulunmuş: "Üçşehidler Mahallesi Gümüşsüyü Sokağı'ndaki 63 pafta, 319 ada, 5 parsel sayılı namazgâhın Eyüp Sultan Belediyesi tarafından namazgâh kültürünü yaşatacak biçimde düzenlenmesi bekleniyor." Varsa eğer bir hükmü, aynı talebi 50 yıl sonra yineliyor, Gümüşsuyu/Zeynep Hātun çeşmeli namazgâhına yeniden hayâtiyet kazandırılmasını talep ediyoruz!

Ocak 2025, sayfa no: 68-69-70-71

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak