Sallallâhu teālâ aleyhi ve sellem Efendimiz hazretleri buyurmuşlardır ki:
- Bana haber veriniz ki sizden birinizin kapısı önünde bir nehir olsa da her gün günde beş defa o nehirde yıkansa hiç kiri kalır mı? Ashab da: Kalmaz, dediklerinde:
- İşte beş vakit namazın -hâl ve şânı odur ki- Hak -celle ve â’lâ- hazretleri beş vakit namazla hatâyâyı, günahları afv ü mağfiret eder.
Yine -sallallâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyurmuşlardır ki:
- Nâs, beş ukûbât, sıkıntı karşısında kalacaktır.
- Onlar nedir Yâ Rasûlallâh? denildiğinde buyurdular ki:
Evvelkisi: Mevt ve sekerât-ı mevttir.
İkincisi: Kabir ve kabir zulmetidir.
Üçüncüsü: Münker ve Nekir suâlidir.
Dördüncüsü: Seyyiât ve hasenâtın veznidir.
Beşincisi: Sırat ve sırâtın mürûrudur.
Bunun üzerine Hazret-i Ebû Bekir Sıddîk ve bilcümle ashâb ağlaştılar.
Cebrâil -aleyhisselâm- nâzil oldu:
“Yâ Muhammed! -sallallâhu aleyhi ve sellem-. Ebû Bekir'e söyle! Allah sana selâm ediyor ve:
“Her zehrin panzehiri ve her hastalığın şifâsı olduğunu işitmedin mi? Kim sabah namazını kılarsa Allah ona ölümü ve sekerâtı kolay kılar. Kim öğle namazını kılarsa Allah onun kabrini nurlandırır ve zulmetlerini giderir. İkindi namazını kılana Münker ve Nekir suâllerine cevâbı kolaylaştırır. Akşam namazını kılanın mizânını ağırlaştırır. Yatsı namazını kılan da sırattan berk-ı hâtif gibi geçer.” diyor.
Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
“Eğer benim bildiğimi bilse idiniz muhakkak az güler çok ağlardınız.” buyurmuşlardır.
Gunye'de nakledildiğine göre, Hazret-i Ali -kerramallâhu vecheh-'den rivâyetle -sallallâhu teālâ aleyhi ve sellem- Efendimiz buyurmuşlardır ki:
Bir kimse tekâsül ile namazını istihkâr eylese Allah teālâ ve tekaddes hazretleri o kimseyi on beş ukûbâta dûçâr eder:
1- Sâlihîn defterinden silinir.
2- Hayat bereketi kaldırılır.
3- Rızkının bereketi kaldırılır.
4- Salâtını ikmâl etmeyince ondan a'mâl-ı hayırdan bir şey kabûl olunmaz.
5- Duāsı kabûl olunmaz.
6- Sâlihînin duāsından hazz u nasîbi olmaz.
(Mi’râc’da “Es-selâmu aleynâ ve alâ ibâdillâhi’s-sâlihîn” buyurulmuştur. Rasûl-i Ekrem -sallallâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz selâm-ı İlâhî’nin ümmetinin sâlihîn olan zümresine de teşmîlini mîracda niyâz eylemiştir. Binâenaleyh sâlihînden olmayanlar selâmdan mahrûm kalmış olurlar. Nitekim “Selâm ve selâmet doğruya tâbî olanlara...” (Tāhâ Sûresi, 47) buyurulmuştur.)
7- Ölürken şiddetli susuzluğa dûçâr olur.
8- Vefâtı ansızın olur.
9- Ölürken üzerine büyük ağırlık ârız olur.
10- Kabir onu sıkar.
11- Kabirde zulmette kalır.
12- Münker ve Nekir suâline cevabda kusurlu olur.
13- Kabirden kalktığında Hak Teālâ hazretleri o kulundan râzı olmadığı halde Cenâb-ı Hakk'a mülâkî olur.
14- Hesâbı şiddetli olur.
15- Mazhar-ı afv ü ğufrân olmadığı takdirde nâra sevk olunur.
Sallallâhu teālâ aleyhi ve sellem Efendimiz:
“Yevm-i kıyâmette muhâsebeye evvelâ namazdan başlanır. Eğer namaz hesâbı doğru verilirse sâir amellerin de kabûlüne yardımcı olur. Aksi takdirde sâir amellerinin muhâsebesinde de sıkıntı çeker.” buyurmuşlardır. (El-Câmiu’s-sağîr)
Sûre-i Meryem'de:
“Enbiyâdan sonra kötü nesiller onlara halef oldular ki onlar namazı zâyî ettiler ve şehevât-ı nefsâniyelerine ittibâ ile doğru yoldan çıktılar. Binâenaleyh onlar yakında cehennem ateşine mülâkî olurlar.” (Meryem, 59.) buyurulmuştur.
“Ğayy” cehennemde sırf şerden ibâret olan bir deredir ki o dereden cehennemin sâir dereleri istiâze ederler ki bu derede şehevât-ı nefsâniyesine tebeıyetle günâh-ı kebâir işlemeğe musırr olup namazlarını da zâyî ve terk edip kılmayanlar muazzeb olacaklardır.
Sûre-i Müddessir'de:
“Ashâbu'l-yemîn mücrimlere sorarlar ki; sizi cehenneme hangi ameliniz idhâl etti?” (Müddessir, 39-42)
Onlar da cevap verirler:
“Biz namaz kılanlardan olmadık. Fukarâya taâm yedirenlerden olmadık ve biz bâtıl yola dalanlarla bâtıla dalardık ve hattâ bize ölüm gelinceye kadar kıyâmeti tekzîb ederdik, dediler.” (Müddessir, 43-47)
Yāni ehl-i cennetin suâline cevâben ehl-i cehennem:
Biz mükellef olduğumuz beş vakit namazı kılanlardan olmadık. Belki nefsimize tebeiyetle tekâsülümüz sebebiyle cehenneme girdik ve biz üzerimize vâcib olan zekât-ı mefrûzamızı muhtâç olan fukarâ ve mesâkîne vermez, onlara taâm yedirmezdik ve bizler bâtıl yolda meşgûl olanlarla berâber meşgûl olurduk. Enbiyâ-i izâm hakkında lâyık olmadık şeyleri söylerdik ve şerîate ta'n etmek gibi ebatlı tervîc için söz söylemekten çekinmezdik ve yevm-i kıyâmeti de tekzîb eder, inanmazdık. İşte bu kusurlarımıza ölünceye kadar devâm ettik. Tevbe etmedik. Bu sûretle cehenneme girdik, diye cevap verirler.
Ağustos 2025, sayfa no: 40-41
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak