Mevsimler içimize esenlik sunan güzelliklerle geçiyor. Güzel düşününce umut denen içimizdeki cevher her dâim diri duruyor. Bahara adımımızı attığımız anda Ramazan karşıladı bizi. Kar, soğuk, mevsim geçişleri olsa da huzur iklîminin her ânı içimizi onarmaya yetti.
Bahar denince aklımıza Nisan gelir. Her mevsimin baş tâcı olduğu bir ay varsa baharınki Nisan’dır. Çiçekler daha bir açar, havalar daha bir ısınır, dağ, bayır, ova, yayla kendi rengine kavuşur. Toprak kendine gelir. Tohumlar çıkar, bereket ağır ağır düşmeye başlar âleme.
Ben Nisan ayını yeniden dirilişe benzetirim. Bütün kış toprak altında kalan tohumlar, bitkiler, açmayı bekleyen çiçekler, kış uykusundaki hayvanlar ilâhî emir ile bir anda doğrulmaya başlar.
Nisan, baharın en güzel ayı. Bir tabiat risâlesi inceliğinde dört bir yanın uyanışı, çiçeklerin açması, ağaçların yeşillenmesi ve havanın ısınmaya başlamasıyla birlikte insan rûhunda da bir canlanma, bir tâzelenme hissi uyanır. İnsan, kış aylarının yorgunluğunu atmak istercesine kendini doğanın koynuna bırakır. İçten içe; “Nisandır gönlümün en güzel şâhı” diye bir şiire başlar.
Edebiyat târihinde bahar, özellikle de Nisan ayı, sıkça işlenen bir tema olmuştur. Şâirler ve yazarlar, baharın bu büyüleyici atmosferini eserlerine taşımış, doğanın yeniden doğuşunu insan rûhunun yenilenmesiyle birleştirmiştir.
Nisan ayı baharın en güzel zamânıdır ve edebiyatta da bu güzellikler sıkça işlenmiştir. Şâirler ve yazarlar, baharın doğaya getirdiği canlılığı, insan rûhunda uyandırdığı umut ve coşkuyu eserlerine taşımışlardır. Bahar, edebiyatta sâdece bir mevsim değil, aynı zamanda bir duygu, bir ruh hâlidir. Nisan ayı ise bu duyguların en yoğun hissedildiği, doğanın ve insanın birlikte yeniden doğduğu bir zamandır.
Bahar, edebiyatta genellikle umut, diriliş ve yeniden doğuşun sembolü olarak karşımıza çıkar. Nisan ayı ise bu duyguların en yoğun hissedildiği dönemdir. Özellikle şiirde bahar, şâirlerin şiirlerine sıkça misâfir olan bir tema. Dîvân edebiyatında "Bahariye" adı verilen şiirler, baharın güzelliklerini anlatır. Şâirler, baharın gelişiyle birlikte tabiatın nasıl canlandığını, çiçeklerin nasıl açtığını, bülbüllerin nasıl ötmeye başladığını mısrâlarında işlemişlerdir. Örneğin, Fuzûlî'nin "Gelmiş ve durur bizim ilin kapusuna / Bahar erişti yine düştü Temmuz’un haberi" beyti, baharın gelişini müjdeleyen bir örnektir. Şeyh Gâlip’in, "Hoş geldin ey nevbahar, eyyâm-ı ferah-fezâ" dizesi de baharın gelişini şâirin dilinden müjdeler.
Tanzîmat sonrası Türk edebiyatında da bahar teması sıkça işlenmiştir.
Cahit Sıtkı, Bahar Geliyor şiirinde şöyle seslenir herkese:
“Duy güneyden estiğini rüzgârın;
Göreceksin neler olacak yarın.
Yuvada çırpınan yavru kuşların
Uçmak hevesinde bahar geliyor.”
İnsanoğlu için zaman akıp duran bir koşuşturmadır. Yaz gelir kış beklenir, kışın soğuğundan baharın huzuruna sığınmak ister buz kesen yürekler. Ziya Osman Saba, yaşanan bu telâşı anlatır şiirinde:
“Bahar pınarlarından içime damlayan su,
Bembeyaz çiçeklerin ıslak, temiz kokusu,
Kış bitti... Uzaklarda ilk ümitler gibi yaz..”
Halk ozanlarının mekânı dağlar, ovalar, yaylalardır. Tabiatın uyanışını yerinde görür ozanlar. Bu yüzdendir ki halk şiirimizde bahar coşkusu daha canlı bir halde yer alır. Şehrin beton duvarları arasında baharın sesi çok kısık çıkarken dağlar büyük bir sevinçle kucaklar baharı. Karacaoğlan, Çukurova’yı adım adım gezerken görür bir çiçeğin güneşi selâmlamasını, kuşların dile gelmesini, ağaçların çiçeğe durmasını. İçindeki bahar sevincini herkesin, her şeyin yaşamasını ister ozan:
“Bülbül ne yatarsın bahar erişti
Ulu sular göl olduğu zamandır
Kat kat oldu gül yaprağa karıştı
Gene bülbül kul olduğu zamandır”
Âşık Veysel, kışın en çetin geçtiği bir coğrafyanın insanıdır. Karların dağı, sert esen rüzgârı eksik olmaz Sivas’ın. Bahar gelince dağlar ilk müjdeyi verir. Veysel de duyar kalbiyle bu müjdeli haberi:
“Esti bahar yeli karlar eridi
Kubarmış dağlarda kar çiçekleri
Kavlettim yâr ile ahdim var idi
Birlikte dermeye mor çiçekleri”
Sâdece şiirde değil nesirde de bahar kendine müstesnâ bir yer bulur. Cumhuriyet dönemi edebiyatında bahar, özellikle Nisan ayı, sıkça işlenen bir temadır. Ahmet Hamdi Tanpınar, "Huzur" romanında baharın İstanbul'a getirdiği güzellikleri ve bu mevsimin insan rûhunda uyandırdığı duyguları anlatır. Nisan ayının o serin ama güneşli havası, romanın kahramanlarının iç dünyâlarını da aydınlatır.
Nisan bayramla birlikte geldi. İçimizdeki bayram coşkusu yeni açan çiçeklerle, hafif esen bahar yeli ile bir kez daha huzûra kavuşacak. Bayram ve bahar kol kola verip iyi şeyler düşünmemiz, Rabb’imize tekrar tekrar şükretmemiz için yeni kapılar açacak önümüze. Umut etmek mü’minin şiârıdır. Güzel vesîlelerle umûdunu diri tutanlar her zaman bahar sevincini içlerinde duyanlardır. Cahit Sıtkı’nın şiirinde dediği bir iyi niyete hepimizin çok ihtiyacı var:
“Bu sabah hava berrak;
Bu sabah her şey billurdan gibi.
Gök masmavi bu sabah,
Güzel şeyler düşünelim diye.
Yemyeşil oluvermiş ağaçlar,
Bulutlara hayretinden.”
Nisan 2025, sayfa no: 68-69-70
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak