Ara

Hz. Ebû Bekir’in Mücâhidlere Tenbihnâmesi

Hz. Ebû Bekir’in Mücâhidlere Tenbihnâmesi

Hz. Ebû Bekir’in Mücâhidlere Tenbihnâmesi

Mahmud Sâmî Ramazanoğlu (ks)

“Gideceğiniz memlekette zinhar zulüm ve teaddi etmeyiniz, çok yaşlı olanı katletmeyiniz. Hayvânâtı da helâk etmeyiniz. Düşman ile ahid ve karar etdikte ahdinizi bozup da ikrârınızdan dönmeyiniz ve manastırlarda birtakım ruhbanlar vardır ki, onların kavl-i bâtılları iktizâsı nefislerini hapsetmişlerdir. Onları sakın katletmeyiniz. Ma’bedlerini hedmetmeyiniz ve zarûret-i fevkalâde olmadıkça hayvânâtı kesmeyiniz ve ağaçları da kesip yakmayınız.” Orduyu Yezid bin Ebû Süfyan’ın kumandasında sevk etmişti. Hz. Ebû Bekir, Yezid bin Süfyan’ı teşyi ederken şu sözleri söyledi: - “Sana tecrübe ve imtihan için bu vazîfeyi veriyorum. İyi hareket ettiğini görür isem seni memuriyette ibka ve terfi ederim. Allah’dan sakın, Allah senin içini de dışını da görüyor. Allâh’a en yakın insanlar, O’na işledikleri işle yaklaşanlardır. Sana, Halid’i tâyin edeceğim bir iş vermiş bulunuyorum. Câhiliyet gurûrundan kaçın. Cenâb-ı Hakk onu ve onunla gururlananları sevmez. Askerlerle arkadaşlığın iyi olmasına dikkat et. Onlara hayırdan bahs ve hayrı vaad eyle. Askerlere nasihat ettin mi, nasihatlerin veciz olsun. Kendini ıslâh et ki insanlar sana karşı salâh bulsun. Düşman elçileri nezdine gelir ise onları i’zâz et ve onları fazla tutma ki, askerlerin hâlini anlamadan gitsinler. Onlara askerlerini gösterecek olursan zaif noktalarını gösterme! Bilakis onları en güzîde, en muhteşem askerlerin arasında kabûl et. Senden başka kimsenin onlarla görüşmesine müsaade etme! Maksatlarını iyi anla!” Yezid bin Süfyan’ı Şam’a gönderirken ayrıca şu sözleri de söylemişti: - Ey Yezîd! Senin akrabâların var. Lâkin başkalarına tercîh ederek onlara iş vermek isteyeceksin, senin nâmına en ziyâde endîşeye düştüğüm nokta budur. Resûl-i Ekrem -sallallâhu aleyhi ve sellem- “Müslümanların işinden bir işi deruhde edip iltimas eseri olarak o işe birini tâyin eden, Allâh’ın lânetine düçar olur. Cenâb-ı Hakk ondan bir mâzeret veya fidye kabûl etmez, onu cehenneme atar.” buyurmuştur. Hz. Ebû Bekir -radıyallâhu anh-’ın Vâlileri: Osman bin Üseyd  –  Mekke Vâlisi Osman bin Elâs  –  Tâif Vâlisi Muhâcir bin Ümeyye  –  San’â Vâlisi Ziyad bin Lebid  –  Hadra-mevt Vâlisi Ba’la bin Münebbih  –  Havlân Vâlisi Ebû Mûsâ el-Eş’arî  –  Zübeyd ve Rem’ Vâlisi Cerir bin Abdullah  –  Necran Vâlisi Abdullah-ı Sevre  –  Cers Vâlisi Iyaz bin Ganem  –  Dûmetü’l-Cendel Vâlisi Beytülmâl için bir binâ tahsis olunmuştu. Bir muhâfız tâyini lüzûmu söylendiği zaman, bir kilidin ona kâfî olduğunu söylemişti. Hz. Ebû Bekir’in irtihâlinde beytülmâli açmışlar, içinde yalnız bir dirhem bulmuşlardı. Ebû Bekir -radıyallâhu anh- bütün ordu kumandanlarına tâlimât verir ve tâkip edecekleri yolu gösterirdi. Kumandanların ahvâl ve hareketlerini yakından bilirdi. Hz. Ebû Bekir devrinde en çok temâyüz etmiş kumandan Halid bin Velid -radıyallâhu anh- idi. Hz. Halid İslâmiyet’e pek büyük hizmetler îfâ etmiştir. Hz. Hâlid bin Velid’in muharebelerde gösterdiği şecaat ile her muharebede kazandığı muzafferiyet bir tevfîk-i Rabbânîdir. Hz. Hâlid; harbin esbâb-ı zâhire, usûl ve idâresine vukûfu pek mükemmel olduğundan Cezîretü’l-Arabın kısm-ı âzamını tiril tiril titretmiştir. Birçok kıtalara hükmeden İmparator Hirakl’ın birçok muntazam ordularını alt-üst ederek küfr ile dolu olan memleketleri zıyâ-i tevhîd ile tenvîr etmiştir. Din uğrunda kendini her türlü tehlikelere atarak yıldırım sür’ati ile düşman ordularını mağlûb ediyordu. Tevhîd-i ilâhî için fetihten fetih’e koşuyordu. Ve zafer haberi geldikçe Hz. Ebû Bekir “Analar Hâlid gibi bir er doğurmaktan âcizdir.” diyordu. Tâ haşre kadar kendisiyle iftihâr edeceğimiz Hz. Hâlid bin Velid -radıyallâhu anh-, Resûl-i Ekrem -sallallâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hazretleri zamânında sancak-ı şerîf muhâfızlarından idi. Fütûhatında demir kapıları, taşlardan muhkem kaleleri hâk ile yeksân etmiştir. Ve hattâ asker arasında galeyânı mûcib bir hâl görerek umûm askere hitâben: - “Ey Guzât-ı Kirâm!.. Bizim maksadımız, i’lâ-i kelimetullah’tır. Emîrü’l-ceyş olmak değildir. İslâmiyet ilerlesin, aktâb-ı şevketimiz parlasın da emîrulceyş kim olursa olsun. Bundan ne çıkar? Benim bu kadar muharebelerde can atıp harb etmekliğim Emîrulasker olmak fikrine mebnî değil, ancak Rızâullah içindir. Düşmanın istifâde edeceği ihtilafta bulunmamanızı tavsiye eder ve bundan böyle sıradan bir nefer gibi dîn-i âlî yolunda fedâ-i cân etmeği deruhte eylerim.” dedi. Hz. Hâlid’in bu sözleri asker-i İslâm’ı (İslâm askerlerini) teskîn eyledi ve herkes bu derece âlicenab olduğuna taaccüble mehâsin-i ahlâkını takdîr eylediler. Hz. Seyfullah Halid bin Velid, Hicretin yirmi yedinci senesinde Humus muharebesinde birçok yerinden mecrûh olarak: - “Şimdiye kadar yüzden ziyâde cenge girdim. Vücûdumda yarasız yer kalmadı. Hamd olsun işte şimdi de îlây-ı kelimetullah uğrunda dövüşe dövüşe fedây-i cân ediyorum. Fakat döşeğimde öldüğüme teessüf ederim” deyip teslîm-i rûh eyledi -radıyallâhu anh-. Bu Gâzî-i şecaat-âver’in makber-i sükûnu Humus’a 1 mil mesâfededir.

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak