Ara

Hz. Ebû Bekir’in Halîfe Seçilmesi

Hz. Ebû Bekir’in Halîfe Seçilmesi
Halîfe Olarak Yaptığı İlk İş Muhyiddîn-i Arâbi hazretlerinin “Muhâdaratü’l-Ebrar” ve “Müsâmerâtü’l-ahyâr” kitabında ve Hâmid-i İmâdi’nin “Dav’ul-Misbah fî tercemeti Seyyidinâ Ebi Ubeydeti’l-Cerrâh” nam kitabında yazıldığı üzere Hz. Ebû Bekir (ra) evvelâ Hz. Ömer Fârûk (ra) ile mahremâne müzâkere ve müşâvere ettikten sonra Hz. Ebû Ubeyde bin Cerrâh’ı (ra) çağırmış. Ebû Bekir ve Ömer birlikte otururken Ebû Ubeyde yanlarına girdikte Hz. Ebû Bekir Sıddîk ona hitaben: - “Yâ Ebâ Ubeyde! Senin nâsıyen ne metindir, yüzünde hayır nasıl âşikardır. Rasûlullâh’ın (sav) indinde gıpta olunacak bir mertebede idin. Bir yevm-i meşhûd’da yâni cemiyyet-i aleniye’de Rasûlullah (sav) senin hakkında: “Ebû Ubeyde bu ümmetin eminidir” buyurdu. Cenâb-ı Hakk nice defa seninle İslâm’ı aziz ve fesadı defetmiştir. Sen dâima dîne melce ve müminîne rûh ve ihvanına muıyn olagelmişindir. Seni bir iş için istedim ki, hali üzere bırakılırsa sonunda korkulur. Islahı vâcibtir. - Ey Cerrah oğlu! Bu yara senin meylin, rifk ve mülâyemetin ile onulmaz ve bu yılanın zehri senin efzûnunla mündefi’ olmazsa yeis gelir, elemi şiddet bulur. Sonra daha acı ve güç ilaçlara muhtaç olur. Bu işin seninle tamam olmasını ve senin elinle intizâm bulmasını Cenâb-ı Allah’dan dilerim. - İmdi yâ Ebû Ubeyde! Allah için, Rasûlullah için ve Cemaât-i İslâmiyenin selâmeti için her türlü cehd ve sa’yle tecvîz-i kusur etmeyerek bu işte teenni ve nezâket ile davran, Allah senin, Hâfız, Hâmi ve Muînindir. - Ali’ye git, mütevâzıâne tekellüm et ve hâtırında tut ki, O, Ebû Tâlib’in sülâlesindendir. Dün kaybettiğimiz zât-ı kudsiyyi’s-sıfât –sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz hazretlerinin indinde onun mertebesi yerindedir. Ona de ki: - “Deniz tehlikeli, kara korkulu, hava boz renkli, gece karanlık, gök açık, yer çıplaktır. Çıkmak müteazzir, inmek müteassir’dir. Hak rahm ve şefkatli câlib, bâtıl da unf ve şiddeti mûcib, haset helâke bâdî, ucûb şerre ve adâvete müeddîdir. Yâni icmâ-ı ümmet ile hilâfetin hükmü zâhirdir. Ümmet-i Muhammed dalâlet üzere ictimâ etmez. İcmâ’dan ayrılmakta tehlike vardır. Ondan başka tarîk-ı selâmet yoktur. Şeytan milleti İslâmiye arasına tefrika ve adâvet bırakmağa çalışıyor. Fisk u fücur yolunda vesvese verir, insanı aldatır. Şehir insanı emniyete düşürür. Kimse ondan halâs olamaz. Meğer hak üzere dişini sıkıp durmak, bâtıldan ve âcilden, dünyadan sarfı-nazar kılmak ve Allâh’ın ve dinin düşmanı olan şeytanın tepesine şiddetli ve ciddi basmak ve münhasıran Allâh’ın rızasını tahsile rabt-ı kalb etmek ile halâs bulunur. - Şimdi fâide verecek bir söz lâzımdır; zira sükût zarar verdi. Neticesinden korkuldu. Senin gayb hayvanını yediren seni irşad etmiş olur. Sana itab ile beyân-ı meveddet eyleyen halis dostluk eder. Seninle birlikte kalmağı ihtiyar eden sana hayır-hâhlık eyler. Zihninde kurduğun nedir ki, ona kalben meylediyorsun. Göz ucuyla dikkatli bakıyorsun. İçini çekiyorsun da lisanın söylemiyor. Ayân beyan söyledikten sonra söylememek var mı? Îzahdan sonra ibham olur mu? Din-i ilâhiden başka din ve Kur’ân-ı Kerîm’de münderic olan ahlâktan başka ahlâk ve meslek-i nebevîden başka doğru yol var mı? Benim gibi bir adama pusudan gelinir mi? Yoksa senin gibi bir zâta geniş meydan dar ve kapanık; gözüne mâh-ı münîr donuk görünür mü? Ortada bu söylentiler nedir? Karışık sözler ve üst perdeden sesler nedir? devam edecek… Mahmud Sâmî Ramazanoğlu (ks) Hz. Ebû Bekir Sıddîk (radıyallâhu anh) kitabından alınmıştır.

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak