Ara

Ey Allâh’ın Kulları Kardeş Olunuz! Abdülhâfız

Ey Allâh’ın Kulları Kardeş Olunuz! Abdülhâfız

Ey Allâh’ın Kulları Kardeş Olunuz!
Abdülhâfız Abdurrahmân
Tercüme: Fatih Çınar1

Kullarına îman nîmetini lutfeden Allah Teâlâ’ya hamd olsun. O, insanları Kur’ân ahlâkına sarılmaları konusunda yönlendirmiştir. O, insanları şeytânın yolunda gitmemeleri husûsunda ise sakındırmıştır. Adnan’ın neslinden olan Efendimiz Hz. Muhammed Mustafâ’ya (sav) salât ve selâm olsun. Allah Teâlâ, O’nun (sav) âlinden, ashâbından ve ashâbına tâbî olanlardan râzı olsun. İyilikler onların üzerine olsun.

Bu girişten sonra Allah Teâlâ’nın şu mesajına dikkat çekmek istiyorum: Bir de hiç bilmediğin bir şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz, gönül, bunların her biri yaptıklarından sorumludurlar.2 Bu âyet-i kerîme’de Allah Teâlâ mü’min kullarını, dillerinin söylediği, zan ve art niyete dayanan ve hakkında kesin/yakînî bir bilgi sâhibi olmadıkları şeyleri terk etmeleri konusunda uyarıyor. Bu yasaklamada iki yön olduğunu görüyoruz:

Birincisi:

Şer’î meselelerde bilmediği bir konu hakkında “Bu helâldir, bu haramdır, bu sünnettir, bu bid’attir” diyerek söylenen ve Allah Teâlâ’nın hakkını ilgilendiren sözler. Bu sözleri sarf eden kimse dînî ilimlerde uzmanlaşmadan ve bilgi sâhibi olmadan âyetleri tefsîr etmeye kalkışmış, Hz. Peygamber’in (sav) sünnetini açıklama gayreti içerisinde olmuştur. Veya en azından bu kaynaklara mürâcaat etmeksizin bu davranışları sergiler. Oysa bütün önemli işlerde müslümana dilini koruması farz kılınmıştır. Böyle bir duruma düşülmemesi şu âyet-i kerîmede emredilmiştir: Dillerinizin yalan vasfetmesi ile: ‘Şu helâldir, şu haramdır’ demeyin; aksi halde Allâh’a iftirâ etmiş olursunuz. Şüphesiz Allâh’a yalan uyduranlar aslâ kurtulamazlar. Onlar için dünyâda pek az bir menfaat, âhirette ise çok acıklı bir azap vardır.”3

Müslüman samîmî olarak din ilimlerini öğrenmek istiyorsa onun sabır, gayret ve ciddiyet ile, dînî ilimleri uzmanından öğrenmek için ilmî usulleri tâkip ederek çalışması gerekir.

İkincisi:

Müslümana yasaklanan ikinci tür söz ise kulları ilgilendiren konularda bilgisizce konuşmasıdır. Bu kısmı üç başlık altında ele alabiliriz:

  1. Yalancı Şâhitlik:

Geçici dünyâ menfaatini umarak, olmuş veya olmamış bir hâdisede herhangi bir bilgiye sâhip olmadan şâhitlik yapmaktır. Yalancı şâhitliğin büyük günahlardan olduğu herkesçe mâlûmdur ki sahih kaynaklardaki haberler ve İbn Mâce’de nakledilen şu hadîs-i şerîf bunun delîlidir: “Kıyâmet günü yalancı şâhidin cehennemlik olduğu kesinleşmeden onun ayakları yerinden kıpırdamaz.4

  • İnsanlar Arasında Zan ve Önyargılarla Hüküm Vermek:

İnsanlar hakkında zan, önyargı ve sâdece işitmeye dayalı bilgilerle “Onun işi şöyle, bunun işi böyle” şeklinde hüküm vermek. Böyle bir davranış insanı bugün îtibâriyle kötülemek ve insanlar arasında onun kötü durumlarını yaymak için yapılan çirkin bir davranıştır. Îmânın zayıflığı ve cehâlet sebebi ile bu davranış yayılmıştır. İnsanların ayıplarını ortaya çıkarmak ve sırlarını ifşâ etmek sebebiyle Allah Teâlâ, bu çirkin fiili işleyenlere azâbını hazırlamıştır. Buhârî ve Müslim’de şu hadîs-i şerif nakledilmiştir: “Zandan sakınınız. Çünkü zan (yersiz itham), sözlerin en yalanıdır. Başkalarının konuştuklarını dinlemeyin, ayıplarını araştırmayın, birbirinize karşı öğünüp böbürlenmeyin, birbirinizi kıskanmayın, kin tutmayın, yüz çevirmeyin. Ey Allâh’ın kulları! Allâh’ın size emrettiği gibi kardeş olun.”5

Ebu Dâvûd da eserinde bu konu ile ilgili şu hadîs-i şerîf’e yer vermiştir: “Ey diliyle müslüman olup da kalbine îman nüfûz etmemiş olan (münâfık)lar! Müslümanlara ezâ vermeyin, onları kınamayın, kusurlarını araştırmayın. Zîrâ kim müslüman kardeşinin kusûrunu araştırırsa Allah da onun kusurlarını araştırır. Allah kimin kusûrunu araştırırsa, onu, evinin içinde (insanlardan gizli) bile olsa rüsvâ eder.6

  • Bühtanda Bulunmak:

Bireyin kişisel düşmanlığından dolayı veya kişisel çıkarından ötürü, olmamış bir şeyi müslüman kardeşi hakkında olmuş gibi lanse etmesidir. Böyle yapan kimselerin şiddetli bir azâba uğrayacaklarını Allah Teâlâ şu şekilde haber vermektedir: Mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara yapmadıkları bir şeyden dolayı eziyet edenler de bir iftirâ ve açık bir günah yüklenmişlerdir.7

Tirmizî’de Hz. Peygamber’in (sav) şu hadîs-i şerîfine yer verilmiştir: “Bir mü’mine zarar veren veya hîle yapan lânetlenmiştir, yâni Allâh’ın rahmetinden uzaklaşmıştır 8

Ey müslüman kardeş! Nakledilen âyet-i kerîmeler bu yanlış davranışların helâk edici özelliklerinin ne denli büyük olduğuna işâret etmekte, bu fiillerin kalbimizde nefreti tetikleyen ve birlik-berâberlik anlayışımızı zedeleyen tehlikeli izler bıraktıklarını hatırlatmaktadır. Allah Teâlâ’dan müslümanları bir kılmasını ve kalplerini Allâh’a itâat üzere toplamasını istiyoruz. Muhakkak ki Allah Teâlâ, hakkıyla işiten ve duâlara karşılık verendir.

Dipnotlar:
1 Bu çalışma, et-Terbiyetü’l-İslâmiyye, Sayı: 2, Yıl: 2000, s.29–30’da yayımlanan “Yâ İbâdallâh, kûnû ihvânâ” başlıklı makâlenin tercümesidir.
2 İsrâ 17/36.
3 Nahl 16/116–117.
4 İbn Mâce, Ahkâm, 32.
5 Müslim, Birr, 28–34.
6 Tirmizî, Birr 85.
7 Ahzab 33/58.
8 Tirmizî, Birr, 27; Ebû Dâvud, Akdiyye, 51; İbn Mâce, Ahkâm, 33.

Temmuz 2019, sayfa no: 46,47

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak