Ara

Esâd-ı Erbilî (ks) Hazretlerinden Sözler

Esâd-ı Erbilî (ks) Hazretlerinden Sözler

1) Varlıklar, akıl sahibi olan ve akıldan mahrum olanlar şeklinde iki kısma ayrılır. Akıl sahibi olanlar dil/söz ile akıl sahibi olmayanlar ise rivayete göre sadece lisân-ı halleriyle Hak Teâlâ Hazretlerinin vahdâniyyet ve samedâniyyetini her türlü eksiklikten uzak oluşunu ikrar ve itiraf etmektedir. (Mektûbât-YD Nisan 2015) 

2) Yoktan vücuda gelen bir âlemin ezelî bir sanatkâra büyük/yüce bir yaratıcıya, vahdâniyyet ve samedâniyyet gibi kemâl sıfatları kendisinde toplamış her yönüyle ibadet ve tazime layık bir zata olan ihtiyacı kat’î/kesin delillerle sabit ve çok açık olan bir durumdur. ((Mektûbât-YD Nisan 2015)

3) ‘Yerde ve gökte Allah’tan başka ilah bulunmuş olsaydı düzen bozulurdu’(Enbiya-22) ayet-i celilesinden anlaşıldığı gibi yıldız ve gök cisimleri gibi yüksekte, ister hayvan ve bitkiler gibi yerde bulunsun binlerce yıldan beri değişmez ve sarsılmaz sabit bir kaide ve hikmet üzere devam edegelmesi Cenâb-ı Hak’tan başka ilah olmadığına kat’î şekilde delalet etmektedir. (Mektûbât-YD Nisan 2015) 

4) Geçmiş ve şu an bütün mevcudat/varlık âlemi, Hak Teâlâ ve Tekaddes Hazretlerinin vücûd nurlarından yansımış birtakım zerreler ve zuhur mahalleridir. (Mektûbât-YD Nisan 2015)

5) Hakikatte Zât-ı Ecellü Akdes’ten başka müstakil bir vücûd yoktur. ‘Lâ mevcûde illâ hû.’ Bununla birlikte Hak Teâlâ Hazretleri kendisine mahsus olan azamet ve uluhiyyet sıfatlarından hiçbir mevcuda/varlığa vermediğinden kul kendisine verilen vücûd nimetiyle şükür ve kanaat ederek kulluk vazifesini ihlal ettirecek ve şeytanın ilkalarına/vesveselerine uyarak mezâlik-i akdâm/ayak kaymalarına sebep olacak ‘hulûl’ ve ‘ittihâd’ gibi birtakım bâtıl/sapık düşüncelerle uğraşmamalıdır. (Mektûbât-YD Nisan 2015)

6) Cenâb-ı Hak, öyle bir Kâdir ve Kayyûm’dur ki her günü bin sene gibi olan altı günde şu gördüğümüz gökler ile yeryüzünün yaratılmasını ikmal etmiş ve tamamını itaat ve bağlılık dairesine dâhil buyurmuştur. İstediğini yapar, dilediğini bir anda gerçekleştirir. Cenâb-ı Allah kâinatı bir anda yaratmaya kâdirken altı günde dilemesi ve böyle hükmetmesi sebep, alet ve araçlara muhtaç olan kullarına iş ve işleyişlerinde acele etmemek hikmetini öğretmek içindir. (Mektûbât-YD Nisan 2015)

7) Ulvî yolun/tarikatın erbabından bir zata müracaat etmekten maksat sâlikin kabiliyet ilahî marifet tohumlarının ekilmesidir. Sadece zikir talimi değildir. Zira zikir telkini kitapları mütalaa ile de başarılacak bir konudur. (Mektûbât-YD Nisan 2015)

8) Bir insan nefs ve şeytan gibi iki büyük düşmana karşı koyamayacağından bunlara galip gelmek için ve büyük rahmanî lütfu olan insanlık ve İslam’ın gayesini yani ebedî mutluluk ve kurtuluşa ulaşabilmek için yüze yola/tarikata girmek ve Aleyhisselâtü vesselâm Efendimiz Hazretlerine kadar uzanan bir altın silsileye dâhil olmalıdır. (Mektûbât-YD Nisan 2015)

9) Tarikat yolcusu ancak manevi kuvvet ve Mevlâ’dan gelen yardım sayesinde mutluluğun düşmanı, manevi ilerleyişin engeli olan nefs ve şeytana galip gelebilir.Hak Teâlâ Hazretlerine tam bir itaatle kendini mukarreb/O’na yakın olanlardan kılabilir. Yani sırat-ı müstakimden/dosdoğru olan yoldan zerre miktarı ayrılmaz. (Mektûbât-YD Nisan 2015) 

10) Hz. Allah bütün fiilinize, bütün hallerinize vâkıftır, onları bilmekte ve görmektedir. Gökler ve yerde var olan her şey O’nun mülküdür. Ve herkesi salih veya bozuk amelleri ölçüsünde karşılık vermesi O’nun hakkıdır. Bu ayet-i celileyi bildikten sonra halktan birinin huzurunda çirkin bir fiili yapmaya cesaret edemeyenler Yüce Allah’ın huzurunda ne cesaretle o çirkin davranışı yapabilmeleri gerçekten hayret verici bir husustur. Acaba bu gibilere akıllı denilir mi? (Mektûbât-YD Nisan 2015)

11) Hak Teâlâ Hazretleri vahdet, kudret, Kibriya ve azamet gibi bazı ilahî sıfatlarını açıkladıklarının ardından kullarını Yüce Zat’ına ve seçkin Resul’üne imana yani bağlanma ve itaate, malını harcamak suretiyle muhtaç olanlara yardım etmeye memur buyurmuştur. Zira emel ve ibadetten uzak olan bir imanın sadece sözde kalan bir iman kurtuluş sebebi olamaz. (Mektûbât-YD Nisan 2015)

12) ‘Kulun kendisi ve malı efendisine aittir’ kaidesince kulların tasarruflarına bırakılmış olan mal ve servetin hepsi gerçekte Hak Teâlâ Hazretlerine aittir. Bununla birlikte iman, itaat ve malı infak ile fakir ve düşkünlere yardım eden merhamet sahiplerinin Cenâb-ı Hakk’ın fazl ve kereminden büyük bir ecir ile müjdelendikleri yüce ilahî ilhamlardandır. (Mektûbât-YD Nisan 2015)

13) Zenginlerin, servet sâhiplerinin Allah yolunda infak konusundaki gevşek ve samîmiyetten uzak tavrı üzüntü vericidir. Zîrâ (Aleyhissalâtü vesselâm) Efendimiz Hazretleri, ‘Cimri azap görmeden Cennet’e giremez’ buyurmuşlardır. (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks)-YD Mayıs 2015)

14) Kirâlık evlerinde oturan kirâcıların bir evden diğer eve naklederken bütün eşyâsını kendisiyle götürüp sevimli mallarından bir şey terk etmeyeceği bilindiği halde her şeye muhtâc olunan kabir evine gidenlerin sevimli eşyâlarından kısmen olsun bir şeyi berâberlerinde götürmemeleri gerçekten hayret ve üzüntü verici bir durumdur. (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks)-YD Mayıs 2015)

15) Cenâb-ı Hakk’ın kendi kullarına emâneten ihsan buyurmuş olduğu maldan ayrılacağı şüphe olmayan bir gerçektir. Şu kadar var ki fakire yedirme, zayıfları giydirme, mescidleri inşâ etme, mâbetleri ihyâ etme ve özellikle İslâm’ın izzet ve kuvveti olan ehl-i îmân için gerekli olan savaş malzemelerine ve nakliye araçlarına sarfedip yardımcı olmak suretiyle malı elden avuçtan çıkarmanın hemen veya ileride övüleceği ve sevâbı çekeceği Kur’ân âyetleri ve Peygamberî hadislerle sâbitken ve bunlara tam bir teslîmiyetle teslim olmak gerekirken onlara tam itimat edememek sebebiyle cimrilik hastalığını cömertlik şerefine tercih edenlerin yâni fazla mallarını kısmen olsun sayılan sınıfların birine sarf etmeyerek sonuçta ölümle bu mallardan ayrılanların karşılaşacakları azap ve azaptan korkup çekinmemeleri gerçekten üzüntü ve hayret verici bir haldir. (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks)-YD Mayıs 2015)

16) Her şeye gücü yeten her şeyi eksiksiz bilen kâinatı eşsiz bir şekilde yaratan Mevla, kullarını cehaletin karanlığından kurtarmak için âlemlere rahmet olan Hz. Muhammed’e (sav) nurun kaynağı olan ilahî bir düstur, ahlakî bir kanun yani Kur’ân-ı Azzimüşşan’ı ihsan buyurdu. (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks)-YD Haziran 2015)

17) Kur’ân-ı AzzimüşşanCenâb-ı Hakk’ı birlemeyi ve O’nun yüce iradesine teslim olmayı, maddi-manevî ilerlemeyi sağlayacak ilimleri ve irfanı tahsili, iffete yapışmayı ve din kardeşliğini esaslarını sağlamlaştırmayı, insanlığın irşadı için içerdiği sebepleri açıkladı. (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks)-YD Haziran 2015)

18) İlahî düstura riayet edip bu ahlakî kurallara uygun hareket edenler ahlakın yüksek payesine ulaşıp muhterem bir millet olmuşlar, ilim adamları yüksek medeniyetin yetiştirebileceği en büyük insanlar vücuda getirmişlerdir. (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks)-YD Haziran 2015)

19) Kur’ân-ı Kerim’i dikkatle mütalaa edenler, insanların ortaya koyabileceği bütün şan ve şerefi dünyevî ve uhrevî bürün selamet ve saadeti orada bulacaklarına asla şüphe etmezler. (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks)-YD Haziran 2015)

20) Bilindiği gibi insanlar dünyada olsun ahirette olsun mutluluğa ve kurtuluşa ulaşmak için gayet önemli son derece mukaddes iki şeye ihtiyaç duyarlar. Bunların biri veyahut birincisi yüksek ruhî isteklerden ibarettir ki bu yüksek zirve ve büyük lütfa ulaşanlar yalnız ahirette değil belki dünyada da huzurlu ve hürmete layık olduklarını bütün halkın kabul edeceği çok açıktır. İkincisi: Bedenin sıradan arzularıdır. Dolayısıyla bu vazifen birinci vazife ile ilgili derin bağlarını dikkatten uzak tutmayalım. (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks)-YD Haziran 2015)

21) İnsan her şeyden önce bedeni gereklere ihtiyaç duyar. Aç ve susuz kalırsa ve hayatın devamı için gerekli olan ihtiyaçlardan aciz bulunursa manevî mutluluğuna hizmet edemez. Acziyet içerisinde yaşayıp ruhun yücelmesi akla bile gelmez. (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks)-YD Haziran 2015)

22) Cenâb-ı Hakk’a binlerce şükürler olsun ki geçimi genişletmek için kullarının geçirdiği zamanı da ibadet olarak görmüş ve şer’î şerif dairesinde bulunan her türlü cismanî malzemenin tamamına müsaade buyurmuştur. (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks)-YD Haziran 2015)

23) Şeriat ve tarikat maddî ilerlemeye mai olmamakla beraber dünya ve ahiret için sarf edilmesi gereken zaman ciddi bir şekilde ve gerçekten gereklidir. (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks)-YD Haziran 2015)

24) Allah tarafından sorumluluğu çemberi içine ‘iyiliği emretmek kötülükten alıkoymak’ önemli görevi kendisine verilmiş olan ilim adamları ve sûfîlerin büyükleri umulan ve beklenen birinci iş mescitler ve medreselerinde, tekke ve zaviyelerinde özel zamanlarda talebeleri ve sevenleri ile gerçekleşen toplantılarında İslamî maarifin ve ruhanî güzelliklerin üstün faydalarını ve irfan sofralarını yaymaktır. (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks)-YD Haziran 2015)

25) İlim adamları ve sufiler, din kardeşlerinin tamamını içine alacak muhabbet ve sadakatin riya ve dalkavukluktan uzak bir şekilde müminlerin kalplerinin bir olarak hayat ve ölümleri izzet ve yalnızlıklarına birlikte olmak gereğini anlatmak ve özellikle sûfiyye ricali ve manevî orduların yetiştirilmesi amacıyla birer mektep makamında inşa edilmiş olan birçok dergâhın görevlerini ifa ederek şan ve şereflerini yüce tutmaya özen göstermeleri hususudur. (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks)-YD Haziran 2015)

26) Cenab-ı Hakk, vakıf ve hayr sahiplerinin ve tarikat taliplerinin meşru haklarına riayetimizi ve özellikle mensubu bulunduğumuz tarikat-ı aliyye piran-ı izamından öğrendiğimiz/aldığımız emirlere itaatimizi mutluluk sebebi ve kurtuluş vesilesi buyursun. Âmin. (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks)-YD Haziran 2015)

27) Bir mürîd-i sâdık her gün sabah namazından sonra kıble-i şerîfe yönelerek seccâde üzerinde kemâl-i edeple ve Cenâb-ı Hakk’ı görürcesine oturmalı, öncelikle kendi kusurlarını tefekkür edip pişmanlık duyarak yirmi beş defa ‘Estağfirullâh’ söylemeli. Sonra Risâlet-penâh Efendimiz Hazretlerine yirmi beş defa salât u selâm göndermeli. Sonra bir ‘Fâtiha’, bir ‘Elem neşrah’, üç ‘İhlâs-ı Şerif’ sûrelerini okuyup hâsıl olan ecir ve sevâbı Aleyhissalâtü vesselâm Efendimiz Hazretleriyle âl ü ashâb-ı kirâmın ve meşâyih-i zevi’l-ihtiram hazretlerinin temiz ruhlarına hediye etmeli. (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks)-YD Temmuz 2015)

28) Mürîd-i sâdık Her nefis ölümü tadacaktır’ (Âli İmran 185) âyet-i kerimesi gereğince gerçekten ölümün amansız pençesine düşeceğini ve bütün malından ve çocuklarından ayrılarak yalnız ve bir kefen ile âhiret yolculuğuna çıkacağını düşünmeli. (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks)-YD Temmuz 2015)

29) Mürîd-i sâdık, ''O gün mal ve oğullar fayda vermez. Kâlb-i selîm ile gelen başkadır'’(Şuara 88-89) hükmünce kalp hastalıklarının şifâsına çâreler bulacağı sebeplerin lüzûmunu düşünmeli. (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks)-YD Temmuz 2015)

30) Mürîd-i sâdık, ‘Allah Teâlâ’yı zikir kâlbe şifâdır’ (Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, c.I, s.419.) Yâni “Cenâb-ı Hakk’ı zikir; hased, riyâ, kibir gibi kâlbî hastalıkları gidermek için aynen şifâdır” anlamındaki hadîs-i şerifler gereğince zikr-i kâlbe olan ihtiyâcını takdir etmeli ve bu yüce gâyeye ulaşmak için merdiven mesâbesinde olan tarîkat-i âliyyenin önemli bir araç olduğuna inanmalıdır. (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks)-YD Temmuz 2015)

31) Bir insan önce kâlbî zikre, ikinci olarak bir mânevî öğreticiye ihtiyâcı olduğunu anlar, ondan sonra Cenâb-ı Hakk’a hitâben ‘İlâhî, zâhir ilimlerin hocalarının dillerinden bir öğrencinin kulağına ulaştırdığın meseleler gibi Âlemlere Rahmet olan Efendimiz (sav) Hazretleri’nin mübârek kâlb-i şerîfine ve ondan da üstâdımızın kâlbine varıncaya kadar müteselsilen vârislerin şerefli kalplerine ihsan buyurduğun kalp zikrini üstadımızın kâlbinden benim kâlbime ihsan buyur’ diyerek istirhâm eyler ve sol memenin altında olan ve kâlb-i hakîkînin meskeni olan huni şeklindeki kâlbine arş-ı ilâhî olan mürşidinin kâlbinden Samedânî feyzlerin inmesi için bekler ve yalvarır. Ve her ne kadar arzu ederse yalvarışını güçlendirmiş olur. Ondan sonra kâlben zikre başlar. (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks)-YD Temmuz 2015)

32) Kalbî zikirde dilinin, boğazının hiçbir katkısı yoktur. Zikri yapan kimse mütefekkirdir. Sanki sol memenin altındaki kalp, bir insan gibi ‘Allah birdir’ söyler. Zikreden de onu hem dinler hem de elinde tesbih ile kâlbin zikrini sayar. Bu tefekkür, bu istiğrak ile birkaç yüz veyahut birkaç bin defa ism-i celâli zikreder. Allâh’ın izniyle o gönül, zikrullâhın kâlbine yerleşip nakşolduğunu idrâk eder. (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks)-YD Temmuz 2015)

33) Tarîkat-i âliyye-i Nakşbendiyye’nin kurtuluşa götüren çemberine giren ve gösterilen usûlde evrad ve zikirlerine başlayan bir tâlib için çok önemli bir durum daha vardır. O da ‘Sâdıklarla berâber olun’ (Haşr 19) âyet-i celîlesine uyarak şeyhini hatırda bulundurmaktan ibârettir. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks)-YD Temmuz 2015)

34) Rûhâniyyet nur türünden olduğu için güneş ışığı gibi yakın ve uzak mesâfelerinin etkisinden uzaktır. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks)-YD Temmuz 2015)

35) Cenâb-ı Hakk’ın sâdık bir kulunu mânevî peder kabûl eden ve rûhânî mâiyyeti görerek gayret gösterenlerin çalışmaları ve tarîkat-i âliyyeye itaatleri ölçüsünde nefs ve şeytanın saldırılarından kurtuldukları ve geleceklerini teminat altına aldıkları için temiz din ve tarîkat-i mâneviyyenin eman dâiresinde bulunduklarını dâimâ şükranla görüp durmaktayız. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks)-YD Temmuz 2015)

36) Cenâb-ı Hak, bütün ümmet-i Muhammed’in gözlerindeki hatâ perdelerini gidersin ve hayli âyet-i kerîme ve hadîs-i şerifle aydınlanmış olan hakîkat güneşinin seyr ve müşahedesine nâil buyursun, âmin. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks)-YD Temmuz 2015)

37) Herkesçe bilinip kabûl edildiği gibi, insanoğlunu cehâlet ve sefâhet çukurundan mutluluk ve kurtuluşun zirvesine ulaştırmak için yegâne/biricik vâsıtanın ilim ve irfan olduğu şüphe edilmeyen bir gerçektir. Bundan dolayı ‘İlmi talep etmek farzdır’ hadîs-i şerîfi vârid olmuştur. (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks) 8. Mektup-YD Eylül 2015)

38) İçinde bulunduğumuz geçici hayatta her ne kadar cismânî ihtiyaçlarımız varsa ve yine ebedî hayatta ne kadar rûhânî feyizlerimiz beklenmekteyse hepsinin sağlanmasının ilim ve irfânın aracılığıyla meydana geleceği şüphesizdir. (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks) 8. Mektup-YD Eylül 2015)

39) Dünyânın düzeni ve âhirette kazananlardan olmak için gerekli olan çalışmanın yeterli bir derecede bulunmasının İslâm’ın güzel ve hoş gördüğü şeylerden olduğuna dâir ‘Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyâya, yarın ölecekmiş gibi âhirete çalış’ (Münavi, Feyzü’l-Kadir, c.II, s.12.) buyrulmuştur. (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks) 8. Mektup-YD Eylül 2015)

40) Şu kadar var ki ‘En önemliyi önemli olana tercih et’ kâidesine riâyet eden ve istikbâli garantiye almayı gerekli gören ehl-i îman, sınırlı ve çok kısa olan iğreti hayâta hizmetten fazla ölümden sonra olan ebedî bir hayâta hizmet etmeyi kendileri için mecbûrî görmüşlerdir. (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks) 8. Mektup-YD Eylül 2015)

41) Nefs, başlangıcında yeni doğmuş bir çocuk hükmünde olup terbiye vâsıtasıyla ıslah veya bozulmaya müsâit olduğundan bir âlim ve konulara vâkıf bir hükmedicinin terbiyesi altına girmeyi başarırsa ilim ve fen öğrenerek zâtını ve sıfatlarını süsleyerek hem kendini dünyâ ve âhiret sefâletinden kurtarır hem de ‘İyilik ve takvâda yardımlaşın’ âyet-i celilesine uyarak birçoklarının istifâdesine vesîle olur. (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks) 8. Mektup-YD Eylül 2015)

42) Nefs, Allah korusun, din ve diyânet şerefinden mahrum, maddî-mânevî duygularını beş-on gün kabîlinde bulunan dünyâ saadetine hasreden bir yolunu şaşırmışın terbiyesine rastlarsa, sapıtır ve saptırır. (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks) 8. Mektup-YD Eylül 2015)

43) Bilinmelidir ki maddî-mânevî fazîletlerin kaynağı âyet-i kerimelerdir. Memleketin ve milletin medeniyetinin biricik muallimleri yine âyet-i kerimelerdir. (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks) 8. Mektup-YD Eylül 2015)

44) Târih sayfalarında açıklandığı gibi câhiliye günlerinin birbirleri hakkındaki vahşî hak tanımazlıkları, insânî duygulardan yerle gök arası kadar uzak olan rezil davranışları meşhur ve herkesçe bilinirken İslâm nûruyla nurlanınca karşılıklı sevgileriyle tanınmalarına, yüksek meziyetlerle mevsuf olmalarına sebep Kur’ân âyetleri değil de nedir? (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks) 8. Mektup-YD Eylül 2015)

45) Sahâbe, değersiz işlerden, basit fikirlerden tamâmen geçtiler. Ululuk semâsına yükselerek beşerî olgunluklara ulaştılar. Fikir açısından meleklerden öne geçtiler, çaba ve gayret açısından da Kisralardan üstün olduklarını şan ve şerefleriyle gösterdiler. Ulaştıkları ezici kuvvet ve huzur sâyesinde cihan pâdişahlarını aczlerini itirâfa mecbur ettikleri gibi sâhip oldukları hikmet ve mehabbetin korumasında büyük âlimleri hayrân edip şaşkına çevirdiler. (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks) 8. Mektup-YD Eylül 2015)

46) İslâm şerefi ile müşerref ve îman nûruyla münevver ve özellikle hakîkatleri bilenlerin arasında seçkin bir konum edinmeyi ümîd eden Müslüman yazarlardan beklenen birinci vazîfe, dînin gerekleri ile dünyânın gereklerini ayırarak hemcinslerinin evlatlarına mezhep farkı gözetmeksizin ebedî mutluluğu sağlayacak sebeplerin temini ve özellikle itikat ve amellere dâir güvenilir kitapların öğrenilip okunmasını hususundaki teşvik ve gayretlerini artıracak sözleri esirgememektir. (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks) 8. Mektup-YD Eylül 2015)

47) Âlimler, toplum önünde kendilerini ve dînin öğretilerini küçük gösterecek hâl ve tavırlardan uzak durmalıdır. İslâm âliminin bu konudaki tavrı zihin karışıklıklarını giderecek ve müslümanlara yol gösterecek bir rotaya endeksli olmalıdır. (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks) 8. Mektup-YD Eylül 2015)

48) İslâm’ı zedelemek için gayret gösteren dış düşmanlara karşı dikkatli olduğumuz gibi, içerden belki düşünmeden veya tehlikenin farkında olmadan dîne zarar verme çabası içerisinde olanlara karşı daha fazla bir dikkatle hareket etmeliyiz. (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks) 8. Mektup-YD Eylül 2015)

49) Müslümanlar fikir ve eylemlerinde Batılı ilim/bilim insanlarının rehberliğine değil câhiliye toplumundan medenî bir toplum inşâ eden, kendisine sığınıldığı her dönemde müslümanları dünyâya örnek insanlar hâline getiren İslâm’ın kılavuzluğuna yönelmelidir. (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks) 8. Mektup-YD Eylül 2015)

50) Kişisel ve toplumsal buhranların sebepleri olarak İslâm’ı değil İslâm’ı tam mânâsıyla anlayamayan/yaşayamayan sîmâları görmek gerekir. (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks) 8. Mektup-YD Eylül 2015)

51) İlim ve irfan insanlığın tek kurtuluş yoludur. (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks) 8. Mektup-YD Eylül 2015)

52) Bedenî ve rûhânî ihtiyaçlarımıza özen göstermeliyiz. Bir tarafa diğerinden fazla önem vermek insanın dünyâ-âhiret dengesini sağlayamamasına sebep olmaktadır. (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks) 8. Mektup-YD Eylül 2015)

53) İslâm’ın mensupları Batı hayranlığını bir kenara bırakıp kişisel ve toplumsal vazîfelerini yerine getirme gayretinde olmalıdır. (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks) 8. Mektup-YD Eylül 2015)

54) İslâm âlimleri, dînin gerekleriyle dünyânın gereklerini ayırarak, mezhep farkı gözetmeden ebedî mutluluğu sağlayacak sebeplerin temini ve özellikle itikat ve amellere dâir güvenilir kitapların öğrenilip okunmasını husûsundaki teşvik ve gayretlerini artıracak sözleri esirgememelidirler. (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks) 8. Mektup-YD Eylül 2015)

55) Batı hangi konuda bizden öndeyse onların ilmî/bilimsel gelişmelerini öğrenecek kâbiliyetli bireylerle teknik ve bilimsel gelişmeleri yakında tâkip etmeliyiz. Bu süreçte Batı’dan inanç, ibâdet ve ahlâkî açılardan hiçbir etkilenme olmamasına özen gösterilmelidir. (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks) 8. Mektup-YD Eylül 2015)

56) Sadıklarla birlikte olun tavsiyesine uyabilmek için tasavvuf ve tarikat ehli kimselerle birlikte olmaya gayret gösterilmelidir. (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks) 9. Mektup-YD Eylül 2015)

57) Tarikat mensupları üstatlarının her emrine eksiksiz bir şekilde itâat etmeli. Dini iddianın ötesinde hayatın her alanını kuşatan bir değerler sistemi olarak görmelidir. (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks) 9. Mektup-YD Eylül 2015)

58) Kulların fiilleri içerisinde kabûl olunmaya en lâyık olan şey mahviyettir. Yâni bu, bir insan kendini hakîr, küçük, zavallı bir mahlûk olarak görmek ve her nesi varsa Cenâb-ı Allâh’ın mal ve mülkü bulunduğunu bilmektir. (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks) 9. Mektup-YD Eylül 2015)

59) İbâdetlerde asıl hedef olan huşû ve huzûru elde edebilmek için kişi ilâhî huzurda olduğu bilinciyle ibâdetlerini yerine getirmelidir. (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks) 10. Mektup-YD Ekim 2015)

60) Müslüman açısından Kur’ân-ı Kerîm’i lafzen okumak önemlidir. Bunun ötesinde müslüman açısından asıl önemli olan Kur’ân-ı Kerîm’in mânâsını anlayıp onun gösterdiği istikâmette bir hayat yaşamaktır. Bunun için müslüman lafız, mânâ ve bir hayat kitâbı olarak Kur’ân-ı Kerîm’e vâkıf olmalı ve bütün hayâtını ilâhî emirler-yasaklar doğrultusunda şekillendirmelidir. (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks) 10. Mektup-YD Ekim 2015)

61) Müslüman en büyük düşmanlarından birisi olan şeytâna karşı kalbini zikir ve bedenini abdestin nûruyla korumalı ve şeytâna karşı dâimâ uyanık hareket etmelidir. (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks) 10. Mektup-YD Ekim 2015)

62) Müslüman ibâdetlerini Hz. Peygamber’in (sav) gösterdiği şekil, içerik ve kıvamda yapabilme gayretinde olmalıdır. (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks) 10. Mektup-YD Ekim 2015)

63) Me’sur duâlar müslüman açısından önemlidir. Bu sebeple Hz. Peygamber (sav) ve sahabe nesli başta olmak üzere önceki nesillerden bize ulaşan inanç, ibâdet ve ihlâsa dâir her güzelliğe sâhip çıkılmalıdır. (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks) 10. Mektup-YD Ekim 2015)

64) Bir kimse eğer şeyhi vefât etmişse herhangi bir yüce tarîkatta kâmil bir zâta ulaşırsa tereddütsüz intisâb etmeli ve tarîkattaki eksikliklerini tamamlamalıdır. Vefât etmemişse aynı şekilde intisâb edebilir. Çünkü yüce tarîkatta tekâmül etmiş olan bir zât bütün tarîkatların kaynağından feyz almış ve hepsine âşinâ olmuştur. (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks) 11. Mektup-YD Kasım 2015)

65) Teberüken tabir, bir şahıs kâmil bir şeyhi hayatta olduğu halde diğer bir şeyhin râbıtasını yapmak veya terbiyesi altına girmek edebe muhâlif olduğundan diğer şeyhin ancak sohbetiyle şereflenip ve güzel nefeslerinden feyz ve bereket kazanmak maksadıyla intisâb edebilir yâni râbıtasını yapamaz demektir. (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks) 11. Mektup-YD Kasım 2015)

66) İnsanın bütün bedeninin aynı şekilde bâtında olan kalp, ruh, sır, hafi, ahfa ve nefsinin de zikreylemesi gerekiyor. Bu zikre ulaşmaksa yol gösterici bir gönül doktoru mürşid-i kâmilin zâhir ve bâtınından yardım ve feyz almasıyla mümkün olabileceğinden bir sâlik bu zikirleri temin edince ve murâkabe derslerine ulaşıncaya kadar râbıtadan vazgeçemez. Murâkabe derslerine ulaştıktan sonra ihtiyaç hissederse râbıta yapar etmezse yapmaz. (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks) 11. Mektup-YD Kasım 2015)

67) Söz ve davranışlarıyla şerîat ve sünnet çizgisinden ayrılmayan, sohbetlerine devâm eden sâlike Allâh’ın zikir ve sevgisinin husûle gelmesini sağlayabilen şeyh, kâmil bir mürşid sayılır. Şu kadar var ki temyiz kuvveti olmayan âciz bir insan olursa ve şeyhin velâyeti hakkında tevâtür var ise dînen tevâtürü kabûl etmekle mükelleftir. (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks) 11. Mektup-YD Kasım 2015)

68) Bir sâlik mürşidin emirlerini, yasaklarını yerine getirdikten sonra istenen netîceye ulaşılamadığı takdirde diğer bir mürşidi aramakta mâzurdur hem de aramalıdır.  (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks) 11. Mektup-YD Kasım 2015)

69) Haramlar âhirette azâba kişiyi sürükleyeceği gibi dünyâda da şeref ve şâna büyük zarar verdiği için kaos ile dünyânın mahvolmasına sebep olacak işlerdir. (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks) 12. Mektup-YD Aralık 2015)

70) İslâm hukûkunun ilkeleri İslâm’ın ana kaynakları olan Kur’ân-ı Kerîm ve Sünnet-i Seniyye’den ilham alınarak tesbît edilmiştir. (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks) 12. Mektup-YD Aralık 2015)

71) İnsan îman, ibâdet ve güzel ahlâkla meleklerin sâhip olduğu yüksek mertebeleri elde edebilecek hattâ onları geçip Cenâb-ı Hakk’a daha yakın olabilecek bir varlıktır. (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks) 12. Mektup-YD Aralık 2015)

72) Haramlar âhirette azâba kişiyi sürükleyeceği gibi dünyâda da şeref ve şâna büyük zarar verdiği için kaos ile dünyânın mahvolmasına sebep olacak işlerdir. (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks) 12. Mektup-YD Aralık 2015)

73) Müslüman sözünü her zaman duâ cümleleriyle bitirmelidir. (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks) 12. Mektup-YD Aralık 2015)

74) Mürid, kendisine telkîn edilen vird, zikir ve diğer görevleri eksiksiz bir şekilde yerine getirmelidir. (Mektûbât-ı Es’âd- Erbilî (ks) 12. Mektup-YD Aralık 2015)

75Âyet-i kerîme ve hadîs-i şeriflerin bilinen mânâlarının yanısıra bâtınî mânâları üzerinde durarak hayâta yön verme gayreti içerisinde olunmalıdır. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 12. Mektup-YD Aralık 2015)

76) Cenâb-ı Habîb-i Hudâ, Muhammed el-Mustafa Efendimizi kasdediyorum, Hazretleri de ilâhî sıfatların mazharı olduğundan ‘Ben onu sevince duyan kulağı, gören gözü ve konuşan dili olurum’(Buhari, Rikak 38.) kudsî hadîsi gereğince Peygamberimizden feyz almak Cenâb-ı Hak’tan feyz almak anlamına gelmektedir. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 13. Mektup-YD Ocak 2016)

77) Râbıta olunacak mürşidin tavırları ve ahlâkı Hz. Peygamber’in (sav) ahlâkına uygun olmadıkça râbıtadan beklenen füyûzâtın ortaya çıkması imkânsızdır. Râbıta eden sâlikin ise şeyhinin ahlâk-ı Muhammedî ile ahlâklandığını şerîat ve tarîkat ölçüleriyle ölçmesi farzlar arasında yer almaktadır. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 13. Mektup-YD Ocak 2016)

78) Mürşid-i kâmiller Hz. Peygamber’e (sav) maddî ve mânevî anlamda benzemeyi ve O’nun (sav) kanalıyla türlü feyizlere mazhar olmayı kendileri için en büyük şeref olarak görürler. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 13. Mektup-YD Ocak 2016)

79) Râbıtadan maksat feyz almaktır. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 13. Mektup-YD Ocak 2016)

80) ‘Ne mübârek bir seher vakti, ne kutlu bir gece ki, O kadir gecesinde benim tâze berâtımı verdiler.’ (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 14. Mektup-YD Mart 2016)

81) Tarîkatta seyr ü sülûk ile nefs makâmından geçip Cenâb-ı Hakk’a yaklaşan kardeşlerimiz için rızâ makâmına yükselip hikmetten hâlî olmayan işbu sûrete âit uzaklığa biraz daha sabır ve tahammül eylemek lâzım ve faydalıdır. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 14. Mektup-YD Mart 2016)

82) Âyet-i kerîme ve hadîs-i şeriflerin zâhir mânâlarının yanısıra İslâm’ın rûhuna uygun bâtınî yorumları da bizler için delil niteliğindedir. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 15. Mektup-YD Mart 2016)

83) Namazın başından sonuna kadar huzur ve huşuyu muhafaza etmek evliyanın büyüklerinin ancak güçlükle muktedir olabileceği meselelerden olduğundan avam için ise, kolay olmadığı açıktır. Şu kadar var ki, namazın herhangi bir rüknünde olursa olsun namaz kılan için o nispette kabul ümidi şüphesizdir. Binaenaleyh namaz kılanlar huzur için mümkün olduğu kadar çalışıp gayret göstermelidirler.” (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 10. Mektup-YD Ekim 2015)

84) Âileyi gâile eden bir nokta mâsivâdır. Ve bu noktanın tesir ve büyüklüğünü ‘Tezellül ve tededdül arasında bir nokta (fark) vardır’ şeklinde başlayan Arapça ibâre isbât etmiştir. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 16. Mektup-YD Mayıs 2016)

85) Açlık kalp gözünün açılmasına ve halvet uygulamaları Allah Teâlâ’ya mânen yakınlaşmaya vesîledir. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 16. Mektup-YD Mayıs 2016)

86) Evliyânın rûhâniyetinden istimdâd dilemek câizdir. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 16. Mektup-YD Mayıs 2016)

87) Evliyâyı sevmek ve onların yolundan gitmek dünyâ-âhiret mutluluğuna vesîle olacak bir tercihtir. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 16. Mektup-YD Mayıs 2016)

88) Aslî yüce makâmından ayrılıp süflî ten kafesine inen ve tekrar yüksek burçlara yükselmeye kâbiliyeti olan rûhânî latîfelerimiz ancak peş peşe murâkabelerle yükselir. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 17. Mektup-YD Mayıs 2016) 

89) Sâlik murâkabe-i ehadiyetten maiyyete, maiyetten akrabiyyete, akrabiyyetten muhabbete, muhabbetten Vâhidiyyete kadar uzanan hakîkat yoluna da nâil olabilir. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 17. Mektup-YD Mayıs 2016) 

90) Farzların edâsıyla mükellef olan beden olduğu gibi nâfilelerle de görevli olan rûhâniyettir. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 17. Mektup-YD Mayıs 2016) 

91) ‘Rabbini kendi içinde gizli ve bağırıp çağırmadan sabah ve akşam zikret. Sakın gâfillerden olma.’(Ar'af 205) âyet-i kerîmesine göre devamlı murâkabe ve tam bir ihlâs ile Cenâb-ı Hakk’a yakınlaşmayı isteyen bahtiyar bir kul için feyz almanın ve yükselişin kapılarının açılarak başarı sebeplerinin bulunduğu açık bir gerçektir. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 17. Mektup-YD Mayıs 2016) 

92) Müslüman, ten kafesine hapsolmuş rûhânî özelliklerini fark edip bu özellikleriyle Rabbine yol almalıdır. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 17. Mektup-YD Mayıs 2016) 

93) Mânevî ilerleme için murâkabe ve ihlâs olmazsa olmaz şartlardır. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 17. Mektup-YD Mayıs 2016) 

94) Görünüşte halk ile aslında Hakk ile birlikte olan gönül erleriyle hemhâl olmaya gayret göstermeliyiz. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 17. Mektup-YD Mayıs 2016) 

95) İnsanlar Cenâb-ı Hakk’a karşı dünyâda vâki olan kusurlarına sebep, öldükten sonra azap göreceklerdir ki bu ilâhî adâletin gereğidir. Ancak müstesnâ olanlar İslâm inancı ve dînin ölçülerini âlimlerden öğrenmiş olan kimselerdir. Şu kadar var ki bunlar da ilimleriyle amel etmedikçe meselâ namazın şart ve rükunlarını öğrenip buna rağmen namazı kılmadıkça aynı şekilde âhiret azâbından yakalarını kurtaramazlar. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 18. Mektup-YD Temmuz 2016) 

96) Nefislerini arındırmayanların kibir, hased, riyâ, buğz ve cimrilik gibi rezilliklerden münezzeh olan Yüce Zât Hazretlerinin kabûlüne takdim etmeye lâyık olamayacağından onlar da af ve ilâhî inâyete ulaşamadıkları halde azaptan kurtulamazlar. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 18. Mektup-YD Temmuz 2016)

97) İlim, amel, ihlâs gibi fazîletleri içeren seçkin ümmet ise şüphesiz azaptan kurtulmuş demektir. Bunlar için bir endişe var ise yalnız mânevî makamlardan uzaklaştırma ve nasb endişesidir. Allah Teâlâ, ‘Allah dilediğini mahv eder, dileğini de isbât eder.(Ra'd 39) buyurmuştur. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 18. Mektup-YD Temmuz 2016)

98) Şunu da ifâde edelim ki ilim öğretme gayreti olsun, ilmiyle amel olsun bunların ikisi de zâhiri ve cismânî amellerden sayıldığına göre herkes için istediği zaman ve mekânda icrâsı mümkündür. Fakat bedenî hastalıklardan kurtulmak bir doktorun tetkik ve ilaçlarına muhtaç bulunduğu gibi yukarda değinilen kibir ve hased gibi kalbî hastalıkların da manevî bir doktorun ilaç ve tetkiklerine şiddetle ihtiyaç duyduğundan gâfil olunmamalı ve bu konuda cehâlet gösterilmemelidir. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 18. Mektup-YD Temmuz 2016)

99) Cenâb-ı Hakk -celle ve alâ- Hazretleri zâhirî ilimleri öğrenen ve öğreten her zaman ulemâ yetiştirmiş olduğu gibi tarîkat ilmini de öğretmek için her zaman tarîkat bireyleri eksik olmamıştır. Ve tarîkata girmeyi istemeyen nefs-i emmâre ahâlisine karşı Allâh’ın bir delîli olarak O (cc) ehliyeti tevâtür ile sâbit olan bir kulunu halkın gözleri önüne sunmuştur. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 18. Mektup-YD Temmuz 2016)

100) Kalbi mânevî hastalıklardan ancak mânevî bir rehber ile arındırmak mümkündür. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 18. Mektup-YD Temmuz 2016)

101) Şekli ve sûrî ibadete itibar etmeyen ve kulluk görevini ruh ve ruhaniyetin en derin ve en hassas bir noktasında bekleyen Gaypları Eksiksiz Bilen Yüce Zat’ın hizmetini öğrenmek söz ve kalem ile mümkün olmayıp ancak bir hal sahibinin ifadesi ve samimi amellerin sahibinin dile getirmesiyle anlaşılacağı şüphesizdir. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 19. Mektup-YD Ağustos 2016)

102) Allah Teâlâ, şekil ve suretlere değil ihlas ve samimiyete bakarak ibadet ve kulluğa dair adımları değerlendirmektedir. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 19. Mektup-YD Ağustos 2016)

103) Allah Teâlâ’ya kulluk sırrı kitaplarda bir nebze yazılı da olsa bu sırra ancak kulluk şuuruna ermiş, kalbini ihlâs ile süslemiş ve ibadet aşkıyla hayatını anlamlı kılan kulların sözlü ve görsel telkinleriyle ulaşılabilir. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 19. Mektup-YD Ağustos 2016)

104) Râbıta-ı şerîfenin girişi mâhiyetinde olan râbıta-ı mevtin birçok faydasını unutmayalım. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 20. Mektup-YD Ağustos 2016)

105) Hadîs-i şerifler dünyâ ve âhirete bakışımızı şekillendirmelidir. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 20. Mektup-YD Ağustos 2016)

106) İsraf ve mal biriktirme mü’mine yakışmayan iki kötü haslettir. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 20. Mektup-YD Ağustos 2016)

107) Ölüm sarhoşluğundan, kabir hâlinden ve haşrin sıkıntılarından Allah Teâlâ’ya sığınmalıdır. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 20. Mektup-YD Ağustos 2016)

108) Ölümü sadece derslerde değil bütün hallerimizde düşünerek hareket etmek günâha düşmeyi engelleyeceğinden dünyâ-âhiret mutluluğuna sebep olacaktır. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 20. Mektup-YD Ağustos 2016)

109) Tarîkat-ı âliyyemiz “in’ikâs” yâni karşılıklı hallerin birbirine tesiri esâsına dayalı olduğundan beşer tabîatını teşkîl eden on letâifin zikrullâh ile uyanması ve vücut şehrinin dînin ilkeleriyle aydınlanması ancak kendisini Allâh’a adayıp fenâfillâha ermiş bir mürşidin feyz ve bereketi sâyesinde müyesser olabileceği açıktır. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 20. Mektup-YD Ağustos 2016)

110) İhlâs ve muhabbete sâhip olan akıllı bir mü’minin dünyâda sâlih kullar ve zikreden sâlihler arasına dâhil, âhirette de evliyâ-yı kirâmın maiyyetlerine ulaşma şerefine nâil olabileceği açıktır. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 21. Mektup-YD Ekim 2016)

111) Allâhım, bize hakkı hak olarak göster ve hakka tâbi olmakla bizi rızıklandır. Bâtılı da bâtıl olarak göster ve ondan sakınmakla bizi rızıklandır. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 21. Mektup-YD Ekim 2016)

112) Tarîkata yeni girenlere her şeyden fazla faydalı olan râbıtadır. Hâce Muhammed Ma’sum (k.s) Hazretleri sâliklerini başlangıçta yalnız râbıta ile görevlendirmişlerdir. Zîrâ fenâ fi’ş-şeyh olmayan fenâ fi’r-Rasûl ve fenâ fi’r-Rasûl olmayan fenâ fillâh olamaz. İlerleme merdiveninin ilk basamağı fenâ fi’ş-şeyh olmaktır. Allâhım kolaylaştır, zorlaştırma ve hayrla tamamlat. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 21. Mektup-YD Ekim 2016)

113) Mâneviyât derecelerinin birisine ulaşmadan veya birisini atlayarak başka bir aşamasına ulaşmak mümkün değildir. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 21. Mektup-YD Ekim 2016)

114) Mânevî lütuflar ihlâs, muhabbet ve çalışmaya bağlıdır. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 22. Mektup-YD Ekim 2016)

115) Âyet-i kerîme ve hadîs-i şerifler arasında ilk bakışta çelişki varmış gibi görünen konularda derinlemesine yapılacak tetkiklerle, çelişkinin olmadığı aksine her birinin birbirini tamamlayan parçalar olduğu görülecektir. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 22. Mektup-YD Ekim 2016)

116) Müridler, mürşid-i kâmillere ezelde Mevlâ’nın takdîriyle varmışlardır. Bu takdîri Mevlâ’nın sonsuz ilmi ve her şeye gücü yeten kudretiyle görüp değerlendirmek gerekmektedir. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 23. Mektup-YD Kasım 2016)

117) Sûfî, Allah dostlarının ayak izlerinden ayrılmamalı ve onlarla bir arada olabilmek için duâ ederek Mevlâ’dan yardım istemelidir. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 23. Mektup-YD Kasım 2016)

118) Kişi, gördüğü sâdık rüyâlar dolayısıyla Mevlâ’yı zikretmeli, kalbinin mutlu olması ve kabrinin nur ile dolması için O’na (cc) duâ etmelidir. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 23. Mektup-YD Kasım 2016)

119) Ölüm tefekkürüyle kişinin gereksiz telaş ve endîşeleri terk etmesi, kalbin arınmasına bir işârettir. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 24. Mektup-YD Ocak 2017)

120) Yaşanan mânevî hallere aldanmamalı, Allah Teâlâ’dan istikameti koruyabilmeyi istemelidir. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 24. Mektup-YD Ocak 2017)

121) Mürşid-i kâmil, mürîdini gençlik nimetinin kıymetini bilmesini ve gençlik nimetiyle kavuşabileceği nimetleri hatırlatarak terbiye etmelidir.   (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 24. Mektup-YD Ocak 2017)

122) Mürşid-i kâmil, mürîdini dünyâ sevgisi, mal ve makam hırsı gibi mâsivâ endişesinden uzak durması konusunda uyarmalıdır. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 25. Mektup-YD Ocak 2017)

123) Mürşid-i kâmil, mürîdini güzel söz ve nezâketle terbiye etmelidir. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 25. Mektup-YD Ocak 2017)

124) Bulut, rüzgâr, ay, güneş, gökte devamlı olarak çalışmaktalar, Sen sakın ekmeğini elde edince gafletle yemeyesin. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 26. Mektup-YD Mart 2017)

125) Bulut, yağmur, rüzgâr, ayın güzelliği ile güneşin harâretini elinde tutan ve bunların güzel etkileriyle Âdemoğlunun geçim ve âfiyetini temin buyuran Hazreti Allâh’ın sayısız ve sonsuz olan nimetlerini bilip cümlemizi şükür vazîfesinin îfâsına gayret eden sâlih kullardan eylesin, âmin. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 26. Mektup-YD Mart 2017)

126) Nankörlük mü’min için aslâ düşünülemeyecek bir hâli îfâde etmektedir. Bu kötü hâle düşmemek için duâ etmelidir. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 26. Mektup-YD Mart 2017)

127) Sonsuz olanı görüp düşünmeye çalışan nazar ehli, hakîkati gören akıl sâhiplerinin istikbâl kelimesinden maksadın ebedî âleme ve uhrevî hayâta âit olduğunu basit bir mütâlaa ile tasdîk eyleyeceği açıktır. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 27. Mektup-YD Mart 2017)

128) Hayat bağının keskin kılıcı makâmında bulunan akıp giden zamânın, gece ve gündüzün su gibi akıp gitmesi esnâsında teessüf ve üzüntüyü gerektiren bir sâniye düşünülse, o da istikbâl temin etmeye medâr olan râbıta, zikirden uzak bir şekilde geçirilen zamandan ibârettir. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 27. Mektup-YD Mart 2017)

129) Tarîkatlarda doğru veya yanlış yolda olmanın kıstâsı sünnet-i seniyyeye tâbi olmak veya sünnet-i seniyyeden uzaklaşmaktır. (Es’ad-ı Erbilî’nin (ks) Mektûbât’ında Hz. Peygamber’e (sav) Tâbi’ Olmaya Dâir Yaptığı Vurgular-YD Mart 2017)

130) Evet, sünnet-i Seniyye ve pak Muhammedî nîzama kıl kadar muhalif olmayan Nakşbendiyye velîlerinin büyükleri vâsıtasıyla her türlü münâkaşadan uzak bulunan Hâlidiyye yoluna kalbini bağlayan sâdık ihvânımız için büyük müjdelerin olduğu inkâr edilemez.(Es’ad-ı Erbilî’nin (ks) Mektûbât’ında Hz. Peygamber’e (sav) Tâbi’ Olmaya Dâir Yaptığı Vurgular-YD Mart 2017)

131) Tekrar arz ediyorum ki, eğer İslâm milletinin yükselmesi ve Muhammed (sav) ümmetinin yücelmesi isteniyorsa bu husus ancak Alîm ve Allâm olan Allah Teâlâ’nın emir ve yasaklarına boyun eğip şanlı Resûlü’nün sünnet-i seniyyesine sarılmakla mümkün olacaktır. (Es’ad-ı Erbilî’nin (ks) Mektûbât’ında Hz. Peygamber’e (sav) Tâbi’ Olmaya Dâir Yaptığı Vurgular-YD Mart 2017)

132) Dolu dolu bir hayat Resûlullah (sav) Efendimiz’e tam olarak tâbi olmak sâyesinde gerçekleşecektir. Bunun dışında kalanlar vehimlerden, bâtıl ve bozuk hayâllerden ibârettir. Allah Teâlâ, sizi ve bizi böyle boş şeylerden ve her türlü âfetlerden, safvetiyle âlî derecelere yücelttiği kulları hürmetine, kurtarsın. Onun himmetiyle bizleri makamların en yücesine ulaştırsın.’ (Es’ad-ı Erbilî’nin (ks) Mektûbât’ında Hz. Peygamber’e (sav) Tâbi’ Olmaya Dâir Yaptığı Vurgular-YD Mart 2017)

133) Sâlikin mânevî ilerleyişi Hz. Peygamber’in (sav) söz ve fiillerinden anlaşılmış olan emir ve yasaklardan kıl kadar sapmamak ve O’nun (sav) yoluna sadâkatle bağlı kalan sâdıklarla berâber olmaya bağlıdır. (Es’ad-ı Erbilî’nin (ks) Mektûbât’ında Hz. Peygamber’e (sav) Tâbi’ Olmaya Dâir Yaptığı Vurgular-YD Mart 2017)

134) Râbıta, söz ve fiilleri itibâriyle Hz. Peygamber’e (sav) benzeyen ve O’nun (sav) ahlâkıyla donanmış bir mürşid-i kâmil’e yapılmalıdır ki bundan maksat dervişin her hâlinin sünnet-i seniyyeye uygun hâle gelmesidir. (Es’ad-ı Erbilî’nin (ks) Mektûbât’ında Hz. Peygamber’e (sav) Tâbi’ Olmaya Dâir Yaptığı Vurgular-YD Mart 2017)

135) Cenâb-ı Hakk’a itâat etmeyen ve şer’i emirlerini dikkate almayan âsîler hiçbir zaman ve mekânda dîne hizmet eden Allah dostlarının inâyet gözüyle baktığı kimselerden olamazlar. (Es’ad-ı Erbilî’nin (ks) Mektûbât’ında Hz. Peygamber’e (sav) Tâbi’ Olmaya Dâir Yaptığı Vurgular-YD Mart 2017)

136) Allah Teâlâ, bizi ve sizleri îman ve İslâm’ın ve Hz. Muhammed’e (Salât ü selâmın en yücesi O’na ve O’nun ehline olsun) tâbi olmanın lezzetiyle rızıklandırsın.’

137) Derviş, kalb sâfiyetine ancak dînin zâhirine uymakla ulaşabilir, bunun yolu da sünnet-i seniyyeye tâbi olmaktan geçer. (Erbilî, Mektûbât, s.206 (Altmış İkinci Mektup)

138) Arşu’r-Rahmân olan ve bu özelliğiyle güneş ışığının üzerinde bir ziyâya mâlik olan mü’minin kalbi için yakınlık ve uzunluk mesâfesinin önemi olmayıp her mahâlde sâbit ve sâdık ihvan nezdinde sâbit ise de bedenî musâhabenin de meziyeti, ashâb-ı kiram ve tâbiîn-i izam Efendilerimizin şanlı hâliyle ve derecelerinin çeşitliliğiyle açık ve âşikârdır. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 28. Mektup-YD Mayıs 2017)

139) Gökyüzündeki melekler yeryüzünde Allah (cc) rızâsı için bir araya gelen ve birbirlerini seven kimselere imrenmektedirler. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 28. Mektup-YD Mayıs 2017)

140) Bu dünyanın yani âlem-i kevn ü mekânın günlük olaylardan ve birbirini takip eden sevinç veya üzüntülerden birimize bakan bir hadisenin diğerini de etkileyeceği şüphesizdir. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 29. Mektup-YD Haziran 2017)

141) Tarîkat-i âliyyede feyz almak ve ilerlemek yalnız zikir ve evrâdın çokluğuna bağlı olmayıp kalbin ihlâsı ve samîmiyetin muhabbetinin de büyük tesiri bulunduğu erbâbınca âşikârdır. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 30. Mektup-YD Haziran 2017)

142) Mürşid-i kâmilin bakışı seyr ü sülûk sürecindeki kimse için erbain çıkarmaktan daha etkilidir. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 30. Mektup-YD Haziran 2017)

143) Mürid, mürşidinin bakışlarına ancak dînin emir ve yasaklarına riâyet ederek ulaşabilir. (Mektûbât-ı Es'âd- Erbilî (ks) 30. Mektup-YD Haziran 2017) 144)  

Esâd-ı Erbilî (ks) Hazretleri

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak