Ara

Cemâatle Namaz

Cemâatle Namaz

Cemâate önem veren, cemâatin bizâtihî kendisi olan bir dînin mensûbuyuz. Dînimiz bize insanlarla birlikte olmamızı, mü’minlerle iç içe olmamızı öğütler. Acıların ve sevinçlerin paylaşılmasını tavsiye eder. Kendimize âit bir hayâtımızın yanı sıra, bireyselleşmemizi, toplumdan kopuk olmamızı istemez. Rabbe tek başına, evimizde, âilemizle birlikte, hiçkimsenin olmadığı yer ve zamanlarda da ibâdet etmemizi, yönelmemizi ister ama topluca kıyâma durmamızı, rükûya gitmemizi, secdeye kapanmamızı daha çok önemser dînimiz. Onun için beş vakit namazı câmide kılarız. Ramazan ayında birlikte aç kalır, susuz kalır, şeytânı perişân ederiz. Zekâtı vererek toplum olarak birbirimizden haberdâr olduğumuzu, sâhip olduklarımızı paylaşmaya hazır olduğumuzu fısıldarız. Hacda milyonlarca coşkulu yürek, birlikte kalkar ve iner. Cemâatsiz bir din olmaz. Varsa bu Allâh'ın dîni değil, nefislerin uydurduğu bir yanılmadır. İşte Namazda Cemâatin Bâzı Nebevî Esasları Allah Resûlü (sav), namazlarını hep cemâatle kılardı. Cemâatle namaz kılmak, tek başına namaz kılmaktan 25 derece sevap bakımından daha fazîletlidir. (Tirmizî, Muvatta-1650, Buhârî, Ebu Dâvûd-1657, K.S.-4646) Altı hadis imâmının rivâyet ettiği başka bir hadiste 27 derece fazla sevap vardır. (Buhârî, Müslim, Ebu Davut, Nesei, Tirmizî, İbn-i Mâce -1658, K.S.-4647) Resûlullah (sav), korku, şiddetli sıcak veya soğuk, hastalık gibi bir mâzeret olmadıkça namazı muhakkak cemâatle câmide kılmamızı emrederdi. (Ebu Dâvûd-1685) İmamlık İmamlık bir sorumluluktur. Eğer hatâ yaparlarsa mesûliyet kendilerinedir. (Buhârî-1736) Kur’ân’ı ve dînî hükümleri en iyi bilen, (kendinden büyük insanlar olsa bile, onlara) imamlık yapar. Bu vasıflara sâhip denk iki kişi olursa, dînî hizmetlerde en çok emeği geçen kişi imamlık yapar. Bir evde, kıldırabilecek seviyede ise ev sâhibinin kıldırması gerekir. (Müslim, Ebu Dâvûd, Tirmizî, Nesei, İbn-i Mâce-1686, Buhârî, Ebu Dâvûd-1691) İlim ve takvâ derecesi yüksek olan, ilmi daha az olan birine tâbi olabilir. (Buhârî, Müslim, Ebu Dâvûd, Nesei, İbn-i Mâce-1719) İmamın bulunduğu yer, cemâatten yüksek olmamalı. (Ebu Dâvûd-1776) Bir topluluğa giden onlara tâbi olur, istek ve ısrar karşısında onlara imamlık yapabilir. (Ebu Dâvûd, Tirmizî, Nesei, ibn-i Mâce-1689) Aksi halde hemen öne geçmemelidir. Cemâatin kendisini istemediği bir kimsenin onlara imam olmaması gerektiğini buyururdu (sav). (Ebu Dâvûd-1699, Tirmizî-1700, Ebu Dâvûd, Tirmizî, K.S.-2800,2801) İnsanları bıktıracak, rahatsız edecek, dedikoduya sebebiyet verecek, tartışma oluşturacak derecede uzun namaz kıldırmak, Resûlullah (sav) tarafından yasaklanmıştır. (Buhârî, Müslim, Ebu Dâvûd, Tirmizî, Nesei, İbn Mâce-1701) Yaşlı, hasta, güçsüz, çocuklu insanların bulunacağını düşünerek imâmın, namazı hafif kıldırması gerekir. (Buhârî, Müslim, Ebu Dâvûd, Tirmizî, İbn-i Mâce-1703,1705) İmam, yaptığı duâda sâdece kendisini değil, hazır bulunan cemâati ve bütün Müslümanları duâsına katmalıdır. Kendisine duâ ettirmemelidir. (Tirmizî, Ebu Dâvûd-1712, K.S.-2809) Cemâatle namaz kıldırırken imam bir hatâ yaparsa erkekler "Sübhânallâh” der, kadınlar ise ellerini çırparlar. (Buhârî, Müslim, Ebu Dâvûd, Nesei, İbn-i Mâce-1719, K.S.-2721, K.S.- c. 9 s.7) Bir namazı kılan kişi, aynı vakti kılan bir cemâate rastlarsa onlara tâbi olur. Birinci kıldığı namaz nâfile olur, ikincisi farz yerine geçer. Böylece cemâat sevâbı almış olur. (Ebu Dâvûd-1732) Ezan okunurken câmiden ayrılmamalı, cemâate iştirâk etmelidir. (Müslim, Ebu Dâvûd, Tirmizî, Nesei, İbn-i Mâce-1738) Kamet getirildiğini duyan kişi imama uymalı, yeni geldiyse sünnet namazı kılmamalıdır. (Müslim, Ebu Dâvûd, Tirmizî, Nesei, K.S.-2844) İmam; namazı kıldırdıktan sonra kalkmak veya çıkmak için acele etmemelidir. (Buhârî, Ebu Dâvûd, Nesei-1711) Rükû ve secdede imamdan önce veya çok sonra davranmaktan kaçınmak gerekir. (Buhârî, Müslim, Ebu Dâvûd, Tirmizî, Nesei, İbn-i Mâce-1767) Namazın bir rekâtına bile yetişen tamâmına yetişmiş gibi ecir alır. (Buhârî, Müslim-1771) Cemâat namaza başlamış olsa bile, yetişmek için acele etmemek... Hangi rekâta yetişilirse oradan devâm etmek... (Buhârî, Müslim-1713) Cemâate geciken kişi, sâkin ve vakûr olmalı, koşturmamalıdır. (Buhârî, Müslim, Ebu Davut, Nesei, Tirmizî, Muvatta, K.S.-2834) Cemâatin gelme durumu varsa beklemek... (Ebu Dâvûd-1707) Allah Resûlü, cemâat geciktiğinde, onları namaz için beklerdi. (Buhârî, Müslim, Ebu Davut, Nesei-1012) Kadınlar da namazda cemâate katılırlardı. (Buhârî, Müslim, Ebu Davut, Nesei, Tirmizî, İbn-i Mâce-1014) Namaz öncesi veya sonrasında, ibâdet havasına zarar verecek söz ve hareketlerde bulunmamak, bağrışıp çağrışmamak… (Müslim, Ebu Dâvûd, Tirmizî, Müsned-1740) Resûlullah (sav), bir defasında attan düşmüş ve namazı oturarak kıldırmıştı. (Buhârî, Müslim, Ebu Dâvûd, Tirmizî, Nesei, İbn-i Mâce-1764) Allah Resûlü’nün de namaz kıldırırken rekâtları şaşırdığı olmuştur. Bir defasında ikindi, diğer bir seferinde öğle namazını iki rekât olarak kıldırmış ashâbın uyarısı üzerine tamamlamıştı. (Buhârî, Müslim, Ebu Dâvûd, Tirmizî, Nesei, İbn-i Mâce-1785,1788) Bir defasında da beş, üç rekât olarak kılmış, uyarı üzerine sehiv secdesi ile düzeltmişti. (Buhârî, Müslim, Ebu Davut, Nesei, Tirmizî, İbn-i Mâce-1790) Allah Resûlü zaman zaman namazda Kur’ân-ı Kerîm okurken de şaşırmıştır. (Müslim, Ebu Dâvûd, Tirmizî, Nesei, İbn-i Mâce-1723 v.d.) Peygamber Efendimiz; kendisinin namazda yaşadığı bu ve benzeri unutkanlıklarının, Allah tarafından öğretim ve sünnet tesisi amaçlı olduğunu buyurmuştur. (Muvatta-1802) Sehiv (yanılma) secdesi, tahiyyâtın sonunda, iki secde ile yapılır. (Ebu Dâvûd-1793) Kur’ân-ı Kerîm’deki secde âyetleri okunduğunda secde yapılır. (Müslim-1804) Resûlullah (sav), namazdan sonra cemâate dönerdi. (Müslim-9317) İmâma Tâbi Olma Halleri Namazı, kırâati en iyi olanlar kıldırmalıdır. (1174-Ebu Dâvûd) Resûlullah (sav) bir kimsenin imam olmasında şu önceliklerin dikkate alınmasını isterdi: Öncelikle kırâatinin güzel olması. Sonra sünneti bilme. İslâm’a hizmette öncü olma. Bunlarda denk ise yaşça büyük olma. (Müslim, Ebu Dâvûd, Nesei, Tirmizî, K.S.-2792) “Sizin en hayırlınız ezan okusun, kurra olanınız (Kur’ân-ı Kerîm’i en iyi okuyanınız) da imam olsun.” (Ebu Dâvûd, K.S.-2794) Efendimiz (sav), bâzı kerahetleri açıktan işleyenlerin imamlık yapmasını istemezdi. (Ebu Dâvûd-1208, İbn-i Mâce, K.S.-6280) Ancak, iyi olsun fâcir olsun, ehil olan Müslümanın arkasında namaz kılmak gerekir. (Ebu Dâvûd-6151,  K.S.-1026) Resûlullah (sav), bir evde imamlıkta kesin olarak önceliğin ev sâhibine âit olduğunu belirtmiştir. (Müslim, Ebu Dâvûd, Nesei, Tirmizî, K.S.-2792) Peygamber Efendimiz sefere çıktığı zaman, namaz kıldırması için, yerine pek çok defa âmâ Abdullah b. Ümmü Mektum’u vekil bırakmıştı. (Ebu Dâvûd, K.S.-2798) Saf Düzeni Resûlullah (sav), namazdan önce safların düzgün olması konusunda cemâati uyarır, düzen verirdi. İmâmın hemen arkasında, aklı başında, dirâyet sâhibi olan, ilim ve fıkıhta iyi olanlar durmalıdır. (Müslim, Nesei, Ebu Dâvûd-1739) Gerekirse eliyle düzenleme yapmalı. (Buhârî, Müslim, Ebu Dâvûd, Tirmizî, Nesei, İbn-i Mâce-1741) İki kişinin cemâat olduğu durumlarda, imâmın tam arkasında durmalıdır. (Nesei-1742) Allah Resûlü saf düzenini şöyle yapardı: Birinci safta erkekler, onların arkasında çocuklar, en arka bölümde ise kadınlar dururdu. (Dâvûd-1743) Erkeklerin oluşturduğu safların en hayırlısı birinci saf, kadınlarınki ise en arka saftır. (Müslim, Ebu Dâvûd, Tirmizî, Nesei, İbn-i Mâce-1746) Kadınlar câmiye geldiklerinde erkeklerle muhâtab olmamak, karışmamak için çok dikkatli olmalıdır. (Ebu Dâvûd, K.S.-2835) Kadınlarla aynı mekânda kılındığı takdirde, onların saflarının en hayırlısı da erkeklere en uzak olan saftır. (Müslim, Ebu Dâvûd, Tirmizî, Nesei, K.S.-2814) “Eğer birinci safta ne (kadar ecir) olduğunu bilseydiniz, mutlaka aranızda kur’a çekilirdi.” (Müslim, k.s.-2822) Saflar arasında boşluk olmamalı. (Ebu Dâvûd, Nesei, Beyhaki, Müsned) Cemâat, bu konuda kendisini uyaranlara kulak vermeli. (Nesei, Ebu Dâvûd-1750) Ön safta yer varken, yeni saf oluşturmamalıdır. (Taberani-1755) Birinci safta durmaktan kaçınmamalı. (Ebu Dâvûd-1759) İlk safta namaz kılmak için cemâate eziyet de vermemelidir. (Taberani-1760) Cemâate tâbi olan kişi, safların dışında herhangi bir yerde durmamalıdır. (Tirmizî, Ebu Dâvûd-1757) Resûlullah (sav), Allâh’ın izniyle arka safta olanları görüyordu. (Müslim, Nesei, Ebu Dâvûd, Müsned-1749) Cemâatle Namaz Kılma Halleri Resûlullah (sav), Müslümanların cemâate devâm etmesinde çok ısrarcı olur, buna büyük bir önem verirdi. Kişinin cemâatle kıldığı namazda, evinde veya işyerinde kıldığı namaza göre yirmi beş (bir rivâyette yirmi yedi) (Buhârî, Müslim, K.S.-2779) derece fazla sevap alacağını, attığı adım başına bir derece aldığını, bir günâhının silindiğini ve meleklerin kendisine rahmet dilediğini müjdelemiştir. (Buhârî, Müslim, Ebu Dâvûd, Tirmizî, İbn-i Mâce, K.S.-2778,4653 v.d.) “Kim yatsıyı bir cemâat içinde kılarsa, gecenin yarısını ihyâ etmiş gibi olur. Kim de sabah namazını bir cemâat içinde kılarsa, sanki gecenin tamâmını ihyâ etmiş olur. (Müslim, Muvatta, Ebu Dâvûd, Tirmizî, K.S.-2781,4650) Resûlullah (sav), evinin uzak oluşu dolayısıyla namazını evde kalmak için izin isteyen a’mâ sahâbiye, ezan sesini duyduğu için izin vermemiştir. (Müslim, Ebu Dâvûd, Nesei, K.S.-2783) “Emekleyerek de olsa cemâate gel!” (Müsned, k.s.-c.9 s.110) Ancak korku, hastalık gibi mâzeretleri kabûl ederdi. (Ebu Dâvûd, K.S.-2784) Seferde de, şiddetli soğuk veya yağmur olduğunda herkesin konakladığı yerde namaz kılmasını buyururdu. (Buhârî, Müslim, Ebu Dâvûd, Nesei, Muvatta, K.S.-2791) Karanlıkta cemâate gelenlerin kıyâmet günü tam bir nûra kavuşacağını hatırlatırdı. (Ebu Dâvûd, Tirmizî, K.S.-4657) Resûlullah (sav), münâfıklara en ağır gelen namazın yatsı ile sabah namazı olduğunu belirtmişti. Namaz için cemâate gelmeyenlere çok kızardı. O derece ki, yerine birini vekil bırakıp, câmiye gelmeyenlerin evini yakmayla korkutacak derecede bu konuya önem verirdi. (Buhârî, Müslim, Ebu Dâvûd, Nesei, Tirmizî, Muvatta, K.S.-2785) Resûlullah (sav), zamânında hasta olsa bile birinin yardımıyla namaza gelebilir, câmiden geri kalmazdı. (Müslim, Ebu Dâvûd, Nesei, K.S.-2786) Efendimiz (as); safların düzgün olmasını, karışıklıktan uzak olmasını isterdi. “Saflarınızı düzgün kılın; zîrâ safların düzeltilmesi namazın kemâlini sağlar.” (Buhârî, Müslim, Ebu Dâvûd, Nesei, K.S.-2816) Allah Resûlü (sav); düzgün safları meleklerin saflarına benzetirdi. (Müslim, Ebu Dâvûd, Nesei, K.S.-2821) Safların arası doldurulmalı; bu konuda yapılan uyarılara uyulmalıdır. (Ebu Dâvûd, Nesei, K.S.-2817 v.d.) İmâmın arkasına akıl ve dirâyet sâhibi; bilgili olanlar durmalıdır. Sonra da derecesine göre insanlar dizilmelidir. (Müslim, Nesei, Ebu Dâvûd, K.S.-2810,2811) İmâmın arkasında bir kişi varsa, sağ tarafında durmalıdır. (Buhârî, Müslim, Ebu Dâvûd, Nesei, Tirmizî, İbn-i Mâce, K.S.-2812) Namazda imamla birlikte hareket edilmeli, erken veya çok geç davranılmamalıdır. (Buhârî, Müslim, Ebu Dâvûd, Nesei, K.S.-2823) Efendimiz (sav)’den Kim yatsı namazını cemâatle kılarsa, yarım gece namaz kılmış gibi olur. Kim sabah namazını cemâatle kılarsa, bütün gece namaz kılmış gibi olur. (Müslim, Muvatta-1662) “Yatsı ile sabah namazı münâfıklara en ağır gelen namazdır. Bu iki namazda buIunan sevâbın büyüklüğünü bilseydiniz, yer üzerinde sürünerek dahi olsa cemâate gelirdiniz. Birinci saf, meleklerin safı gibidir. Onun fazîletinin ne olduğunu bilseniz, hemen gelir o safı kapardınız. Kişinin bir kişi ile namaz kılması, tek başına namaz kılmasından hayırlıdır. İki kişi ile kılması, tek başına kılmasından daha hayırlıdır. Ne kadar fazla olursa o oranda Allâh’a (cc) sevimli olur.” (Ebu Dâvûd, Nesei-1666) İbn-i Mes'ud (ra) der ki: “Eğer siz cemâatten uzak durup, evinde namaz kılan kişi gibi namazlarınızı evde kılarsanız, Peygamberin sünnetini terk etmiş olursunuz. O sünneti terk ederseniz, dalâlete düşmüş olursunuz. Bizim zamânımızda nifâkı bilinen münâfıklardan başka hiçbirimiz cemâati terk etmiyordu. (Hattâ hasta olan) bir kimse iki kişi arasında; bacakları yerde sürünerek mescide getirilir, safta durdurulurdu.” (Müslim, Ebu Dâvûd, Nesei-1676) “Allâh’a (cc) yemîn ederim ki, onlardan (münâfıklardan) birisi, (mescidde) bir yağlı et ya da iki güzel kadın bulunduğunu bilseler, mutlakâ yatsıya cemâate gelirdi.” (Müslim, Ebu Dâvûd, Tirmizî, Müsned, Darimi, Beyhaki)

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak