Sosyal medyanın gereksiz ve aşırı kullanımı, insanların zihinsel kapasitelerinde gerilemeye sebep oluyor. Genellikle derinlikli olmayan yüzeysel bilgilere mâruz kaldığımız için, hemen hiçbir konuda tam bilgi sāhibi olamadan zaman öldürüyoruz. Yüzeysel bilgi tüketimi bugün önemli bir sorun. Haber özetleri, kısa videolar, sâdece başlıklarla bilgi edinme gibi alışkanlıklar, derinlemesine öğrenme alışkanlığını köreltiyor. Dikkat dağıtıcı içeriklere mâruz kalma ve derinlemesine düşünmeye ayrılan zamânın azalması, zihinsel sağlığın bozulması ve işlev kaybına neden oluyor. Genellikle hızlı tüketilen, kısa ve eğlenceli formattaki içerikler zamanla uzun süreli odaklanmayı zorlaştırıyor. Bir makāleyi bile okuyacak kadar sabır gösteremez hâle gelebiliyoruz. Bir kitabı bitirmek içinse daha fazla sabır göstermek gerekiyor. Bu noktada, Oxford İngilizce Sözlüğü’nün yayıncısı Oxford Üniversitesi Yayınları tarafından ‘Beyin Çürümesi' (Brain Rot) kavramının ‘yılın kelimesi’ seçilmesi mânidar. Beyin çürümesi kavramı ilk kez, 1854 yılında Henry David Thoreau'nun Walden adlı kitabında kullanılmış. Kitapta bu kavram, “İngiltere patates çürümesini tedâvi etmeye çalışırken, çok daha yaygın ve ölümcül olan ‘beyin çürümesi’ni tedâvi etmeye kimse çaba göstermeyecek mi?” şeklinde geçiyor. Oxford İngilizce Sözlüğü’ne göre, beyin çürümesi bir kişinin zihinsel veya entelektüel durumunun bozulmasını ifâde ediyor. Kavramın kullanım sıklığı, 2023 ilâ 2024 yılları arasında %230 oranında artmış. Bu da içinde olduğumuz krizin aslında yeni farkına varılmaya başlandığını gösteriyor.
Analiz Becerisi Giderek Azalıyor
Dijital çağda zihnimize aşırı bilgi yüklenmesi, düşük kaliteli ve ādetâ sabun köpüğü gibi içeriklere mâruz kalmak dikkat dağınıklığına yol açıyor. Cep telefonu ve bilgisayar gibi cihazlarımıza sürekli gelen bildirimlerin dikkatimizi dağıtması, yaptığımız işten bizi alıkoyması beyin çürümesini hızlandırıyor. Çoğu gereksiz ve faydasız içeriklere mâruz kalmak, insan beyninde hasâra yol açıyor. Bu konu daha yeni ve oluşan hasârın derecesini bilimsel olarak anlamak için zamâna ihtiyaç var. Yapılan tahminler, bu şekilde giderse gelecek kuşakların analiz becerisinin azalma riskiyle karşı karşıya kalacağını ortaya koyuyor. Sosyal medyadaki bilgi kirliliği ve içeriklerin amaçsızca ardı ardına tüketilmesi ‘Felâket Kaydırması’ (Doomscrolling veya Doomsurfing) kavramını gündeme getiriyor. Felâket Kaydırması, sosyal medya ile haber sitelerindeki genellikle kötü haberleri ve olumsuz içerikleri ekranı kaydırarak sürekli tüketmek, bunu yaparken kontrolsüzce zaman kaybetmek olarak tanımlanıyor. Özellikle X (Eski adıyla Twitter) gibi platformlarda, tek seferde çok fazla olumsuz habere mâruz kalmak buna örnek gösterilebilir. İnsanlar genellikle savaş, ekonomik kriz ve pandemi durumlarında gelişmeleri sıkı tâkip etmek ister. Ancak dünyâdaki her sorunu tâkip etmek, gücümüzün yetmeyeceği sorunları anbean öğrenmek stres, kaygı, depresyon ve umutsuzluk gibi olumsuz duygulara sebep olur. Bu noktada, güvenilir haber kaynaklarını tâkip etmek, dijital medya araçlarından bilgi almak için gün içinde belli bir zaman dilimi belirlemek çözüm olabilir. Sâdece belirli saatlerde haber okumak ve sosyal medyaya bakmak, sürekli bilgi bombardımanına mâruz kalmayı önler ve beyin yorgunluğunu azaltır.
Amaç Daha Fazla Zaman Öldürtmek
Sosyal medya siteleri, tükettiğimiz içeriklerin benzerlerini gösterme eğilimindedir. Bize genellikle dünyâ görüşümüze uygun paylaşımlar gösterilir ve yankı odası etkisi oluşturulur. FOMO (Fear of Missing Out-Bir Şeyleri Kaçırma Korkusu) yaşayan ve sâdece sosyal medyadan beslenen insanlar, kendilerini bir sarmalın içinde bulabilir. Ancak sorun yaşadıklarının farkına varmaları zaman alır. Bu süreçte kendisine rahatsız edici gelmeyen içeriklerle karşılaşan sosyal medya kullanıcısı hâlinden memnundur. Daha fazla paylaşım görmek için ekranı hızla yukarı kaydırmaya devâm eder. Bu da sosyal medya platformlarının tam istediği şey. Çünkü bir kullanıcı platformda ne kadar çok zaman geçirirse, o platform o kadar daha fazla para kazanır. Sosyal medya platformları açısından amaç kârlılık olduğundan, kullanıcıların ruh sağlığının ve kişisel gelişiminin olumsuz etkilenmesi öncelikli sorun değil. Çünkü daha fazla reklâm göstermek, daha fazla kullanıcı verisi satmak için yüksek miktarda ziyâretçi trafiğine ihtiyaçları var. Sosyal medya platformları, devletler ve sivil toplumdan gelen baskılar üzerine bu konuda zaman zaman düzenlemeler yapmak ve bazı önlemler almak zorunda kalıyor. Ancak bu önlemlerin yeterli olduğunu ve problemi çözdüğünü söylemek mümkün değil.
Çoklu Görev Alışkanlığı Zararlı
Dijitalleşmenin getirdiği bir başka sorun, çoklu görev (Multitasking) alışkanlığı. Aynı anda birden fazla iş yapmak yoğun çalışma hayâtının bir sonucu. Akıllı telefon ve bilgisayarla meşgûlken bir yandan da başka bir işe devâm etmeye çalışmak, zaman kazanma çabası olarak hayâtımıza girdi. Ancak aynı anda birden fazla iş yapmanın getirdiği dikkat dağıtıcı unsurlar, beynin bilgi işleme kapasitesine zarar veriyor. Odaklanma yeteneğimiz azalıyor, dikkat süremiz kısalıyor. Karar verme sürecinde karmaşıklık yaşanabiliyor. Yapılan araştırmalara göre, insan beyni bir seferde sâdece bir göreve odaklanmaya uygun. Aynı anda birden çok görev yaptığımızda aslında beynimiz, o görevler arasında hızlıca geçiş yapıyor ve bu geçişler zihinsel enerji tüketirken, verimliliğimizin düşmesine neden oluyor. Çoklu görev, stres ve tükenmişlik hissi yaşanması ve hatâların artmasını berâberinde getiriyor. Tek bir işe odaklanmamak hâfıza kapasitesini olumsuz etkiliyor, unutkanlığa sebep oluyor, öğrenme süreci yavaşlıyor. Bu sorunu aşmanın yolu, bir seferde yalnızca bir işe odaklanmak ve diğer işleri sıraya almak. Dikkat dağıtıcı bildirimleri kapatarak, çalışmaların bölünmemesi sağlanabilir. İşe odaklanmak için, sosyal medya platformlarına bilgisayardan değil, belli aralıklarla verilen molalarda ve sâdece cep telefonundan bakma alışkanlığı kazanmak yararlı olur.
Beyin Sisi Tehlikesi
Gün içinde sürekli dijital ekranlara mâruz kalıyoruz. Sâdece elimizdeki telefon, masamızdaki bilgisayar değil, metro ya da vapurdaki dijital reklâm panosu, gittiğimiz bir kamu dâiresi ya da kafede karşımıza çıkan televizyon gibi sayılamayacak kadar çok ekran beynimize veri gönderiyor. Sürekli ekranlara ve bilgi bombardımanına mâruz kalmak zihni yoruyor ve odaklanmayı zorlaştırıyor. Ekranlar, dolayısıyla teknolojik cihazlar, beynimizi sürekli uyanık ve tetikte tutuyor. Gelen bildirimlerle dikkatimiz bölünürken, beynin sürekli çalışmasına neden olunuyor ve dinlenmesine fırsat verilmiyor. Bunun sonucu olarak, odaklanma kapasitesinde düşüş, zihinsel berraklığın azalması, zihinsel yorgunluk, unutkanlık, odaklanma ve hâfıza problemleri ile bilgi işleme hızının azalmasıyla karşı karşıya kalıyoruz. Konuşurken doğru kelimeleri bulmada zorlanma, cümle kurarken ağzımızdan çıkan kelimelerin istemsizce sıralama değiştirmesi, bu durumun etkileri arasında. Hâfızada zayıflama, isimleri hatırlamama, randevular veya yapılacak işleri unutma gibi olumsuzluklar sıklıkla görülüyor. Zihinsel yavaşlama baş gösteriyor ve düşünceleri organize etmek ve karar vermekte güçlük yaşanıyor. Karşılaşılan bu nahoş duruma, Beyin Sisi (Brain Fog) adı veriliyor. Düşüncelerini organize etmekte zorlanan kişilerin, zihinsel berraklığı artırmak için rutin olarak zihinsel aktiviteler yapmaları gerekiyor. Sudoku ve satranç gibi hâfızayı güçlendiren oyunlar oynamak, bulmaca çözmek, kitap okumak, gün ışığına çıkmak ve yürüyüş yapmak bu aşamada çok faydalı.
Uyku Sorunları Baş Gösteriyor
Teknolojik iletişim araçlarının bağımlılık derecesinde yoğun kullanımı, uyku sorunlarına sebep oluyor. Uyku sürelerinin azalması ya da düzensiz hâle gelmesi, gece ile gündüzün birbirine karıştırılması zihinsel fonksiyonları olumsuz etkiliyor. Uyku sorunları, zihnin bilgi işleme kapasitesini düşürüyor. Yetersiz uyku, beynin yeterince dinlenmesini engelleyerek, kendini yenilemesine engel oluyor. Beyindeki toksinlerin yetersiz uyku nedeniyle gerektiği kadar temizlenememesi beyin sisi riskini artırıyor. Uyku ve uyanıklık döngüsünü sâbit tutmak için, uyku saatlerini düzene sokmak gerekiyor. Biyolojik saati düzenlemek ve melatonin üretimini dengelemek için gün ışığından mümkün olduğunca yararlanmak şart. Akşam saatlerinde daha yumuşak ışık bulunan mekânlarda bulunmak öneriliyor. Bu sebeple evlerde daha yumuşak ışıklar tercîh edilebilir. Uyku sorunu yaşamamak için, yatmadan en az bir saat önce ekranlardan uzak kalmak ve beyne dinlenme sinyali göndermek uzmanlar tarafından tavsiye ediliyor. Uyku sorununa yol açan sebeplerden biri de, dijital ekranlardan yayılan mavi ışık. Beynin melatonin üretimini baskılayarak uyku kalitesini düşüren mavi ışıktan kaçınmak gerekiyor. Telefon, tablet bilgisayar ve bilgisayar gibi cihazlarda Mavi Işık Filtresi var. Bu özelliği aktif hâle getirebilir ya da cihazlarınızda karanlık modu kullanabilirsiniz. Mavi ışığın olumsuz etkilerinden korunmak için, mavi ışık engelleyici gözlükler satın almayı ya da yeni gözlük alırken camına bu özelliğe sāhip bir katman ekletmeyi düşünebilirsiniz.
Kalabalık İçinde Yalnızlık
Sürekli dijital olarak bağlantıda olma hâli, sâdece bireyleri değil, toplumu da dönüştürüyor. Yüz yüze iletişim yerine dijital iletişimin tercîh edilmesi, sosyal becerilerin zayıflamasına neden oluyor. Yüzeysel sohbetler derin ve anlamlı ilişkiler kurmayı güçleştirirken, empati yapma ve duygusal bağlar kurma yeteneği azalıyor. Sosyalleşmek için çoğunlukla dijital ortamların tercih edilmesi, kişinin toplumdan izole olmasına sebep oluyor. Sosyalleşme yerine yalnızlaşmayı besliyor. Bu durum, aile içi iletişimi de zayıflatıyor. Aynı odada ya da yemek masasında oturan aile bireylerinin, birbirleriyle iletişim kurmak yerine, ellerindeki telefonlarla daha çok başka insanlarla sanal iletişimde olduğunu görüyoruz. Gençler ve yaşlılar arasında teknoloji araçlarının kullanım şekillerinin farklı olması, kuşaklar arası iletişim kopukluğuna neden oluyor. Sosyal medya ve buna bağlı iletişim araçları, bireyselleşmeyi hızlandırıyor. Bireyler yalnızca kendilerine odaklanırken, bu durum toplumsal dayanışmaya sekte vuruyor.
Toplumu Geriletme Tehlikesi
Beyin çürümesi, sâdece bireysel değil aynı zamanda toplumsal bir sorun. Çünkü beyin çürümesi sâdece bireylerin yenilikçi düşünme kapasitesini sınırlamakla kalmıyor, toplumun genel inovasyon yeteneğini de azaltıyor. İnovasyonun azalması rekābet avantajını da azaltarak, toplumları küresel rekābette arka sıralara itebilir. İnovasyon yapabilmek, genellikle karmaşık sorunları analiz etmek ve üretken çözümler geliştirmek için, derin bir odaklanma süreci gerekir. Beyin çürümesi yaşayanlar, dikkat süreleri kısaldığı için sürekli odaklanma sorunları yaşar. Sosyal medya ve dijital iletişim araçlarından yüzeysel beslenmek, bireylerin üretken düşünce sāhibi olmaları için gerekli olan zihinsel derinlik ve inovatif sabırdan uzaklaşmasına yol açar. Eğer bir toplumda bireylerin çoğu, yüzeysel ve sürekli tekrarlanan bilgilerle meşgûl olursa, kültürel ve teknolojik ilerleme yavaşlar, hattâ durma noktasına gelir. Gelişim ve ilerleme, yeni fikirler üretme ve yeni şeyler deneme cesâreti ister. Sürekli zihinsel yorgunluk ve güncel haberlerin meşgûliyetini yaşayan bireylerin, yeni fikirlere açık olma ve risk alma eğilimleri azalır. İnsanlar bugünün sabun köpüğü gündeminin dışına çıkarak, yarını planlayacak, kendilerini ve toplumu geliştirecek şeyler düşünme fırsatı bulamaz. Beyin çürümesi sorunu yaşayanlar, bilgi olarak sâdece belli kaynaklardan beslendiği ve mevcut kalıplara sıkışıp kaldığı için, farklı bakış açıları geliştirme yeteneği elde edemez. Oysa sanat, medya ve teknoloji gibi üretken endüstriler, farklı bakış açıları geliştirmek için, zihinsel sağlığı yerinde olan bireylere ihtiyaç duyar. Beyin çürümesi, bu hayâtî mesleklerde faaliyet gösterenlerin, özgün ve ilham verici projeler geliştirme kapasitesine sekte vurur.
Ocak 2025, sayfa no: 56-57-58-59
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak